İş dünyasında kimine göre şanslı, kimine göre ise en zor girişlerden birini yaptı. Türkiye’nin en
büyük çimento fabrikalarından Batıçim’in murahhas azası Tufan Ünal, damat olarak
girdiği şirkette kariyerden önce insana odaklanarak yol almış. Ünal,aile şirketinde çalışmanın en güç yanının bir gün işi bırakıp gidememek olduğunu anlatıyor
İzmir iş dünyasının mütevazı, güleryüzlü simalarından biri de Batıçim’in murahhas azası Tufan Ünal’dır. Öncelikle bu tanımımızı eşi Gülgün Ünal şöyle destekliyor:
“Soğukluğa, kibire dayanamaz. Kim olursa olsun herkesle, simitçiyle, çöpçüyle sohbetten keyif alır, üstelik bu sohbetler için fırsat yaratmaya çalışır. Bizi arabada bekletip esnafla sohbete daldığı günler çok oldu.”
Peki bu mütevazılığının ardında patronluğa, bir albayın oğlu ve bir damat olarak başlamasının etkisi var mıdır diye, ne yalan söyleyeyim ister istemez düşünüyorsunuz.
2010’a yeni adım attığımız bugünlerde hayatı Tufan Ünal’la konuşalım istedik.
Öncelikle İzmir’e gelir gelmez işe Batıçim’de başlamadığını, BMC’de altı yıllık deneyimi olduğunu vurguladı Ünal. Gerisinde ise yaklaşık 25 yıllık bir aile şirketi tecrübesi yatıyor. İşletme müdürü olarak başladığı, Türkiye’nin sayılı şirketlerinden Batıçim’de bugün tepe noktada. Aile şirketinde olmanın avantaj ve “ooo olmaz mı” dediği dezavantajlarını Tufan Ünal’dan öğrenirken, otuz yılı geçen iş dünyası serüveninde ilk günleri, pişmanlıklarını, deneyimini, 2010 yatırımlarını da konuştuk.
Tufan Bey, İzmir’le kaderiniz sanırım Ankara’da bir aşk öyküsüyle kesişti. İzmir’e gelmeden önce kimdi Tufan Ünal...
-Asker çocuğuyum. Liseyi Pendik’te bitirdim. Lise ikide kimya dersinde metalurji diye bir branş olduğunu öğrendim, etkilenince üniversitede bu dalı seçtim. ODTÜ’den metalurji mühendisi olarak mezun oldum. 1971 yılında Gülgün’le tanıştık. Son sınıftaydım, Gülgün birinci sınıfa geldi. Okul bittikten sonra master döneminde TÜBİTAK’ta çalıştım. Bu dönemde birçok kente uygulamalı firma ziyaretleri yaptık. Çok da mutluydum. 68 kuşağının iyisiyle kötüsüyle tüm hadiselerini yaşadık. Sanıyorum kişiliğimin şekillenmesinde o günlerin de etkisi vardır.
Yaşamınızın en kritik kararlarından birini, İzmir’e yerleşme kararını almak güç oldu mu? Gülgün Hanım’ın köklü ve zengin aileye mensup olması ürküttü mü sizi ?
-Okul bittiğinde İzmir’e yerleşme kararını vermek zor olmadı, çünkü Gülgün oradaydı. Askerliğin ardından İzmir’e evlenmek ve çalışmak üzere geldim. Hiçbir detay düşünemiyordum, Gülgün’ün ailesinin önemli insanlar olduğunu biliyordum ama benim için tek gerçek Gülgün’le evlenmekti.
“Aralıksız çok çalıştım”
Gülgün Hanım, Batıçim’in kurucularından bir aileden geliyor. İzmir’e geldiğinizde ilk olarak Batıçim’de işe girmediğinizi söylediniz, aile mi tercih etmedi, siz mi ürktünüz?
-Hayır, böylesi bana daha doğru geldi. Ayrıca o dönemlerde BMC, British Leyland’ındı. Türkiye’nin ilk motor döken dökümhanesine sahipti. Orada çalışmak da bir prestijdi. 6 yıl keyifle mühendislik yaptım. Çalışırken sık sık Leyland’daki dökümhaneye gittik.
Bugün adınız, neredeyse Batıçim’le birlikte anılıyor. Bu kuruluşa geçmenizde ailenin baskısı oldu mu?
-Aileden de talep oldu ancak özellikle Şinasi Ertan Bey ısrarla benim Batıçim’de çalışmamı istedi. ‘1982 ‘de işletme müdürü olarak Batıçim’e geçtim. Şinasi Bey’in ayrılmasından itibaren murahhas azalık görevini yürütüyorum.
Özellikle damat olarak aile şirketinde olmak ayrıca sorumluluk yükledi mi?
