ÇAĞ odaklanma çağı...
Sürekli “vizyon” kelimesini dile getirir, “Kente vizyonu olan başkanlar gerekiyor” diye dillendiririz. Hatta bazı belediye başkanları bu kelimeyi pek hazetmezler.
‘Devasa altyapı sorunu var, bizler yıllardır kangrenleşmiş sorunlarla boğuşurken ‘vizyon’ diye tutturmuşsunuz’ diyen belediye başkanlarını anımsıyorum.
Bu kelimeyi abartılı kullanan olsa da, tezahürünün bir örneği Seferihisar’da yaşanıyor.
İzmir’in EXPO adaylığı sürecinde acı tatlı deneyimler yaşayan belediye başkanı Tunç Soyer, koltuğa oturur oturmaz, kendisine bir vizyon çizdi. Başta parasızlık, altyapı birçok sorunla karşılaştı. Ancak bu şartlar onu engellemedi.
“Sakin Şehir” unvanını hedef noktası olarak koydu, Kent halkını etkiledi, Minik salyangozlar dükkan tabelalarına yerleşmeye başladı.
Eskiden ‘Tarlaları satsak da buralara nasıl beton bloklar kondursak’ diye gözleri dört dönenler azalmaya başladı.
Vizyon işte böyle birşey; Zihin yenileyecek, heyecan yaratacak noktalara odaklanmak.
Adı sanı Ege’de zor duyulan Seferihisar’ı yaklaşık bir yıldır Türkiye, dilinden düşürmüyor.
Şimdi Başkan, orkinos çiftliği ile bir vizyon daha oluşturuyor ve sonuna kadar haklı.
* * *
Orkinoslar hem doğadan toplanıyor hem de üretim şekliyle doğayı kirletiyor.
Peki orkinos olmasın ama diğer balık çiftliklerine birşey söylenmesin mi?
Akuakültür sektörü, açık denizlere taşındığından bu yana büyük toparlanma içine girdi. 1100 metre uzağa gidince sektör konsolidasyona uğradı. Firma sayısı azaldı, bu işi hakkıyla yapanlar kaldı.
Ayrıca deniz balığı ateş pahasıyken, ülkeyi balığa doyuran da, onbine yakın istihdam yaratan da bu sektör.
Ancak tüm bunlar, akuakültür sektörüne sınırsız hak tanımıyor.
Turizm alanı olarak kullanılmayacak planlamalar çok önemli. Bakanlıklar bu konuda doğru planlamaları tamamlamalı, uygun alanlar sektöre açılmalı.
Yoksa havuzlar istediği kadar açıkta olsun, şantiye tipi ev, ofise benzer yapılarla işgal edilen turizme açık kıyılar, kamuoyu ile sektörü yeniden karşı karşıya getirir ki; her iki taraf da bunu hak etmiyor.
Sonuçta, orkinosla, akuakültürü ayırmakta yarar var.
Okuyacaksınız, sektörün en büyük ismi dahi Türkiye’de orkinos üretimine karşı...
Orkinos çiftliği doğru değil
TÜRKİYE’DE kültür balıkçılığı sektörünün üç öncü ismi vardır;. Selçuk Yaşar, Hüseyin Uğurlu ve Orhan Kılıç.
Hüseyin Uğurlu vefat etti, diğer iki isim sektörde, hala mücadele içinde.
Kılıç Grubu’nun kurucusu Orhan Kılıç sıfırdan başladı, bugün sektörün en büyük firmasını yarattı.
Haklı, haksız birçok eleştiriye maruz kalan sektörü direnmeye değil, değişime zorlayan bir yönü oldu Kılıç’ın.
Sektör tüm tesislerini açığa almakta başlarda tepkiliyken Kılıç, tesisleri hemen açığa taşıyarak öncülük etti.
Kılıç’la konuşurken, bu kez konuya tersten girdim.
Seferihisar’da Orkinos çiftliği kurulmasına karşı halkın tepkisinden söz ettim.
Doğrusu tepkisi beklediğimden farklıydı. Sektörün lideri de, tepkisini ortaya koyan Seferihisar halkı, yöneticileri ve benim gibi düşünüyordu; “Orkinos çiftliği kurmanın gereği yok, doğayı tahrip ediyor” dedi.
Orkinos’tan başladık, sektörü ve Kılıç grubunu konuşurken bu kez suların tersine aktığını gördük. Yıllardır denizleri kirletiyor diye eleştirilen akuakültür sektörü şimdi açık denizlere çıkınca bu kez “Biz temiz deniz istiyoruz” demeye başladı.
Kılıç, açık denizlere bırakılan kanalizasyonlar, sintinelerin sektörün sıkınıtı yarattığını anlattı önce...
Seferihisar’da orkinos çiftliği kurulması girişimi “Sektör her istediği her yere balık çiftliği kurabilecek mi” tartışmasını yeniden alevlendirir mi?
Aslında her isteyen her yere çiftlik kuramıyor, ağır bir prosedür var. Zaten bu günlerde bırakın yeni çiftlik kurmayı sektördeki firmaların yüzde 70’i kapandı. Büyük konsalidasyon yaşadık. Otomotik sistemler ciddi maliyet gerektiriyor, açık denizde iş yükü ağır.
Orkinosta farklı oldu...
