2008 yılının son günleriydi. Eski Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy İstanbul’da bir yemek vermiş, o yemeğe eski MHK Başkanı Sabri Çelik, eski FİFA kokartlı hakemler Muhittin Boşat ve Ali Aydın da katılmıştı.
Sonrası malum.
Adı Ulusoy ile anılan herkes gibi, onlar da yemeğin faturasını ödemek zorunda kalmıştı.
Futbol Federasyonu ve MHK’nin altın makası çalışmış, Çelik ile Boşat UEFA gözlemciliği kadrosundan çıkarılmıştı.
Ali Aydın ise aile fotoğrafında artık yoktu!
Federasyonu yönetenlerin buyruğu çok açıktı;
Haluk Ulusoy dönemine ait tüm izler silinecek, onunla görüşen herkes muhalif ilan edilecek.
Kaç teknik adam böyle önemli bir maça, hem de hücumu çok seven bir takımı karşısında, hem de stoperde hiç süper lig deneyimi yaşamamış bir oyuncu tercihi ile başlar?
Tabii ki Şenol Güneş. Üstelik bu mevkii de görev verebileceği Ceyhun gibi sağlam bir seçeneği varken...
Mustafa Yumlu’dan söz ediyorum. Giray ve Glowacki’nin yokluğunda Şenol hocasının güvenini boşa çıkartmayan genç futbolcudan. Ne acemilik çekti, ne yerinde sırıttı. Savunmada kritik müdahaleleri çok önemliydi. Ancak çok daha önemlisi Beşiktaş’ı yıkan gole imzasını atmasıydı. Bu maç, hoca ve öğrenci için uzun yıllar anlatılacak bir hikayenin başlangıcı olursa kimse şaşırmasın.
Güneş ile başladık, bir saptama daha yapmadan bitirmeyelim. Deneyimli teknik adam belli ki Burak’ı oynatarak kazanmak istiyor. Ancak dün akşam da görüldü ki, bu ısrarın ne Burak’a ne de Güneş’e yararı var. Üstelik kulübedeki bazı isimleri küstürmesi de cabası! Aman hocam, birini kazanayım derken, başkalarını yitirme!..
Daha önce söylemiştik. Trabzonspor sıkıntılı dönemlerde bu tip zor maçları iyi oynuyor. İyi mücadele ediyor, maksimum kapasitesini sahaya yansıtmaya çalışıyor. Tabii bu arada ekstra performans gösteren oyuncuları ile de
Fenerbahçe'nin endişesine katılmamak mümkün değil. Ligin 6. haftasında kötü ve çirkin tezahürat nedeniyle iki kez ceza aldıktan sonra, kalan sürede "seyircisiz" oynamaktan kurtulmak zor görünüyor.
Sarı-lacivertli yönetim bu tehlikeyi sezerek dün taraftarına haklı bir uyarı yaptı. Eğer iki maçta daha benzer cezalar kesilirse, boş tribünlere oynama riskini anımsattı. Konunun ciddiyetine vurgu yapmak için de, cezanın Galatasaray derbisine gelebileceği ihtimalini ortaya koydu.
Peki ne zaman Galatasaray derbisi?
Üç hafta sonra.
İçerideki Gençlerbirliği ve deplasmandaki Konyaspor maçlarında Fenerbahçe iki defa sabıka giyerse, derbi seyircisiz oynanacak.
Olur mu?
Geçmişte "Derbi seyircisiz oynanır mı?" söylemleriyle alınacak kararları etkilemek isteyenler çıkmış olsa da, pekala böyle bir olasılık mevcut.
Bursaspor’un önceliği ne idi? Avrupa arenasında tutunabilmek için birbirinden zorlu rakiplerinden deplasmanda puan koparmak.
Gerçekçi olalım, Manchester United ve Valencia’nın yanında, puan veya puanları alabileceği tek takım Glasgow Rangers görünüyordu. UEFA Avrupa Ligi, İskoç temsilcisiyle oynayacağı iki maçın sonucuna bağlıydı.
Bursaspor, Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk maçından daha pozitif, kendi kimliğine daha yakın ve istekliydi. Ancak her şeye rağmen dün akşamki 90 dakikada skoru etkileyen faktörler arasında yine deneyimsizlik ön plana çıktı. İlk golde rakip forvetin İvankov ve savunmacıların arasından o vuruşu yapması, üzerinde kafa yorulması gereken bir hatalar zinciriydi.
Seyircisinin müthiş desteğiyle işini sıkıntıya sokmadan bitirmeyi planlayan Rangers karşısında Bursaspor’un kolay teslim olmayacağını anlamak uzun sürmedi. Sercan’ın forvetteki hareketliliğine, sağda Volkan, sol kanatta Ozan İpek’in katkı sağladığı bölümlerde tek eksik, ortadan İnsua ve Batalla’nın yeterli desteği sağlayamaması oldu. Oysa araya atılan toplarda Sercan’ın kişisel gayretinin yanı sıra onunla yardımlaşacak, savunmanın dengesini bozacak yardımın gelmesi şarttı.
İlk yarıda Bursaspor’un gole
Zirve iddiası olan bir takım, iki haftada 5 puan yitiriyorsa, ortada ciddi sorunlar var demektir. Geçen hafta Manisaspor, dün de Kayserispor karşısında mücadele etmeyen, pozisyon üretemeyen, bireysel hatalarıyla ön plana çıkan Trabzonspor vardı.
