‘Reklamın iyisi kötüsü olmaz’ mış!
Pardon da kim diyor? Oluyor efendim oluyor, basbayağı oluyor. Sadece arkadaş, insanı hem rezil hem vezir etmiyor. Yanlış reklam da bunu gayet iyi beceriyor.
Evet doğru tahmin ettiniz; Dardanel’den bahsediyorum, Dardanel ve onun tepki çeken reklamından. Daha birkaç ay önce kendi twitter hesabından paylaştığı çalışanların çıplak elle eldivensiz olarak paketleme yaptığı videonun tepkileri hala sürerken bu sefer de Euro 2000 Futbol Şampiyonasında İtalya- Türkiye Maçı öncesi paylaştığı reklam büyük infial yarattı. Maç öncesi; ‘Bu akşam makarnaya koyuyoruz !’ diyerek makarnası ile meşhur İtalya’ya karşı güya kara mizahlı, ince esprili reklam yaratmaya çalışan Dardanel, her kesimden insanın özellikle de kadınların hışmına uğradı.
Açıkçası ben de katılıyorum bu hışıma, bu seviyesizlik köklü bir kuruma hiç yakışmadı valla. Kadınlar üzerinden yapılan argonun, aşağılamaların sonu ne zaman gelecek yaa? Erkek sporu denen, kadınların da pek çoğunu ilgilendirmeyen futbol
Efendimmmm, yazıma bir kitap tavsiyesi ile başlıyorum. Kitap, hayata dair tüm somut gerçekleri içeriyor. Bir çeşit kişisel gelişim kitabı. Diğerlerinden farkı, yazan kişinin gelişimi bizzat yaşamış olması. Yani biz çekirdek çitleyip izlerken kendisini, o basamakları usul usul tırmandı. Başarısının sırrını da bu kitapta anlattı. ‘Hangi kitap’ diye soracak mısınız hala, tabiki; ‘Sadece Şeyma’
Ne manken, ne şarkıcı ne artist, kitabın adı gibi sadece Şeyma. Acun’un sevgilisi sonra da eşi olarak tanıdık kendisini. Hani meşhur Seyahatname’yi yazan kadın. Pardon ya onun Evliya Çelebi yazmıştı ama Şeyma ondan daha çok geziyor, kafamı karıştırıyor :)
Dünyada altıbin milyarder varmış ve Şeyma dört sene içinde bunlardan ikisiyle evlenmiş oluyor. Yahu millet dört yılda flört edecek adam bulamıyor, kadın milyonluk tektaşları parmağına geçirtiyor. Geçenlerde sinirlenmiş, sosyal medya üzerinden teessüflerini bildirmiş, yüzüğün fiyatını TL olarak verdi diye basın. Haklı kızcağız, o kadar uğraşmış, çabalamış, Mısırlı enişteyi bağlamış,
Haftanın en önemli olaylarından biri olan LGS’ den bahsetmemek olmaz. Hele ki çocuğu sınava girecek bir anneyseniz!
Geçen sene sınava girenler de bu sene girecekler de karmakarışık vaziyette. Hayatı, arkadaşlığı, sosyalliği keşfedecekleri tam da bu senelerde eve kapandılar. Biz daha neler olduğunu, dünyanın nasıl bu hale geldiğini anlayamamışken onlar kurban oldular. Sınav sistemini, kocaman sivri dişleri olan bir canavara benzetiyorum ben, yaklaşanı yakalayıp yutan. Hayatımda bir sınava hazırlanmak amacıyla elime test kitabı verildiğinde ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordum, 9 yaşındaydım ve günde bilmem kaç tane soru çözmek zorundaydım. Bizim zamanımızda 10-11 yaşlarında giriliyordu sınava. Oyuncaklarla oynadığımız, çizgi filmleri heyecanla izlediğimiz yaşta dershaneye gidiyorduk her gün, özel hoca takviyesi yapılıyordu, etüt üstüne etüt konuyordu. Ders çalışıyorduk çalışmasına da aklımız dışarıdaki bisiklette, arkadaşlarla gidilecek piknikteydi. Geri dönüp baktığımda, o yaşlara dair ne hatırlıyorsun diye sorsalar tek hatırladığım; Odaya kapanıp
Gencinin- yaşlısının, zenginin- fakirin, solcunun- sağcının, ne bileyim işte aklınıza gelecek tüm zıt kutupların izlemekten zevk aldıkları şey neydi diye sorsam cevabınız ne olurdu ?
Ya da ülkece paylaştığımız milli heyecanımız hangisi desem?
Evet doğru cevap Eurovision Şarkı yarışması !
Gözümde canlanır koskoca mazi…Çaylar hazırlanılır, mısırlar patlatılır, elde kağıt-kalem geçilirdi televizyonun karşısına. Puanlar verilir, bahislere girilir, şarkılar dinlenirdi ailecek, konu komşu bir araya gelirdi. Puanlamaya geçildiğinde bir anda Yunanlılar dost, İngilizlerle düşman, Malta ile canciğer oluyor, milli duygularımız kabarıyor, kendimizi savaş meydanında sanıyorduk. Yarışmayı sonlarda bitirince; ‘Hakkımız yeniyordu, Müslüman olduğumuz için oy verilmiyordu, hareketli şarkılar kazanıyordu ve tabi batı bizi kıskanıyordu :)’ Tabi canım, yoksa hangi aklı başında ülke; “Aman petrol/ Canım petrol/ Artık sana muhtacım petrol” şarkısına oy vermez ki :) Ya da kimsenin aklına gelmeyecek dahiyane bir fikirle şarkıya o ara dünyaya teğet geçen bir kuyrukluyıldızın adı verilerek
Üç dine kıble, üç dine beşik, kutsal Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da, yüzlerce Filistinli ibadetleri sırasında saldırıya uğradı. Aylardan ramazan, vakitlerden yatsıydı. Bu saldırıya Filistinli direniş gruplarının karşılık vermesiyle sıcak savaş resmen başladı. 7 Mayıstan bugüne kadar 34, son yirmi yıldan beri de 3000’den fazla çocuk hayatını kaybetti. En küçükleri henüz beş aylıktı.
