Dilara Koçak

Dilara Koçak

bilgi@mezurasaglik.com.tr

Tüm Yazıları

Bugün 29 Eylül Dünya Gıda Kaybı ve İsrafı Günü. İlk kez geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler takvimine giren ve bu yıl 2.si düzenlenen bu önemli günün amacı, aslında, gıda kaybını ve israfını azaltmak için hem bireyleri hem de kamu ve özel sektörü harekete geçirmek. Gıda israfını önlemek amacıyla her birimizin elimizi taşın altına koyması gerekiyor. Çünkü maalesef güncel veriler pek iç açıcı görünmüyor.

Madagaskar’da ailelerin hayatta kalabilmek için böcekleri yemeye başladığını biliyor musunuz? Son 40 yıldır görülen en kötü kuraklık düzeyi, ülkenin güneyindeki tarım topluluklarında büyük yıkıma yol açtı. UNICEF tarafından yayımlanan “İklim Krizi Bir Çocuk Hakları Krizidir: Çocuklara Yönelik İklim Riski Endeksi” başlıklı rapora göre, bir milyar çocuk iklim krizine karşı “aşırı risk” altında. 1 milyar çocuk su, sanitasyon, sağlık, eğitim gibi temel hizmetlere yeterli seviyede erişemiyor. 920 milyon çocuk su kıtlığına, 2 milyar çocuk hava kirliliğine maruz kalıyor.  Açlık, gıda kaybı, gıda güvenliği ve iklim krizi gibi tüm problemlerin birbiriyle ilişkili olduğunu hatırlatmakta fayda var. Önümüzdeki ay, Paris Anlaşması’nın Meclis’imizin onayına sunulacağı da sevindirici bir haber diyebilirim. Gezegene verdiğimiz tüm zararları hesaba katarak geleceği beslemek için gelişme yollarımızı yeniden düşünmemiz gerekiyor.

Haberin Devamı

Gıda kaybı ve gıda israfı

Gıda kaybı, üretimden perakendeye kadar, tedarik zincirinin çeşitli aşamalarında ortaya çıkan yenilebilir gıda miktarındaki azalma olarak tanımlanabilir. Gıda israfı ise market, restoran, kafe, otel gibi perakende alanında ve hane halkı düzeyinde hâlâ sosyal, ekonomik ve besinsel değeri varken güvenilir gıdanın çöpe atılmasıdır. Örnek üzerinden anlatmak gerekirse, hasat aşamasında bazı gıdaların ezilmesi ve bu nedenle daha satılmadan çöpe atılması “gıda kaybı” iken, meyvelerin taze olanlarından birkaçının yalnızca şekli bozuk olduğu için satılamaması “gıda israfı” örneği olarak verilebilir. Seçtiğimiz gıdalar ve gıdaları nasıl ürettiğimiz, pişirdiğimiz ve depoladığımız, bizi gıda sisteminin işleyişinin ayrılmaz ve aktif bir parçası haline getiriyor.

Haberin Devamı

Food Summit (Gıda Zirvesi) 2021

23-24 Eylül’de BM Genel Sekreteri António Guterres öncülüğünde online olarak gerçekleşen gıda zirvesindeki önemli notları aktarmak istiyorum. Tüm hükümetlerin sürdürülebilir gıda konusunda yaptıkları ve yapacakları faaliyetleri dinlemek bir beslenme uzmanı olarak beni mutlu etti. Zirve, bugün dünyamızın karşı karşıya olduğu ürkütücü üçlü sorunu ele almak ve kapsamlı değişiklikleri başlatmak için acil bir çağrı olarak vurgulanıyor; 2050 yılına kadar 10 milyara ulaşacak olan artan nüfusu beslemek, dünya çapında 500 milyondan fazla çiftçi için tarım-gıda ile ilgili geçim kaynaklarını korumak ve gıda üretiminin temeli olan doğal kaynakları korumak. Şu anda dünya, bu üç zorluğu da karşılayamıyor. BM’nin yakın zamanda yayımlanan SOFI raporu küresel açlık ve yetersiz beslenmeyle mücadelede pandeminin etkilerini ortaya koyuyordu. 2020 yılında dünya nüfusunun yaklaşık onda birinin yetersiz beslendiği ve bu oranların 2019’dakinden %15 daha yüksek olduğu düşünüldüğünde, durumun ciddiyeti bir kez daha ortaya çıkıyor. 3 milyardan fazla insanın (dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı) maddi gücü sağlıklı beslenmek için yeterli değilken, yaklaşık 2 milyar yetişkin hareketsiz bir yaşam tarzı ve kötü beslenme nedeniyle aşırı kilolu veya obez. Bununla birlikte, üretilen gıdanın üçte biri ya kayboluyor ya da israf ediliyor.

