Rakip küme düşmüş bir takım da olsa, Trabzonspor adına son derece önemli bir doksan dakika idi. “Büyüklük” unvanını almış bir ekip için kötü geçen sezonunun tesellisi UEFA Avrupa Ligi vizesi olacaksa, bordo-mavililerin mutlak kazanması gereken bir maçtı. Tabii kazanmanın ötesinde Avrupa ligine play-off’dan katılabilmek, Karabükspor’un Sivasspor’u yenmesine bağlıydı. Kendi göbeğini kesecek durumda değildi ama, önceliği Antalyaspor’u geçmek olmalıydı.
Normal koşullarda önemli oyuncuları tatile gitmiş, sakatları çok ve sahaya yedekler dahil 14 kişi ile çıkan böyle bir rakibi yenmesi beklenen sonuçtu. Ancak önde tamamladığı ilk yarıda bile girdiğinden daha çok ve daha net pozisyonlar vermesi, akıllara kağıda yazılmış en kötü senaryoyu getirmedi değil. Kabus görmemenin ilk koşulu ikinci golü bularak, Karabük’ten gelecek haberi beklemek olacaktı. Öyle de oldu. Bu sezon Trabzonspor’un parlayan yıldızı Olcan klasına yakışır bir vuruşla takımını rahatlattı. 51. dakikadan sonra iki takım da birbirini üzecek hamleler için fazla çaba göstermedi. Ya da göstermek istemedi. Antalya’daki maç Trabzonspor’un istediği gibi sonuçlandı... Ya Karabük? Asıl önemlisi oydu! Yüreğinin Trabzonspor için
Galatasaray’da Mancini gidecek, Lucescu gelecekmiş. Gelsin.
Malouda Trabzonspor’dan ayrılacakmış.
Ayrılsın.
Fenerbahçe Ersun Yanal ile bir yıllık sözleşme yapacakmış.
Yapsın.
Mahkemeden Passolig’e vize çıkmamış.
Çıkmasın.
Galatasaray Teknik Direktörü Mancini’nin şu tespiti maçın sonucunu belirledi. Trabzonspor’un en etkili olduğu yerler neresi? İki kanatta Olcan ve Yusuf. Olcan’ın kullanacağı kulvarı Sabri ve Telles, Yusuf’un önünü ise Semih ve Yekta ile kesmeye çalışmak, rakibin hucüm gücünü yarıya yarıya azaltmak demekti. Nitekim başlangıç hamlesi Trabzonspor’u adeta kilitledi ilk yarıda. Buna Özer’in 10. dakikada sakatlanıp çıkması da eklenince, konuk ekip orta alanda adeta cirit atmaya başladı. Melo ve Selçuk sazı eline aldığında karşılarında direnmeye çalışan sadece Bourceanu vardı. Adrian malum, adam kovalamayı pres yapmayı sevmez oldum olası. Özer’in yerine giren Abdülkadir de savunmaya yakın oynayınca, maç Galatasaray’ın istediği şekle büründü. Lakin, Burak istediği pasları alamadı, Sneijder savunma arasına sızamadı. Bu bölümde Selçuk’un ceza alanı önünden çok rahat pozisyonda kaleyi bulan iki etkili şu vardı ki, Onur müthiş refleksleri gole izin vermedi. Trabzonspor’un ise rakibi rahatsız edecek tek bir tehlikesi yoktu.
İkinci yarıda oyunun bu formattan çıkması için gol gerekiyordu. İlk ciddi şans Trabzonspor’a geldi. Henrique’nin pasıyla kendini kalecinin karşısında bulan Yusuf’u
Rastlantıya bakın. Geçen sene lig şampiyonu Galatasaray, Türkiye kupasının sahibi Fenerbahçe olmuştu.
İki takım Süper kupa finali oynadı, Galatasaray kazandı..
Bu sezon roller değişti, takımlar değişmedi. Şimdi Fenerbahçe ligden, Galatasaray kupadan gelip bir kez daha final oynayacak.
Oynayacak da nasıl?
Son bir aydır basketbol maçında, futbol karşılaşmasında, uçakta, tribünde öyle çirkin şeyler yaşanıyor ki...
Hakaretler, fiili saldırılar, küfürler gırla gidiyor. Ağzını bozan bozana!
Kulüpler birbirini suçluyor, ağır bildirilerle kendilerini aklamaya çalışıyor.
Son haftaların iki formda oyuncusu Bosingwa’nın sakat, Mustafa Yumlu’nun ise cezalı olması, maç öncesi Trabzonspor savunması için dezavantaj gibi görünüyordu. Bu ikilinin yerine göbekte ilk kez birlikte oynayacak olan Aykut ve Mustafa Akbaş’ın göstereceği performans, Bursasspor gibi hücumda hızlı bir takım karşısında skoru da doğrudan etkileyebilirdi.
