Galatasaray’da Mancini gidecek, Lucescu gelecekmiş. Gelsin.
Malouda Trabzonspor’dan ayrılacakmış.
Ayrılsın.
Fenerbahçe Ersun Yanal ile bir yıllık sözleşme yapacakmış.
Yapsın.
Mahkemeden Passolig’e vize çıkmamış.
Çıkmasın.
Beşiktaş Gökhan Töre’yi göndermeyecekmiş.
Göndermesin.
Olcan Adın Beşiktaş’a gitmek istiyormuş.
Gitsin.
PFDK Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a 60 gün ceza daha vermiş.
Versin.
Fenerbahçe gelecek sezon sahasındaki ilk resmi maçını seyircisiz oynayacakmış.
Oynasın.
Benfica, Avrupa’daki sekizinci finalini de kaybetmiş.
Kaybetsin.
Trabzonspor Cordozo’yu istiyormuş.
İstesin.
Almedia futbol hayatına Ada’da devam edecekmiş.
Etsin.
Mersin İ.Y. play-off finali öncesi Yılmaz Vural’ı göndermiş.
Göndersin.
Tahkim Kurulu Galatasaray’ı seyircisiz oynama cezasına yaptığı itirazı geri çevirmiş.
Çevirsin.
***
Umrumda değil, beni ilgilendirmiyor bugünlerde.
Alın, satın, gönderin, kapatın, oynatın, çevirin, çıkarın, kazanın, kaybedin...
Soma’da yüzlerce can yitmiş. Ocaklara ateş düşmüş. Çocuklar yetim, analar eşsiz kalmış.
İsyan eden vatandaş tokat, ağzını açan tekme yemiş.
O facianın yaşandığı madenin sahibi üç gün sonra çıkmış, kendini aklamaya çalışmış.
Mısır’da ölen kız çocuğuna gözyaşları dökenler, Soma’daki ölümler için “kader” demiş.
Yerin yüzlerce metre altındaki yaşam odaları unutulmuş.
19 yaşında maden işçisi ehliyeti verilen bıyığı terlememiş gençler, şehit sayılmış.
Ne anlatıyor, ne konuşuyoruz biz?
Bu insanlar neden öldü? Hesabını kim verecek? Bir daha aynı faciaların yaşanmaması adına geç de olsa neler yapılacak?
O acılar nasıl dinecek? Ocaklara düşen ateş nasıl sönecek?
Bize bu soruların yanıtı gerek...
Bildiğimiz tek şey var; Üç kuruş para, bir somun ekmek uğruna her gün kendi mezarlarına girip çıkan bu insanlar artık geri gelmeyecek.
Kömür karası botları ambulansın sedyesini kirletmesin diye kendini sakınan temiz kalpli insan...
Arkadaşlarını kurtarabilmek için kendi hayatını hiçe sayan onurlu emekçi...
Babasını, dayısını, amcasını, eşini yitiren acılı kardeşler...
Bu coğrafyada yaslar üç gün tutulur.
Sonra mı?... Yeni Çeltek, Kozlu, Armutçuk, Songun, Ermenek, Karadon ve onlarcasındaki gibi, tarifsiz acıların üzeri kömür tozlarıyla örtülür.
Ve denir ki: “Madencinin kaderi bu...” Sahi... Değişmez mi bu kader?..
Büyük takım olmak
Dikkat ettiniz mi? O çok konuşulan 2010-11 sezonundan sonra Trabzonspor’un üç büyüklerle başı hep dertte.
İçerde dışarda kazanamıyor. Kazanamayınca da rakiplerini yakalama şansı bulunmuyor.
Oysa şampiyonluğun tartışıldığı o sezonda Galatasaray ve Beşiktaş’ı her iki maçta da yenmiş, Fenerbahçe’ye sadece deplasmanda boyun eğmişti.
Altı önemli maçtan 15 puan çıkarması, Trabzonspor’u zirvenin ortağı yapmıştı.
Sonrası malum. Balansı bozulan takım, aynı başarı çıtasını bir daha yakalayamadı. Dolayısıyla şampiyonluk yarışını hep dış kulvardan seyretti.
Bugün ortaya çıkan tabloya bakıyorsunuz. Bırakın deplasman maçlarını, üç büyüklerle Avni Aker’de oynadığı maçları kazanabilse, son haftaya girilirken Galatasaray ve Beşiktaş’ın ensesinde Şampiyonlar Ligi hesabı yapıyor olacaktı!..
Ama başkanından taraftarına, kafalar hep başka yerdeydi.
Büyük takım iddiasında isen, bu maçları kaybetmeyeceksin. Üç sezon öncesiyle bir hesabın varsa, bunu önce sahada kapatacaksın.
Hak ararken, haksız duruma düşmeyeceksin. Tıpkı yarıda kalan Fenerbahçe maçındaki gibi! Hükmen yenilginin sorumluları Fenerbahçe’nin şampiyonluk yolundaki en önemli engeli hasarsız geçmesini sağlayarak, kime hizmet ettiklerini acaba bugün anlayabiliyorlar mı?
Hiç sanmam. Futbolun sahada oynandığı ve maçların sahada kazanıldığı gerçeğini unutup, siyaset koridorlarında kendilerine prim yapmaya çalışanlar, farkında olmasalar da Trabzonspor camiasına en büyük zararı vermiş, bordo-mavili takımı sıradanlaştırmıştır.
Gerçekler ortada. Pazar günü önce Karabükspor’a dua edeceksin Sivas’ı yensin diye. Sen de Antalya’da kazanmaya çalışacaksın. Hale bakar mısınız? Kendi kaderini belirleyecek durumda bile değilsin artık.
Bu mudur büyük takım olmak? Böyle bir şey midir büyük kulübü yönetmek?..
Çünkü Biz Öldük!
“Bizi bu koşullarda çalıştırmayın” dedik...
Kapıyı gösterdiniz...
“Her gün ölüme gidiyoruz” diye haykırdık...
“Şükredin” dediniz.
“Emekçilere sahip çıkın” diye bağırdık..
“Hadi oradan çapulcular” dediniz.
Derdimizi anlatmaya çalıştık....
Dinlemediniz.
“Ölüyoruz” dedik, umursamadınız.
Kirlettiğiniz bu dünyada yokuz artık..
Çünkü biz ÖLDÜK!!!
***
Yüreğimizi dağlayan, analarımızı ağlatan, gözyaşlarımızı kurutan maden şehitlerine
selam olsun!