Koronavirüs döneminde, ülkemizde ve tüm dünyada depresyon oranının arttığı ve bireylerin duygu durumunun bozulduğu maalesef bir gerçek. 2. dalga uyarısı da yapılıyorken, kaygı bozukluğu ve depresyon açısından beslenmeye probiyotik eklemenin önemini bir kez daha konuşmakta fayda var
Bağırsak dostu olarak adlarını çok sık duyduğumuz probiyotik ve prebiyotikler, günlük hayatta da kullandığımız kelimeler haline geldi. Bu bağırsak dostlarımız gün geçtikçe birçok hastalığa karşı koruyucu olmaları sebebiyle araştırmaların da odağı durumunda. Son dönemlerde depresyonla ilişkisi de çok konuşuluyor. BMJ Nutrition Prevention&Health’de okuduğum yazıda, önceden yapılan araştırmaların yeniden gözden geçirildiği ve bir kez daha probiyotik ve prebiyotiklerin depresyonu hafifletmeye yardımcı olabileceği sonucuna varıldığı belirtiliyor.
Ufak bir hatırlatmayla başlayalım: Bağırsaktaki yararlı bakterilerin profilini genişleten yiyecekler topluca probiyotikler olarak bilinirken, prebiyotikleri bu bakterilerin gelişmesine yardımcı olan bileşikler olarak düşünebilirsiniz.
Kan sulandırıcı ilaç kullanıyorsanız diyetteki K vitamini miktarına özen göstermenizde fayda var. K vitamininden zengin yiyeceklerle beslendiğinizde kullandığınız ilacın etkisi azalabiliyor. Korkmayın, dengeli beslendiğiniz sürece bu süreci çok rahat yönetebilirsiniz.
Ne mi yapmalısınız? Öncelikle, önceden uyguladığınız beslenme planınızda çok keskin değişiklikler yapmaktan kaçının. K vitamininden zengin besinleri bir gün çok, bir gün az veya bir hafta çok bir hafta az tüketmek ilacın etkisinde değişiklikler yaratabiliyor. Dengeli bir diyet uygulamaya çalışın. Diyet alışkanlıklarınızın dışına çıkmayın.
Aşağıda K vitamininden zengin bazı besinleri sıralayacağım. Bu besinleri gün içerisinde tüketirken aşırıya kaçmamanız gerekiyor. Unutmayın bu besinler size YASAK değil. Diyetinizden tamamen çıkarmanız gerekmiyor, çünkü özellikle yeşil yapraklı sebzelerin sağlık üzerinde birçok faydası bulunuyor.
İŞTE K VİTAMİNİNDEN ZENGİN BESİNLER:
Ispanak, pazı, semizotu
Kuşkonmaz
Maydanoz
Vücudumuzdaki tüm organlar ayrı önem taşıyor, fakat karaciğerin gördüğü fonksiyonlar nedeniyle çok önemli bir yere sahip olduğu unutulmamalı! Kendisi protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler ve ilaçların vücudumuzda işlem görebilmesinden sorumlu. Yani kısaca karaciğer olmadan yaşamak mümkün değil
Karaciğer yağlanması sorununu günümüzde sıkça duyuyorsunuzdur. Tıp dilinde hepatosteatoz diye adlandırılıyor. Peki, ne ifade ediyor? Normalde yüzde 10’un altında olması gereken karaciğer yağ oranının artması, aslında yağlı bir karaciğeriniz olduğunun göstergesidir; karaciğer hücrelerinizde aşırı yağ birikmesi olarak da düşünebilirsiniz. Sağlıklı bir vücutta karaciğer, toksinleri gidermeye yardımcı olur ve sindirime yardımcı safrayı üretir. Fakat karaciğer yağlanmanız varsa bu durum, karaciğerinizin gerektiği gibi çalışmasına engel olur. Dikkat etmekte fayda var; çünkü ilerleyen dönemlerde başka hastalıkların kapısını da açabiliyor. İnsülin direnci de genelde bu duruma eşlik ediyor.
Kilo vermenin faydası
Karaciğer
Sivilcelerle başınız dertte mi? O zaman bu yazıyı okumadan geçmeyin çünkü beslenme alışkanlıklarınız sivilcelerinize hükmediyor olabilir.
Sivilce aslında cildin gözenekleri, ölü deri ve yağ ile tıkandığında ortaya çıkıyor. Yapılan çalışmalar sağlıklı bir diyet uygulanmasının sivilce oluşumunu önlemede ve tedavide yardımcı olabileceğini gösteriyor. Kompleks karbonhidratlar, çinko, A ve E vitaminleri, omega 3 yağ asitleri sivilce tedavisinde etkili.
Akne yani sivilce genellikle vücuttaki hormonal değişikliklerle tetikleniyor, bu yüzden ergenlik çağındaki çocuklarda sıkça görülüyor. Yoğun sivilceler ciltte kalıcı hasarlar bırakabilmesinin yanı sıra kişinin psikolojik durumunu da etkileyebiliyor.
Cildinizin yüzeyi, cildin altındaki yağ bezlerine bağlanan küçük deliklerle kaplıdır. Bu delikleri aslında gözenek olarak duymuşsunuzdur. Sivilce, işte bu gözeneklerin, ölü deri hücreleri, aşırı yağ ya da bazen bakterilerle tıkanmasıyla ortaya çıkıyor. Peki beslenmenin burada ne gibi bir etkisi var gelin beraber
Kurban Bayramı’nda ister istemez et tüketiminiz artacak ve sebzeyi, meyveyi ihmal ettiğinizin belki farkına bile varmayacaksınız! O zaman bayramdan sonra, sağlık için çok faydalı olan sebze meyve ağırlıklı beslenmeye ağırlık vereceğiz.
