Fenerbahçe ısrar edemez

8 Şubat 2014

Bu sezon en çok tartışılan konu yabancı kontenjanı kısıtlaması. Ne ilginçtir ki, TFF tarafından iki sezondur uygulanan kuralın değişmesini isteyenler ise o kararın altına imza atan kulüpler! Her neyse. Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören önceki gün noktayı koydu: “18 kulübün tamamı onay vermez ise uygulama değişmez.”
Kimler karşı çıkıyordu 6+0+4 kuralının değişmesine? Fenerbahçe ve biraz daha alçak tondan Beşiktaş. Gelecek sezon sayı ne olacak? 5+0+3, yandı gülüm keten helva!
Demirören’in vermek istediği mesaj aslında doğrudan Fenerbahçe’ye. Sarı-lacivertli kulüp “evet” demez ise, Tahkim Kurulu’ndan dönecek bir uygulama ortalığı fazlasıyla karıştırabilir. Sonra çık işin içinden çıkabilirsen.
Ancak hesapta olmayan sakatlıklar ve buna bağlı olarak şampiyonluk yarışında gelebilecek darbeler Fenerbahçe’nin de fikrini değiştirebilir. Zaten bazı hatırı sayılır yöneticiler de şimdiden yabancı kontenjanı ile ilgili yumuşama sinyali göndermiş duruma.
Dolayısıyla yaşadığı olumsuzluklara rağmen şampiyon olsa bile, Fenerbahçe’nin gelecek sezon 5+0+3 uygulamasında sırf inat olsun diye direteceğini sanmıyorum.
Hazır böyle bir ortam hazırlanmış iken, Futbol Direktörü Fatih

Yazının Devamı

Çok hassas bir çizgi bu!

1 Şubat 2014

Artık PFDK kararlarında şu cümleyi okuyamayacaksınız: “X kulüp hakkında taraftarının kötü ve çirkin tezahürat nedeniyle sevk yapılmış olsa da, isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından ceza tayinine yer olmadığına...”
Beş kişi bir araya gelip hakeme mi sövdü? Otuz taraftar hep bir ağızdan Gezi direnişini mi övdü? Ya da birileri rakip takım başkanı mı hedef aldı? Cezası belli.
Disiplin Talimatında yapılan değişiklikten sonra, ağzını açan yanacak. Önce para cezası, limiti aşarsan seyircisiz oynama yaptırımı devreye girecek.
Ne güzel işte! Biz değil mi idik spor alanlarında küfür bitsin, kötü söylemler dinsin, insanlar çoluk çocuk maçlara gelsin diye şikayet eden? Buyrun size tertemiz tribünler!
Acaba öyle mi? Son örnek karşımızda. Fenerbahçe - Konya Torku maçında sarı-lacivertli yönetimin tüm uyarılarına karşın küçük bir grup taraftarın eylemine kesilen faturayı ödemek 54 bin seyirciye kaldı.
Bu talimat değişikliği üzerine çok şey söylenebilir. Doğru bulan da olabilir, eleştiren de çıkabilir. Kiminin hoşuna gider, bazısını rahatsız eder.
Ancak önemli olan, bu tarz kararlar verilirken insanların vicdanen rahat olabilmeleri. Bakıyorsunuz, PFDK bile

Yazının Devamı

Fark yerine tek puan

26 Ocak 2014


Öncelikle şunu belirtelim. Adrian, Malouda ve Yusuf gibi önemli isimler oyuna etkisiz başlamasına karşın, Trabzonspor maçı daha ilk yarıda koparacak bir skor yakalayabilirdi. Fırtına gibi girdiği bu bölümde, özellikle Olcan’ın kullandığı sağ kulvardan sayısız pozisyon üreten bordo-mavili ekip, bunlardan sadece birini gole çevirebilince, sıkıntılı bir ikinci yarı oynamak zorunda kaldı. Oysa son derece kötü bir gününde yakaladığı Beşiktaş’ın işini çok erken bitirme fırsatı vardı elinde. Orta alandan hızlı ve uzun toplarla çıkarak rakip savunmayı defalarca eksik yakalamasına rağmen, ikinci golü yapamayınca, 50 dakikadan sonra savunma ağırlıklı bir görüntü sergilemek zorunda kaldı. Hal böyle olunca, Beşiktaş’ın ikinci bölgede çok rahat top çevirmesi, Malouda ve Adrian’ın savunmaya hiç yardımcı olmaması tüm yükü Zokora’nın üzerine yıktı. O da bir yere kadar dayandı ve oyunun tüm kontrolü Beşiktaş’a geçti.
Bu kez savunan Trabzonspor, rakip kaleye yüklenen siyah-beyazlılar oldu. Yaptığı değişiklikler gol yollarını zorlamayı hedefleyen ve bunu başaran Bilic’e karşın, Mustafa Akçay’ın hamleleri yetersiz kaldı. Yeni transfer Şahin, yorulan Emre’nin yerine giren Henrique ve

