Endometrium kanseri, endometrium olarak isimlendirilen rahim iç zarının kanseridir. Rahim; alt kısımda vajinaya uzanan rahim ağzı ve üst kısımda gövde olarak adlandırılan iki kısımdan oluşur. Gövdenin de iki kısmı vardır. İç kısmına endometrium denir. Bir kadının adet döngüsünde endometriumda değişiklikler olur. Bu döngü kadın hayatında menapoza kadar devam eder. Hemen hemen tüm endometrium kanserleri endometriumun salgı yapan hücrelerinden oluşur ki bu kanser türüne endometrium adenokarsinomu denir. Diğer kanser türleri daha nadir görülür.
Risk faktörleri neler?
Endometrium kanserine neyin sebep olduğunu tam olarak bilemiyoruz ancak bu hastalıkla ilişkili bazı risk faktörleri var. Birçok endometrium kanseri hormon bağımlıdır. Bir kadındaki hormon düzensizliği endometrium kanserine sebep olabilir. Yumurtalıklar tarafından salgılanan ve adeti düzenleyen östrojen ve progesteron adlı hormonlar bulunur. Bunların düzenli salınımı her ay devam eder. Endometrium kanserinde bilinen risk faktörleri; erken yaşta başlayan adet, gecikmiş menopoz, kısırlık ve obezite gibi östrojen miktarını artıran durumlardır.
Toplam adet sayısı: Erken başlayan ve geç yaşa kadar devam eden adet görmek, kısırlık
Halk arasında rahim ağzı kanseri olarak bilinen serviks kanseri, önlenebilir bir hastalıktır. Smear/Pap-smear testiyle tarama sayesinde erken tanı ve etkin bir tedavi mümkündür.
Serviks (rahim ağzı), rahimin vajene açılan dar boynudur. Enfeksiyonların rahime ulaşmasını engellemeye yardımcıdır, önemli bir bariyer görevi görür. Gebelik sırasında serviks, bebeği rahim içinde tutmaya yardımcı olmak için sıkıca kapalı durumda kalır. Bebek doğmaya hazır olduğunda ise serviks 10 cm. açılarak bebeğin geçmesine izin verir.
Serviks hücreleri, anormalleşip kontrolsüz şekilde büyümeye başladığında ortaya kanser çıkar. Bu türün nedeni, Human Papilloma Virüsü, yani HPV’dir. Yaklaşık 100 HPV tipi mevcuttur. Çoğu düşük risklidir; serviks kanseri olgularının çoğuna iki tip HPV (16 ve 18) yol açar. Vakalaların yüzde 70’inden bu tipler sorumludur.
Engellenebilir risk faktörleri
HPV: 80’den fazla HPV virüsü, serviks kanseri için risk faktörü oluşturur. HPV’nin genital siğillerin yüzde 90’ına ve serviks kanserlerinin yüzde 70’ine neden olan iki tipine karşı geliştirilen bir aşı mevcut. Bu aşının en az beş yıl süreyle koruma sağladığı kanıtlandı.
Cinsel öykü: HPV esas olarak cinsel yolla bulaşır.
Lenfoma, lenfositlerin oluşturduğu bir kanser tipidir. Lenf dokusunun habis tümörüne verilen genel bir isimdir. Kanser ya normal hücrelerin hızla çoğalması ya da normal lenfositlere göre daha uzun süre yaşamalarıyla ortaya çıkar. Habis lenfoid hücreler de normal lenfositler gibi lenf düğümü, dalak, kemik iliği, kan ve diğer organlarda çoğalır. Lenfoma; Hodgkin lenfoma ve Hodgkin dışı lenfoma adı altında iki büyük gruba ayrılır.
Hodgkin lenfoma (HL)
İlk kez tarif eden Thomas Hodgkin’in adıyla anılan hastalıktır. Hodgkin lenfomanın nedeni kesin olarak bilinmez.
