Yeni dönemde terör ve Türkiye

24 Mart 2016

Son terör saldırılarından sonra şu tespiti rahatlıkla yapabiliriz; farklı ideolojik ve coğrafi çıkışları olsa da teröre başvuran yapı ve örgütler, bugün yeni asimetrik paylaşım savaşının düzensiz ordularıdır ve bu yeni savaşın yürütücü organlarıdır. 21. yüzyılın başında yoksulluğun yalnız dünyanın doğusu ve güneyinden hızla yukarıya kuzeye ve batıya çıkmasıyla terör, gelişmiş ülkelerde de kendini göstermeye başladı. Sanıyorum, 2001 yılındaki ABD İkiz Kuleler saldırısı bu yeni durumun sembolik başlangıç noktasıdır. El Kaide’den DEAŞ’a kadar uzanan terör örgütlerinin hangi ekonomik, sosyal koşullarda ortaya çıktığını tam bugün görmemiz gerekiyor.
Paris başlangıcı...
2005 yılının 27 Ekim akşamı Paris’te göçmenlerin yaşadığı bir banliyöde kimlik kontrolü yapan polisten kaçan Afrika kökenli Zyed Benna ve Bouna Traore bir elektrik trafosuna sığınırlar ve elektrik çarpması sonucu ölürler. Paris, 2005 yılında bu olayla başlayan en büyük banliyö ayaklanmalarına sahne olur. Burada dikkat edilmesi gereken husus, o tarihte bu olaylara karışan gençlerin -ölenler dahil- 20 yaş civarında ve işsiz olmalarıdır. Avrupa’daki genç işsizlik göçmen nüfus içinde yüzde 50’lerin üzerine çıkarken, genel

Yazının Devamı

Bremer’in “özgürlüğü”, Friedman’ın “liberalizmi”

22 Mart 2016

Şu sıralar dünyada da, bizimkinden biraz daha farklı olarak, bir faiz tartışması var; esasında faiz tartışması, ne şekilde olursa olsun, özünde bir ekonomi modeli, anlayışı tartışmasıdır. Ekonomi modeli tartışması da sonuçta politik bir tartışmadır. Burada yalnız kelimelerin kendi kapsama alanı ve teknik anlatımı üzerinden bir tartışma yaparsak bu çok yanıltıcı olur.
Örneğin, 19 Eylül 2003’te, Irak Geçici Koalisyon Hükümeti’nin başkanı Paul Bremer’in yayımladığı bir deklarasyon var; bu deklarasyonda, Bremer, ABD Hükümeti adına, Irak’ta özgürlüğün ve demokrasinin hızla tesisi için; “Tüm yabancı şirketlere Irak işletmelerinde tam mülkiyet hakkı verilmesini, kamu işletmelerinin hızla satılmasını, yabancı şirketlerin ve kişilerin kârlarını ve kazançlarını ülke dışına eksiksiz transferini, yabancı şirketlere uygulanan gümrük ve diğer tüm engellerin kaldırılmasını” istiyordu.
Bilindiği gibi Bush yönetimi, ABD’de İkiz Kuleler’in Eylül 2001’de vurulmasından sonra, Irak’a müdahale için çeşitli bahaneler aramış, sonunda, Irak halkına, ABD’nin “özgürlük” götürme gibi bir misyonu olduğundan hareketle, birçok sudan operasyonel bahanenin de eşliğinde, işgal başlamıştı. Geçici Koalisyon

Yazının Devamı

Fed, Japonya, ABD ve terörün Türkiye hedefi

17 Mart 2016

Hiç şüphesiz ki ortada iki ekonomi algısı var; birincisi finansal balon ekonomisi; bunu yaşamıyoruz, sadece konuşuyoruz ya da bize konuşturuyorlar; bir de konuşamadığımız ama yaşadığımız ekonomi var.
Bu yazıyı yazarken 2008’den beri şişirdikleri balonların kendi yüzlerinde patladığını gören finansçılar, Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) toplantısında ne karar alacağını konuşuyorlardı. Aslında toplantıda ne olacağını isimlerini bildikleri gibi biliyorlar. Ama amaç patlamak üzere olan bir balonu biraz geciktirmek ya da yeni bir balon oluşturarak durumu biraz daha idare etmek olunca, hiç olmayacak opsiyonları bile piyasaya konuşturuyorlar.
Ama bütün bu kaldırdıkları toz duman arasından gerçekleri söyleyenler de oluyor.
Japonya...
Joseph Stiglitz, Başbakan Şinzo Abe’nin ekonomi paneline katılmak için Tokyo’ya gidiyor ve işsizliğe, özellikle hızla yükselen işsizliğe vurgu yaparak küresel ekonomi için resesyon tehlikesinin çok büyük olduğunu söylüyor. Stiglitz’in bunu ekonomi-politikaları konusunda Batı’nın hayli canını sıkmaya başlayan Japonya’da söylemesi söylediğinin içeriğinden daha da önemli.
Fed toplantısından hemen önce Japonya Merkez Bankası Kuroda, faizin teorik olarak

