Popüler diyetlerin birçoğu belki kısa süreli kilo vermede avantaj sağlayabilir ama uzun vadede sağlığınızı riske atabileceğini de unutmayın. Bunlardan biri de Thonon diyeti
Sizi fazla kilolarınızdan kurtaran, hastalıklardan koruyan bir formül olsa sağlıklı beslenmek yerine bu formülü seçer miydiniz? Belki de bu formülü bulduğunuzu sandınız, şok diyetler, detoks diyetleri gibi seçenekleri defalarca denediniz. Peki, Thonon diyetini daha önce duymuş muydunuz? Geçtiğimiz yıllarda çokça konuşulan, 2 haftada 10 kilo kaybını vadeden Thonon diyeti, özellikle yurt dışında son dönemlerde çokça konuşuluyor. Peki, nedir bu Thonon diyeti ve sağlıklı beslenmede yeri var mıdır hep birlikte bakalım...
Thonon diyeti nedir?
University Hospital of Thonon-les-Bains’den bir doktorun geliştirdiği bu diyet, aslında düşük kalorili ve yüksek proteinli bir beslenme programı. Bu beslenme planında et, yumurta, balık tüketimi maksimumda tutulurken yağ, şeker, tuz ve alkolün tüketimi kısıtlanıyor. Aşırı kısıtlayıcı bir beslenme planı olarak karşımıza çıkıyor.
Ekim ayının gelmesiyle havaların dengesi değişmeye başladı. Mevsimin değişmesiyle dengesiz sıcaklıklar hastalıkların da artmasına neden oluyor. Özellikle bu dönemde bağışıklık sistemini desteklemeye ve soğuk algınlığına karşı tedbir almaya dikkat etmek gerekiyor.
Okulların açılması ve çocukların kalabalığa maruz kalması da bu dönemde hem okullarda hem de evlerde bulaş riskini artırıyor. Bu nedenle yeterli meyve sebze tüketimi, düzenli uyku, egzersiz, vitamin, minerallerden zengin beslenme gibi konular daha da önem kazanıyor. Vitamin ve mineral deyince aklınıza ilk olarak sebze ve meyvelerin geldiğini biliyorum. Bu konuda yapılan yeni bir çalışmadan bahsetmek istiyorum.
Zihinsel sağlığı geliştirmek için
BMJ dergisinde geçtiğimiz aylarda yayımlanan çalışma daha fazla meyve ve sebze yiyen çocukların daha iyi zihinsel sağlığa sahip olduğunu belirtiyor. Zihinsel sağlık, konsantrasyon güçlüğü gibi konuların gençler için önemli bir sorun olduğunu ve uzun vadeli olumsuz sonuçlar doğurduğunu hatırlatmakta fayda var. Doğu Anglia
Ekim ayının ilk pazarı “Dünya Yürüyüş Günü.” Günde 8 saatten fazla oturmanın erken ölüm riskini artırdığını söylesem, harekete geçmek için bir adım atar mıydınız?
Günün kaç saatini oturarak geçiriyorsunuz hiç düşündünüz mü? Uzun pandemi sürecinde evden çalışan sayısının artması, bilgisayar başında çalışmak, çoğu etkinliğin online gerçekleştirilmesi nedeniyle bu hareketsizlik süresi biraz artmış olabilir. Gününüzün çoğunu oturarak geçirenlerdenseniz size bir haberim var: Hareketsiz yaşam tarzının sağlığınız üzerindeki etkisi çok büyük.
Ekim ayının ilk pazarı “Dünya Yürüyüş Günü.” O yüzden, egzersiz ve beslenme ilişkisinden bir kez daha bahsetmek istiyorum. Dünya Yürüyüş Günü, aslında Uluslararası Herkes İçin Spor Federasyonu (TAFISA) tarafından 1991 yılında başlatılan, fiziksel hareketsizliğin küresel krizine karşı farkındalık yaratmak amacıyla ortaya çıktı.
Bugün 29 Eylül Dünya Gıda Kaybı ve İsrafı Günü. İlk kez geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler takvimine giren ve bu yıl 2.si düzenlenen bu önemli günün amacı, aslında, gıda kaybını ve israfını azaltmak için hem bireyleri hem de kamu ve özel sektörü harekete geçirmek. Gıda israfını önlemek amacıyla her birimizin elimizi taşın altına koyması gerekiyor. Çünkü maalesef güncel veriler pek iç açıcı görünmüyor.