Her yaşta görülmekle birlikte daha çok genç erişkinlerde ortaya çıkar. Erkeklerde daha sıktır. Bulaşıcı değildir ve kombine kemoterapiyle şifaya kavuşur.
Hodgkin dışı lenfoma (HDL)
Bu başlık altında lenfatik sistemi etkileyen bir grup hastalık toplanır. Bu sorun, akyuvarların bir tipi olan lenfositlerden; ‘anormal B lenfositlerden kaynaklanan B hücreli lenfomalar’ ve ‘anormal T lenfositlerden kaynaklanan T hücreli lenfomalar’ olarak iki gruba ayrılır.
Genelde lenf düğümleri ve dalakta veya mide ve bağırsak gibi organlardaki lenf dokusundan kaynaklanabilir. Habis lenfoid hücreler, kan ve lenf dolaşımı aracılığıyla tüm vücuda
Lösemi, kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalmasıyla ortaya çıkan bir kanser türüdür. Yüksek sayıdaki olgunlaşmamış ve kanserli hücrelerin normal ilik hücrelerinin yerini almasıyla iliklerde hasar meydana gelir. Böylece kan pıhtılaşmasında rol oynayan trombositler ve savunmada görevli lökositlerin sayısı azalmaya başlar. Bu da lösemi hastalarında zedelenmelerin ve kanamaların yoğun görülmesine, hastaların kolay enfeksiyon kapmasına yol açar. Savunma mekanizması zayıflar. İleri aşamalarda kırmızı kan hücresi eksikliği anemiye, nefes darlığına neden olabilir. Bunun dışında zayıflık ve yorgunluk, ateş, bazı nörolojik belirtiler, diş etlerinde şişkinlik ve kanamalar gibi belirtileri de vardır.
Lösemiler, vücuttaki kan üretim sistemini etkiler. Akut veya kronik olarak, tümörün yayılım ve gelişim özelliklerine göre sınıflandırılırlar. Genel olarak, akut lösemiler çocuklarda ortaya çıkarken, kronik lösemiler daha çok yetişkinlerde görülür.
Kan kanserinin hücre tipine ve hastalığın süresine göre çeşitleri vardır. Bazı tipler daha hızlı ve kötü bir gidiş gösterir. Çocukluk çağı lösemileri, diğer kanser tiplerine göre daha sık ortaya çıkar. Kesin nedenleri
Kolon ve rektum, sindirim sisteminin kalın bağırsak denen kısmını oluşturur. Son 20 cm.’lik bölüme rektum, buradan ince bağırsaklara kadar olan bölgeyse kolon olarak adlandırılır. Kalın bağırsak toplamda 1.5 m. uzunluğundadır. Kolonun rektumla birleştiği yer sigmoid kolondur. Kolonun ince bağırsakla birleştiği yere ise çekum adı verilir.
Kısmen sindirilmiş gıdalar ince bağırsaktan kolona gelir. Kolon, su ve mineralleri besinden ayırır, geri kalanı anüsten atılmak üzere depolar.
Kolondan başlayan kansere kolon, rektumdan başlayana rektal kanser denir. Kolon ve rektum kanserleri bu organların iç yüzeyini örten tabakayı oluşturan hücrelerde gelişir. En sık 50 yaşından sonra gözlenir. Kanser, kolon ve rektumun dışına çıktığında hücreler yakındaki lenf bezlerine ulaşabilir. Buradan da diğer bezlere, karaciğer ve uzak organlara geçebilir.
