Erkeklerin kadınlara kıyasla, saç dökülmesinden daha çok şikayetçi olduğu doğrudur. Dökülmeyi engelleyen ürünler ya da cerrahi müdahaleler genelde erkeklere ve erkek tipi saç dökülmesine yöneliktir. Öte yandan saçın zayıflaması ve dökülmesi kadınlar arasında da yaygın bir sorundur. Günde 100–200 tel dökülen saçlar, önlem almanız için sinyaldir.
Erkek tipi saç dökülmesi: Erkeklerin üçte ikisinin 60 yaşından itibaren saçları dökülür ve bunun nedeni genellikle erkek tipi saç dökülmesidir. Bu tipte hormonlar ve genler etkilidir. Şakakların açıldığı ve M şeklinde bir saç çizgisinin belirgin olarak ortaya çıktığı görülür. Geri döndürmesi epey zor olan bu durumda dökülmeyi geciktirici ürünler ya da saç ektirme benzeri yöntemler düşünülebilir.
Kalıtım: Kadın tipi saç dökülmesi yukarıda söz ettiğimiz erkek tipi saç dökülmesinin kadın versiyonudur. Belli bir yaşta saç kaybı yaşayan kadınların bulunduğu bir aileden gelenler bu tip saç dökülmesi riskiyle karşı karşıyadır. Kadınlarda M şeklinde saç çizgisi ortaya çıkmaz, daha çok ayrım yeri genişler ve saç telleri gözle görülür şekilde incelir.
Fiziksel stres: Fiziksel travma, ameliyat, kaza ya da ciddi bir hastalık, geçici olarak saç dökülmesine
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE); korunmasız cinsel ilişki sırasında salgıların yol açtığı, HIV ve Hepatit-B virüsü de dahil olmak üzere, çok sayıda bakteri, virüs, mantar ve parazitin ortaya çıkardığı hastalıkları kapsar. HIV AIDS’e, Hepatit-B sarılığa, virüsler cinsel organ siğilleri ve uçuklara, bakteriler bel soğukluğu ile frengiye, parazitlerse uyuz ve kasık bitine neden olabilir.
Hastalık etkeni bulunduran biriyle girilen cinsel ilişki sonucunda bulaşan mikrop ve virüsler, bazen çeşitli belirtilere yol açarken; bazen de herhangi bir bulgu vermez. Bu nedenle sağlıklı görünen biriyle girilen cinsel ilişkiden hastalık kapmak ya da kendi hastalığını bilmeden başkalarına bulaştırmak çok kolaydır.
Akıntı, sağlıklı kadınlarda da görülür; miktarı ve rengi âdet döngüsü boyunca değişkenlik gösterir. Erkeklerde akıntı, kadınlardaysa alışılmışın dışında bir durum varsa, hekime başvurulmalı.
CYBE; cinsel ilişki dışında kan nakli, enjeksiyon ve doğum sırasında da geçebilir. Organların yapısı nedeniyle CYBE, erkeklerden kadınlara daha kolay geçiş yapar.
Partnerlerin başkalarıyla cinsel ilişkide bulunmamaları, kendilerini ve eşlerini bu tür hastalıklardan korur. Ancak bireyler daha
Sistit en genel tanımıyla; mesanenin, yani idrar kesesinin iltihaplanmasıdır. Bakteriyel bir enfeksiyon söz konusudur ve buna idrar yolu enfeksiyonu denir. Sık idrara çıkma isteği, idrara çıkıldığında zorlanma, idrarın damla damla gelmesi ve şiddetli yanma gibi belirtileri vardır. Sistit çocuklar da dahil olmak üzere hemen her yaşta görülebilir ve ciddiye alınmalıdır. Tedavi edilmediği takdirde böbreklerde enfeksiyona ya da idrarda kanamaya yol açabilir.
Sistit genellikle ‘E. coli’ adlı, normalde mide-bağırsak yolunda bulunan bir bakteriden dolayı kaynaklanır. Çoğu zaman vücudumuz bakterileri idrar yoluyla atar. Ancak bazıları mesane duvarına yapışabilir ya da o kadar hızla çoğalır ki, bir kısmı mesanede kalır.
