Türk sporcuları büyük başarılara imza atıyor. Spor ve beslenme arasındaki ilişkinin sağlıklı ve yapılan spora uygunluğu, başarıların gelmesinde kilit rol oynar. Konuyu güncel araştırmalar ışığında değerlendiriyoruz.
Ülke olarak spor konusunda yüzümüz gülüyor, son günlerde güzel haberler peşi sıra geliyor. Anadolu Efes’in Euroleague Avrupa Şampiyonluğu, Vakıfbank’ın Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’ndan gelen 5 altın ve 2 bronz madalya müjdesi... Tüm sporcularımızla gurur duyuyor ve güzel haberlerin artmasını diliyorum. Spor yapanlar için, kaliteyi yükseltmek ve sağlıklı bir fiziksel yapıya sahip olabilmeleri bakımından yeterli ve dengeli beslenme büyük önem taşır. Sporcu beslenmesi alanında çalışan tüm meslektaşlarımın rolü burada çok kıymetlidir. Sporcunun enerji metabolizması, vücut ağırlığı ve antrenmanına uygun enerji alımını, buna uygun beslenmesi performansını artırmasında kilit rol oynar.
Ben de bugün tüm bu başarılar ışığında spor ve beslenme ilişkisini, güncel araştırmalar
Bugün 25 Mayıs Dünya Tiroit Günü. Dünya Tiroit Günü’nde bireylerin tiroit hastalıklarına ve erken teşhis, tedavi gibi konulara ilişkin farkındalığını artırmak amaçlanıyor. Tiroit fonksiyon bozuklukları tüm dünyada her yaştaki bireyi ilgilendiriyor, özellikle kadınlarda daha yaygın. Ulusal Sağlık Enstitüsü tiroit bezinin kontrol altına alınmaz ise ciddi sağlık sorunları yaratabileceğinin altını çiziyor. Bunlar arasında felç, kalp yetmezliği, kemik hastalıkları gibi sağlık problemleri örnek verilebilir. International Journal of Cancer dergisinde geçtiğimiz ay yayımlanan çalışmada, beslenme durumu ve artan obezite prevelansının tiroit hastalıklarıyla ilişkili olduğu belirtiliyor. Ben de bugün tiroit ve beslenme ilişkisinden bir kez daha bahsetmek istedim.
Tiroit hormonlarını tanıyor musunuz?
Tiroit bezinden salgılanan T3 ve T4 hormonları metabolizmayı düzenlemede görevlidir, metabolik hızın denetiminde, fiziksel ve mental gelişimde, sinir ve kas fonksiyonlarında ve dolaşımda rol oynarlar. Diğer önemli hormon ise TSH’dır. Bu hormon beynimizde hipofizden
Plastik atıkların yalnızca yüzde 14-18’i resmî olarak geri dönüştürülüyor. 2050 yılına kadar denizlerdeki plastiklerin ağırlığının, balıkların ağırlığını geçeceği tahmin ediliyor.
Bir haftada tükettiğiniz plastik miktarını hiç düşündünüz mü? İngiltere, bu yıl 16-22 Mayıs’ı, “Plastik sayma haftası” ilan etti. Yaklaşık 150 bin kişi, bir haftada ne kadar plastik tükettiğini sayacak. Bu hesaplamanın zorlayıcı olduğunu düşünebilirsiniz; öyle ki plastikler günlük yaşantımızın çoğu alanında yer alıyor. Hafta kapsamında gönüllülere, evlerinde kullandıkları plastiklerin nasıl sayılacağını açıklayan ve plastik atıklarını 19 kategoriye ayırmalarını sağlayan bir paket gönderiliyor ve katılımcılar bir hafta boyunca plastik atıklarını çöp kutusuna veya geri dönüşüme atmak yerine ayrı topluyor. Ardından ise sayım yapılıyor. Şüphesiz ki elde edilecek sonuç plastik kullanımını azaltmaya teşvik edecek. Ülkemizde de bu konuda farkındalığı artıracak uygulamaların yürürlüğe
Obeziteyle mücadelede nelere dikkat ediyorsunuz? Maalesef günümüzde artık obezitenin görülme yaşı gibi bir terim yok, çocukluktan hatta bebeklikten başlayan bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü aşırı kilo ve obezitenin yetişkinlerin yaklaşık %60’ını ve her üç çocuktan birini etkilediğini belirtiyor. Ülkemizde ise her 100 kişiden 21’i obeziteyle karşı karşıya. Her zaman altını çizdiğim gibi, yeterli, dengeli ve sürdürülebilir beslenmeyle obeziteyi yenmek mümkün.
22 Mayıs Avrupa Sağlık Otoriteleri (European Association for the Study of Obesity) tarafından Avrupa Obezite Günü olarak kutlanıyor. Ben de bir beslenme uzmanı olarak bu konuda farkındalık yaratmaya çalışıyorum ve güncel araştırmalarla obeziteyle mücadelenin öneminden bir kez daha bahsetmek istiyorum.