Haberin Devamı

Sürdürülebilir tarım

15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü, 16 Ekim Dünya Gıda Günü iken, sürdürülebilir tarımın üzerinde duymakta fayda var. Sürdürülebilir tarım aslında gelecek nesiller için ekonomik, sosyal ve çevresel temellerden ödün vermeden herkes için gıda güvenliği ve beslenme sağlıyor. Aslında bu yöntemle daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi çevre ve daha iyi bir yaşam sağlanmış ve kimse geride bırakılmamış oluyor. Küresel ölçekte kadınlar tarımsal arazilerin %20’sinden daha azına sahip. Türkiye’de ise bu oran sadece %13. Ülkemizde kadınlar tarımda emek yoğun işlerde çalışırken, genellikle kooperatiflerde ve kırsal kurum kuruluşlarda erkeklerden daha az yer alıyor. Ev içinde ve tarımsal faaliyetlerde, pazara erişimde erkeklere oranla daha az söz hakkına sahipler.

Bu faktörler kadınların, gıda güvenliğinin sağlanması beslenme gereksinimlerinin karşılanması, üretkenlikleri ve kapasiteleri üzerinde olumsuz bir etkiye sebep oluyor. Oysaki kırsal alandaki kadınların güçlendirilmesi verimliliği önemli ölçüde artırır, açlığın ve yetersiz beslenmenin azalmasına katkı sağlar ve kırsal geçim kaynaklarını iyileştirebilir.

Atıksız mutfak tarifleri

Avusturyalı sanatçı Klaus Pichler’in, 32 eserinden oluşan ‘Çöpe Atılmak İçin Yetiştirilmiş (Grown for a Bin)’ fotoğraf sergisinin Türkiye’de ilk durağının İstanbul’da Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM) olduğundan daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Geçtiğimiz haftalarda KTSM’de gerçekleştiridiğimiz atıksız mutfak davetinde ise gıda kaybı ve israfına dikkat çekmeye çalıştık. Düşük karbon ve düşük su ayak izi hedefleyerek bitki temelli ve yerel üretimi destekleyen sürdürülebilir malzemelere öncelik verdik. Günü temsilen menüde kırmızı temasını seçtik ve dünya ve insanlık için artık kırmızı alarma dikkat çektik.  Örneğin karpuzla serinletici bir limonata hazırlarken, karpuz çekirdeklerini kurutarak atıştırmalık haline getirdik.  Aynı zamanda karpuz kabuklarıyla reçel yapıp tatlımızın üzerinde kullandık.  Siz kalan yiyeceklerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Unutmayın, kalan yemeklerinizi dökmeyip, doğru koşullarda saklayıp yeniden değerlendirerek hem ekonomik hem de atıksız mutfağa katkıda bulunabilirsiniz. Artan ekmeklerinizi fırınlayıp robottan geçirip galeta unu yapabilir veya fırınlynıp kroton olarak çorbalarınıza lezzet katabilirsiniz. Ek olarak, ıslatıp una ilave ederek maya olarak kullanabilir ve bu hamuru pizza hamuru gibi çeşitli yerlerde değerlendirebilirsiniz. Artan ekmeklerinizi köfte yaparken kullanmak ise en güzel alternatiflerden biridir.