Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Üç dine kıble, üç dine beşik, kutsal Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da, yüzlerce Filistinli ibadetleri sırasında saldırıya uğradı. Aylardan ramazan, vakitlerden yatsıydı. Bu saldırıya Filistinli direniş gruplarının karşılık vermesiyle sıcak savaş resmen başladı. 7 Mayıstan bugüne kadar 34, son yirmi yıldan beri de 3000’den fazla çocuk hayatını kaybetti. En küçükleri henüz beş aylıktı.

Batı sessiz, Amerika sessiz, dünya sessiz !

Sus sus nereye kadar! Dayanamayacağım! Bir kadın, bir anne en çok da bir insan olarak aklım, kalbim almıyor bu yaşananları! Tek suçları, kan kokan bir coğrafyada doğmak olan çocukların suçu ne? Pakistan’da okul basan militanlarca öldürülen çocuklar, Yemen’de bindikleri okul servisi bombalanıp ölen çocuklar. Ölmemek için vatanlarını terk ederken Ege’de boğulan çocuklar, ne amaç için yapıldığı belli olmayan, leş kargalarının bir avuç petrol için kan emdikleri Halep’ten kaçan çocuklar!

Haberin Devamı

Oralarda birileri, onların yaşama hakkını ellerinden alıyor, biz sadece susuyoruz!

Bir gelecek veremediğiniz gibi sayılı nefeslerini de onlara zehir ettiğiniz, gözyaşına ve kana boğduğunuz çocuklar ölüyor efendiler ve siz susuyorsunuz bu zulüm karşısında!

İsimsiz bir savaşın tam ortasındayız. Bombalar yağıyor yağmur gibi, acılar çakıyor şimşek gibi, biz yok oluyoruz. İyi olanların değil, iyi oynayanların kazandığı bir oyun bu, adına ‘yaşamak’ diyoruz. Neyin bedelini ödüyorlar bu çocuklar, kaç varil petrolün, kaç metrekare toprağın, kaç milyon doların?

Dünyada yüzlerce dil, din, ırk, milliyet olabilir ama yalnız iki çeşit insan var; Vicdanlı olan, vicdanı olmayan!

Ben gecede kaç kere üstünü örtüyorum oğlumun, açılır da üşür diye peki ya o çocuklar? Ailelerini kaybetmiş, kolları, bacakları kesilmiş, alçak bir kurşunla yitip gitmiş o çocuklar? Merak ediyorum; Hain emelleri uğruna gözlerini kırpmadan öldürdükleri o minicik çocuklarla aynı cennete mi gitmeyi istiyor bu mahluklar?

Yapmayın! Kıpkırmızı bir su akıyor Ortadoğu’dan memlekete. Kesif bir barut kokusu duyuluyor, az ilerideki Suriye’de, Halep’te, Gazze’de. Bir alev yükseliyor karşı tepelerde, ağıtlar yakılıyor bir tüfeğin boyundan küçük, delik deşik olmuş minik bedenlere. Kendinize, birbirinize ne yaparsanız yapın, ama çocukları rahat bırakın!

Haberin Devamı

Tabi malum, kutsal isimleri var bu katliamların; ‘Vatan için’ deniyor mesela, din, dil, ırk için. Hangi koltuk arzusu, iktidar hırsı, para tutkusu, minicik çocukların canına değebilir, günahsız bir yavruya bedel ödetebilir. Hangi kitapta yazar bunun meşruluğu, hangi dinin Allah’ı, peygamberi kabul eder bu zalimliği?

Görünen o ki çocuklar ikiye ayrılır; Amerika ve Avrupa’da doğmuş çocuk, Ortadoğu’da ölmüş çocuk! İlkine dünya tutkun, diğerine evren suskun. Açlıktan kurumuş, mecal kalmamış bedenlerini leş kargalarına teslim ettiğimiz Afrikalı çocuklar, şimdi de canlarının acıyacağından korkan, ‘ama küçük çocukları, küçük kurşunlarla vururlar değil mi anne’ diye soran, ölümün ayak izleri ile yaşamaya çalışan Ortadoğulu yavrucuklar. Ölüm, süt kokan gıdılarından yakalamış onları, kocaman kara gözlerinden sızmış içeri. Tarih bunu affetmeyecek, insanlık da bununla yaşamayı bilmem nasıl kabullenecek?

Haberin Devamı

Atalarımızdan miras kalmadı bize bu dünya, çocuklarımızdan ödünç aldık onu aslında. Sevmeyi, sevilmeyi öğretelim onlara. Bitkileri, güneşi, çiçeği, böceği, kelebekleri. Düşünmeyi, gülmeyi, dans etmeyi. En önemlisi de kendileri büyüseler de içlerindeki çocuğu hiç kaybetmemeyi. Çünkü bugün her kötü kalpli kişinin içinde, yolunu kaybetmiş, düşlerini yitirmiş bir çocuk gizlidir.