Yazının Devamı

Mesele Yıldırım mı, yüzde 49 mu?

25 Ocak 2014

Bu bizim tespitimiz değil. PR şirketleri tarafından halkın nabzını ölçmek için yapılan anketlerin yalancısıyız.
Verilere göre, Türkiye’de güvenirliğini hızla yitiren kurumların başında ne yazık ki yargı geliyor.
Anketler yenilendikçe tablo daha vahim hale dönüşüyor. İnsanların adalete olan inancının azalması, özellikle düşünce ve ifade özgürlüğü gibi konularda yarınlara yönelik kaygıları körüklüyor.
Bakın, geçen yıl yapılan bir araştırmada “Kurumlara duyulan güven” anketinden nasıl bir sonuç çıkmış;
TSK: Yüzde 75.3, Cumhurbaşkanlığı: Yüzde 68.7, Emniyet Teşkilatı: Yüzde 66.2, TBMM: Yüzde 59.2 Hükümet: Yüzde 49.7, Yargı: Yüzde 49.2
Bunun sporla ne alakası var demeyin. Var elbette. 3 Temmuz süreciyle birlikte futbolla ilgili herkes, öyle veya böyle “yargı - adalet” sözcüklerini daha fazla işitir ve kullanır hale geldi. Şikeyle suçlanan da, şikenin mağduru olduğunu söyleyen de.
‘F.Bahçe Cumhuriyeti’

Yazının Devamı

Şimdi dibe vurduk mu?

18 Ocak 2014

Geçen yıl Kasım ayının sonlarında Yargıtay Başkanı Ali Alkan şöyle konuşmuştu: “Şike davası yılbaşından önce sonuca bağlanır...”
Yargının en tepesindeki şahıs bu kadar iddialı bir cümle kuruyorsa, vardır bildiği diye düşündü insanlar.
Kamuoyunda heyecan yaratan bu sözlerin üzerinden tam 58 gün geçti.
Ve Yargıtay dün akşam saatlerinde gündeme bomba gibi düşen kararını açıkladı.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın, örgüt kurmak, şike yapmak ve teşvik primi vermek suçlarından aldığı 6 yıl 3 aylık ceza onandı. Pek çok yöneticinin aynı eylemleri de hâkeza.
Peki ne demek bu?
Lafı dolandırmaya gerek yok. Yargıtay 5. Ceza Mahkemesi, 3 Temmuz sürecinde başlayan şike davasında, ortaya konan deliller, tapeler, savunmalar, tanıklar ve belgeleri inceledikten sonra, futbol tarihimizden kolay kolay silinmeyecek bir karara imza attı: “Türkiye’de şike amaçlı çete de var, şike de var, teşvik de var...”

