Dr. Ümit Aktaş

Dr. Ümit Aktaş

umit.aktas@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu yazımızda, herkesi fazla kilolara, kronik hastalıklara mahkûm eden yağ fobisinin ardındaki kötü bilimi keşfedeceğiz. Bu tehlikeli yanlışı düzeltmek için bilmeniz gereken her şey aşağıda…

Yağın damarları tıkadığı, kalp krizine neden olduğu savının ilk ortaya atılışı 1950’li yıllara rastlar. Meşhur Amerikalı Profesör Ancel Keys de, 1957 yılında başlayıp 1972’de tamamladığı, ünlü Yedi Ülke Çalışması(1) ile yağ fobisinin büyüyüp serpilmesine hayli katkıda bulunmuştur.

Keys, yedi farklı ülkenin beslenme alışkanlıklarını inceledi. Beslenme ve kalp krizine bağlı ölümler arasındaki ilişkiyi irdeledi. Bilimsellikten uzak, derme çatma metotlarla yürüttüğü çalışmanın sonunda da şu sonuca vardı: Tüm doymuş yağlar kötüdür, kalp krizinin başlıca sorumlusu onlardır.

Haberin Devamı

Bu saçma sapan çıkarımı yaparken Keys son derece önemli bir detayı atlamıştı: Araştırmasında incelediği ülkeler arasında kalp krizi oranı en yüksek olanlar, trans yağların, şeker ve karbonhidratların en çok tüketildiği ülkelerdi! Ama doymuş yağlar çoktan baş suçlu ilan edilmişti bile, diğer risk faktörlerine bakan yoktu.

Yağ fobisi mi, yağ lobisi mi

Yağ fobisine son!

60 senedir tereyağı yemedik, peynirin, yoğurdun light olanına rağbet ettik. Yağ şişmanlatır diye cevizden, bademden, hatta zeytinyağından bile uzak durduk.

Peki, az yağlı bol karbonhidratlı beslendik de ne oldu? Ben size söyleyeyim ne olduğunu:

Sağlımızdan olduk!

Tip 2 diyabet patladı. Kanserler arttı. Kalp krizine bağlı ölümler arttı. Alzheimer yetişkin nüfusun kâbusu haline geldi.

Şimdi birileri çıkacak: “Biz sadece doymuş yağlara karşıyız” diyecek. Doymuş yağlar dedikleri ne biliyor musunuz? Tereyağı, peynir ve yoğurtta bulunan yağlar.

Yani binlerce yıldır yediğimiz ve genetik olarak aşina olduğumuz yağlar.

Senelerdir tereyağını yasaklayan bunun yerine içi trans yağlarla, kanserojen maddelerle dolu çiçek yağını, mısır özü yağını, hatta sözüm ona ‘kalp dostu’ margarini öneren ‘tıp otoriteleri’ büyük yanlış yaptılar -bazıları hâlâ inatla aynı yanlışı yapmaya devam ediyor! Margarin firmaları ile ortak kalp haftaları düzenleyen dernekler, kalp sağlığından bahsederken yüzleri kızarmıyor.

Haberin Devamı

Doymuş yağların damarları falan tıkamadığı pek çok çalışmayla kanıtlandı. Ama ilaç endüstrisinin cebini kollayan, bilimsellikten uzak, taraflı araştırmalara da rastlamaya devam ediyoruz. Zaten bunlar da kolesterol ilacı yapan şirketlerin son çırpınışları. 2018 yılına ait(2) bir çalışma için -kolesterolün damarları tıkadığını iddia eden yayınlar incelenmiş ve bunların bilimsel olmadığı, kolesterolün kalp ve damar hastalıklarına yol açmadığı sonucuna varılmış. Bir kez daha! Tüm bu bulgulara rağmen hastalarına doymuş yağları yasaklamaya devam eden, tereyağını yasaklayanlara, okumalarını tavsiye ediyorum.

SAHTE Mİ GERÇEK Mİ?

