ERCAN, Erkan, Mahmut... üç kardeşin küçük bir sermaye ortaya koymasıyla başlıyor Say Grup’un kuruluş öyküsü. 1980’li yılların sonunda meşrubat firmalarının satış noktalarındaki sac levha tanıtım tabelası işi, bugün Londra’da HSCB Bankası’nın şube mobilyalarını üretmeye kadar ulaştı; satış noktaları için kurumsal kimlik çözümleri, cephe kaplaması, çelik yapıda üretime dönüştü. Kemalpaşa’daki iki fabrikayla üretimlerini sürdürüyorlar.
“Yıllar nasıl geçti anlamadık, kazandığımız sürekli yeni yatırıma dönüşüyor” diyor Başkanvekili Erkan Güldoğan.
Geçtiğimiz yıllarda Ateş Çelik’i kurarak çelik sektörüne, ardından ahşap üretim ve montaj tesisleri oluşturarak farklı alanlara adım attılar. İki yeni yatırım da global krize denk geldi.
Kriz süreçlerinde yatırım yapmanın kolay olmadığını birçok sürpriz problemle karşılaştıklarını anlatıyor Güldoğan.
Sarsıntıları göze almalarına değmiş görünüyor. Son yatırımlar iyi gidiyor. Özellikle ahşap alanında beklediklerinin ötesinde bir gelişme yaşadılar. Cephe kaplamasında Avrupa’da işleri yoğunlaşınca, danışmanlık hizmeti aldıkları İtalyan mimar Nestor, onlara İtalyan bir ortak buldu.
Nestor Calle, İtalya’nın önde gelen mutfak ve banyo üreticisi Maior’u Say’la işbirliğine ikna etti.
“Maior” şaşırtıcı bir isim çünkü İtalya’da titiz üretimi ile tanınıyor ve hatta tutucu bir aile şirketi olarak biliniyor.
İki grup el sıkıştı, anlaştı.
Bugüne kadar üretiminin yarısını ihraç eden Maior için de bu ilk yurtdışı yatırımı olacak. Maior gibi sektörde ilgi duyulan bir İtalyan firmasıyla anlaşmak şimdi Say Gruba da yeni bir heyecan kazandırmış. Bir yıl içinde 20-25 ilde showroom açmayı planlıyorlar. İlk etapta hedef iki bin mutfak üretmek.
Yaşadıkları, bugünlerde sık sözünü ettiğimiz Türk KOBİ’leri ve yabancı evlilikler açısından dikkat çekici bir model oluşturuyor.
- Maior’la işbirliği ne kadar sürpriz oldu?
Yaklaşık üç yıldr İtalyan mimar Nestor bize danışmanlık yapıyor. Tüm çalışmalarımızı yakından biliyordu. Maior Grubu’na bir tesadüfle bizden söz etmiş. Enteresan olan iki grubun da doğrudan ortak bulma gibi bir düşüncesi yoktu. Onlar Nestor’un anlattıklarından etkilenmiş biz açıkçası Maior’un isminden etkilendik.
- Size etkileyici geldi...
Evet, Avrupa’da mutfak ve banyoda önde gelen üreticiler arasında Maior. Bir de tasarım ve kalitede tutucu olduklarından kolay kolay başkalarıyla iş yapmadıklarını biliyoruz. İhracatları yüksek ama onların da bu ilk yabancı ortaklığı olacak.
- Kriz onları da zorlamış olabilir...
Sanırım Avrupa’da zorlanmayan firma yok. Ancak Türkiye pazarının da büyüklüğü dikkatlerini çekti diye düşünüyorum. Zamanla buradan Ortadoğu pazarına açılmak da konuştuğumuz konular arasında.
-İtalyan markalı bir üretim Türkiye’de pahalı kalmaz mı?
Güçleri bunun için birleştiriyoruz. Türkiye’nin üretim avantajlarından yararlanarak, ekonomik fiyatlarla dünyanın bilinen saygı gören bir markasını üreteceğiz.
- Ne kadarlık bir üretim gerçekleştirilecek?
Tasarım ve üretim olarak işbirliği yapacağız. Bir yıl içinde yaklaşık 2 bin mutfak üretmeyi planlıyoruz. Art arda çeşitli illerde 25 showroom açacağız. Özel konut alanlarında anahtar teslim ahşap işlerinin tamamını yüklenerek, Maior markasıyla üreteceğiz.
- Global krizin etkisi sürüyor, Avrupalı firmalar sıkıntı yaşıyor, bu aklınızda ortaklığın geleceğine dair soru işareti uyandırmıyor mu?
Doğru Avrupa’da krizin etkisi hala var. Avrupa’ya gidince sanayide ne kadar hızlı geliştiğimizi daha iyi fark ediyorum. Ancak özellikle tasarım ve endüstriyel birikimde hala ciddi bir fark var. Bundan yararlanmanın tam zamanı olduğunu görüyorum...
