Fatih Terim hafta içinde Süper Lig apoletli teknik direktörler ile bir toplantı yaptı.
Sorunlar konuşuldu, çözüm önerileri tartışıldı, projeler masaya kondu, farklı fikirler gündeme geldi. Futbolda devrim ve rönesans mesajları verildi.
Mancini’den Hikmet Karaman’a, Ersun Yanal’dan Tolunay Kaftas’a geniş bir katılımla gerçekleşen toplantının ana konularından biri de, yabancı kontenjanı idi.
Terim başta olmak üzere hemen tüm teknik adamlar mevcut uygulamadan şikayet etti, Avrupa’dan örnekler verilerek sınırlamanın kalkmasından yana tavır koydu.
Sonuçta, altında Kulüpler Birliği’nin de imzası bulunan 6+0+4 kuralının mutlaka değişmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varıldı.
Hepsinden önemlisi, bu tarz kararlar alınırken oyunun gerçek patronu teknik direktörlerin görüşlerine neden başvurulmadığı sorgulandı. Öyle ya, teknik bir konuda yaşamsal bir uygulamaya geçilirken, federasyon ve kulüp yöneticileri kadar teknik direktörlerin de söz hakkı bulunmalıydı.
Biz de o dönem Süper Lig’de görev yapan hocaların çoğuna sorduk, “Gerçekten sizden görüş alınmadı mı?” Yanıt aynı idi : “Hayır bize danışılmadı.”
Kontenjan kısıtlaması doğrudur, yanlıştır. Artıları da vardır, eksileri de. Transfer hovardalığının önünü kesmek, Türk futbolunda alt yapıyı güçlendirmek, kaliteli yabancıyı teşvik etmek, milli takımları her kademede güçlendirmek gibi konular, uygulamaya gerekçe gösterilebilir.
Lakin bir tarafta Futbol Federasyonu, öte yanda kulüpler oturup bir karar alırken işin gerçek emekçilerinin ne düşündüğünü en hafif tabiriyle “önemsememek”, futbolun doğasına da aykırıdır, ruhuna da.
Fenerbahçe ve Beşiktaş dışındaki kulüp başkanlarının karşı çıktığı sistem değişmediği takdirde, gelecek sezon uygulama 5+0+3 olacak. Ancak görünen o ki, kulüpler ve teknik adamlardan gelen talepleri göz ardı etmek ve mevcut talimatın arkasında durmak pek kolay değil.
Eee, ne olacak? Olacaklar belli. Bu kez, sezon başlamadan futbolun tüm paydaşları aynı masanın etrafında toplanır, konuşur ve uzlaşır. Galatasaray’ı çalıştırırken de, A milli takım teknik direktörü iken de yabancı kısıtlamasına karşı çıkan Fatih Terim başta olmak üzere, teknik adamlar dinlenir, bazı yeni kriterler belirlenerek herkesin onay vereceği bir formül üzerinde anlaşma sağlanır.
Nasıl olsa futbol kültürü ve stratejileri olmayan ülke konumundayız. Bugün yapar, yarın bozarız!
Al sana yabancı!
Söz yabancı oyuncu kontenjanından açılmışken, ülkemizdeki transfer politikalarının iflas noktasına geldiğini gösteren bir örnekten söz etmek gerek. Olay mahali Eskişehir. Başrol oyuncuları, dönemin Eskişehirspor yöneticileri ve İskoç futbolcu Kris Boyd. 18 Temmuz’da Eskişehirspor ile 3 yıllık kontrat yapan ve sezonun ilk yarısında sadece 76 dakika sahada kalabilen Boyd, transfer taksitlerinin ödenmemesini gerekçe göstererek sözleşmesini tek taraflı bozar. Bu arada FİFA’dan geçici lisans alarak futbol oynamaya ve para kazanmaya devam eder. Tabii alacaklarının da peşini bırakmaz. Ve neticede iki yıl süren dava sonuçlanır, FİFA Eskişehirspor’u 6.7 milyon lira tazminat ödemeye mahkum eder. Bonservis ücretiyle birlikte Boyd’un maliyeti 12.7 milyon lirayı bulur. Eskişehirspor’a en ufak bir yarar sağlamadan milyonlarca lira zarara uğratan Boyd, futbolumuzdaki tek örnek değil. FİFA ve CAS’da en çok davası olan ülke Türkiye!
Her yıl milyonlarca euroluk tazminat ödemek zorunda kalan kulüpler ve onları yönetenler aynı hataları tekrarlamaktan, menajerlerin oyuncağı olmaktan, hesapsızca harcamalarla temsil ettikleri camiaların geleceğine ipotek koydurmaktan kurtulabilmiş değil.
Yabancı kontenjanı kalksın ya da sınırsız olsun diye bayrak açarken, bu gerçekleri de görmezden gelmeyelim.
Gelmiyorsan, konuşmayacaksın
Merkez Hakem Kurulu üst klasman hakem semineri hafta içinde Belek’te yapıldı. MHK seminere tüm süper lig teknik direktörleri ve takım kaptanlarını davet etti. Takımların çoğu devre arası hazırlıklarını Antalya bölgesinde sürdürdüğü için, çağrıya yanıt vermeleri beklendi. Gelin görün ki, MHK’nin davetine aynı otelde kamp yapan iki takımın teknik direktörü de dahil büyük çoğunluk duyarsız kaldı. A milli takım sorumlusu Fatih Terim ve Rıza Çalımbay dışında katılım sağlanamadı. MHK Başkanı Zekeriya Alp bu konudaki rahatsızlığını ve üzüntüsünü dile getirdi. Oysa, sürekli hakemden şikayet eden futbolcu ve teknik adamların onlarla diyalog kurabilecekleri, birbirlerini anlamaya çalışıp “saygı” sözcüğünün içini doldurabilecekleri bir fırsat vardı. Şimdi söyler misiniz, canınız yandığı vakit samimiyetinize nasıl inanacak insanlar?