Hayvansal kaynaklı et tüketiminin en yoğun olduğu dönem Kurban Bayramı’dır. Siz de bu bayramda porsiyonlara pek dikkat etmeyerek yoğun et ve et ürünleri tükettiyseniz ihtiyacınızın üzerinde kolesterol, yağ ve kalori almış olabilirsiniz. İtiraf edin, bayram süresince en çok ihmal ettiğiniz besin grubu da sebze ve meyveler oldu değil mi? Hayvansal ürünler posa içermediği için, sebze ve meyve tüketimi de azalınca, bu dönemde bağırsak hareketlerinin yavaşlamasıyla kabızlık problemi de kaçınılmazdır. Dolayısıyla bayramdan sonra düzenli sebze ve meyve tüketimi oldukça değerlidir. Düzenli sebze ve meyve tüketiminin sağlık için birçok faydası var. Yüksek oranda sebze tüketenlerin aşırı kilolu olma ihtimali ve kalp hastalıklarına, bazı tip kanserlere yakalanma riski azalır. Ayrıca sebze ve meyve
Nerede o eski bayramlar? Akraba ziyaretlerinin bolca yapıldığı bayramlara bu sene koronavirüs molası verildi. Büyüklerinizin elini öpmeyi, ailecek bir araya gelmeyi ve o lezzetli kurban bayramı sofralarınızı özlediğinizi biliyorum ama biraz daha sabretmeliyiz. Umarım o eski bayram kültürümüze en kısa sürede kavuşur, sevdiklerimize bol bol sarılıp bol bol hasret gideririz.
Kurban Bayramı’nın olmazsa olmazı et
Biliyorum, Kurban Bayramı denince akla ilk gelen et tüketimi oluyor. Hatta birçok kişi gibi siz de bayram sabahı kalktığınızda kavurma kokusuyla uyandığınız günleri hayal ediyor olabilirsiniz. Elbette yemeyin demeyeceğim ama özellikle kırmızı et tüketiminde porsiyonlarınıza dikkat etmenizi öneririm. Neden mi? Geçtiğimiz günlerde TMAO’larla ilgili bir yazı yazmıştım, okumanızı tavsiye ederim. TMAO’lar yani trimetilaminoksitler fazla kırmızı et tüketiminin sağlığa etkilerinde suçlulardan biri. Yapılan çalışmalarda kanınızda bu bileşikler yüksek düzeydeyse kalp krizi veya inme geçirme olasılığının iki kattan fazla olduğu bulunmuş. Yani
Plastiksiz Temmuz kampanyasıyla birçok kişiye ulaşıldı ve farkındalık arttı ama hâlâ endişelenmemiz gereken bir durum var; geçtiğimiz günlerde deniz tabanında en yüksek mikroplastik konsantrasyonuna ulaşıldı.
Zaman hızla akıp geçiyor, koronavirüsle mücadele dünya genelinde devam ederken, geleceğimizi tehdit eden doğa ve iklim krizleri de unutulmamalı. Hatırlarsanız temmuz ayı başında Plastiksiz Temmuz kampanyasından söz etmiştim; bu kampanyanın birçok kişiye ulaşması ve farkındalığın artması beni çok mutlu ediyor. Temmuz ayı bitmeden plastik kullanımını azaltmanın hem kendinize hem gezegene hem de gelecek nesillere sağlayacağı faydaları bir kez daha konuşalım istiyorum.
Sizlere iyi haberlerle gelmek isterdim ama endişelenmeniz gereken bir durumla karşınızdayım. Bilim adamları, geçtiğimiz günlerde deniz tabanında kaydedilen en yüksek mikroplastik konsantrasyonuna ulaştığımızı belirtti. Manchester Üniversitesi, metrekare başına 1.9 milyon plastik parçası bulduğunu açıkladı. Hem de çok uzaklarda değil, İtalya yakınlarında Akdeniz kıyılarında.
Yağ yakmak genelde yaza girerken akla gelse de aslında her mevsim yağ hücrelerinin artışı estetik bir problemin yanı sıra ciddi bir sağlık problemine de sebep olabilir. Eğer siz de fazla kilolarınızdan şikâyetçiyseniz ve bunun için kilo vermem lazım diye düşünüyorsanız, aslında yağ kaybetmeniz, yani genel bir deyimle, ‘yağ yakmanız’ gerekiyor. Hızlı verilen kilolarda genelde yağ kaybı değil kas kaybı görülüyor, aman dikkat.
Peki, yağ hücrelerinizi iyi tanıyor musunuz? Gelin biraz bu hücrelerden bahsedelim...
Beyaz mı, kahverengi mi?
Vücudunuzda 2 tip yağ hücresi bulunuyor. Bunlar kahverengi ve beyaz yağ hücreleri. Bu hücrelerin renkleri gibi işlevleri de farklı. Çok fazla beyaz yağ dokuya sahip olmak yapılan çalışmalarda diyabet, obezite gibi hastalıklarla ilişkilendiriliyor. Beyaz yağ dokunun temel görevi enerji depolamak ve yapılan çalışmalarda obez bireylerde artmış düzeyleri görülüyor.
Dikkatleri kahverengi yağ hücrelerine çekmek istiyorum çünkü bu yağ hücreleri beyaz yağ hücrelerinden farklı olarak