Cinsel hayat, bakterilerin mesaneye geçişini kolaylaştırabilir ancak başka pek çok nedeni vardır. Çoğu kez sanki kadınlara özgü bir rahatsızlık gibi algılanır ama erkeklerde de görülebilir. Kadınlarda daha sık görüldüğü doğrudur çünkü idrar kanalları kısadır ve bakteriler mesaneye daha çabuk ulaşır. Bakteriler, idrar yoluna cinsel ilişki ya da tuvalet temizliği esnasında geçip enfeksiyona yol açabilir.
En etkili faktörler
- Sıkı ve naylon iç çamaşırları
- Çok uzun süre
Sinüsler; alın, yanak ve gözlerin ardında, kafatasındaki hava dolu boşluklardır. Her şey yolundayken, kimsenin sinüslerden söz ettiğini duymazsınız. Sinüs adlı oyukların varlığından haberdar olmak demek, maalesef sinüzit olmak demektir.
Sinüzit virüs, bakteri ya da mantarların neden olduğu bir enfeksiyon yüzünden sinüslerin iltihaplanmasıdır. Üç aydan fazla devam ediyorsa, kronik bir durumdan bahsedilebilir. Daha kısa süren akut sinüzit ise genelde soğuk algınlığı gibi bir enfeksiyonun ardından görülür.
Sinüsler içerisinde sıvı birikmesi, baş ve yüzde ağrılara ve basınç hissine yol açar. Nefes almak zorlaşır, göz, burun ve yanak çevresinde şişlikler meydana gelebilir. Sinüzit ayrıca ağız kokusu, ateş ve halsizlik de yapabilir.
Sinüzit nasıl gelişiyor?
Sinüsler, burun içini kaplayan zarla kaplıdır ve mukus üretir. Bu şekilde hem nefes yolları nemli kalır hem de mikroplar ve toz parçacıkları fazla ilerleyemeden temizlenir. Sinüsler bağışıklık sistemini destekler ve ayrıca solunan havayı ısıtır. Dört ana çift sinüs vardır ve bunlar elmacık kemiklerine, alında gözlerin üzerine, gözlerin arasına ve gözlerin arkasına denk gelecek şekilde, yüzümüzdeki kemikler arasında yer alır. Sinüzit
Normal bir damarda kan, kalbe doğru hareketini sürdürür. Varisli damarlardaysa damar kapakçıkları düzgün çalışmadığı için kan birikmeye başlar. Böylece damar şişer ve cilt yüzeyinden görünür hale gelir.
Varis, genellikle bacaklarda ortaya çıkar ancak vücudun diğer bölgelerinde de oluşabilir. Hem erkeklerde hem de kadınlarda görülen bir rahatsızlık olmasına karşın, kadınlar varise daha yatkındır. Başlıca nedenleri arasında uzun süre ayakta durmak ve hareketsiz bir yaşam vardır.
Genetik nedenlerden dolayı damar kapakçıklarının düzgün çalışmadığı durumlarda, yaşlılarda, menopoz dönemindeki kadınlarda, hamilelerde ve bacak yaralanmalarında da ortaya çıkabilir.
Böyle belirti veriyor
Varisli damarlar şiştiği için genellikle gözle yapılan muayene sırasında doktor ya da kişinin kendisi tarafından belirlenebilir. Bunun dışında aşağıdaki belirtilere de dikkat etmelisiniz.
Damarlar normalin dışında, eğri şekiller alabilir.
Damarlar, mavi veya mor renktedir.
Periferik damar rahatsızlığı, kalp ve beyin dışındaki tüm kan damarlarının hastalıklarını ifade eder. En sık nedeni, ateroskleroz yani damar sertliğidir. Genelde 50 yaş üzerindeki erkeklerin yüzde 5-15’inde şikayete yol açmayan damar hastalığı bulunur. Bu sessiz sorun, kalpte koroner damar ve şah damar hastalığına bağlı ciddi sorunlar yaratabileceği için risk taşır.