Gebelikte obezite riski
Fazla kilo ve obezite, özellikle gelişmekte olan ülkeler için dünya çapında bir halk sağlığı sorunu haline geldi. Her iki durum doğurganlık çağındaki kadınlar arasında daha
Yüksek kan basıncı olarak bilinen hipertansiyon tedavi edilmediğinde, pek çok hastalığın altında yatan sebep olabiliyor. Çoğu hastalıkta olduğu gibi hipertansiyonda da beslenme şekli etkili
Dünya Hipertansiyon Günü olarak belirlenen 17 Mayıs’ta, son 5 yıldır, yüksek kan basıncından kaynaklanan önlenebilir hastalıklardan inme (felç), kalp ve böbrek hastalıklarına dikkati çekmek, halkı korunma, tanı ve tedavi konularında bilgilendirmek amacıyla etkinlikler düzenleniyor. Ben de güncel çalışmalardan yola çıkarak, beslenme ile hipertansiyon arasındaki ilişkiyi bir kez daha hatırlatmak istedim.
Yüksek kan basıncı olarak bilinen hipertansiyon, sıklıkla karşılaşılan bir halk sağlığı problemi. Tedavi edilmediğinde, pek çok hastalığın altında yatan sebep olabiliyor. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına göre hipertansiyon, önlenebilir hastalıkların en önemli nedenlerinden biri. Raporlar da her üç yetişkinden birinde, 50’li yaşlardan itibaren ise her iki kişiden birinde hipertansiyon olduğunu gösteriyor.
Ço
Hayatınızın belirli dönemlerinde kendinizi stres altında hissediyor olabilirsiniz. Böyle zamanlarda her şeyi en iyi şekilde yapabilmeniz için önce iyi olmanız gerektiğini hatırlayın.
Son birkaç haftadır havalardaki dengesizlik vücudumuzdaki enerji dengesinde ve metabolizmanızda söz sahibi olabiliyor. Özellikle mevsim geçişlerinde bahar yorgunluğu olarak da tanımlanan bu durumu bahar neşesine çevirmek elinizde. Kendinizi daha iyi hissetmek için vücudunuzla ilişkinizi gözden geçirin. Ben de doğanın bir parçası olan metabolizmanıza destek olmak ve bu durumunun üstünden gelmeniz için yapmanız gerekenleri üç madde altında paylaşmak istedim.
İlk kural doğayla iç içe olmak
Haftada iki veya daha fazla saatini doğada geçiren kişilerin sağlık durumu iyileştirebileceğini biliyor musunuz? Doğanın sadece ruh halinizi iyileştirmekle kalmayıp, aynı zamanda kan basıncınız, kalp sağlığınız, kas gerginliğiniz ve stres seviyeleriniz için de fayda sağlayacağını unutmayın. Yapacağınız 10 dakikalık bir doğa yürüyüşü bile, spor salonunda 45
Sürdürülebilir bir egzersiz programıyla sadece kilo vermek amacıyla değil, sağlığımızı korumak için de egzersiz yapmalıyız.
Havalar ısınmaya yüz tutunca kışın alınan kiloları vermek için birçok kişi, diyete ve egzersize başlamayı gündemine alır. Diyetin yol arkadaşının egzersiz olduğunu hep söylüyorum. İkisi bir araya gelince, biri diğerinin açığını kapatabiliyor; hem sağlıklı kilo kaybını hem de bağışıklığı destekliyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesinde fiziksel aktivitenin önemi konusunda toplum bilinci oluşturmak, sağlıklı yaşam tarzını teşvik etmek için 10 Mayıs, “Sağlık için Hareket Et Günü” olarak kutlanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 18 ile 64 yaş arasındaki yetişkinlerin her hafta en az 150 dakika orta düzeyde egzersiz yapmasını önerdiğini bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Buna karşın, dünyada her 4 yetişkinden 1’inin, küresel çapta önerilen fiziksel aktivite düzeylerini karşılayamadığı da bir gerçek. Bu konuda
Bir Ramazan Bayramı’nı daha geride bıraktık. Umarım herkesin hem bayramı hem de tatili sevdikleriyle sağlık ve mutluluk dolu geçmiştir. Bayramda eğer sevdiklerinizle birlikte vakit geçirirken yediklerinizin dozunu kaçırdıysanız, bayram sonrası tartıda bazı sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Öyle ki bayram sonrası en çok aranılan terimlerden biri detoks ve hızlı kilo vermek oluyor. Ben de sizlere tartıyla aranızı düzeltecek dengeleme önerileriyle geldim.
Sıvı tüketmek ilk kural
Bayram sonrasında tartıya çıktığınızda gördüğünüz fazla kiloların bir kısmı ödem ve şişlikten kaynaklanıyor olabilir. Eğer siz de bayramda su tüketiminizi azalttıysanız tartıda gördüğünüz rakamlar sizi şaşırtmasın. Ödem atmanın ve şişkinlikten kurtulmanın en önemli kuralı yeterli su içmek. Yeterli su içmek aynı zamanda vücudumuzun toksinlerden kurtulmasına ve ödemi azaltmaya yardımcı olur. Özellikle sıcak havalarda ve sıvı kaybınızın çok daha fazla olduğu günlerde günlük 2.5-3 litreye yakın su tüketimine dikkat edin. Sıvıyla beraber