Madagaskar’da ailelerin hayatta kalabilmek için böcekleri yemeye başladığını biliyor musunuz? Son 40 yıldır görülen en kötü kuraklık düzeyi, ülkenin güneyindeki tarım topluluklarında büyük yıkıma yol açtı. UNICEF tarafından yayımlanan “İklim Krizi Bir Çocuk Hakları Krizidir: Çocuklara Yönelik İklim Riski Endeksi” başlıklı rapora göre, bir milyar çocuk iklim krizine karşı “aşırı risk” altında. 1 milyar çocuk su, sanitasyon, sağlık, eğitim gibi temel hizmetlere yeterli seviyede erişemiyor. 920 milyon çocuk su
Beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıklarımızın, küçük mavi gezegenimizin sağlığını nasıl etkilediğini anlamamızı sağlayacak ve bizi bu yönde geliştirecek yeni terimlerle tanışıyoruz bugün
Sağlıklı yaşam ve beslenme konularında yeni çalışmalar yapıldıkça, her gün yeni terimler ve beslenme alışkanlıklarıyla tanışıyoruz. Sadece beslenme değil, yaşam tarzı alışkanlıklarıyla ilgili de yeni terimler karşımıza çıkıyor. Son yıllarda gezegen sağlığını odağıma aldığımı biliyorsunuz. “Geleceği beslemek” hedefiyle çıktığım bu yolculukta yeni okuduğum yayınlar, güncel makalelerden öğrendiğim bazı yeni terimleri, küçük gibi görünen ama gezegene maliyeti büyük olan bazı eylemleri sizlerle paylaşmak istedim.
Locavore hareketi
Locavore, yerelde veya 50, 100 veya 150 mil gibi belirli bir yarıçap içinde yetiştirilen ya da üretilen yiyeceklerle beslenen kişi olarak tanımlanabilir. Locavore hareketi, taze, yerel ürünlerin daha besleyici ve daha lezzetli olduğu iddiasıyla tüketicileri çiftçi pazarlarından satın almaya ve hatta kendi gıdalarını
Yeni eğitim öğretim döneminin çocukların beslenmesini gözden geçirmek için bir fırsat olduğundan bahsetmiştim. Eylülün son haftalarına gelmişken, çocukların beslenmesinde nelere dikkat ediyorsunuz? Okul döneminde tüm besin gruplarını içeren rengârenk beslenme çantaları hazırlamak yeterli ve dengeli beslenmenin altın kuralı. Yeterli ve dengeli beslenmek aslında yapacağınız alışverişten başlıyor. Çocuklara etiket okumanın, tabağında neler olduğunu sorgulamanın çok iyi öğretilmesi gerektiğini hep vurguluyorum. Çünkü erken yaşta gıda okuryazarlığı çok kıymetli, bu konuda ebeveynlerin çocuklara ilham olabileceğini unutmayın.
Tencere yemeği yesinler
Aile sofrası, tencere yemeği alışkanlığını sağlamada örnek olmak çocuk beslenmesinin en önemli noktalarından. Evde hazırlanmış atıştırmalıklar, sağlıklı ara öğün ve kahvaltılıklar asıl hedef olmalı. Örneğin, içeriğinde palm yağı, yüksek şeker, koruyucu ve renklendirici olan ürünler yerine evde kuru meyvelerle hazırlanan kurabiyeler tercih edilebilir. Fruktoz,
Akdeniz tipi sağlıklı beslenmenin yaşam tarzına dönüşmesi, Alzheimer riskinin azalmasında büyük önem taşıyor
Hep genç kalmak istesek de yaşlanma, daha doğru bir terimle “yaş alma” kaçınılmaz bir gerçek. Demans, halk diliyle “bunama” ilerleyen yaşlarla birlikte görülme sıklığı artan ciddi bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Tüm demans tipleri arasında en sık görülen şekli ise Alzheimer hastalığı. Öyle ki TÜİK’in bu yıl yayınladığı rapora göre, Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların sayısı 2015 yılından bu yana bir artışa sahip. Ülkemizde 600 binden fazla birey, Alzheimer ile mücadele ediyor.
Alzheimer hastalığında en temel sorun bellek bozukluğunda görülüyor. Hatta hastalığın ileri evresinde bilişsel ve motor işlevlerde bozukluklar, çiğneme ve yutma gibi beslenme güçlükleri de sıklıkla rastlanan durumlardan. Beslenme ile Alzheimer arasında doğrudan bir ilişki bulunduğundan bahsetmek mümkün değilse de bazı besinlerle ilişkili olabileceğine dair çalışmalar var. 21 Eylül Dünya
Eylül ayını yarılarken gerek şehre dönüş, gerek okulların açılmasıyla bağışıklık konusu herkesin yeniden gündeminde. Gün içinde, potansiyel olarak zararlı birçok mikroba maruz kaldığımız bir gerçek. Kovid-19 ise bunlardan sadece biri. Son zamanlarda mevsim değişikliğinin de etkisiyle çevrenizde nezle ve grip olanların sayısının arttığını görüyorsunuzdur. Grip mevsimi veya hastalık dönemlerinde, bireyler doğrudan bağışıklığı artırdığına inanılan bazı yiyeceklere veya vitamin takviyelerine yönelebiliyor. Bu dönemde bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için beslenmenizde nelere dikkat etmeniz gerektiğinden bir kez daha bahsetmek istedim.
BİRÇOK FAKTÖR ROL OYNUYOR
Bağışıklık sisteminizi olumsuz etkileyen faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Çevresel toksinler (hava kirliliğine katkıda bulunan duman ve diğer partiküller, aşırı alkol): Bu maddeler, bağışıklık hücrelerinizin normal aktivitesini bozabilir veya baskılayabilir.
Fazla kilo: Yağ dokusu, vücutta iltihaplanma süreçlerini destekleyebilen adipositokinler üretir ve bağışıklık