Yazının Devamı

Terörün beklentisi: İstikrarsızlaştırma ve parçalama

15 Mart 2016

Ankara saldırısı, daha önce olanların şüphesiz ki devamı... Biz bu sayfalarda Türkiye’ye yönelik terör saldırılarının yeni bir savaş biçiminin tezahürü olduğunu ve bu savaşı taşeron terör örgütlerinin yürüttüğünü defalarca yazdık.

Bu, açık olarak yeni bir paylaşım savaşıdır ve tabii ki kaynağı, tarihteki diğer paylaşım savaşları gibi, ekonomidir; yani bu, bir pazar ve enerji kaynaklarının paylaşımı kavgasıdır. Türkiye’ye yönelik bu terör saldırısında şüphesiz ki Güney Gaz Koridoru’nun, Musul-Kerkük petrolünün Türkiye tarafından ticarileştirilmesinin, Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının yeniden paylaşımının payı vardır. Bunun dışında Türkiye’nin Doğu Avrupa’dan başlayan ve güneye Afrika’ya, doğuya ise Ortadoğu-Kafkasya’ya uzanan yeni pazar yollarını denetleme ve bu pazarlara sermaye-emtia ihraç etmesi bu kavganın enerjiden sonra diğer önemli başlığıdır. Bu açıdan PKK denen paramiliter terör örgütü ya da DEAŞ arasında net bir fark yoktur.

Bu anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’de Kürt sorunu yoktur; Türkiye’ye yönelik bir saldırı vardır tespiti tam da bu iktisadi ve politik gerçeğin altını çizen bir formülasyondur.

Amaç kör etmek!

Yazının Devamı

Mükemmel eski, tamamlanmamış yeni

10 Mart 2016

Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu krizin insanlık tarihinin en büyük sosyal acılarından sayılacak olan mülteci sorunuyla birleşmesi AB’nin şimdiye kadar olan ekonomik ve politik yönelimini değiştirecek bir gelişme. Bu hafta gerçekleşen Türkiye-AB zirvesine damgasını mülteci sorunu vurdu ama bu zirveyi kesinlikle Türkiye için bir mülteci pazarlığı zirvesi olarak değerlendiremeyiz. Türkiye’nin mülteci sorununu “Hayır, 3 milyar değil, 6 milyar almamız lazım” pazarlığına indirgemesi ya da kamuoyunda böyle tartıştırması tarihi bir hata olacaktır.
Öncelikle bu sorun Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun siyasal, ekonomik ve sosyal olarak yeniden yapılanması sorunudur ve bu anlamda tarihseldir. Başta Almanya olmak üzere, bu konuda Avrupa’nın telaşı, sınırlarından kaçak giren mültecilere harcayacağı para değildir; sorun tam anlamıyla hızla çözülen Ortadoğu’nun sosyal yapısının Avrupa’yı, AB’yi yönetenlerin istemediği bir hızla değiştireceği ihtimalidir.
Örneğin, Almanya’da bazı eyaletlerde geçen hafta yapılan yerel seçimler, AB için yaklaşan tehlikeyi gösteriyordu. Öncelikle Avrupa’da temsili demokrasinin ve bunun temel mekanizması olan oya dayalı seçimin meşruiyeti sorgulanıyor. Geçen hafta

Yazının Devamı

Avrupa’nın krizi, Türkiye’nin istikrarı...