-Galiba hep daha fazla sorumluluk hissettim. Ancak ailemden aldığım disiplin, eğitim gereği başka şirkette olsaydım da farklı davranacağımı zannetmiyorum. Hem gece hem gündüz vardiyasıyla aralıksız çalıştığım süreçler çok oldu. Aile şirketinin öncelikli farkı şu; “Haydi, ben sıkıldım beyler, başka bir yere gideyim” diyemiyorsunuz. Gidebileceğiniz başka yerler, şirketler olsa da çekip gidemiyorsunuz. Zaman zaman üzerimde bunun ağırlığı olduğunu itiraf etmeliyim. Ceketimi alıp gitmek istediğim oldu ama sadece kendimi düşünemezdim.
‘Anlatmaktan yoruldum’
Batıçim’e ilk başladığınız günleri düşündüğünüzde çimento sektöründe ve Türkiye’de nasıl bir değişim gözlüyorsunuz?
-Büyük farklar var. ‘82 yılında oğlum Feyyaz doğduğunda Batıçim’e başladığımda, ‘83-”87 arasındaki dönemde Türkiye’nin çimento tüketimi her yıl yüzde 25 büyümüştü. 1987 yılında 22 milyon tonluk tüketim vardı. 2009’da bu rakam 38 milyon ton. Görüldüğü gibi o dönemlerdeki büyümeyi daha sonra yakalayamadık.
Sizin Batıçim’deki ilk gününüz nasıldı?
-Kendimi çok anlatmak durumunda kaldım. İnanın köklü kurumlarda damat olarak gelmek çok daha efor gerektiriyor ve işiniz kolay olmuyor. Ancak bunu bıkmadan yaptım. Ben nasılsa ailedenim artık demedim. Çaycısından yönetim kuruluna kadar herkese kendimi anlattım. İyi niyetimin kullanıldığı günler de oldu ama vazgeçmedim. Bol gözlem yaptım.
Kamuoyu sizi genellikle sakin tavırlarınız, yumuşak üslubunuzla tanıyor. Her zaman böyle misiniz? Yoksa sık sinirlenir misiniz? Yalnız, bu soruyu size değil de eşinize sormak daha doğru olacak. (Sorumuzu Gülgün Hanım yanıtlıyor)
-Tufan’ın genel havası uzlaşmacıdır. Ancak ben size söyleyeyim; sinirlendiği dönemler de çok oluyor. Aslında sinirlenmek değil, Tufan’ın siniri daha çok patlamak şeklinde... Sabrediyor ve patlıyor. Sanırım en çok kendini anlatamadığı zamanlarda, bir de haksızlıklarda daha çabuk sinirleniyor. Ama siniri hemen geçiyor.
(Tufan Ünal söze giriyor)
- Evet galiba en çok yanlış anlaşılmaya tahammülüm yok.Sanırım yaşamım boyunca doğru anlamak ve doğru anlaşılmak gibi bir kaygım oldu.
Kolay bir sürece benzemiyor...
-İşimde hırsım var ama asla başkalarına zarar veren aşırı hırs yok. Yaşam yorumsuz güzel bir şey, zorluğu ile şansları ve sürprizleriyle harika yanları var. Ve eyvah daha çok şey öğrenemeyeceğim korkusu galiba yanlışlıklara tahammülü azaltıyor.
Yaşama, işinize karşı titizliğinizden söz ediyorsunuz. Ancak çimento gibi çevre açısından riskli bir sektörde faaliyet gösteriyorsunuz. Aynı titizliği çevreye, doğaya karşı gösterdiğinizi de söyleyebilir misiniz ?
-Çimento sektöründe hammadde ve proseste kimyasal yok. Atığımız evsel atık. Sadece atmosfere yaptığımız emisyonda kükürt ve azot oksitlerimiz var. Bunlar da kabul edilebilir limitler içinde. Artık tozları elektrostatik ve torbalı filtrelerle tutma şansı var. Aslında havaya partikül veriyorsan, karbonu iyi yakamıyorsun demektir. Bu firmanın da işine gelmez. Şimdi atık ısı geri kazanımı ile çalışacak 20 milyon liraya 8 megavatlık enerji santrali yapacağız ki bu yolla tüm önlemleri bitirmiş olacağız. Belkahve girişindeki taş ocağımızı da yeni yerine taşındık.Türkiye’nin tek kapalı taşocağını yaptık. Bıraktığımız yerde 400 dönüm alanı ağaçlandırıyoruz. İşimizde risk almamak öncelikli prensibimiz.
Ünal’ın en zor karar anı
Bu röportajın ibresi biraz hayata dair. Sizin için işyaşamınızdaki en zorlu süreç ne oldu ?
