Yanan teminatların liman için kullanılmasını öneren Türkkanı “Bıraksınlar, İzmirliler Limanı bal gibiyönetir, başarılamayacak birşey değil” diyor
Çok mu içten dilemişiz nedir, Arkas’ın CEO’su Önder Türkkanı’nı arayıp, limanla ilgili olasılıkları değerlendireceğimiz röportaj teklif etmeyi düşünürken, kendisi aradı. Limanın bugünkü durumu netleşmeden Bir süre önce, köşe yazımdan önce eski Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı’nın “İzmirliler bu konuya duyarsız davranıyor” eleştirisine karşı kendi düşüncemi dile getirmiş, “Sayın Satıcı, siz de o dönemde İzmirlileri bölmeye az uğraşmamıştınız” diye ince yollu yanıt vermiştim.
Türkkanı arayarak “isabet” dedi.
Şimdi limanda ikinci teklifi veren Çelebi Grubu’nun kararı bekleniyor. Bu karar netleşmeden alternatifler üzerinde dolanmak acele etmek gibi görünse de İzmir limanı yaklaşık 900 bin TEU’luk kapasitesiyle bir karmaşaya doğru sürükleniyor.
Peki limanın en büyük müşterisi olan Arkas bu konuda ne düşünüyor ? Türkkanı hazır aramışken, biraraya geldik, tabii önce limanı konuştuk ama bugünlerde içimiz dışımız zaten liman oldu, biraz da Türkiye’nin en önemli şirketlerinden birinin profesyonel kaptanını
İZMİR Limanı’nın özelleştirme sürecinde ihaleyi kazanan Global-Hutchison-EİB Limaş konsorsiyumunun ek süre talebinin kabul edilmemesiyle sürecin dışında kalması, “İzmir limanının geleceği” ni tartışmaya açtı.
Peki 2008’de 895 bin 102 teu kapasitesiyle kriz sürecinde dahi 115 bin dolar yıllık ciro elde eden İzmir Limanı’nın geleceği bundan sonra ne olacak ?
Bir liman kenti olan İzmir şimdi “kader zamanlarını” yaşıyor.
Olasılıkları değerlendirdik ve İzmir’de limana dair yaklaşımları göz önünde tutarak beş ayrı senaryo hazırladık.
Geçmiş yıllara dair, hatırladığım net sahnelerden biridir.. Bir gün, bir hafta ya da bir ay arayla İzmir Ticaret Odası (İTO), Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ve İzmir Ticaret Borsası (İTB) ayrı ayrı ödül töreni düzenlerdi.
Şanslı olan Türkiye Odalar ve ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu kapar, bunun üzerine diğer oda da Sanayi Bakanı’nı, o da olmuyorsa bulduğu herhangi bir Bakanı getirmenin peşine düşerdi.
Hizmette, projelerde yeterince görülmeyen yarış, kendini tribünlerde gösterirdi.
Hangi odanın ödül töreni daha görkemli olacak, kim kendinden daha çok söz ettirecek, kim birbirine çalım atacak bunun yarışı vardı.
* * *
Unutalım artık.
Çünkü unutulacak zamana nihayet geldik.
ESİAD’ın Yüksek İstişare Toplantısına katılan Hürriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni ve yazar Ertuğrul Özkök, siyasete dair sivri cümleleri mesajlarla anlatırken İzmir’in gelişimine yönelik fikirlerini ise net söyledi. İzmir paradigmalarını yıkmalı...
Musevi yazar Leo Kantande’nin kitabından örnek vererek İzmir’in nasıl bir kent olduğunu vurgulamaya çalıştı Özkök... 1880’lerde Fransız bir yatırımcı, yurtdışında Atina ya da İzmir’de, AVM yani alışveriş merkezi kurmak istiyor. Hareketli gördüğü İzmir’e karar veriyor. Açtığı Bonmarşe mağazasına ilgi o kadar büyük oluyor ki, mağaza sayısı 5’e yükseliyor. “Böyle bir kentti İzmir sonra ne olduysa içine kapanmaya, melezleşmeye karşı direnç oluşturmaya başladı.İzmir’e yeni düşünce tarzları gerekiyor. Mesela Atina’ya direkt uçuşlar başladı. Bu fırsatı değerlendiriyor musunuz?”
Evet İzmir bu fırsatı ticari ya da turistik değerlendiriyor mu?
Her ne kadar “gelişiyoruz, büyüyoruz” desek de hepimiz farkındayız ki, Özkök haklı...
* * *
Yunan Adalarına ve Atina’ya İzmir’den defalarca dostluk gezileri yapıldı.
