ERCAN, Erkan, Mahmut... üç kardeşin küçük bir sermaye ortaya koymasıyla başlıyor Say Grup’un kuruluş öyküsü. 1980’li yılların sonunda meşrubat firmalarının satış noktalarındaki sac levha tanıtım tabelası işi, bugün Londra’da HSCB Bankası’nın şube mobilyalarını üretmeye kadar ulaştı; satış noktaları için kurumsal kimlik çözümleri, cephe kaplaması, çelik yapıda üretime dönüştü. Kemalpaşa’daki iki fabrikayla üretimlerini sürdürüyorlar.
“Yıllar nasıl geçti anlamadık, kazandığımız sürekli yeni yatırıma dönüşüyor” diyor Başkanvekili Erkan Güldoğan.
Geçtiğimiz yıllarda Ateş Çelik’i kurarak çelik sektörüne, ardından ahşap üretim ve montaj tesisleri oluşturarak farklı alanlara adım attılar. İki yeni yatırım da global krize denk geldi.
Kriz süreçlerinde yatırım yapmanın kolay olmadığını birçok sürpriz problemle karşılaştıklarını anlatıyor Güldoğan.
İzmir ve çevresine son günlerde gelen en sevindirici haber ABD’li uçak motoru üreticisi Pratt & Whitney ile Kale Grubu’ndan geldi. Ortaklar uçak motoru parçası üretimi için yeri Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) olarak belirleyince son zamanlarda duran yabancı yatırımlar açısından derin soluk aldık.
Savunma alanında faaliyet gösteren United Technologies şirketine ait olan Pratt&Whitney ortaklığında yüzde 51’lik hisse Kale Grubu’na ait.
Grup İzmir’de F- 35 avcı uçağında kullanılan F135 tipi motorlarda kullanılan parçaları üretecek.
Bu birinci aşama ve yaklaşık ilk yatırım tutarı 60 milyon dolar.
İzmir’deki yatırımların başında Kale Teknik ve Kimya Grubu Başkanı Osman Okyay olacak. Okyay aynı zamanda Kale Grubu’nun veliahtı Zeynep Bodur Okyay’ın eşi.
Okyay İzmirli ve yatırımın İzmir’e kaymasında başat etkenin Esbaş’ın yatırım ortamı olduğunu söylese de “Alternatifler içerisine İzmir’i heyecanla seçtim doğrusu” diyor.
Esbaş’da havacılık kümelenmesinin başlatılması dikkatlerini çekmiş, personele de İzmir’de çalışmak keyifli gelmiş.
EYLÜL ayı enflasyon oranları açıklandı. Yükselen rakamlar tahminlerimizi doğruluyor.
Etin yanı sıra artık tarım ürünlerindeki artışlar da el yakar, enflasyon oranlarını körükler hale geldi.
Eksiden, taze fasulye, barbunya, ayşe kadının üzerine, domates soğan koyup, ailenize bir tencere yemeği ekonomik fiyatlarla yapabilirdiniz.
Şimdi bırakın bu sebzeleri ucuza bulmayı, soğan bile aşırı pahalandı.
Bol domates dökmek artık cesaret ister!
Domates tüm meyve ve sebzelerin arasından sıyrıldı, enflasyon canavarının gözbebeği oldu.
Üstelik İzmir’de ağırlığını daha da açık ara ortaya koydu domates...
BUGÜN pazar, Egeli ve İzmirliler için iyi gelişmelerin üzerinde duralım. Ki bunlar sınırlı alanları değil en az onbinlerin geleceğini etkiliyor.
Önce ilk örnek; ESBAŞ
Elimizde hazır bir klasik cümle var; “İzmir’in başına talih kuşu kondu.”
Realist cümle şu; ancak gerçekçi fırsatları değerlendirmek sonuç veriyor.
* * *
ESBAŞ, Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımlardan aldığı paydaki düşüşü fark eder etmez, rotayı değiştirdi.
“İzmirimiz çok güzel, havamız güneşimiz iyi, limanımız var” ile alınacak yol olmadığını gören, yılın yarısını yurtdışında geçiren Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Tuncer, ekibini “ofset” anlaşmalarına odaklanmaya yöneltti.
DÜNYADA jant üretiminin sayılı merkezlerinden biri, İzmir-Manisa hattıdır.