Orkinos bana göre doğru bir üretim değil. Doğayı fakirleştirmenin anlamı yok orkinos yavruları doğadan toplanıyor. Doğru bir yöntem değil.
Siz de orkinos çiftliğine açıkça karşı mısınız?
Evet ben bu yöntemi Türkiye’ye uygun bulmuyorum.
Açık denizde üretim metotuna geçince sektöre çeki düzen geldiğini söyleyebilir misiniz?
Tabii sektör kendini toparladı. Bu kez biz kirlilik tehlikesiyle yüzyüze geldik.
Hep balıkçiftlikleri denizleri kirletiyor diye şikayet edilirdi.
Bu konuda sıkıntı yaşıyoruz. Balık çiftliklerini taşıdığımız alanlar kanalizasyonun denize bırakıldığı alanlara denk gelir oldu. Otellerin foseptik atıklarının hepsi göstermelik. Arıtma sistemleri yok, derin deşarj yok. Bize temiz deniz gerekiyor.
Sektörde oyuncu sayısı azaldı, siz nasıl hız kesmediniz?
20 yılda 1000 kat büyüdük. Bana göre önemli olan doğru zamanda doğru yatırımı yapabilmek. Herkesden önce tesisleri modernleştirdik. Maliyet hesabını ikinci plana ittik, hangi yatırım yapılması gerekiyorsa onu yaptık.
Yabancı fon ortak oluyor, satın alacak Yunanlı firma bulamıyor
Kılıç balığa ilgi büyük. Orhan Kılıç bir yabancı fonla yüzde 25 satış konusunda anlaştıklarını belirtiyor. Bu ortaklık hem grubu rahatlacak hem de yeni yatırımları sürükleyecek ancak yeni yatırımlar konusunda kararsız olduklarını anlatıyor Orhan Kılıç.
Son olarak Yunanlı bir şirketi satın alacağınızı açıklamıştınız?
Yunanistan’da kriz derinleşiyor. Öyle borçlanmışlar ki alacak firma bulamıyoruz. Almak istediğimiz şirketlerin bilançolarına baktık, cesaret edemedik.
Yeni ortağınızla birlikte hangi yatırımlara yöneleceksiniz?
Önümüzdeki yıl yer bulabilirsek, 50 milyon dolarlık yatırım yapmayı planlıyoruz. Ayrıca ABD, İngiltere, Fas ve Tunus’ta da kültür balığı üretim tesisi kurmak için fizibilite çalışmaları yapıyoruz. Muğla ve Mersin civarında yatırım için yer arıyoruz, alabalık tesislerinin de sayısını artıracağız. Rusya’da da alabalık tesisi kurmak için arayışlarımız sürüyor.
Hedef dünya şirketi görünüyor...
Bu yıl sonunda 80 milyon dolar ihracat rakamına ulaşacağız. 36 ülkeye ihracat yapıyoruz, şimdi sıra üretime geldi.
Gölköy’de dükkanı bırakıp yola çıktı
Bazen ve özellikle de sıfırdan başlayarak başarılı girişimler gerçekleştirenlerin doğallığı, içtenliği ikinci, üçüncü kuşaklara yansır mı diye düşünüyorum. Orhan Kılıç böyle birisi. Üzerinde hala Bodrum yerlisi olmanın samimiyetini taşıyor. O gençliğini olta balıkçılığı ile geçirmiş bir Bodrumlu. “Yem atmadan balık tutardık neredeyse deniz mercan kaynardı” diyor.
Babasının yanında Gölköy de küçük bakkal dükkanında çalışmaya başladığını anlatıyor Kılıç, gerisi öykü gibi..
“Babam ‘Gitme istersen dükkanı sana vereyim’ dedi, ‘Baba değil dükkanı köyün hepsini bana varsen burada duramam’ dedim. Köyde tek ehliyetli şöfor bendim. Minibüsü olan tanıdığım vardı, köyde yetişen ürünleri Bodrum Milas semt pazarlarına taşımaya başladım. İş toptancılığa dönüştü. 1984’de Antalya Fethiye tüm Türkiye’nin meyve ihtiyacını karşılar hale geldim. Bodrum’da turizm gelişmeye başlayınca mandalin bahçeleri de azaldı. İnşaata başladım. ‘90 a kadar 2 bin civarında konut yaptım. Bu kez Bodrum inşaat mezarlığı haline gelince başka bir iş yapmanın doğru olacağına karar verdim. Kültür balıkçılığı aklıma yattı. 30 tonla sektöre girdim. şimdi 30 bin ton balık üretiyoruz. Yavru balığın yüzde 70’ini biz veriyoruz. Bin 200 kişiye istihdam sağlıyoruz”.
Grubun şimdi büyükbaş hayvancılık süt, inşaat ve turizm alanlarında da önemli girişimleri var.
16 Kasım heyecanı
Ersin Kılıç Kızıltan, şirketin büyümesinde etkili olan başarılı bir ikinci kuşak temsilci. Ancak açık yüreklilikle babası kadar risk alamayacağını söylüyor. Ersin Hanım bugünlerde İsviçre’den gelecek haberi bekliyor. Dünyanın önde gelen bir bankası (HSBC) tarafından her yıl düzenlenen Avrupa İş Ödülleri yarışmasında dünyada yılın girişimcisi ödülü dalında ilk 10 firma arasında yer alarak finale kaldıklarını anlatan Kılıç, 16 Kasım’ı iple çekiyor.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024