Tiroit bezi, boynun ön kısmında bulunan, kelebek şeklinde ve metabolizma üzerinde çok etkili olan bir salgı bezidir. Az veya çok çalışması durumunda, bazı sağlık sorunları ortaya çıkar. En sık görülenleden biri yetersiz hormon salgılaması, yani hipotiroididir.
Bu, hormon yetmezliği hastalığında, TSH seviyesi yükselerek, psikolojik ve fizyolojik sorunlara sebep olabilir. Hipotiroidi hastalarının genel problemi, fazla kilolardır. Çünkü tiroit, vücut ağırlığının denetiminde rol oynar.
Tiroit hastalığının temel tedavisi, medikaldir ve mutlaka hekim kontrolünde ilaçları düzenli kullanmanız gerekir. Bunun yanı sıra, beslenme de çok önemlidir ama hastalığı kontrol edebilmek için bir yemek programı yoktur. Yani belirli yiyecekleri tüketmek ya da ek besin almak, durumu kontrol etmeniz için yeterli olmaz. Ama sizi daha iyi hissettirebilir, stresinizi azaltabilir ve hastalığı yönetmeyi kolaylaştırabilir.
Dengeli diyet
Bütün besin öğelerinden yeterli miktarda aldığınız sağlıklı bir beslenme planı, en doğrusudur.
Tiroit için faydalı tek bir gıda olmadığı gibi, herhangi birinin fazla tüketimi de olumsuz etkilere yol açabilir. Bu sebeple çeşitli ve dengeli beslenmeye çalışmak önemli.
E vitamininden
Her zaman söylerim, sağlık da iyi yaşam da mutfakta başlar. Fakat mutfakta yaptığımız her şey, her zaman doğru olmayabiliyor. Bazı küçük yanlışlar, sağlıklı beslendiğimizi düşünürken, bizi baltalıyor olabilir. Belki bunlardan birkaçını siz de yapıyor olabilirsiniz. Haydi hep beraber bakalım...
Zeytinyağı kullanımına dikkat
Zeytinyağı, birçok araştırmaya konu olan, doymamış yağ oranı yüksek ve son derece faydalı bir yağ türüdür. Salatalara ve çoğu yemeğe kullanılmasını öneriyoruz ama faydalı olan besinlerin de kaloriye sahip olduğu unutulmamalı.
Salatalarınıza 1-2 tatlı kaşığı zeytinyağı koymanız yeterli. Böylece hem yağ ihtiyacınızı karşılayacak hem de yağda çözünen vitaminlerin emilimini sağlayabileceksiniz. Ama unutmayın, her bir kaşık fazla zeytinyağı, 45-50 kalori daha almak demektir. Ayrıca salatalara eklediğiniz, avokado, ceviz, badem ve zeytin gibi gıdaların da yağ grubu olduğunu ve zeytinyağıyla değiştirilerek kullanılması gerektiğini unutmayın. Masum sandığınız salatadan, neredeyse bir hamburger kadar kalori alabilirsiniz, dikkat edin.
Meyvenin porsiyonu önemli
Meyveler, birçok vitaminin, mineralin ve vücudumuz için gerekli olan maddelerin kaynağıdır. Her gün 2-3 porsiyon
Egzersizin, vücut için faydaları saymakla bitmez ama herhalde en çok kilo verme ve kalori yakma kısmı heyecan yaratıyor. Dünya Sağlık Örgütü, haftada 150 dakika egzersiz öneriyor. Bunu günlük yaşam aktivitesi içine de dahil edebilirsiniz, özel bir spor da yapabilirsiniz. Çünkü bedava ve her derde bir ilaç var elinizin altında, hadi şimdi neler yapabilirsiniz, bazılarına göz atalım...
1 - Yüzme: Suya karşı yapılıyor olması sebebiyle, direncin ikiye katlandığı şahane bir egzersizdir. Karada yaptığın direnç hareketlerinden yüzde 12-14 oranında daha fazla direnç göstermeniz gerekiyor. Bu sayede kas kazanımınız artıyor. Bu ne demek? En özet haliyle, metabolizmanız hızlanır ve yağları daha kolay yakarsınız...