Binek ve ticari araç jantlarının önemli bölümü buradan üretilir, dünyanın dev markalarına ihraç edilir. 20 bini aşkın kişiye iş sağlanır.
Bu üretimin büyük kısmını da İnci Holding gerçekleştirir. İnci Holding yalnızca jantta, tek başına geçen yıl 250 milyon dolarlık ciroya ulaştı.
Grup, geçmiş yıllarda iki yabancı firmayla yaptığı başarılı “joint venture” (işbirliğinin) karşılığını gördüğü için hızlı büyüyor.
Grupta jant üretimi, Holding Yönetim Kurulu Başkanı Meral İnci Zaim’in eşi Mustafa Zaim’e bağlı. Ancak tanıyanlar bilir, Zaim yaklaşık 30 yıllık emeğiyle damat değil, temel direklerden biri olarak görülür.
Zaim, bu işte o kadar başarılı oldu ki, dünya devi ortakları Hayes Lemmerz, dünyadaki tüm satın almanın başına icra kurulu üyesi Mustafa Zaim’i getirdi.
* * *
ÇAĞ odaklanma çağı...
Sürekli “vizyon” kelimesini dile getirir, “Kente vizyonu olan başkanlar gerekiyor” diye dillendiririz. Hatta bazı belediye başkanları bu kelimeyi pek hazetmezler.
‘Devasa altyapı sorunu var, bizler yıllardır kangrenleşmiş sorunlarla boğuşurken ‘vizyon’ diye tutturmuşsunuz’ diyen belediye başkanlarını anımsıyorum.
Bu kelimeyi abartılı kullanan olsa da, tezahürünün bir örneği Seferihisar’da yaşanıyor.
İzmir’in EXPO adaylığı sürecinde acı tatlı deneyimler yaşayan belediye başkanı Tunç Soyer, koltuğa oturur oturmaz, kendisine bir vizyon çizdi. Başta parasızlık, altyapı birçok sorunla karşılaştı. Ancak bu şartlar onu engellemedi.
“Sakin Şehir” unvanını hedef noktası olarak koydu, Kent halkını etkiledi, Minik salyangozlar dükkan tabelalarına yerleşmeye başladı.
Eskiden ‘Tarlaları satsak da buralara nasıl beton bloklar kondursak’ diye gözleri dört dönenler azalmaya başladı.
İZMİR’DE,ulusalda yaşanan birçok konunun dışında kalabiliyorsunuz...
Bazen yazarken ‘Ülke neleri konuşuyor biz hep aynı isimler ne dedi, ne yaptı onun peşindeyiz’ diye sıkıldığınız da oluyor. Az konu ve az konuk vardır, sizi ülke hatta dünya gündemine taşıyan.
İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği (İZSİAD)’ın toplantıları genellikle bu keyfi yaratıyor.
İş ve ekonomi dünyasının öncüleri olan konukları deneyimlerini samimi bir dille paylaşıyor.
İZSİAD’ın son konuğu VESTEL Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı (CEO) Ömer Yüngül konuştukça kendimizi kısa bir dünya turu yaparken bulduk.
Yüngül, Tayland’ı anlatıyor ardından Çin’e geçiyor. Güney Kore, oradan Avrupa ve Rusya.
Bu ülkelerin sanayi ve üretimlerini de bizzat yaşadığı anekdotlarla aktarıyor Yüngül.
BAZEN yapılan hataların bedeli ağır yaptırımlarla ödenir, bazen kitleleri sıkıntıya sürükleyen büyük yanlışlıkların bedeli yoktur.
Özellikle siyasette.
Tarım gözümüzün önündeki en net örnek...
Tarım cenneti Türkiye, ithalat pazarına çevrildi. Pamuk, tütün, mısır dikimleri yüzde 70’lere varan oranlarda azaldı. Bu büyük başarıda(!) şimdi sıra hayvancılığı ithalata bağımlı hale getirmeye geldi.
Nihayet bunu da başardık!
Uzun yıllara dayalı strateji gerektiren hayvancılık politikası Devlet eliyle çöktü. Elbette bunda dönem dönem özel sektörün “yüksek kar” beklentileri de etkili oldu ama bu politika iyi yürütelemedi.
Zamanında üretilmeyen çözümler gün geldi, ayaklara dolandı.