Hemen her yaşta ve herkeste cilt kuruluğu problemi görülebilir. Çoğu kez nemlendirici kullanmak, sorunu çözer ancak bazı durumlarda bir uzmandan yardım almak gerekir. Tıpta, kserozis olarak adlandırılır. Kuruluk, aşırı diyebileceğimiz bir boyuta vardığında, egzamaya işaret eder. Kuru cilt ayrıca diyabet, tiroid veya kötü beslenme gibi başka sorunlarla da ilişkili olabilir.
Egzama, ciltte iltihap geliştiği anlamına gelir ve kaşıntıyla birlikte yama şeklinde pullanma ortaya çıkar. Sertleşme, çatlama ve kül rengi bir görünüm meydana gelebilir. Kuru cilt çatladığında, mikroplar da kolayca deriden içeri sızar. Ardından enfeksiyon gelişir.
Pek çok nedeni olabilir
Kuruluk, cilt çok fazla su veya yağ kaybettiğinde görülebilir. Bazı kişilerin derisi diğerlerine göre daha kurudur. Bu problemin en çok rastlanan nedenlerini sıralamaya çalışalım:
1-Yaş: Yaşlandıkça cildimiz incelmeye ve kurumaya başlar. Yaşla birlikte metabolizma değişir, ciltte yağ bezleri daha az çalışır. Deri, esnekliğini ve nemini yitirmeye başlar. 40’lı yaşlardan itibaren her gün iyi bir nemlendirici kullanmaya başlamak gerekir.
2-İklim: Çöl benzeri kuru bir iklimde yaşayanlar, cilt kuruluğuyla daha sık karşılaşır. Aynı
Tükürük, ağzı nemli tutar, yiyeceklerin parçalanmasına ve yutkunmaya yardımcı olur. Aynı zamanda bir ağız temizleme aracıdır. Dişlerin ve dilin temiz kalmasını sağlar. Yeterince tükürük olmadığında, ağızda kuruluk hissedilir.
Tıp dilindeki adı, ‘kserostomi’dir. Hastalık kabul edilmez, daha çok bir ilacın yan etkisi ya da bir sağlık sorunun belirtisi olarak ortaya çıkar. Tat alma duygusunda değişikliğe, çiğneme, yutma ve konuşma zorluklarına yol açabilir. Diş çürümesi riskini artırır. Tükürük salgısı yeterli olmadığında, ağızdaki dokular zarar görebilir.
Sürekli hale geldiyse, tedavi vakti de gelmiştir. Ağız kuruluğunun nedenini anlamak, tedavi için tavsiye almak ve diş çürümesine veya diş eti hastalıklarına yol açıp açmadığını görmek için muayene gerekir. Eğer altta yatan bir rahatsızlıktan şüpheleniliyorsa, dahiliye uzmanına başvurmakta fayda var. Çoğu sağlık sorununa kıyasla, ağız kuruluğunun neden olduğu aksaklıklar gündelik hayatı etkileyecek kadar büyük değildir. Yemek yerken ya da konuşurken sıkıntı yaratabilir tabii.
Ağız kuruluğunda öne çıkan birkaç belirti vardır. Bazı kişiler, tükürük salgılarının kalın ve yapışkan bir hal aldığını, bu durumun konuşma ve yutkunmayı
Sinir ucu iltihabı, tıptaki adıyla nöropati, sinir hücrelerinin yani nöronların hasar görmesidir. Periferik sinirler, deriden dokunma, sıcaklık, titreme ve ağrı gibi duyuları alıp, kas hareketlerini sağlar ve organların çalışmasını kontrol eder. Bunların hastalığı olan periferik nöropatide, kişide sinir veya sinirlerin özelliklerine göre, el, ayak, kol ve bacakta ağrı, hissizlik, uyuşma, karıncalanma ve yanma gibi yakınmalar gelişir. Kas güçsüzlüğü hatta felç bile ortaya çıkabilir. Organlara ait sinirlerin nöropatisinde, sıcağı tolere edememe, terleme bozuklukları, tansiyon problemleri, idrar tutamama, kabızlık ve ishal gibi yakınmalar olur. Aşırı alkol alımı, diyabet, B12 vitamini eksikliği, kemoterapi ilaçları ve sinirlerin veya onları besleyen küçük damarların iltihabı, periferik nöropatinin çeşitli nedenlerinden bazılarıdır.
