Stresli anlarımızda, sürekli bir şeyler yemek isteriz; oysa stresi doğru beslenmeyle savuşturabiliriz. Peki size iyi gelen ve gelmeyen besinler neler?
Kendinizi en son ne zaman stres altında hissettiniz? Evde, işte, trafikte, günlük yaşamın her anında sizi olumsuz yönde etkileyen bir durumla karşılaşmış olabilirsiniz. Kış ayları yaklaşırken güneşli havaların yerini bulutlu havalara bırakması ruh halinizi de aynı şekilde etkileyebilir. Stres hayatımızın bir parçası olsa da onunla başa çıkmak için harekete geçmeniz şart. Çünkü yaşadığınız stres kronik hale geldiğinde hem bunaltıcı olur hem de fiziksel ve duygusal anlamda sağlığınızı etkileyebilir.
Depresyonda ilk sıradayız
Pandemi döneminin stres düzeylerini artırdığı gerçeği unutulmamalı. Bu konuda Lancet dergisinde geçen ay yayımlanan çalışma, aslında çoğu şeyin göstergesi. Öyle ki Kovid-19 kaynaklı depresyon ve anksiyete vakalarının artışında Avrupa’da ilk sıradayız. Meksika, Peru, Şili, Güney Afrika, İran, Mısır ve Pakistan da üst sıralarda yer alan ülkelerden. Çalışmada 204 ülkede,
Hoş geldin kasım, güzelliklerle gel! Kasım ayına girmemizle birlikte soğuk havalar da etkisini iyice göstermeye başladı. Bu dönemde bağışıklık sistemini desteklemek için gün içinde sebze ve meyve tüketimi daha da önem kazanıyor. Her gün farklı sebze ve meyvelerden günde en az beş porsiyon tüketmeye özen göstermenin önemini hep vurguluyorum. Kış mevsimine bir kala bu ayın en çok sevilen sebze ve meyvelerinden bir kaçının sağlığınıza olan faydalarından bahsetmek istiyorum.
Balkabağı mevsimi
Kış kabağı olarak da bilinen balkabağı A vitamini öncüsü olan beta karotenin en iyi kaynaklarından biri. İçerisinde bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardımcı olan A ve C vitaminlerini bulunduruyor. Aynı zamanda E vitamini, demir ve folat içeriğiyle de bağışıklık sisteminize destek olur. Bazı ülkelerde evi süsleyen ve bereket meyvesi olarak kullanılan balkabağıyla birçok tarif yapılabilir. İster çorba isterseniz de tatlılarınızda kullanabilirsiniz. Soğuk günlerde zerdeçallı balkabağı çorbası tarifimi denemenizi tavsiye
Sosyal medyada gördükleriniz gün içindeki yemek tercihlerinizi ne kadar etkiliyor? Cevabı araştırmalarda saklı
Eminim ki çoğunuz sosyal medyada gördüğünüz ve beğendiğiniz yemekleri kaydetmiş veya gideceğiniz restoranlara sosyal medya üzerinden karar vermişsinizdir. Paylaşılan yemek fotoğrafları, gidilen restoranlar veya paylaşılan spor fotoğrafları, kıyafetler hepsi beslenme düzeniniz üzerinde söz sahibi.
Telefon, tablet veya televizyon ekranı başında geçirdiğimiz uzun saatleri de düşündüğümüzde sosyal medyadan ne kadar etkilendiğimizi gözlemlemekte fayda var. Dünya çapında tahmini 3.6 milyar sosyal medya kullanıcısı var iken konu ile ilgili yapılan çalışmalar da giderek artıyor. Öyle ki yapılan çalışmalara göre sosyal medya yeme bozukluklarına sebep olabiliyor.
Appetite dergisinde yayımlanan çalışmaya göre bireyler sosyal medyada vakit geçirirken takip ettiği kişilerin daha çok sebze meyve tükettiği izlemine kapılıyorsa, kendi tüketimini de artırıyor. Çalışmada bu artışın miktarı da
Beslenmenize ve sağlığınıza değer katmak için neler yapıyorsunuz? Mutfağınızı, market alışverişlerinizi gözden geçirmeye ne dersiniz? Mutfağınıza ve beslenmenize bir puan vermeniz gerekse sizce sınıfı geçer miydi? Cevabınızın evet olduğunu umuyorum ve konuyla ilgili olarak yeni okuduğum bir çalışmadan bahsetmek istiyorum.
Food Compass yani Gıda Pusulası, gıdaların farklı özelliklerinin sağlığı nasıl olumlu veya olumsuz etkilediğine dair üç yıl içinde geliştirilmiş yeni bir besin profili oluşturma sistemi. Yeni bir besin profili oluşturma sistemi olan Food Compass, içeceklerin ve karışık öğünlerin sağlıklılığını 1-100 arası bir puanla derecelendiriyor. Nature Food’da geçtiğimiz haftalarda yayımlanan çalışmada tüketilen 8.032 yiyecek ve içecek ayrıntılı bir ulusal veri tabanı kullanılarak test edilmiş. Yiyecekler ve içecekler sağlık üzerindeki etkilerine göre 54 farklı özelliğiyle puanlanmış. Araştırmada, tüketicilerin, gıda şirketlerinin, restoranların ve kafeteryaların daha sağlıklı yiyecekler seçmesine ve üretmesine yardımcı olmak
ABD Gıda ve İlaç Dairesi geçtiğimiz hafta yiyeceklerdeki tuz miktarının azaltılması çağrısı yaptı. Türkiye’deki tuz tüketimi ise hâlâ önerilenin çok üzerinde. Peki tuzu azaltmak için neler yapılabilir?