Yazının Devamı

Bugün yapar, yarın bozarız

11 Ocak 2014

Fatih Terim hafta içinde Süper Lig apoletli teknik direktörler ile bir toplantı yaptı.
Sorunlar konuşuldu, çözüm önerileri tartışıldı, projeler masaya kondu, farklı fikirler gündeme geldi. Futbolda devrim ve rönesans mesajları verildi.
Mancini’den Hikmet Karaman’a, Ersun Yanal’dan Tolunay Kaftas’a geniş bir katılımla gerçekleşen toplantının ana konularından biri de, yabancı kontenjanı idi.
Terim başta olmak üzere hemen tüm teknik adamlar mevcut uygulamadan şikayet etti, Avrupa’dan örnekler verilerek sınırlamanın kalkmasından yana tavır koydu.
Sonuçta, altında Kulüpler Birliği’nin de imzası bulunan 6+0+4 kuralının mutlaka değişmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varıldı.
Hepsinden önemlisi, bu tarz kararlar alınırken oyunun gerçek patronu teknik direktörlerin görüşlerine neden başvurulmadığı sorgulandı. Öyle ya, teknik bir konuda yaşamsal bir uygulamaya geçilirken, federasyon ve kulüp yöneticileri kadar teknik direktörlerin de söz hakkı bulunmalıydı.
Biz de o dönem Süper Lig’de görev yapan hocaların çoğuna sorduk, “Gerçekten sizden görüş alınmadı mı?” Yanıt aynı idi : “Hayır bize danışılmadı.”

Yazının Devamı

Kaş yapayım derken...

4 Ocak 2014

Futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen öyle bir laf etti ki, kaş yapayım derken göz çıkardı. Söylemleriyle hem Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı, hem de Başbakan’ı zor durumda bıraktı.
Anımsayalım, ne demişti Dilmen; “Ben Fenerbahçeliyim.. İnsanlar bana gönül koyabilir ama Başbakanımızın şahsına karşı yapılan tezahüratları kınıyorum. 3 Temmuz sürecinde sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan, herkesten fazla Fenerbahçelilik göstermiştir. Bildiğim için söylüyorum. Bu ayrıntıların hepsini sayın Aziz Yıldırım biliyordur ve konuyla ilgili açıklama yapmasını bekliyorum. Çok ciddi hizmetleri olan ülkenin Başbakanına haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Neden haksızlık yapıldığını da Başkan Yıldırım’ın açıklamasını bekliyorum. Beğenmeyebilirsiniz, oy kullanmayabilirsiniz. Zaten Fenerbahçe kulübüne siyasetin karışmaması lazım. Sayın Başbakan herkesten fazla Fenerbahçelilik yapmıştır hiç hak etmedi.”
Dilmen’in Fenerbahçeliliğine sözümüz yok. Başbakan’ı sevmesine de. Sarı-lacivertli tribünlerin Gezi olaylarından bu yana takındığı tavrı eleştirmesine de hâkeza... Kendi düşüncesidir... Aziz Yıldırım ile Başbakan Erdoğan arasındaki buzları eritme gayreti ise kamuoyunun takdiridir. Bu konudaki

Yazının Devamı

Tek hamle yetti

30 Aralık 2013

Ne Zeki’nin ağları bulan füze gibi golü, ne Malouda’nın penaltısı... Maçın kırılma anı, Trabzonspor’un 55 dakikada yaptığı çok kritik oyuncu değişikliği oldu. Aykut Akgün’ün yerine Emre’yi alan; orta sahada Malouda’yı pas trafiğinin sorumlusu yapıp, doksan dakika kulübeden çıkmayan teknik direktör Mustafa Akçay’ın mı, yoksa yardımcısı Hami Mandıralı’nın fikri miydi bilmiyoruz ama, Trabzonspor’a maçı kazandıran hamle işte bu oldu.
Maçın skoruna etki eden karşılıklı iki gol ilk yarıda gelse de, bordo-mavili ekibin oyuna ağırlığını koyduğu ve sayısız pozisyon ürettiği bölüm, son yarım saatlik dilimdi. Hücumu hiç düşünmeyen ve beraberliği yeterli gören Antalyaspor’un tamamen geriye yaslandığı dakikalarda, solda Yusuf, sağ kanatta Bosingwa ve Olcan’ın bindirmelerine Emre de göbekten eşlik edince, bu kadar alternatif girişimin gol getirmesi de kaçınılmaz idi. Nitekim Emre’nin galibiyet sayısı öncesi Yusuf-Olcan işbirliğinin rolü büyüktü. Emre de sakatlanma pahasına öyle bir yere gitti ki, golü yaptı, ardından da hastanenin yolunu tutmak zorunda kaldı. Aynı pozisyonda Musa’nın o vuruşu önleme çabası ise sakatlıkla sonuçlandı.
Trabzonspor ligin ilk yarısını önemli bir galibiyetle

Yazının Devamı