Hatta dinlenirken bile... Bundan daha güzel ne olabilir ki? Yarım saat suyun içinde kuğu misali süzülmek, vücut ağırlığına bağlı olarak, ortalama 180-266 kalori yaktırıyor. Yani yüzme bilmiyorsanız ya da fiziksel bir engeliniz varsa bile, boyunuzu geçmeyen yerde, kenara tutunarak suda hareketler yapmanız, vücudunuzun çalışmasını sağlayacaktır. Tabii ki kulaç atarsanız, kalori yakımınız artar.
2 - Tabata: Çok yoğun içerikli bir egzersizdir. 20 saniyelik, dörder dakikalık yoğun
Ramazan ayı, genelde tatlı tüketimi konusunda sınırların zorladığı dönemlerden biridir. Normalde her gün tatlı yemeyen bir birey bile, iftardan sonra böyle bir isteğinin olduğunu söylüyor. Özellikle danışanlarımda sık karşılaştığım sorunlardan biri de bu. Elbette bu ayda tatlı konusunda, “Hiç yemeyin” demeyeceğim. Ama eğer Ramazan’da amacınız kilo vermek ya da korumaksa, seçimlerinizi ve tüketim sıklığınızı gözden geçirmenizde fayda var. Her zaman olduğu gibi, miktarına ve yeme sıklığına dikkat etmek gerekiyor. İşte tatlı tüketirken dikkat edilmesi gerekenler...
Yemekle birlikte tüketmeyin
Yemeğin üzerine hemen canınız tatlı bir şeyler atıştırmak istiyor olabilir. Ama eğer tatlı tüketecekseniz, birkaç saat sonra almayı tercih edin. Tokluk hissedeceğiniz için, porsiyon kontrolü yapmak da kolaylaşır. Eğer bir davetteyseniz veya dışarıda yiyorsanız, tatlınızı paylaşmayı deneyin. Ve mümkünse, sindirime de yardımcı olmak amacıyla, biraz hava almayı ve yürümeyi deneyin.
Taze meyveler için porsiyon miktarları:
Ananas..............3 ince dilim
Böğürtlen..........Yarım su bardağı
Çilek..................8 adet
Dut....................8 adet
Bağırsak sağlığı her zaman önemli ama özellikle Ramazan ayında daha dikkatli olmak gerekiyor. Bağırsaklarımızdaki mikrobiyotanın dengesini koruyup, düzelterek sağlığımıza destek olan canlı mikroorganizmalara probiyotik denir. Bağırsak sağlığı ve bu organlarda yaşayan faydalı bakteri sayısının miktarında rol oynayan birçok faktör var. Diyet, bunlardan en önemlisi ve araştırmalara göre, bağırsak hareketlerini yüzde 57 oranında etkiliyor.
Ramazan ayında değişen beslenme düzeni, bağırsak sağlığını ve sindirim sistemini etkisi altına alıyor. Uzun süren açlık ve arkasından aniden mideye yüklenme, öğün sayısının, sıvı tüketiminin azalması, lif, sebze ve meyvelerden yetersiz beslenmek, sindirimi bozabiliyor.
Ramazan’da bireylerin en sık karşılaştıkları tablolardan biri de kabızlık. Bu, basit bir anlatımla bağırsak hareketlerinin yetersiz olmasıdır. Haftada üç kez veya daha az sayıda dışkılama olarak tanımlanabilir. Kabızlığın sebepleri, eğer herhangi bir hastalık sebebiyle yaşanmıyorsa, yetersiz sıvı tüketimi, hareketsizlik ve yanlış beslenmedir. Bunun yanı sıra uzun süre aç kalmaya bağlı olarak yemek sonrası gaz ve şişkinlik gibi problemler de yaşanabiliyor. Ramazan döneminde daha
Alkali diyet ve alkali su kavramlarını eminim duymuşsunuzdur. Diyetin alkali yönünde değiştirilmesinin sağlığı geliştireceği, hatta kanser gibi hastalıkların engellenmesine bile yardımcı olabileceği ileri sürülüyor.
Peki alkali diyet gerçek mi?