Bacak damar hastalıklarında en yaygın şikayet; yürümek, koşmak, merdiven çıkmakla meydana gelen ve dinlenmeyle geçen ağrıdır. Zamanla ağrı istirahatte de oluşur. Sonrasında ise iyileşmeyen yaralar ve kangren görülür.
Damar sertliği nedir?
Ateroskleroz, kolesterol kütlelerinin atardamar duvarlarına yapışmasıyla meydana gelen, ilerleyici bir durumdur. Kolesterol plakları, damar duvarlarının sertleşmesine ve damar içerisindeki boşluğun daralmasına yol açar.
Ateroskleroz, insan vücudunda erken yaşlarda oluşmaya başlar; eğer hafif düzeydeyse ya da damar ciddi oranda daralmamışsa, hiçbir belirti vermez.
İleri ateroskleroz sonucu daralmış arterler nedeniyle pek çok farklı organda hastalık meydana gelebilir. Kalp krizi, felç, bacak ağrısı, yara iyileşmesinde gecikme ve bacak ülserleri bunlar arasında sayılabilir.
Bacaklar neden
Akciğer, vücudumuzun oksijen gereksinimini sağlayan organdır. Her organ gibi akciğer de birçok hücreden oluşur. Bu hücreler, akciğerin normal görevini yapabilmesi için ihtiyaç doğrultusunda bölünerek çoğalır. Akciğer kanseri, hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak organda tümör oluşturmasıdır. Kitle, bulunduğu ortamda büyür ve ileri aşamalarda çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak (karaciğer, kemik, beyin) hasara yol açar. Bu yayılmaya metastaz denir.
Akciğer kanserleri mikroskop altında izlenen hücrelerin görüntüsüne göre iki ana gruba ayrılır:
1- Küçük hücreli (yulaf hücreli) akciğer kanseri.
2- Küçük hücreli dışı akciğer kanseri.
Küçük hücreli dışı akciğer kanseri: Tüm akciğer kanserlerinin yüzde 75’ini oluşturur. Yassı epitel hücreli, büyük hücreli ve adeno kanser olarak üç gruptan oluşur.
Küçük hücreli akciğer kanseri: Daha nadir görülen bu tür, hızlı seyirlidir ve tanı konduğu zaman çoğunlukla vücudun başka bölümlerine yayılmış olarak karşımıza çıkar.
KOAH, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’nın kısaltılmış adıdır. Kronik, uzun süredir devam eden anlamındadır. Obstrüktif ise tıkayıcı demektir ve bronşların tıkandığını anlatır. Yani KOAH’ı, uzun süredir bronşlarda tıkanmaya yol açan bir hastalık olarak tarif edebiliriz. En kötü yanı, tıkanmanın düzelmemesi ve tedavi olunmazsa hastalığın sinsice ilerlemesidir.
Hastalık, genellikle 40 yaşından sonra belirti vermeye başlar. Teşhis alanların büyük çoğunluğu hâlâ sigara içen veya çok uzun süre sigara içip, bırakmış kişilerdir. Öksürük ve balgam çıkarma gibi şikayetler önemsenmediği için KOAH teşhisi konduğu zaman hastalar akciğer kapasitelerinin önemli bir kısmını kaybetmiş olur.
Çevresel ve genetik faktörler
Meslek nedeniyle organik-inorganik toz, duman ve çeşitli gazların solunması (maden, metal, odun, kağıt imalatı, çimento, tahıl ve tekstil işçiliği), kimyasal maddeler, iyi havalanmayan evlerde ısınma ya da yemek pişirme amacıyla çalı, çırpı, odun ya da tezek yakmak ve bunların dumanına maruz kalmak KOAH’a yol açabilir. Kentlerdeki hava kirliliği de hastalığın ortaya çıkmasında ve alevlenmesinde etkilidir. Hastaların yüzde 1’inden az bir kısmında genetik nedenler sorumlu