Tuz tüketiminize dikkat ediyor musunuz? Sadece tükettiğimiz tuz miktarını azaltmamız yetmiyor, etrafımızdakiler için de bu konuda farkındalık yaratmak önemli. Çünkü tuz tüketiminin sağlık üzerinde pek çok etkisi var. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) geçtiğimiz haftalarda sodyum alımını kısıtlamak amacıyla zincir restoranları ve gıda üreticilerini ürünlerindeki tuz içeriğini gönüllü olarak azaltmaya çağırdı. Hedef ise günlük sodyum alımını 3 bin 400 miligramdan (mg) 3 bin miligrama düşürmek. Bu da basit bir hesapla günlük 7.5 gram tuza denk geliyor. Yani sodyum alımında yüzde 12’lik bir düşüş olarak düşünebilirsiniz. Tek bir çay kaşığı sofra tuzu 2 bin 300 mg sodyum içerdiğini hatırlatmakta fayda var.
Peki, sizce beslenmenizdeki
Geçtiğimiz cumartesi Dünya Gıda Günü’ydü. Bir beslenme uzmanı olarak uzun zamandır birey ve gezegen sağlığı için çalışıyorum. Daha iyi bir dünya için, gıdamızı koruyup geleceğimizi beslemek için neler yapabiliriz düşünmek gerekiyor.
Şu anda dünya üzerindeki herkesi, erkeği, kadını, çocuğu doyuracak gıda varken, açlıkla mücadele eden insan sayısı yaklaşık 700 milyon. Diğer taraftan, 2 milyar kişi malnütrisyon, obezite gibi yanlış beslenmeyle ilişkili kronik hastalıklarla mücadele ediyor. Daha iyi geleceğe giden en basit yollardan biri ise gıda okuryazarlığı. Çünkü satın aldığımız her şey, hem birey hem de gezegenin sağlığını etkileyen bir seçim olarak karşımıza çıkıyor.
Bu yazımda ise sıkça görmeye alışık olduğumuz, ancak hem gezegen hem de insan sağlığı için soru işaretlerinin olduğu palm yağına daha yakından bakalım istedim.
Çoğu paketli gıdada var
Palm yağı ve palm çekirdeği yağı, palmiye ağaçlarının meyvelerinden elde edilen, yenilebilir bitki yağıdır. 5.000 yıldan fazla bir süredir gıda
Menopozu, bazı yaşam tarzı değişiklikleriyle yönetilebilir duruma getirebilirsiniz: Hareketli bir yaşam tarzı, doğru beslenme alışkanlıkları, stres yönetimi ve kaliteli uyku; işin sırrı bunlarda
Menopoz dönemi, kadınların hayatında tıpkı gebelik, emzirme dönemleri gibi dönüm noktalarından biridir. Aslında vücudun bir nevi “Bana daha iyi bakmalısın” uyarısında bulunduğu bir dönem olarak tanımlanabilir. Hem menopoz öncesi (premenopoz) hem de menopoz dönemini iyi yönetmek önemlidir. Peki, bu süreçte kendinize iyi bakabiliyor musunuz?
18 Ekim Dünya Menopoz Günü dolayısıyla ben de menopozla ilgili yeni çalışmalar ve bu konuda sıklıkla aldığım sorulardan bahsetmek istedim.
50 yaş civarında, yumurtalıklardan östrojen üretimi azalmaya başlar. Birçok kadın bu değişimden hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkilenir. Bununla birlikte, bazı kadınlar sıcak basması, depresyon, sinirlilik, kaygı ve diğer sorunlar gibi semptomlarla mücadele eder. Menopozu daha yönetilebilir duruma getirebilmek için bazı yaşam tarzı değişiklikleriyle bir adım atabilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da, bir önceki hafta ise Ankara’da ‘Kahve Festivali’ndeydim. DKdükkân olarak sağlıklı atıştırmalıklarımızı katılımcılarla buluşturduk, “Kahvenin saati olur mu?” başlığı altında kahve ile fit tarifleri denedik. Sağlıklı ürünün lezzetli olabileceği konusunda binlerce kişiden tam not almak benim için çok sevindiriciydi.
Günümüzde dünya nüfusunun %80’inin her gün kafeinli bir ürün tükettiğini biliyor musunuz? Her gün milyarlarca kişi sabahları uyanık kalmak, gece vardiyasını atlatmak ya da öğleden sonra enerjisini artırmak için kafeine başvuruyor. Kahve aslında kültürümüze yerleşmiş içeceklerden biri, Türk halkı olarak da kahveyi sevdiğimiz bir gerçek. Örneğin, atalarımızdan miras Türk kahvesini sevmeyen yoktur diye tahmin ediyorum. Yapılan çalışmalar ayrıca çeşitli sağlık yararları olduğunu da bildiriyor. Ben de bugün kahvenin vücudumuza etkilerinden bahsetmek istedim.
Kafeine yakın mercek
Kafein, en çok çay, kahve ve