-Dört -beş sene önce bir yabancı şirketten Batıçim hisselerine “hostile attack” (düşmanca saldırı) yapılmıştı. Yüzde 25’e yakın Batıçim hissesini topladılar. Sermaye Piyasası Kurumu’ndan (SPK) Türkiye’de ilk kez, üstelik bizlere bilgi dahi verilmeden gönüllü çağrı yapılmasına izin verildi. Hatta SPK’nın izin verdiğini TV’den öğrenmiştim. Bunun üzerine ben de Batı Söke’ye Batıçim hissesi aldırmaya başladım. Tabii hemen itiraz edildi. İşte o süreç gerçekten çok zor bir süreçti. Şirket kontrolümüzden gidiyordu. Biraz önce hırstan söz ettik, ben de işe dair hırsımı bu olayda yaşayarak gördüm. Olayların arzum ve etik dışında gelişmesi beni kamçıladı. Uzun süre yazları Çeşme’ye Gülgünler’in yanına dahi gelemedim.
Çeşme’siz yapabiliyorsunuz ama yaşamın keyiflerini de iyi biliyorsunuz. Vazgeçemem dediğiniz hobileriniz var mı?
Biz, denizi çok seviyoruz. Oğlumuz yelkenciliğe merak sardı. Sonra büyük bir yelkenli alınca bizler de sevdik. Denize açılmak, hoşumuza gidiyor. Üç beş tablom var, resim yaparken mutluluk duyuyorum. Şaraptan iyiyi güzeli ayırt edebilecek kadar anlarım. Urla’da mahzen gibi bir yerimiz var, oradan keyif alıyorum.
Yaşama karşı mutlu olmayı bilenlerdensiniz ama ben yine de işinizden söz ederken gözlerinizin parladığını görüyorum...
-Tamam itiraf ediyorum... İş başarısı yakaladığımda çok mutlu oluyorum. Onun keyfi gerçekten bambaşka. Bir de Gülgün, geçmişte çalıştığı için Batıçim’i iyi biliyor. Biz evde akşamları işi, şirketi de rahatlıkla konuşuyoruz.
Eşinin gözüyle Tufan Ünal
“Genellikle titiz bir insan ... Bana göre Başak burcu nun özelliklerini taşıyor. Hatta yemeğe gittiğimizde çocuklar gülüşerek babalarının taklidini yapıyor, masayı düzeltiyorlar. Sakin ve uyumludur Tufan... İşinde titizliği bence etkileyici. Raporlamaları daima çok düzgün ister. İzmir’e geldiğinde ki ben İzmirliyim ve birçok insan tanımama rağmen birkaç yıl sonra benden daha çok insan tanıyordu. Girişken, kolay irtibat kurabilen biridir. Ben daha teoriğe yönelik bir kişiliğe sahibim, o hayatın pratiğine kolay uyum sağlıyor”
Başarının sırrı dümeni iyi tutmak
Başarılı olmak için tavsiyeleriniz nedir?
-“Öncelikle takipçi olmayı tavsiye ediyorum. Dümeni iyi tutacaksınız. Bir de yaptığınız işler doğru, dürüst olacak. Etik kuralları uyulmazsa ipin ucu bir gün kaçar ki toparlayamazsınız. Etik zemini sağlam tutmak lazım ”
Tecrübenin öğrettiği üç şey nedir?
-Ekip çalışması, araştırmadan karar vermemek, etik kurallara uyarsan başaramayacak hedefin olmadığı.
Geçmiş kuşak yapmış ben yapmam dedikleriniz.
Hiç, böyle düşündüğümü hatırlamıyorum. Onlar yapmış ben şöyle geliştiririm dediğim oldu.
Kentin öncelikli sorunu?
-Gençlere imkân yaratılmıyor. Sonuçta dünyaya yaşamak için geliyoruz ve İzmir yaşamak için mükemmel bir kent. İş imkânlarını artıramamak bugün kentin öncelikli sorunudur.
Kendi geleceğiniz için ne düşünüyorsuzun, emeklilik ufukta görünüyor mu?
-Sanırım daha çok erken, henüz oturup torun büyütecek yaşta görmüyorum kendimi. Batı Çimento’da daha yapacağımız çok hedefimiz var. İçimde büyük enerji varken, emeklilik henüz aklımdan bile geçmiyor.
Oğulları Batıçim’de
Ünal çiftinin bir kız ve bir oğulları var. Bu yıl onlar için hayli tempolu heyecanlı geçti. Kızları ve oğullarını arka arkaya evlendirdiler. Oğulları Feyyaz Ünal’ın bir süre dışarıda çalıştıktan sonra şimdi Batıçim’de iş geliştirme de çalışması, şirkette kurumsallaşmanın başında olması çifti mutlu ediyor. Kızları Selin ise çocuk psikoloğu. Yurtdışında yaptığı doktoranın ardından sorunlu çocuklarla ilgilenmeyi İstanbul’da kendisine meslek olarak seçmiş.