Ve son olarak sözüm, elleri kanlı, yürekleri paslı zalimlere;

Düşlerinden vurulurken çocuklar, hangi yaşamaktan bahseder ki masallar, söylesenize…”

…………………………………………………..*……………………………………………..

‘Genç olmak’; İnsan hayatının en karmaşık, en zor, en kolay, en kıymet bilinmez ve en geri gelmez dönemi. Hem çok güzeldir genç olmak hem de çok zor. Hiçbir şey bilmezken aslında, her şeyi biliyorsunuz gibidir. Çocuk değilsinizdir artık ama yetişkin de değilsinizdir henüz. Bir bağımsızlık savaşı verilmektedir aslında kıyasıya, birey olma kaygısıyla varlıklarını savunan gençler ve bir zamanla genç olmuşlar arasında…

Ve gençlere en çok değer veren, saygı duyan kimdir diye sorsam, cevabınız kim olurdu acaba?

Tabiki ulu önder Atatürk !

Bir milletin kaderini değiştiren mücadelenin başladığı, tarihin seyrinin değiştiği ve tam bağımsızlık savaşının başladığı gün olan 19 Mayıs, Atatürk tarafından gençlere armağan edilmiş bir bayramdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna dair ilk resmi adımdır 19 Mayıs !

Ve bugün bu adımın 102.yıldönümünü kutluyoruz! Tüm dünyayı karıştıracak bir özgürlük ve milli egemenlik ateşinin ilk kıvılcımıydı 19 mayıs ve ne mutlu ki biz 102 senedir bunu anıyor, kutluyoruz!

Samsun’dan doğan o güneş hep ısıtsın ülkemizi, kimse bozamasın birlik ve beraberliğimizi !

Nice 19 Mayıs’lara !…

……………………………………………*…………………………………………………………..

Küçücüktüm! Saçlarım iki yandan toplanmış, babamın omzunda ilk kez maça gitmiştim. Boyumu aşan kocaman bir kalabalıkla ilk kez tribünlerde karşılaşmış, biraz ürkmüş, şaşırmıştım. Tribünde davullar çalıyor, marşlar söyleniyor, stat yıkılıyordu. Hayran kalmıştım o taraftar grubuna en çok da Çarşı’ya :)

Her takımın taraftarı kendine özeldir ama kabul etmek lazım ki Beşiktaş’ın her şeye karşı olan orijinal taraftar grubu bir başkadır. Tescil edilmiş yüksek desibelli sesleriyle, güncel konularda açtıkları pankartlar ve yaptıkları tezahüratlarla futbolun asla yalnızca futbol olmadığını gösteren taraftardır onlar. Herhangi bir gün ya da zaman da zalimin zulmüne başkaldıracak güce ve dirence sahip, o cesaret ve kararlılıkla mazlumun yanında kayıtsız şartsız duracak insan topluluğudur. Amerika’nın Irak’ı işgalinde; ‘Beşiktaşlıyız, Savaşa Karşıyız’ diye bağıran isyankar ve duyarlı halktır o. ‘Bizim taraftarımız daha fazla’ diye böbürlenenlere; ‘En fazla sinek de dışkının üzerinde olur’ cevabını yapıştıran mizah, ceza gereği boş kalmış tribünlere; ‘Ruhumuz Yeter’ yazan yürek, futbolcusuna kızdığında; ‘Sevdamız size değil, renklere’ diyecek kadar aşkla dolu taraftardır. Ve bugün adını Fethiye’ deki halk pazarının asfaltından New York Metrosunun duvarına kadar yazdırabilmiş bir sevda, bir felsefe, bir ruhtur Beşiktaş !

Geçtiğimiz Pazar günü futbol lig tarihinin en enteresan dönemlerinden biri yaşandı. Üç takımın da şampiyon olabilme ihtimali vardı, heyecan doruktaydı ve kazanan Beşiktaş’tı. 3 büyükler içinde maddi anlamda en zor dönemi yaşayan, maddi-manevi büyük sıkıntılarla boğuşan Beşiktaş, kısıtlı kadrosu, kartal duruşu ile ipi göğüsleyen taraf oldu. Üstelik sadece ligin değil Ziraat Kupası’nın da şampiyonuydu. Ve bu şampiyonluklarla birlikte tarihe şu şerh koyuldu;

Futbol, ayakla değil yürekle oynanan bir oyundur! Parası olan değil, yüreği olan kazanır !

Tebrikler Beşiktaş !

 

CANSEN ERDOĞAN