Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe'nin endişesine katılmamak mümkün değil. Ligin 6. haftasında kötü ve çirkin tezahürat nedeniyle iki kez ceza aldıktan sonra, kalan sürede "seyircisiz" oynamaktan kurtulmak zor görünüyor.
Sarı-lacivertli yönetim bu tehlikeyi sezerek dün taraftarına haklı bir uyarı yaptı. Eğer iki maçta daha benzer cezalar kesilirse, boş tribünlere oynama riskini anımsattı. Konunun ciddiyetine vurgu yapmak için de, cezanın Galatasaray derbisine gelebileceği ihtimalini ortaya koydu.
Peki ne zaman Galatasaray derbisi?
Üç hafta sonra.
İçerideki Gençlerbirliği ve deplasmandaki Konyaspor maçlarında Fenerbahçe iki defa sabıka giyerse, derbi seyircisiz oynanacak.
Olur mu?
Geçmişte "Derbi seyircisiz oynanır mı?" söylemleriyle alınacak kararları etkilemek isteyenler çıkmış olsa da, pekala böyle bir olasılık mevcut.
Lakin Kasımpaşaspor maçı gösteriyor ki, küfürün saha sonuçlarıyla pek ilgisi yok.
Takımın 6-2 kazandığı müsabakada bile taraftar küfür edip kulübüne ceza aldırıyorsa, başka bir sorun var demektir.
Başkan Aziz Yıldırım'ın küfür konusundaki hassasiyetini biliyoruz. Yıllardır bu konudaki mücadelesini de.
Ancak ortada "yaman" bir çelişki var.
Küfüre karşı olan bir kulüp başkanı tribünde benzer davranışlar sergilerse, taraftardan Fair-Play beklemek komik kaçar.
İmam cemaat meselesi!
Sayın Yıldırım'ın iki hafta önce oynanan Beşiktaş derbisinde kamera ve objektiflere takılan görüntüleri hafızalarda!
Hakemin kararını beğenmeyebilirsiniz. Rakip takım oyuncusunun faullu hareketini eleştirebilirsiniz. Hatta kendi oyuncularınıza sinirlenip tepki verebilirsiniz.
Şunu yapamazsınız; önemli bir camiayı temsilen bulunduğunuz tribünde herkesin işiteceği ve dikkatini çekeceği biçimde küfür edemezsiniz.
Ederseniz, taraftardan çirkin tezahüratın önlenmesi konusundaki taleplerinizin karşılanmasını bekleyemezsiniz.
Galiba, küfür konusunda atılacak ilk adımlar önce protokol tribününden başlayacak, sonra tüm stada yayılacak.
Yani, önce 1. adam, sonra 12. adam üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecek.
Öyle değil mi Sayın Aziz Yıldırım?

Haberin Devamı

Gözünü seveyim memleketimin!
Bursaspor'un Şampiyonlar Ligi maçı için gittiğimiz Glasgow'da bir kez daha tanık olduk. İddia ediyorum, Türkiye'de statlar iletişim konusunda Avrupa'nın çok ama çok ötesinde.
Dahası var mı? Şampiyonlar Ligi maçı. Medya mensupları haber ve kritik, foto muhabirleri zamanla yarışarak fotoğraf geçmek için didiniyor, ancak nafile.
İskoç yetkililer statta internet bağlantısını 10 sterline satıyor. Alsanız neye yarar, çünkü bağlantı kurmak imkânsız.
Kendi iletişim araçlarınız, örneğin cep telefonları iflas etmiş. Türkiye'yi arayabilseniz, eski yöntemle yüzlerce paund ödemeyi göze alıp telefonla yazdıracaksınız yazınızı.
O da mümkün değil.
Türkiye'deki hemen her statta kablosuz internet var. Mükemmel çalışıyor. Üstelik bu hizmetin parasal karşılığı yok.
Ülkemize gelen yabancı meslektaşlarımız en ufak bir sıkıntı yaşamıyor.
Glasgow'u yaşadıktan sonra bize bu düzeni sağlayan Futbol Federasyonu ve İletişim Departmanına minnet borçluyuz.
Hepsine teşekkürler.