Batı sessiz, Amerika sessiz, dünya sessiz !
Sus sus nereye kadar! Dayanamayacağım! Bir kadın, bir anne en çok da bir insan olarak aklım, kalbim almıyor bu yaşananları! Tek suçları, kan kokan bir coğrafyada doğmak olan çocukların suçu ne? Pakistan’da okul basan militanlarca öldürülen çocuklar, Yemen’de bindikleri okul servisi bombalanıp ölen çocuklar. Ölmemek için vatanlarını terk ederken Ege’de boğulan çocuklar, ne amaç için yapıldığı belli olmayan, leş kargalarının bir avuç petrol için kan emdikleri Halep’ten kaçan çocuklar!
Oralarda birileri, onların yaşama hakkını
Dedim sizeeee, anlattım kaç kereeee , bu iş olmaz böyleeee !
Bu kapanmalar uzadıkça, evlerde çok kalınca, dip dipe burun buruna yaşayınca evlilikler de virüs kapacak diye! Evde çözülemeyip yoğun bakımda olan nice ilişkiye şahidim yeminle. Sadece insanlar hastalanmıyor, ilişkiler, evlilikler de maalesef bundan nasibini alıyor!
Eh bu durum da ünlüler cephesinde yaşanınca, durum manşetlik oluyor. Tıpkı Microsoft’un kurucusu Bill Gates ve eşi Melinda Gates’in boşanma haberinde olduğu gibi…
“Bir çift olarak gelişme imkanımızın kalmadığına inanıyoruz" diyen çift, boşanma kararı aldıklarını açıkladı, dünya bu haberle çalkalandı. “Bu karar neden alındı? Yoksa ihanet mi vardı? 130 milyar dolarlık servet nasıl paylaşılacaktı? Kurdukları vakıf ne olacaktı?”…
‘Hayat eve sığar’ dediler ama kaç kişi aynı anda sığar, unuttular. Yaaa bunlar bilmem kaç metrekarelik malikaneye sığamamışlar, bizimkiler ne yapsınlar! Gerçi şimdi en büyük derdimiz, onca parayı nasıl paylaşacaklar. Malum zenginin malı, züğürdün
Tam kapanma, biraz açık kalsın !
Valla tam da böyleyiz. Büyük Covid’ler göçü gerçekleşti ve herkes Akdeniz, Ege sahillerine akın etti. Otobüs, metro istasyonları insan seli oldu, ek seferler kondu. Marketler adeta yağmalandı, yiyecek içecek stoklandı. Zannımca yurdum insanı, tam kapanmayı, tam yayılma, tam kaçışma olarak algıladı.
Ortalık karışık, sinirler gergin. Ayva çiçek açmış da yaz gelecek mi belli değil. Kışı evde geçirdik, baharı pas geçtik, yaz da böyle mi geçecek diye herkes panik. Dijital platformlar dahil izlenecek dizi, film kalmadı, evde yemek yapmaktan bunaldı. Boyamadır, kitaptır, müziktir bir saatten sonra onlar da baydı. İçerdekiler daraldı, dışardakiler hastalandı. Valla dünyanın şaftı kaydı!
Yapacak bir şey yok, madem kaçış yok keyif almaya bakacağız. Trafikten, mobbingden, çalışmaktan, kendine vakit ayıramamaktan şikayet ediyordun ya dünya kadar vakit işte sana. Kravat, takım elbiseden nefret ediyordun, tüm gün eşofmanlasın ya. Evden çıkmayayım, tüm gün uyuyayım diyordun, buyur işte
Yine bir kriz, yine toplu dolandırılma, piyasalar darmaduman, yatırımcılar feryat figan ! Kripto para platformu Thodex'in kurucusu Faruk Fatih Özer’in, yaklaşık 400bin kişiyi mağdur ederek 2 milyar dolarla yurt dışına kaçmasıyla beraber ortaya çıkan 'kripto para skandalı' haftaya damgasını vurdu. Daha Çiftlikbank vurgununun yankıları sürerken, milli dolandırıcı Tosuncuk hala firardayken üstüne Thodex skandalı, bu konuda iki kelam etmeye mecbur bıraktı. Öncelikle bu kripto salgınının hızla büyüyüp virüs gibi genç-yaşlı, cahil- akıllı demeden binlerce bünyeye yerleşeceği belliydi. Plazadaki beyaz yakalı da evde temizliğe giden bayan da her kesimden insan bu işe girdi. Üzülerek söylüyorum ki bu kripto para hadisesi, teknoloji çağının saadet zinciri. Kayıtsız para, kontrolsüz dolaşım ve hızlı kazanım. Eskiler ne der; ‘Bir şeyi bilmiyorsan, üstünde çalışmadıysan ya da eğitimini almadıysan o işten uzak durmalısın’. Devamı da şöyle olmalıydı; ‘Yoksa batarsın !’ Kısa yoldan köşeyi dönmek, kolay para kazanabilmek