Zaman zaman mucizevi besinler ve diyetler öne sürülüp, popüler oluyor. Bütün bunlar konuşulurken, her zaman makaleleri takip ederek, kanıta dayalı verileri sizlere sunmaya çalışıyorum. Konu insan sağlığı olduğunda, ispat edilen verilere dayanmayan hiçbir beslenme programının sağlığın korunmasında veya geliştirilmesinde rol alamayacağını düşünüyorum. İşte alkali diyetin gerçekleri...
pH seviyesini daha önce duymuşsunuzdur, bir maddenin asit ya da alkali durumunu simgeler.
0 pH değeri tamamen asidik, 7 nötr, pH 14 ise tamamen alkali kabul edilir. pH seviyeleri vücudumuzun her bölümünde aynı değildir, örneğin midemiz daha asidiktir. Ama kanımızın pH’ı her zaman belirli bir aralıktadır (7.35-7.45) ve vücut, kan pH’ını bu aralıkta tutmak üzere programlanmıştır.
Kan pH’ındaki çok küçük değişiklikler, vücutta enzimatik reaksiyonları ve fizyolojik olayları çok ciddi şekilde etkiler. Tedavi edilmezse, ölümle bile sonuçlanabilir.
Alkali diyet,
11 ayın sultanı Ramazan geldi. Öncelikle hepinize hayırlı Ramazanlar diliyorum. Her sene bu dönemde en doğru beslenme nasıl olmalı konusunda yazılarımı sizlerle paylaşıyorum. Bu yıl Ramazan, yaz aylarına denk geldiği için, hem uzun saatler açlık, hem de sıcak hava sebebiyle susuzluk zorlayabiliyor. Ama dengeli bir beslenme programıyla ayı hem ruhsal hem de fiziksel olarak rahat geçirmek mümkün.
Öğün düzeninize dikkat edin
Bu ayda genel olarak toplam öğün sayısı sınırlanır ancak buna karşın öğünlerdeki yiyecek çeşidi, daha fazla olabilir. Ramazan’da ideal beslenme öğün sıklığının normal hayata yakın şekilde uygulanmasıyla sağlanabilir. Oruç tutan kişiler, yaklaşık 16-17 saat açlıkla karşı karşıya kalıyor. Bu sürede kan şekeri düşebilir ve konsantrasyon azalabilir. Eğer sahura da kalkılmıyorsa, kan şekerinin düşüşü erkenden başlar ve daha düşük değerlere ulaşır. Bu nedenle sahur çok büyük önem taşıyor. Öğünlerinizi genel olarak sahur, iftar ve ara öğün şeklinde düzenleyebilirsiniz.
Sahurda neler yemeli?
Sahura kalkmayı alışkanlık haline getirmek, yapılacak en doğru davranış. Bu şekilde hem açlık süreniz azalır hem de metabolizma hızınızı korumuş olursunuz. Sahurda yemek olarak da çorba,
Kemik oluşumu, bebeğin anne karnından başlayarak, uzun bir süre devam eder. Süreç, 20’li yaşlarda tamamlanır fakat kemik kitlesi en yüksek seviyelere 30-35 yaşlarında ulaşır. Çok küçük miktarlarla olmakla birlikte, kalsiyum kas kasılmasında, kalp kasının çalışmasında, kanın pıhtılaşmasında ve sinir sisteminde uyarıların iletilmesinde işlev gösterir. Yaşamsal önem taşıyan bu fonksiyonlar için yeterli kalsiyum sağlanamazsa, kemiklerden kalsiyum çekilir. Depolar yeniden doldurulmadığında da kemik kayıpları ortaya çıkar. Kalsiyum, her yaş grubu için gerekli minerallerden biri fakat özellikle hızlı büyümenin olduğu devrelerde, çocukluk ve gençlik dönemlerinde daha da önem kazanıyor. Bu nedenle, kalsiyumun en önemli kaynağı olan süt ve süt ürünleri tüketimi, kritik rol oynuyor. Çocuklarda yetersiz kalsiyum alımı büyümeyi olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle 2-5 yaş arasında alınan destek, boy uzamasını etkiliyor.
Araştırmalar ne diyor?
Amerika’da okul öncesi dönemdeki bin çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada, günlük süt ürünü tüketenlerin, tüketmeyenlere oranla boyunun daha uzun olduğu gösterildi. Boy uzunluğu, kemik yoğunluğu etkilenebiliyor, osteoporoz ve kemik kayıp riski artıyor.
2017