Bu belirtileri takip edin
4 Bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler
Hazımsızlık, modern çağın en sık görülen sorunlarından biri. Stres, doğal ve sağlıklı beslenmeden uzaklaşmak, bu rahatsızlık için zemin hazırlıyor. Hazımsızlığın tıp dilindeki adı Dispepsi’dir. Ana belirtisi, üst karında ağrı ya da rahatsızlık hissidir. Hazımsızlık çekenlerde karın ağrısıyla birlikte göğüs kemiği arkasında mide ekşimesi de denilen, yanma hissi oluşur. Ancak mide ekşimesi ve hazımsızlık iki farklı durumdur. Şikayetler, genellikle bir şeyler yiyip içtikten kısa süre sonra ortaya çıkar. Belirtiler, daha geç de gelişebilir:
- Yemek sırasında, birkaç lokmadan sonra bile hemen tokluk hissedilmesi, doluluk hissi nedeniyle yemeğin yarıda kesilmesi
- Yemek sonrasında rahatsızlık verecek kadar midenin dolu hissedilmesi, bunun uzun süre devam etmesi
- Geğirme ve gaz çıkarma
- Midedeki gıdaların ağıza gelmesi
- Şişkinlik
- Bulantı
- Kusma
Safra kesesi; armut biçiminde, karnın sağ kısmında ve karaciğerin altında bulunan küçük bir organdır. İçinde, ince bağırsağa boşalan ve safra denen, sindirime yardımcı bir sıvı bulunur. Bu sıvıda katılaşan maddeler safra kesesi taşı adını alır.
Safra taşları, bir buğday tanesi kadar küçük ya da bir golf topu kadar büyük olabilir. Bazı hastalarda tek, bazılarında birden çok görülür.
Taşlar, safranın kimyasal yapısındaki dengesizlikler sonucu oluşur. Bu dengesizlikler ise şöyledir:
Çok fazla kolesterol içerebilir: Safra taşlarının çoğu kolesterol taşıdır. Normalde safra karaciğerden gelen kolesterolü çözmeye yetecek kadar kimyasal içerir. Ancak karaciğer safranın çözebileceğinden daha çok kolesterol boşaltıyorsa, önce kristallere, ardından taşlara dönüşebilir.
Çok fazla bilirubin içerebilir: Bilirubin, kırmızı kan hücrelerinin parçalanması sonucu üretilen bir kimyasaldır. Çeşitli rahatsızlıklardan dolayı kimi zaman karaciğer normalin üzerinde seviyede bilirubin üretebilir. Bilirubin fazlası safra taşı oluşumunda etkili olur.
Kese düzgün biçimde boşalmayabilir: Safra keseniz tümüyle ya da yeterince sık boşalmıyorsa, safra yoğunlaşır ve taş oluşumuna zemin hazırlar.
Bu belirtilere dikkat
Sa
kne (sivilce), lezyonlar ve tıkanan gözenekler sonucunda derinin yağlı bezlerinin düzensiz hale gelmesidir. Genelde yüzde, sırtta, göğüste ve omuzlarda ortaya çıkar.
Kıl, deri içindeki kıl folikülleri tarafından keratin denen kimyasal bir bileşikten oluşur. Kıl foliküllerinin etrafında yer alan küçük bezler, sebum adında yağlı bir madde üretir. Bu bezler, yağ bezi olarak bilinir. Sebum, kıl folikülünün içinden geçemediği zaman akne gelişir.
Folikülün astar hücreleri, tıkanan foliküllerle birlikte dökülür ve kümelenir. Sebum ve hücrelerin karışımı, tıkalı hücreler içinde bakterilerin büyümesine yol açar. Bu bakteriler, iltihaba neden olabilen enzimleri ve kimyasalları üretir.
Tıkanmış bir folikül, içeriğini uzun süre tutamadığında patlar ve sebum, deri hücreleri ve bakteriler cildinize dökülür.
İnsanlar her yaşta akne sorunu yaşayabilir ancak en çok ergenlik dönemindeki gençlerde görülür. Birçok insan 30’larına ulaştığında artık sivilce çıkarmaz; bazıları da 40 - 50 yaşlarına kadar bu sorunla baş eder.
Oluşumunda etkili faktörler
Aknenin kesin sebebi bilinmiyor. Ancak doktorlar birkaç faktörün etkili olduğuna inanıyor. Temel faktör, yüksek hormon