Yiyeceklerin içerdikleri tuz, şeker, yağ, kalori miktarları hakkında bilgi veren besin etiketlerinin, sizi daha iyi beslenme tercihlerine yönlendirmede önemli bir rol oynadığını biliyor musunuz?
Çoğu kişi etiketlerde sadece son kullanma tarihine bakıp, diğer kısımları göz ardı edebiliyor. Ticaret Bakanlığı’nın 2018 raporuna göre, maalesef 10 tüketiciden sadece 3’ü tavsiye edilen tüketim tarihi ifadesinin doğru anlamını biliyor. Son kullanma tarihi ve tavsiye edilen tüketim tarihinin aynı şeyleri ifade etmediğini ve tavsiye edilen tüketim tarihi geçen bir besinin hâlâ eski özelliklerini taşıyorsa kullanılabileceğini bir kez daha hatırlatmış olayım.
Besin etiket bilgilerinin en üstünde porsiyon miktarını görebilirsiniz. Porsiyon miktarı yediğiniz besinin gramajını ve bu gramaja bağlı olarak yapılan analizler sonucunda ortaya çıkan besinsel değerleri ifade eder. Paketlerin üstündeki birçok etiket bilgisi, porsiyon miktarına göre düzenlenir fakat aldığınız besinin gramajı daha yüksek olabilir. Seçim yaparken bir porsiyonun
Tam tahıllı besinler ile sebze ve meyvelerin sağlığa olan faydalarını birçok kez yazdım. Tam buğday, tam çavdar ürünleri, bulgur gibi tam tahıllılar; vitamin, lif ve antioksidanlar içeriğiyle sağlıklı beslenmenin önemli bir parçasını oluşuyor.
Düzenli sebze ve meyve tüketiminin de sağlık için birçok faydası var. Yeterli oranda sebze ve meyve tüketen insanların aşırı kilolu olma ihtimali ve kalp hastalıklarına, bazı tip kanserlere yakalanma riski azalıyor. Aynı zamanda içerdikleri lif bağırsak kaslarını harekete geçirerek sindirime de yardımcı. Fakat konu diyabet olunca meyve konusunda kafanızın karışık olduğunun farkındayım. Geçtiğimiz aylarda BMJ dergisinde okuduğum çalışma, bu konudaki kafa karışıklığınıza bir açıklık getiriyor.
Dergide yayınlanan 2 araştırmanın sonucunda yüksek sebze ve tam tahıllı gıda tüketimi, daha düşük tip 2 diyabet geliştirme riski ile ilişkili bulunmuş. Bulgular, sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak kabul edilen bu besinlerin tüketimindeki az miktarda bir artışın bile tip 2 diyabetin önlenmesine yardımcı
Yaşadığımız süreçte, çocuklarımızın bağışıklık sistemini güçlendirmek ve güçlü seviyede kalmasını sağlamak büyük önem taşıyor. Bunun en basit formülü ise yeterli çinko alımı, meyve ve sebze tüketmek, sağlıklı uyku ile egzersizden geçiyorBirçok okul online eğitimle kapılarını açtı, yüz yüze eğitime ise sayılı günler kaldı. Mevsim geçişlerinde soğuk algınlığı ve grip sıklığının artması her zaman ebeveynler için büyük bir endişe kaynağıyken bu yıl bu duruma bir de koronavirüs eşlik ediyor. Çocuklarınızın okulda veya dışarıda karşılaşacakları tüm mikrop ve bakterilerle savaşmalarına yardımcı olmak için bağışıklık sistemlerini güçlendirmeleri gerekiyor. Peki, okullar yeni bir döneme giriyorken çocuğunuzun bağışıklığını nasıl artırırsınız?
Bağışıklık güçlendirici çinko
Çocuklarınızın bağışıklık sistemine yardımcı olabilecek en önemli minerallerden çinko, protein içeren besinlerde daha fazla bulunuyor. Deniz ürünleri, etler, kuru baklagiller ve
Tedavilerden yanıt alamadığınız, uzun süre tedavi gerektiren ve 12 haftadan uzun süren ağrılar “kronik ağrı” olarak karşımıza çıkıyor. Romatoit artrit, inflamatuar bağırsak hastalığı gibi bazı otoimmün hastalıklar da bu kronik ağrılarla doğrudan ilişkili.
Endometriozis, sırt ağrısı, fibromiyalji, osteoartritler, migren kronik yani uzun süreli ağrıya neden olan diğer durumlara örnek verilebilir. Bağışıklık sistemi ve hormonal sistemdeki problemler de kronik ağrı sorununa neden olsa da, kronik ağrı deyince akla ilk gelenlerden biri inflamasyon oluyor. Özellikle kronik inflamasyon kronik ağrıları tetikleyebiliyor. Peki, beslenmeyle inflamasyonu önleyebilir miyiz?
İnflamasyonu azaltın
İnflamasyon, romatoit artrit ve iltihaplı bağırsak hastalıkları gibi otoimmün hastalıklarla ilişkili semptomları kötüleştirebiliyor. Kronik inflamasyon durumunun kalp hastalığı, kanser ve diyabet gibi durumların gelişiminde merkezi bir rol oynadığı da unutulmamalı. Bunun için hayatınızda 5 maddeyi rutininiz olarak benimsemeniz çok önemli.