Sinir ucu iltihaplarının birçok sebebi olabilir, en yaygını diyabettir. Nöropatiler kazanılmış ya da kalıtsaldır. Genetik olanlar, doğum öncesinde yapılan tarama testleriyle belirlenebilir.
Nöropatiye yol açan ilaçlar arasında, yüksek tansiyon ve kalp ritmini düzenleyenler, kemoterapi için kullanılanlar, antibiyotikler, kolesterol düşürücüler ve idrar
Kalça eklemindeki eklem kıkırdağının soyulması ve incelmesi sonucu alttaki kemik yapıların birbirine sürtmesine kireçlenme veya osteoartrit denir. Kalça, topuz ve yuvacıktan oluşan bir eklemdir. Yuvacık, büyük pelvis kemiği, topuzsa femur denilen uyluk kemiği tarafından oluşturulur. Kaygan bir yapıya sahip kıkırdak dokusu ise yuva ve topuzun etrafını örter.
Hastalığın alt yapısında, ailesel faktörler ön plandadır. Aşırı steroid kullanımı, ileri yaş, obezite, çocukluk çağı hastalıkları, kalçaya yönelik cerrahi işlemle ve bölgeye aşırı stres bindiren meslekler, risk faktörleri arasındadır.
Kalça kireçlenmesi, en sık rastlanan kalça ağrısı sebebidir. Daha çok orta ve ileri yaşlarda görülür. Başlangıçta kalça hareketlerinde tutukluk, ağrı ve topallama olur. Sorun ilerledikçe, kalça deformasyonu başlar. Topallama belirginleşir ve bacak kısalmış gibi hissedilir. Merdiven inip çıkmak zorlaşır.
Kalçanızı hareket ettirdiğiniz zaman ağrı çekiyorsanız, bir hekime başvurmanız şart! Hekim, fiziksel muayeneden sonra röntgen filmi isyecektir. Bu sayede kireçlenme olup, olmadığı daha net anlaşılır.
Kademeli tedavi yolları
Hastalık, erken dönemde ve ağrılarınız tahammül sınırları içindeyse, tıbbi
Ramazan, toplumumuzun en özel zaman dilimlerinden biri. Son yıllarda yaz dönemine denk gelen Ramazan’da hekimler olarak sağlık önerilerinde bulunmanın sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum.
Bu dönemde hem açlık süresinin uzunluğu hem de sıcak hava nedeniyle terlemenin artması, en önemli sorun olan sıvı kaybına yol açabilir. İftar ve sahurda ağır yiyecekler tüketilmemesi, hızlı yenilmemesi, sıvı ihtiyacının birden bire iftarda değil, sahura kadar olan süreçte yavaş yavaş karşılanması ve aşırı terlemeye bağlı su kaybını önlemek için de güneşten kaçınılması gerekir.
Türkiye’de son yıllarda yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte, birçok dünya ülkesinde olduğu gibi hipertansiyon, şeker, böbrek hastalıkları, astım ve KOAH gibi solunum yolu sorunlarıyla kalp-damar rahatsızlıkları gibi kronik problemlerin görülme sıklığı artıyor.
Şeker hastaları dikkat etmeli!
Diyabet hastaları için bu dönemde oruç tutmak konusunda karar verebilmek için öncelikle bu kişilerin değerlendirilmesinin ve risklerin tespit edilmesinin faydası var. Genel bir karar almak, bu tip hastalar için riskli olabilir. Bu tür özel kararlar, kişinin durumuna, kullandığı ilaçlara ve taşıdığı risk faktörlerine göre verilmeli.