10 yılı aşkın süredir heyetler gitti, geldi. Öncelikle iki konunun üzerinde duruldu. Vizede kolaylık olsun ve bir gün
Işınsu Kestelli, “Resmi plakalı siyah arabaya alışamadım. Bazı yerlerden geçerken utanarak eğiliyorum.” diyor
Başında iki ayrı önemli kurumun şapkasını, omuzunda ise bir de kendi işlerinin yükünü taşıyor Işınsu Kestelli. 119 yıllık İzmir Ticaret Borsası’nın ilk kadın başkanı ve Vadeli İşlemler Opsiyon Borsası’nın (VOB) başkanlığını yürüten Işınsu Kestelli, sivil toplum ve meslek örgütlerindeki konumunu “öncelikli etiket” olarak görenlere farklı bir mesaj veriyor. “Koltuklara yapışmayı düşünmem. Bunlar sivil toplum görevleri ve yalnızca onların önlerini açmak için varız. Bazı yerlerden geçerken siyah makam arabasının içinde eğiliyorum. Sanki halka tepeden bakıyormuşum gibi geliyor. Oysa iddialı olmak bu değil..”
Bu kez yönetim kurulu başkanlığı yaptığı İzmir’in iki önemli kurumundaki makam odalarından birinde değil, kendi ofisinde buluştuk Işınsu Kestelli’yle.
Hoş bir Pasaport ve deniz manzarasına sahip yeni bürosuna taşınmanın heyecanı içindeydi. Önce gemi modelleriyle süslü, “Rees” işhanının girişinden sözetti, ofisin tasarımını mimar arkadaşıyla nasıl yaptıklarını keyif duyarak anlattı. “Bu ofisten başka bir mutluluk duyuyorsunuz sanki” deyince, söyledikleri
İZMİR’İN yılan hikayelerinden biri de Bornova girişi ile Belkahve Bölgesi’nde bulunan taş ocaklarının taşınmasıdır.
Sahne kolay değişmedi.
Belediye yıllar önce protokol yaptı. Protokole uymayan firmaları uyardı. Bazen taşeron firmaların iş makinalarını mühürledi, sonra protokolü birkaç kez uzattı.
Başkan Aziz Kocaoğlu özellikle işi daha sıkı tuttu, firmaları da zorlamayacak şekilde bulundukları yerin üs bölgelerinde çözüm üretildi. Yeni ocak yerleri birlikte saptandı.
Tüm bu mücadelenin ardından yaklaşık sekiz yıl sonra yol alındı ve artık “işlem tamam” demek mümkün.
* * *
Sözkonusu Ankara Caddesi Belkahve Bölgesi ile ve Işıkkent bölümünde Batıçim ve Çimentaş gibi iki büyük kuruluşun yanı sıra üç taşeron firma vardı.
Aslında annemin yıllardır sorduğu bir soruya ışık tutmak oldu bu...
“Enflasyon düştü diyorlar ama marketteki ürünlerin fiyatı neden sürekli artıyor” diye sorunca, “eskisine göre düştü” diye kısaca yanıt vererek geçiştirmeye çalışsam da, ülkedeki enflasyon hesabının sokağın gerçeğini ne kadar yansıttığına dair soru işaretleri çoğumuzun peşini bırakmaz.
Yanıtı kabaca biliyoruz oysa... Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 449 maddelik bir sepet oluşturuyor daha sonra yaklaşık 27 bin 400 işyerinden sepetteki ürünlerin fiyatlarını alarak Tüketici Fiyatları Endeksi “TÜFE’ rakamlarını belirliyor.
Peki bu rakamlar sokağın gerçeğini ne kadar yansıtıyor.
Bunun için sokaklara değil, kendi yaptığımız bazı çalışmalarla birlikte TÜİK İzmir Bölge Müdürlüğü’ne gittik.
Bölge Müdürü Rıdvan Yaka, ellerindeki tüm bilgileri kamuoyu ile paylaşma iradesine sahip kolay rastlanmayan bir bürokrat. Rakamların üzerinde gezinirken, hem vatandaşın enflasyon gerçeğini ortaya çıkarmaya hem de aradaki farkın tanımını yapmaya çalıştık.
* * *
İş dünyasında kimine göre şanslı, kimine göre ise en zor girişlerden birini yaptı. Türkiye’nin en büyük çimento fabrikalarından Batıçim’in murahhas azası Tufan Ünal, damat olarak girdiği şirkette kariyerden önce insana odaklanarak yol almış. Ünal,aile şirketinde çalışmanın en güç yanının bir gün işi bırakıp gidememek olduğunu anlatıyor
İzmir iş dünyasının mütevazı, güleryüzlü simalarından biri de Batıçim’in murahhas azası Tufan Ünal’dır. Öncelikle bu tanımımızı eşi Gülgün Ünal şöyle destekliyor:
“Soğukluğa, kibire dayanamaz. Kim olursa olsun herkesle, simitçiyle, çöpçüyle sohbetten keyif alır, üstelik bu sohbetler için fırsat yaratmaya çalışır. Bizi arabada bekletip esnafla sohbete daldığı günler çok oldu.”
Peki bu mütevazılığının ardında patronluğa, bir albayın oğlu ve bir damat olarak başlamasının etkisi var mıdır diye, ne yalan söyleyeyim ister istemez düşünüyorsunuz.
2010’a yeni adım attığımız bugünlerde hayatı Tufan Ünal’la konuşalım istedik.