Rakip küme düşmüş bir takım da olsa, Trabzonspor adına son derece önemli bir doksan dakika idi. “Büyüklük” unvanını almış bir ekip için kötü geçen sezonunun tesellisi UEFA Avrupa Ligi vizesi olacaksa, bordo-mavililerin mutlak kazanması gereken bir maçtı. Tabii kazanmanın ötesinde Avrupa ligine play-off’dan katılabilmek, Karabükspor’un Sivasspor’u yenmesine bağlıydı. Kendi göbeğini kesecek durumda değildi ama, önceliği Antalyaspor’u geçmek olmalıydı.
Normal koşullarda önemli oyuncuları tatile gitmiş, sakatları çok ve sahaya yedekler dahil 14 kişi ile çıkan böyle bir rakibi yenmesi beklenen sonuçtu. Ancak önde tamamladığı ilk yarıda bile girdiğinden daha çok ve daha net pozisyonlar vermesi, akıllara kağıda yazılmış en kötü senaryoyu getirmedi değil. Kabus görmemenin ilk koşulu ikinci golü bularak, Karabük’ten gelecek haberi beklemek olacaktı. Öyle de oldu. Bu sezon Trabzonspor’un parlayan yıldızı Olcan klasına yakışır bir vuruşla takımını rahatlattı. 51. dakikadan sonra iki takım da birbirini üzecek hamleler için fazla çaba göstermedi. Ya da göstermek istemedi. Antalya’daki maç Trabzonspor’un istediği gibi sonuçlandı... Ya Karabük? Asıl önemlisi oydu! Yüreğinin Trabzonspor için çarptığını saklamayan genç teknik adam yüzlerce kilometre öteden eski takımına sevgilerini gönderdi!
***
Göreve gelir gelmez ilk icraati teknik direktör Tolunay Kafkas’ı görevden almak olan Trabzonspor başkanı İbriham Hacıosmanoğlu, dün akşam Kafkas’ın takımının kazanması için duacı olacağını aklının ucundan geçirir miydi acaba? Micazı gereği (!) bunu hiç düşünmediğini söyleyebilir. Nasıl bir ruh hali içinde olduğunu bilemeyiz. Bu kesinlikle başkan ve vicdanı arasındaki bir sorun. Bildiğimiz tek şey, Hacıosmanoğlu’nun yeni sezon öncesi kendisi ve Trabzonspor için yapacağı hesapları varsa eğer, öncelikle kırarak, üzerek ve canını acıtarak gönderdiği Tolunay Kafkas’a içinden de olsa “teşekkür” etmesi gerektiğidir. Racona ters değil başkan! Keşke bir telefon açıp, aradaki hesabın kapandığı Tolunay hocanın sesinden duyabilsen...