Oruç tutan
Tıp dilinde ‘pilonidal sinus’ veya ‘pilonidal kist’ olarak adlandırılan kıl dönmesi, vücuttan kopan kılların ciltte bir yol bularak (mikroskobik diyebileceğimiz kadar küçük ter bezi deliklerinden), deri altında toplanması ve yuva oluşturmasıyla meydana gelir. Bu kıl yuvası, genellikle kuyruk sokumunda ortaya çıkar ve erkekleri daha çok etkiler. 15-30 yaş arasında görülür. Söz konusu bölgede yer alan bakteriler nedeniyle enfeksiyon meydana gelene kadar, belirti dikkat çekmez. Enfeksiyon oluştuktan sonra ise şişlik, kızarıklık ve ağrılarla fark edilir.
Enfeksiyon sonucu irin dolu bir apse meydana gelebilir ki, bu da akıntı, pis koku, ateş ve titreme gibi başka şikayetleri beraberinde getirir.
Kıl dönmesinden şüphelendiğiniz an, doktora başvurmanız önemlidir. Çünkü zaman ilerledikçe, enfeksiyon ve ağrıların kötüleşmesinin yanı sıra rahatsızlık da kronikleşebilir.
Risk faktörleri neler?
- Kıllı vücutlarda kıl dökülmesi oranı daha fazla olacağından, böyle bir vücuda sahip olmak, riski artırır. Kuyruk sokumu bölgesinde kılların birikmesini önlemek için sık sık duş almak gerekir. Duştan sonra da iyice kurulanmayı da ihmal etmeyin.
- Oturma şekliniz, kılların deri altına yürümesine yol
Ağız kanseri; dudak, dil, alt ve üst çene mukozası, damak, ağız tabanıyla boğaz bölgesinde görülen kanserlere denir. 1/3’ü boğaz bölgesini, geri kalan 2/3’lük kısımsa, ağız boşluğunu tutar. Ağız kanserleri, tüm kanser olgularının yüzde 2-4’ünü oluşturur. Hastaların yüzde 95’i, 40 yaş üzerindeki bireylerdir ve genelde teşhis sürecinde yaşları 60’tır. Kadın/erkek oranı, 1/2’dir. Olguların yüzde 75’inde ana neden, alkol ve sigaradır.
Kanserin birçok türünde olduğu gibi, tedaviden en fazla faydayı sağlamak, hastalığın vücudun diğer kısımlarına yayılmasını önlemek, yüzde oluşabilecek şekil bozuklukları ve konuşma zorluğunu engellemek adına erken teşhis önemlidir.
Şişlik ve çatlak ilk belirtiler
Uzun süredir ağızda bulunan ve geçme belirtisi göstermeyen şişlikle lekeler, ağız içi veya dudaktaki iyileşmeyen herhangi bir çatlak, şişlik ya da ülser, ağız kanserinin ilk belirtisi olabilir. Gelişen bir tümör, ağrı yapmayabilir ancak yayılarak kanamaya yol açıp, ülserler oluşturabilir.
Dil kanseri, çoğunlukla acı verir ve organın anormal şekilde sert ve bükülmez olmasına sebebiyet neden olur. Düzgün konuşma veya yutkunma zorluğu ve uyuşma hissi görülebilir. Ağız içindeki beyaz ve kırmızı
Geçici İskemik Atak (TIA) diye adlandırılan, geçici ya da aralıklı olarak meydana gelen, beynin bir süre kanlanamamasıyla karakterize olan iskemik ataklar, nörolojik bir olaydır. Bu durumu görmezden gelmek, kişinin sağlığı açısından ciddi sonuçlara yol açabilir.
Her ne kadar çok uzun sürmese ve kalıcı etki bırakmasa da, atak hafife alınmamalıdır. Zira TIA geçiren kişilerin üçte biri gelecekte felç riski taşır. Atak, genelde birkaç dakika sürer. Tüm belirtiler birkaç saat içinde kaybolur, etkileriyse 24 saat içinde ortadan kalkar.
Bulgular, erken inme belirtisini andırır. Birden fazla atak geçirebilirsiniz. Tekrarlayan ataklardaki belirtiler farklı olabilir.
- Kol, bacak veya yüzde uyuşma
- Bacak ya da vücudun yarısında kuvvet kaybı
- Yüzün yarısında felç
- Bulanık görme veya görme kaybı
- Konuşma güçlüğü veya konuşamama