Güneşten kaçmanın bedelini D vitamini eksikliği ve beraberinde kapımızı çalan amansız hastalıklarla ödüyoruz. Size önerim, deniz mevsiminde sağlığınız için önemli bir adım atın ve güneşlenin!
Son yıllarda giderek artan kanser vakalarının ardında yatan önemli faktörlerden birinin güneş fobisi olduğunu gösteren birçok araştırma var. İlginç ama yaklaşık 30 sene önce bu fobinin tohumları atıldığında amaç insanlığı cilt kanserinden korumaktı. Gelin görün ki cilt kanseri azalmadı, aksine tüm kanserler patladı! Neden? Çünkü onca yıl boyunca D vitamininin hayati önemi ve insan vücudunun D vitamini sentezlemek için güneş ışınlarına ihtiyaç duyduğu gerçeği göz ardı edildi.
Sağlık: Güçlü bağışıklık sistemi
Kanserden gribe tüm hastalıklara karşı en etkili savunma silahınızın güçlü bir bağışıklık sistemi olduğunu biliyorsunuz. Peki, güçlü bir bağışıklık sistemi için D vitaminine ihtiyacınız olduğunu biliyor musunuz? D vitamininin bağışıklık sistemini aktive ettiği ilk olarak 2010 yılında Nature Immunology dergisinde yayınlanan bir çalışma ile anlaşıldı. D vitamini olmadan, bağışıklık sisteminin en güçlü savunma hattı olan savaşçı T hücreleri faaliyete geçemiyordu.
D vitamini ile kanserden
Bugün birlikte evde yoğurt yapmanın inceliklerini öğreneceğiz. Her gün düzenli olarak ev yoğurdu tüketerek pek çok hastalıktan korunabilirsiniz.
Hastalarımdan sık sık duyduğum bir serzeniş vakitsizliktir. “Hocam çalışıyorum. Çok yoğunum, nasıl yoğurt mayalayayım ben?” cümlesini öyle çok duydum ki... Onlara da söylediğim gibi; sağlıklı yaşamak için vakit ayırmazsanız, vaktinizi doktorlarda harcarsınız. Bir defa yoğurt yapmaya başladıklarında da nasıl basit olduğunu fark eder ve bu şifalı besinden vazgeçemez olurlar.
Sağlığınız için önemli bir adım atın ve bugünden başlayarak siz de kendi yoğurdunuzu kendiniz yapmaya başlayın. Çünkü…
- Düzenli olarak ev yoğurdu yediğinizde basit bir soğuk algınlığından diyabete, kalp krizinden kansere kadar tüm hastalıklara karşı güçlü bir kalkana sahip olursunuz.
- Çocuğunuzu alerjilerden korumak istiyorsanız ona bol bol ev yoğurdu yedirin. Çocuklardaki alerjilerin bu kadar artmasının sorumlusu bağırsaklardaki probiyotiklerin kaybıdır.
- Yoğurda özgü bazı bakterilerin (Lactobacillus casei, Lactobacillus acidophilus, Bifidobacterium lactis) vücuttaki glutatyon üretimini artırdıklarını gösteren araştırmalar(1) var. Bilinen en güçlü antioksidan olan
Bayram hazırlığı başladı. Endüstriyel olarak üretilmiş tüm tatlılarda, pastane ürünlerinde ve şekerlemelerde karşımıza çıkan nişasta bazlı şekere dikkat çekmenin tam zamanı...
Birkaç gün sonra Ramazan Bayramı. Bu bayramda hep beraber bir sağlık reformu yapmaya ne dersiniz? Hadi gelin bu bayram misafirinize, torununuza baklava, şeker, çikolata yerine kuru meyveler, kuru yemişler ikram edin. Endüstriyel olarak üretilmiş olan tüm şuruplu tatlılarda nişasta bazlı şeker kullanılıyor. Her fırsatta şekerin zararlarından bahsediyorum ya; nişasta bazlı şeker, bilinen tüm şeker formlarının içinde en zararlısı.
Peki, nedir bu nişasta bazlı şeker?