8 Mart 2016

Bu hafta perşembe günü yapılacak olan Avrupa Merkez Bankası (AMB) para politikası toplantısında euro bölgesinde negatif faiz uygulamasını derinleştiren bir adımın daha atılması bekleniyor. Beklenti AMB’nin faizleri 10 puan daha indirmesi; böylece euro bölgesinde faizler eksi 0.4’e inecek. Burada beklenti, bilindiği gibi, banka sistemi rezervlerinin merkez bankaları yerine piyasaya kredi akışı olarak dönmesi ve ekonomiyi ısıtmasıdır. Varlık fiyatlarının yükselmesi ve daha rekabetçi bir seviyeye gelen euro’nun da ihracatı desteklemesi negatif faiz uygulamasının ikincil faraziyeleri. Tabii bunlar faraziye (varsayım); pek böyle olduğunu ya da olacağını söylemek zor gözüküyor. Nitekim AMB Başkanı Draghi, göreve geldiğinden bu yana tam 47 para politikası toplantısı gerçekleştirilmiş ve bu 47 para politikası toplantısının on kadarı Draghi ve ekibinin Avrupa’da enflasyonu yukarı çekecek radikal teşvik önlemleriyle sonuçlanmış. Ama geçen hafta gelen enflasyon verisi hâlâ umut verici değil, yani durgunluk tehlikesi artık yok; bizzat durgunluğun kendisi kapıya dayanmış durumda. Umutsuz “genişleme” politikalarından negatif faiz uygulamasına geçen AMB bizce bu sefer de istediğini elde

Yazının Devamı

Afrika gerçeği ve krizin çözümü

3 Mart 2016

Bugün Nijerya’nın başkenti Abuja’dayız. Nijerya aslında Afrika gerçeğini -tarihi ve güncel durumuyla- tam anlamıyla anlatan bir ülke. Zengin doğal kaynakları, etnik ve dini çeşitliliği ve 180 milyonu aşan nüfusu ile Nijerya Afrika’nın, daha doğrusu, dünyanın şu andaki halinin aynası gibi. Nijerya’yı anlatmak için şu günlerde ülkedeki en önemli tartışmaya değinerek başlamak yeterli olur sanıyorum. Nijerya, dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz yataklarına sahip ülkelerinden biri; günde iki milyon varil petrol üretiyor ama ülkede uzun zamandır işlenmiş yakıt sıkıntısı var; öyle ki havayolu şirketleri yakıt bulamadıkları için uçuşlarını iptal ediyorlar; yakıtsızlıktan benzin istasyonları kapanıyor. Ülke, günde iki milyon varilden fazla petrol üretirken bunu işleyecek rafineri olmadığı için net enerji ithalatçısı durumuna düşmüş.

Nijerya meselesi...

Dün ülkenin ulusal petrol kurumu olan The Nigerian Petroleum Corporation (NNPC) bir açıklama yaparak enerji pazarındaki dev oyuncuların yakıt kıtlığına son vermesi çağrısında bulundu. Ama sistemin en acımasız ve fırsatçı yapılarının böyle çağrılara ne yanıt vereceğini tahmin etmek zor değil. Bu çağrının tam aksini yapacaklardır;

Yazının Devamı

Afrika’dan Türkiye’ye bakış...

1 Mart 2016

Bu yazıyı Cumhur-başkanımız ile geldiğimiz Fildişi Sahili başkenti Abidjan’dan yazıyorum. Kaldığım otelin penceresinden baktığımda kıtanın en büyük 2. limanının hareketliliği göze çarpıyor. Ancak otelin düzgün kesilmiş çim bahçelerinin bittiği yerde kentin yoksulluğunu anlatan gecekondular da bir Afrika gerçeği... Tabii Fildişi, diğer Batı Afrika ülkeleriyle kıyaslandığında, daha gelişmiş bir altyapıya sahip; ülkede 82 bin km karayolu ağı var.
Devlet Başkanı Alassane Ouattara, daha önce IMF Afrika Bölge Sorumlusu ve the Central Bank of West African States (Bölgesel Merkez Bankası) Başkanı olarak çalışmış. Bundan dolayı başlarına gelenlerin nasıl ve nereden olduğunu kestirebilecek bir deneyime sahip. Ouattara, 1999 yılında, o zaman muhalefette olan, the Rally of the Republicans Parti’ye başkan olmuş. Ama Ouattara’nın yolu 2000 yılındaki referandumla kesilmiş. 2000 yılında referandumla onaylanan yeni anayasada anne veya babası Fildişili olmayan, ayrıca daha önce herhangi bir ülkenin vatandaşlığını talep eden kişilerin devlet başkanlığına adaylığı yasaklanmış. Ouattara’nın babası Burkina Fasolu olduğu için adaylığına izin verilmemiş ve 2010 yılına kadar süren iç karışıklarla önü

Yazının Devamı