Bu tabloda Zeki Yavru ile
Bourceanu’nun hem orta alanı ayakta tutmak, hem de savunmaya yardımcı olmak adına ekstra bir çaba göstermesi, Hami Mandıralı’nın en azından bu maçlık onlardan isteyeceği özveri olarak değerlendirilebilirdi. Bourceanu, doksan dakika boyunca bu yükü taşımaya çalıştı. Zeki zaman zaman aksadı. Ehh Adrian’ın da defansif yönü zayıf olunca, Mandıralı’nın öğrencileri ilk kez takım savunması yapamadığı için sahadan puansız ayrılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Son dakikaları nefes kesen maçın kahramanı kuşkusuz iki gol yemesine karşın Trabzonspor kalecisi Onur oldu. Bir kalecinin konsantrasyonunu yitirmeden 1 dakika içinde üç net gol pozisyonunu önlemesi akıl alır iş değildi. Çünkü Kadir Keleş’in uzatma dakikalarının sonunda bulduğu golle yenilgiden kurtulan bordo-mavilli oyuncular maçın bittiğini
Fenerbahçe şampiyonluk sarhoşluğundan ayıldı, gündem Ersun Yanal’a döndü.
Merak edilen soru “Yanal ve Fenerbahçe sözleşme yenileyecek mi?”
“Normal koşullarda” bu sorunun yanıtı çoktan verilmeliydi. Takım uzak ara şampiyon olmuş, yolun başında bazı kesimlerin kuşkuyla baktığı Yanal böyle düşünenleri mahçup etmiş ve başarısını onaylatmıştı. Atarsın imzayı, bakarsın önüne derdik.
Lakin sarı-lacivertli kulüp bugün o normal koşulları yaşamıyor.
Başkan Aziz Yıldırım’ın ne zaman ceza evine döneceği konuşuluyor. Yıldırım’sız bir Fenerbahçe’nin nasıl yapılanacağı, kimin başkan olacağı, olağanüstü bir kongrenin neler getirip, neler götüreceği planlanıyor.
Şike davasında CAS’ın kararının doğuracağı sonuçlar üzerine hesaplar yapılıyor.
Gelecek sezon Fenerbahçe’nin Avrupa’da olup olmayacağı tartışılıyor.
Hami Mandıralı geçen hafta Kayseri Erciyesspor’u beşleyen kadroyu bozmayarak futbolcularına şu mesajı vermek istemişti sanırım; “Formayı hak eden alır. İyi oynayan, takımı için oynayan sahada yer bulur.”
Haklıydı Hami hoca. Göreve sıkıntılı bir dönemde gelmişti ve kaybedeceği bir şey yoktu. Tam tersi prensiplerinden taviz vermeyerek kazançlı da çıkabilirdi süreçten. Örneğin Caner, Yusuf, Kadir, Zeki gibi gençlerde risk alarak ısrar etmesi, Trabzonspor’un geleceği açısından da önemliydi. Henrique ve Adrian’ı yeniden kazanma çabası, Zokora, Malouda ve Colman gibi “dokonulmazlığı” olduğu düşünülen isimlere dokunması ise cesur kararlardı.
Gaziantepspor maçının ilk yarısı ve iki takımın da oyun disiplininden koptuğu son 10 dakikasında pozisyon olarak çok üstün idi Trabzonspor. Erken attığı gol elbette avantaj oldu. Yusuf-Henrique işbirliği bu bölümde iki kez işledi, ikisi de skora yansıdı. Gaziantepspor’un ise rakip kaleyi bulan tek şutu yoktu.
Yusuf’un sakatlanarak ikinci yarıya çıkamaması, Bosingwa’nın da aynı kaderi paylaşarak oyunu terk etmesi, bordo-mavili ekibin hem savunmada hem hücumda ritmini bozdu. İşte o noktada Trabzonspor’un bu sezon yaşadığı en büyük sıkıntı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine dair yasaya göre 14 Nisan’dan itibaren e-bilet uygulaması yürürlüğe girdi.
Girdi de ne oldu? Ortalık karıştı.
Önce şunun altını çizelim. Uygulama doğrudur, yanlıştır. Ayrı bir tartışma konusu. Ancak hikaye yeni değil. E-bilete geçiş tarihi bundan tam üç yıl önce belirlenmiş ve deklare edilmişti.
“Niçin sezon sonu beklenmedi? 5 hafta daha ertelenemez miydi?” diye soranların önce o yasayı okuması, sonra yorum yapması gerekirdi.
3 yıl dile kolay. Bu sürede hazırlanacak, önlemlerini alacak ve yasanın öngördüğü düzenlemeleri tamamlayacaktın.
Biz ne yaptık? Yumurta kapıya gelinceye kadar bekledik. Kamuoyunda tartışmadık. Taraftarı bilgilendirmedik. Sanki sistem hiç işlemeyecekmiş gibi kulağımızın üzerine yattık.
Şimdi isyan çıktı. Lakin bu noktada tek haklı var, o da taraftar. Taraftar verir parasını girer maça. Ama illa da e-bilet diye dayatırsan, sonuç ortada. Tribünler boş, kasalar tam takır kalır.