Nişasta bazlı şeker (NBŞ) mısırdan elde edilir. Halk arasında mısır şurubu veya glukoz şurubu olarak bilinir. İçeriği Fruktoz’dur ve Fruktoz, sağlık açısından en zararlı olan şeker türüdür. Karaciğer yağlanmasına, iç organ yağlanmalarına ve yüksek trigliserid oranına sebep olur. Şeker kamışından ya da pancardan elde edilen sofra şekeri (sakaroz) gibi tek başına tüketilmez. Yani bu şekeri gidip bir marketten falan satın alamazsınız ama marketten satın aldığınız hemen her şeyin içinde vardır! Nişasta bazlı şeker sadece gıda endüstrisi tarafından
Sadece yürüyüş yaparak bağışıklık sisteminizi güçlendirebilir, kanserden diyabete tüm kronik hastalıklardan korunabilirsiniz. Daha güçlü bir hafızaya sahip olmanın yolu da egzersizden geçiyor
Vücudumuz gün boyu oturmak için tasarlanmamış. Ama biz ne yapıyoruz? Bilgisayarın başından kalkıp televizyonun karşısına yerleşiyoruz. Hareketsiz bir yaşam sürmek hastalıklara davetiye çıkarır.
Tembellik kadar yaşam kalitenizi olumsuz etkileyen bir şey daha yoktur. Bel ağrısı, sırt ağrısı çekmeyen var mı aranızda? Herkes masa başı işleri suçlasa da, esas suçlu hareketsizliktir. Düzenli olarak yürüyenlerin, egzersiz yapanların saatlerce bilgisayar başında otursalar bile belleri, sırtları ağrımaz. Neden? Çünkü kasları iskelet sistemlerini koruyacak, destekleyecek kadar güçlüdür. Hareketli bir yaşamın kalp ve damar sağlığını korumada da kritik öneme sahip olduğunu biliyorsunuz. Dilerseniz bugün egzersizin daha az bilinen faydalarına bir göz atalım…
Zeka dopingi egzersiz
Beynimizin 40 yaşından başlayarak her sene ortalama yüzde 5 oranında küçüldüğünü biliyor muydunuz? İyi haber: Egzersiz yaparak sadece kaslarınızı değil beyin hacminizi de koruyabilirsiniz.
2017 yılında yapılan bir çalışma (1),
Bugün hemen herkesin ecza dolabında bulunan bazı ilaçlara göz atacağız. Reçetesiz satılan, herkesin kolayca ulaştığı ilaçların masum ve zararsız olduğunu düşünüyorsanız, bir daha düşünün derim!
Bir hastamın anlattıkları: “Teyzem bel ve bacak ağrıları için doktora gitmişti. ‘Ağrı kesici al ve dinlen’ tavsiyesi ile eve dönmüş. Sadece birkaç gün sonra apar topar hastaneye kaldırdık. İçtiği ağrı kesiciler yüzünden mide kanaması geçirmiş.”
Kendisi ağrı kesicilerin ne ilk ne de son kurbanı!
Herkesin leblebi gibi kullandığı, doktorların kolayca reçete ediverdiği “basit” ağrı kesiciler yüzünden her yıl on binlerce kişinin hastanelik olduğunu, bunların bir kısmının hayatını kaybettiğini biliyor musunuz?
Bu basit ağrı kesicilerin neler olduğuna bir bakalım. Herkesin ecza dolabında bulunan bu ilaçların son derece tehlikeli, hatta ölümcül yan etkileri olduğu nedense göz ardı edilir. Hele çektikleri kronik ağrılar yüzünden bu ilaçları devamlı kullananlar için risk daha da büyük!
Basit bir ağrı kesici yüzünden karaciğerinizin iflas etmesi uzak bir ihtimal gibi görünüyor olabilir. Ama hepimizin kırıklık hissettiğinde aldığı, çoluğumuza çocuğumuza içirdiğimiz Parasetamol (Asetaminofen) içeren
Yaz yaklaşıyor. Diyet furyası başladı. Zayıflamaya çalışan herkes diyet içeceklere yöneldi, şeker niyetine çaya, kahveye tatlandırıcılar atılıyor… Bu zehirlerin tehlikelerine dikkat çekmenin tam zamanı!