Futbol takım oyunu. Zaman zaman kişisel becerileriyle maçı koparacak isimler çıkabilir. Ancak bir takımda o gün birden fazla oyuncu kötü ise, hele bunlar dişlilerin önemli parçaları ise, bırakın kazanmayı, hanenize yazdırdığınız tek puan bile fazla görünebilir bazen.
Bordo-mavili takımda Cale, Burak, Alanzinho, Teo ve sonradan oyuna giren Yattara bırakın vasatı, çok kötü günlerindeydiler. Neredeyse sahadakilerin yarısı. Düşünsenize koskoca ilk yarıda tek gol pozisyonu buluyorsunuz, o da bir duran top organizasyonundan geliyor. Rakibe teslim olmuşsunuz. Orta alanda sözünüz geçmiyor. Topu gol bölgesine taşıyamıyorsunuz, tüm yük savunma ve top kesicilerinizin üzerinde. Hakkını verelim Selçuk, Serkan, Giray ve Egemen gibi isimler de diğerlerine ayak uydursa idi Trabzonspor için yenilgi kaçınılmazdı.
Buz gibi goldü!
Yenilgi dedik de, aslına bakarsanız Kayserispor’un 51. dakikada ofsayt gerekçesiyle iptal edilen buz gibi golü geçerli sayılsa,
Efendim, Süper Lig kadrosuna yükselmiş her hakem, her maçı yönetirmiş. Hayır, Türkiye'de her hakem her maçı yönetemez.
Hadi versenize Deniz Çoban'ı, Fenerbahçe- Galatasaray derbisine.
Derbiler ayrı.
Niye ayrı olsun?
Sizin söyleminiz değil mi, 20 kişilik çekirdek kadronun sezonun tüm yükünü çekeceği?
Talimatları, kuralları hepsine ezberletebilirsiniz. Ancak uygulamaya, saha içinde "hakem" olmaya gelince işin rengi değişir.
Ertuğrul Sağlam’ın takım içinde böyle bir rotasyon yapması için birden fazla gerekçesi olabilirdi.
Deneyimli teknik adam, belki 5 gün sonra oynayacağı Glasgow Rangers maçı için bazı oyuncularını dinlendirmeyi düşündü.
Ya da sürekli şans vermediği isimlerin sisteme uyumları ve performansını görmeyi arzuladı.
Sebebi her ne ise. Bucaspor karşısında ilk yarıdaki takım oyunundan memnun kalmadığı belli olan Sağlam, ikinci 45 dakikaya hücumda Sercan, orta alanda İnsua’yı alarak başladı. Maçın hemen başında bir duran top organizasyonundan gelen gol dışında, rakip alanda alıştığımız etkinliği gösteremeyen yeşil-beyazlılar savunmasında da sıkıntılı anlar yaşadı. Kaptan Ömer Erdoğan Monucho ile boğuşurken, İbrahim onun kademesine girerek kritik müdahaleler yaptı. Bucaspor’un orta alanda kontrolü ele geçirmesinin tek nedeni, İbrahim Dağaşan ve Musa’nın bu bölgede baskı ile rakibin oyun kurmasını engellemesiydi. Baskı karşısında ne Vederson ne de Ali Tandoğan planlanan çıkışları yaptı. Dolayısıyla Bursaspor hücumda düşündüklerini uygulama şansı bulamadı.
Bu tablodan memnun olmayan Ertuğrul Sağlam ikinci yarıya Sercan ve İnsua’yı alarak başladı. Galibiyet serisinin bozulmaması için bu
O ana dek tribünlerde en ufak taşkınlık yaşanmamış. Saha içinde iki takım oyuncuları son derece iyi niyetli. Bir ya da birkaç kendini bilmez tribünden iki pet şişe atıyor, hakem Deniz Çoban hiç gerek yok iken bunları alıp temsilciye teslim ediyor. Seyirci tahrik oluyor ve ortam bir anda geriliyor.
Köşe atışında Ömer rakip savunmacının üzerinden golü atıyor, Deniz Çoban santrayı gösteriyor. Ardından yardımcı hakem Muharrem Yılmaz'ın kafasına aynı taraftan bir cisim isabet ediyor.
Ve gecenin kahramanı hakem Çoban soyunma odasına girip maçı tatil ediyor.
Hepimiz biliyoruz. Kötü örnek, örnek olmaz. Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşması öncesi Bünyamin Gezer'in yardımcı hakeminin başına dikiş attırarak maçı oynatması ile dün geceki olayı karşılaştırınca, ortada standart olmadığını görebiliyoruz. Lakin bir takımın kaderi ile oynamak da bu denli kolay olmamalı.Bir camiayı cezalandırmak da!
Sonuçta Deniz Çoban inisiyatif kullanarak yardımcısının göreve devam edemeyeceğine hükmetti ve günlerce tartışılacak karara imza attı.
Oysa 60.dakikaya kadar sahada sadece futbol konuşuluyordu. Bursaspor bu sezon ilginç bir istatistik yakalamış, Gaziantepspor deplasmanına gelinceye kadar oynadığı