1- Sigarayı bırakın
2- Uykunuzu düzene sokun
3- Dengeli beslenin
Bu dönemde sebze ve meyveleri temizlemeye her zamankinden daha çok özen gösteriyoruz. O yüzden yıkama ve saklama koşulları büyük önem taşıyor. Sebze ve meyvelerinizi temiz biçimde korumak, mutfaktaki israfın önüne geçmek için yazıdaki ipuçlarını izleyin
Taze meyve ve sebze tüketimi vitamin, mineral, lif ve antioksidanları diyetinize dâhil etmenin en güzel yolu, özellikle mevsimleri takip etmek en güzel ipucu. Bu besinleri nasıl sakladığınız ve yıkadığınız da çok önemli.
Pandemi, temizlik konusunda hepimizin daha hassas olmasına yol açtı. Eminim çoğu kişi gibi siz de aldığınız tüm ürünleri gelir gelmez yıkıyor veya dezenfekte ediyorsunuz. Bu yüzden ilk önce yıkama konusuna değinmek istiyorum. Saklama koşullarının da gıda israfı açısından çok büyük önem taşıdığı unutulmamalı. Bahsedeceğim küçük ipuçlarına dikkat ederek hem sebze ve meyvelerinizi koruyabilir hem de mutfaktaki israfı azaltabilirsiniz.
En iyi temizleme yöntemi su
Birçok kişi sabun, sirke, limon suyu
Obezite, koronavirüs gibi bulaşıcı bir hastalık değil fakat en az koronavirüs kadar tehlike oluşturuyor.
Kovid-19’dan önce de küresel bir sorun olsa da, pandemi döneminde ülkelerin gündemine aldığı konular arasında yerini almaya başladı.
Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi’nde yapılan araştırmada artan obezite, Kovid-19’da akciğer yetmezliği veya ölüm riskinin artmasıyla ilişkili bulundu. Araştırmacılar, koronavirüs aşısı hazır olduğunda bile benzer bir olayın gerçekleşeceğini söylüyor.
Amerika da, obezite oranının en yüksek olduğu ülkelerden. Aşı bulma çalışmaları devam ederken bilim adamları endişeyle uyarıyor çünkü obez veya aşırı kilolu olmanın aşının etkinliğinde azalmalara sebep olabileceği düşünülüyor.
Akdeniz Havzası, iklim krizinden en çok etkilenen bölge olacak. Bir de buna tonlarca plastik atığı eklenince, ileride soluduğumuz havadan kıymetli protein kaynağı balık ve su ürünleri tedarikine kadar pek çok sorun maalesef bizi bekliyor
Denizlerdeki kirliliğe ve geri dönüşümün önemine vurgu yapmak amacıyla geçen hafta dünya rekortmeni millî sporcumuz Şahika Ercümen ile İstanbul Boğazı’nda bir dalış gerçekleştirdik. Benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Uzun zamandır Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları için farklı alanlarda çalıştığımı biliyorsunuz diye tahmin ediyorum. Bu projede UNDP Türkiye sudaki yaşam savunucumuz ile birlikte bu dalışı gerçekleştirirken Deniz Temiz Derneği (TURMEPA) de bize destek oldu. Hep birlikte “Deniz varsa hayat var” dedik. Peki, İstanbul Boğazı’nda “Denizin altında neyle karşılaştın?” diye sorarsanız “Ne yoktu ki!” diyebilirim. Plastik tabak, çakmak, şişe, yüzük, bolca miktarda ıslak mendil, pil, kavanoz vb. birçok atık…
Biyotin, vücudunuzun yiyecekleri enerjiye dönüştürmesine yardımcı olan bir B vitamini. İsmini “yaşam” anlamına gelen eski Yunanca “biotos” kelimesinden alıyor. H vitamini, B7 vitamini olarak da duymuş olabilirsiniz. Güzellik vitamini olarak da adlandırılıyor…
Biyotinin, diğer B grubu vitaminleri gibi birçok faydası var. Vücudun yiyecekleri enerjiye dönüştürmesine yardımcı olurken, karbonhidrat, yağ ve proteinlerin parçalanmasında rol oynayan enzimleri de destekliyor.
Cilt sağlığı, tırnak sağlığı, saç sağlığı gibi konularda da önemli rolü var. Karaciğerinizi, sinir sisteminizi sağlıklı tutmaya yardımcı.
Eksikliği nadir görülmekle birlikte eksikliği olan kişilerde genelde saç dökülmesi, tırnaklarda kırılganlık ve deride pullu kırmızı döküntüler görülebiliyor.
Biyotin suda çözünen bir vitamin, yani vücudunuzda depolanmıyor, bu nedenle de yeterli seviyeleri korumak için düzenli olarak tüketmeniz gerekli. Her zaman altını çizdiğim gibi dengeli bir diyette aslında ihtiyacınız olan vitamin