Tereyağı harika bir besindir, ama halis tereyağı olursa… Maalesef gerçek tereyağı diye satılan pek çok ürünün içinde margarin, hatta boya olma ihtimali yüksek. Merak etmeyin satın aldığınız tereyağının halis mi olup olmadığını anlamanın bazı püf notları var:

- Fazla sarı olan tereyağlarına dikkat, bunların içlerinde renklendirici maddeler olma olasılığı yüksektir.
- Kalite kontrol için tereyağını ışığa doğru tutun. Halis tereyağı ışığa tutulduğunda rengi beyaza döner.
- Tereyağını tavada eritin. Eğer köpürme meydana gelmiyorsa, gerçek tereyağı değil demektir.
- Bir başka kalite kontrol yöntemi daha: Bir çanağa ılık su koyun ve içine bir parça tereyağı atın. Tereyağı suyun içinde erimeli, eğer erimek yerine parça parça bir görünüm aldıysa muhtemelen tereyağı değil margarindir.
- Tereyağını sıcak bir ortama (35- 36 C gibi) koyun. Gerçek tereyağı oda sıcaklığında yumuşar ama şeklini muhafaza eder.
- Tereyağı yapımı oldukça zahmetli bir iştir. Bu nedenle ‘halis tereyağının’ ucuz fiyata satılması bile şüphelenmek için son derece geçerli bir neden.
- Yağı toprağın üzerine koyun. Eğer karınca, böcek geliyorsa, tereyağıdır. Margarini ne karınca, ne de böcek yer.

Haberin Devamı

Yağ fobisi mi, yağ lobisi mi

AKLINIZDA OLSUN, SAĞLIKLI YAĞLAR…

Sağlıklı yağlar, zeytinyağı, tereyağı, iç yağı, kuyruk yağı gibi işlem görmemiş doğal yağlardır.

- Vitaminlerden faydalanmanızı sağlar: Eğer diyetinizde yeterince yağ yoksa yağda çözünen vitamin ve minerallerden mahrum kalırsınız. Mesela kalsiyumun vücut tarafından emilebilmesi için yağa ihtiyacı vardır. Siz istediğiniz kadar D, E, A ve K vitamini zengini yiyecekler yiyin yağın yokluğunda vücudunuz hiçbirinden faydalanamaz.

- Kilo vermenizi sağlar: Yağ şişmanlatmaz, aksine kilo verdirir. Neden? Çünkü sağlıklı yağların glisemik indeksi sıfırdır, birlikte yendikleri yiyeceklerin glisemik indeksini düşürmek gibi harika bir marifetleri de vardır. Kan şekeriniz dengeli seyrettiğinde, tok hissettiğinizde sizi şekere, tatlıya, böreğe, çöreğe doğru adeta mıknatıs gibi çeken mekanizma da devre dışı kalmış olur. Kendinizi saatler boyu tok hissedersiniz.

- Kronik hastalıklardan korur: Sağlıklı yağlar açısından zengin bir diyetin insülin direnciyle savaştığı, Tip 2 diyabetten ve dolayısıyla da kalp krizinden koruduğu kanıtlandı(3).

- Yağlar olmadan sağlık olmaz: Yağların sağlıklı olup olmadığı sorusunu cevaplamak çok basit aslında: Yağsız bir diyet yaptığınızda ya da yağı kısıtladığınızda… Bir süre sonra kolunuzu kaldıracak mecaliniz kalmaz. Cildiniz solmaya, donuk ve cansız bir görünüm almaya başlar. Saçlarınız sağlıksız görünmeye, hatta tutam tutam dökülmeye başlar. Vücut ısınızı ayarlayamaz, üşürsünüz. Kendinizi devamlı aç ve bitkin hissedersiniz.

Ekmeği karbonhidratı, şekeri kestiğinizde ise enerjiniz artar, açlık krizleriniz son bulur. Sizce hangi beslenme modeli sağlıklı?

1 “Seven Countries. A Multivariate Analysis of Death and Coronary Heart Disease” Ancel Keys, Cambridge, MA; Harvard University Press, 1980: 1-381

2 “Seven Countries. A Multivariate Analysis of Death and Coronary Heart Disease” Ancel Keys, Cambridge, MA; Harvard University Press, 1980: 1-381

3 “ Food sources of fat may clarify the inconsistent role of dietary fat intake for incidence of type 2 diabetes” Ulrika Ericson, Sophie Hellstrand, Louise Brunkwall, Christina-Alexandra Schulz, Emily Sonestedt, Peter Wallstrom, Bo Gullberg, Elisabet Wirfalt, and Marju Orho-Melander, Am J Clin Nutr, April 2015 DOI: 10.3945/ajcn.114.103010