İtalya’da stoklar yükseldiNelstor; bugüne kadar ağırlıklı moda sektöründe Dolce Gabana, Gucci, Ralhp Lauren gibi markalara çalışmış bir mimar. Vitrin ve iç mimari düzenlemelerini yapıyor. Nelstor,; Maior’a tesadüfle işi düştüğünde Türkiye’den ve Say Ahşap Grubu’nun yaptığı çalışmalardan söz ediyor. Bunun üzerine İtalyanlar Say yetkililerini davet ediyorlar önce.
Bu durumdan elbette Nestor mutlu ve umutlu, iki firmanın güçlü birliktelik kurduğuna kesin gözüyle bakıyor.
İtalya’da mutfak-banyo sektöründe 2 bine yakın değişik seviyelerde üretim yapan firma olduğunu anlatan Nestor, çoğunlukla aile şirketleri yapılarıyla bu şirketlerin daha içine kapalı olduğunu aktarıyor. Nestor’a göre bu nedenle şirketler başta ürküyorlar ancak onlar da yeni bir adım atmak zorundalar. Çünkü çoğu İtalyan firmasının elinde stoklar oluşmuş durumda.
‘Türkiye’de hangi sektörler İtalyan pazarını daha iyi tanımalı’ diye soruyorum Nestor’a. Yanıt akıllıca, “Hayat standardını yükselten her sektör”
Türkiye İtalyan kobileri arasındaki evliliklerde avantajı; İtalyan firmalarının yeni materyal ve teknoloji peşinde koşmaları, tasarım ve dizaynda çok iyi olmaları oluşturuyor. Ancak Nestor, “İtalyan sanayisi kesinlikle sizi tanımıyor ve gücünüzü bilmiyorlar” diyor. Nestor’a göre, Türk firmalarının İtalyan firmalarına Türkiye’deki teknolojiyi göstermeleri gerekiyor. Fiyattaki avantajları muhakkak aktarmalılar.
Maior’un sahibinden titiz incelemeOrta üstü geleneksel yapıya sahip Maior bugün İtalya’nın önde gelen markalarından birisi. Tam bir aile şirketi. Grubun bugüne kadar İtalya dışında üretim yapmamak gibi kendi içlerinde bir kararı varken, ilk kez Türkiye’de üretimde var olma kararını uzun süre düşünmüşler.
SAY Fabrika Direktörü Metin Arısan, Maior Yönetim Kurulu Başkanı Gino Silvestrin’in yetkilileriyle inceleme yaptığını daha sonra kendisi gelerek fabrikada her detayı saatlerce dikkatli incelediğini gülümseyerek anlatıyor.
1 $ = 1 TL =1 Euro olur mu? Bugün 10,10,2010 Sizler ne diliersiniz bilemem ama üretim ve yatırım yapan Türk işdünyası sanırım doların değerinin daha fazla düşmemesini dileyecektir.
Ben daha sorularımı tamamlayamadan görüştüğüm kişiler bana soru soruyorlar ve asıl soru değişmiyor;
“1 dolar = 1 TL’ye doğru gidiyor, siz ne düşünüyorsunuz”.
İzmir’de aynı, Balıkesir’de aynı... Denizli’deyim ve biz yine aynı konuyu konuşuyoruz. Hatta Denizliler denkleme 1 euro=1 TL’yi de ekliyorlar.
İç pazardan şikayetler az. Bu kez dış pazardaki belirsizlik ve doların geleceğinden duyulan tedirginlik hakim.
Doların, haziran ayındaki 1.60 TL seviyesinden hızla 1.50 TL’nin altına düşmesi, burada da tutunamayarak 1.40’lara kadar gerilemesi “1 dolar=1 TL olur mu” denklemini yine gündeme oturttu.
Dolar, ABD Merkez Bankası’nın (FED) ihtiyaç doğrultusunda piyasalara likidite sağlayacağı beklentisiyle düşüyor. Şimdilik Dolar-Euro paritesi yeniden yükseldi ama Avrupa ülkelerinin de paralarının değerini düşürmek için çabaları var.
Üstelik bu rotadan Türkiye Cumhuriyeti’nin Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da söz ediyor.
Bakan’ın bu ihtimalden söz ettiğini duyunca inanmakta güçlük çektim.
Yine “Sıcak Para”lı günlere dönüşü izliyoruz. Amerika ve Avrupa ihracatlarını, üretimlerini artırmak için parasının değerini her geçen gün daha çok düşürme derdinde.
Biz ise ithalat cenneti olma yolunda ilerliyoruz.
Bir ülke düşünün ki, Başbakan’ı “Güçlü Türk lirası” iyidir diyor, Devlet Bakanı “Dünyada parite dengeleri iyice bozulacak kendinizi koruyun” diye uyarı yapıyor.
Referandum sonuçlarının etkisi, ekonomik büyümenin yarattığı etkiyle (ithalat ağırlıklı büyüme) artar ve TL’nin değerlenmesi bu hızla giderse ibreler 1 dolar =1 TL denklemini değilse bile gelecek yıl mayıs ayı gibi dolar/TL kurunda 1.20’nin görülebileceğini işaret ediyor.
O zamana kadar ‘yaşarsak’ birlikte bakarız!...