Haberin Devamı

Sayın Yıldırım, küfüre hayır da
Son FIFA, Tolga Özkalfa
Aslına bakarsanız MHK Başkanı Oğuz Sarvan, sezon öncesi seminerde Tolga Özkalfa ile ilgili ip ucu vermiş, ailece görüştüğü İzmirli hakemi FIFA listesine yazmayı kafasına koymuştu.
Selçuk Dereli'nin bırakmasından sonra MHK'nin iki seçeneği vardı.
İlki, FIFA listesinde olmasına karşın Avrupa'da formalite maçları dışında görev alamayan Yunus Yıldırım'ı da eleyip iki kişilik kontenjan açmak ve Kuddusi Müftüoğlu, Bünyamin Gezer veya Abdullah Yılmaz seçeneklerini değerlendirmek.
Diğeri, geçirdiği ameliyat nedeniyle bir süredir maça çıkamayan Yıldırım'ı kadroda tutup Özkalfa'yı 7. isim yapmaktı.
Hayırlı olsun. Tolga Özkalfa 2010-11 sezonunda kokartını takacak.
MHK Başkanı olduktan sonra izlediği politikalarla hemşehriliği ön plana çıkaran Sarvan, sonunda FIFA listesine İzmirli bir hakem sokmayı başardı.
Umarım Özkalfa bu özel ilgiyi karşılıksız bırakmaz!
Kokart takmak elbette önemli. Ancak daha önemlisi Avrupa'da maç yönetecek kapasiteye sahip olmak ve kendini geliştirmek.
Bunun için 33 yaş ne çok geç, ne erken.
Ama şu da bir gerçek; bırakın hakem yetiştirmeyi, mevcutlarını yok etmek için çaba gösteren MHK, işin sadece vitrini ile uğraşmayı bırakmadığı sürece, o listede bulunmak çok fazla anlam ifade etmeyecek.

Haberin Devamı

Başbakan yasa için devreye girmeli

Sayın Yıldırım, küfüre hayır da

Bunca kavga gürültüye karşın bazı statükocular hâlâ şiddet yasasının değişmesine ayak diretmeye devam ediyor.
"Mevcut yasanın nesi varmış?", "Yeni yasa gereksizmiş" ya da "İnşallah değiştirmeye kalkmazlar" gibi söylemleri bu aralar çok sık işitir olduk.
Kim mi bunlar?
Dönemin bürokratlarından Adalet Bakanlığı yetkililerine, eski genel müdüründen yenisine geniş bir kitle, mevcut yasa ile sorunların çözülebileceğini ileri sürüyor.
Sürüyor da, spor sahalarındaki terör bırakın durmayı, giderek tehlikeli boyutlara ulaşıyor.
Dile kolay, 14 aydır Futbol Federasyonu yeni düzenleme için kapı kapı dolaşıyor. Hukuktan sorumlu yönetim kurulu üyesi Yunus Egemenoğlu, her hafta Ankara'ya gelip yetkililere durumun ciddiyetini anlatmaya çalışıyor.
Gel gör ki, bazı sınırları aşması mümkün olmuyor.
Örneğin, Adalet Bakanlığı'nı spor mahkemeleri konusunda ikna edemiyor.
Üç kez revize edilmesine karşın yetersiz kalan mevcut yasayı savunanların bir bölümü ise, Futbol Federasyonu başkanlığı beklentisiyle tekere çomak sokmayı marifet sanıyor. Stat anarşisinden nemalanabileceklerini umuyor.
Oysa ceza mahkemelerindeki davaları yıllarca sürdükten sonra üç kuruş tazminatla kurtulan holiganlar, potansiyel suçlu olarak spor alanlarına girmeye devam ediyor.
Sayın Başbakan olup bitenlerden ne kadar haberdar bilmiyorum. Ancak, A Milli Takım'ın, Almanya maçı nedeniyle Berlin'de bulunacak olması ciddi bir fırsat. Federasyon Başkanı Mahmut Özgener tıkanma noktasına gelen çalışmalarla ilgili zorunlulukları anlatma fırsatı bulursa, düğüm çözülebilir.
Yok, Başbakan da diğerleri gibi düşünüyorsa...
Bırakalım hakemler yaralansın, sahalar kapatılsın, kan dökülsün ve Türk futbolu Kolombiya'dan farksız hale gelsin.
Sahi, bunu mu istiyoruz?