Kilo vermek ya da kilonuzu korumak için aldığınız tatlandırıcıların, düşünülenin aksine kilo aldırdığını hatırlatarak yazımıza başlayalım dilerseniz. Bu zehirlerin insülin direncine neden olduğunu gösteren bilimsel araştırmalar1 var. İnsülin direnci daha çok acıkmanıza ve daha çok yemek yemenize neden olur. Kilo almanıza neden olan metabolik bir sorundur ve Tip 2 diyabete, kalp krizine giden yolun ilk durağıdır.
Bir de şekerin zararlarını bilip, sağlıklı bir şey yaptığını düşünerek tatlandırıcı kullananlar var. Hayatınızdan bir zehri çıkarıp yerine daha beter bir zehri koymanın sağlıklı hiçbir yanı yoktur!
Ürkütücü gerçekler
Diyet içeceklerden pastillere, sakızlardan öksürük şuruplarına kadar pek çok yerde karşımıza çıkan aspartam ilk olarak 1965 yılında geliştirildi. Bilim insanları bu zehrin yiyecek endüstrisinde kullanılmasına öyle büyük bir tepki gösterdi ki, diyet yiyeceklerin, diyet içeceklerin içine girmesi için firmaların 15 yıl uğraşması gerekti. Aspartamın sağlık üstündeki
Sağlıklı oruç tutmanın püf noktaları neler? Ramazan ayında en sık rastlanan beslenme yanlışları nedir? Kan şekerinizin dengeli seyretmesini sağlayacak, açlık ataklarını önleyecek, susuzluğu hafifletecek öneriler…
Ramazan ayında oruç tutmak bir ibadet olduğu kadar beslenme disiplinidir. Dini bir yükümlülüğü yerine getirirken nefsinizi terbiye edersiniz. Ramazan ayını baklavalı, börekli iftar sofraları hazırlamak, tüm günü aç geçirdikten sonra tıka basa yemek için bir bahane olarak görmeyin. Bu ibadetin özüne ters düştüğü gibi, sağlığınız için de son derece zararlı bir yaklaşımdır. Neden? Çünkü saatlerce bir şey yemeden, içmeden durup sonra bir anda sisteme yüklenirseniz bedelini sağlığınızdan, hatta canınızdan olarak ödersiniz. Ramazan ayında iftar sonrasında hastane acillerinin dolup taşması, kalp krizi vakalarının ciddi oranda artması boşuna değil!
20 dakika mola verin
Abartılı iftar sofralarından kaçınmak çok önemli ama bunun kadar önemli bir şey daha var: İftarı ikiye bölmek. İftarınızı çorbayla açtıktan sonra, durun ve mola verin. 20 dakika hiçbir şey yemeyin. Çorbanızı içtikten sonra kalkıp namazınızı kılın. Ana yemeğinizi namazınızı kıldıktan sonra yiyin. Böylece hem sisteme
Yedikleriniz sizi daha da hasta etmek yerine hastalıklardan koruyor, hatta tedavi ediyorsa doğru yoldasınız demektir. Bu hafta da doğanın bize ilaç niyetine sunduğu besinleri incelemeye devam ediyoruz.
Besininiz ilacınız, ilacınız besininiz olsun”. Bu cümle tıbbın babası Hipokrat’a ait. Bugünü, yediklerimizi, yediklerimizin bizi nasıl hasta ettiğini binlerce yıl önceden öngörmüş de bize seslenmiş sanki! Bu yazımızda da şifalı etkileri pek çok bilimsel çalışmayla kanıtlanmış bitkisel güçleri keşfetmeye devam edeceğiz.
Doğal antibiyotik sarımsak
Tarih boyunca ilaç niyetine kullanılan bitkilerin başında sarımsak gelir. Sarımsak vebadan korunmak, yaraları iyileştirmek, hastalıklara karşı direnci artırmak için kullanılırmış. Bugün sarımsağın virüs ve bakterileri öldüren maddeler içerdiğini, yani doğal bir antibiyotik olduğunu biliyoruz.
Antibiyotiklere dirençli bakteriler bugün insanlık için ciddi bir tehdittir. Bu ne demek? O kadar çok antibiyotik kullanılıyor ki, bazı bakteriler bunlara karşı direnç geliştirerek yenilmez, tedavi edilemez bir hale geliyorlar. Doğanın antibiyotiği sarımsak ise anti-bakteriyel etkisini gösterirken süper bakteriler yaratmaz! Amerikan Kanser Enstitüsü’nün