NİKAH MASASINA OTURDUN İŞTE!

13 Ekim 2022

Hafta sonu keyifli bir düğündeydim, düğün-dernek sezonu daha bitmemiş, yerinde tespit ettim. Mutlu çift, gururlu aileler, coşkulu gençler, neşeli ezgi, lezzetli yemekler! Buram buram umut saçan aydınlık yüzler, mutluluğa dair dilekler, temenniler! Şöyle bir düşününce, bekarlığa veda ederken nikah kıyılıp da düğün dernek eğlenilirken evlilik, nihayet kavuşulan, çok keyifli bir müesseseymiş gibi geliyor kulağa öyle değil mi?

Şurası doğru bak, evlilik dünyanın en eski ve en sürekli sosyal güvenlik projesi! Bir de şimdi ben avukatım ya hukuki bir bakış açısı da getireyim havam olsun; Evlilik,  kişi mülkiyetinin tek imzayla ipotek altına alındığı ve temlik edilme imkanı olmayan sosyal kurum!

Ah analar, canım analar! ‘Evlen de, evin olsun, yerin yurdun belli olsun’ diyen anneyi; ‘Benim evim var zaten’ cevabı hiçbir zaman tatmin etmeyecektir. O bir Türk annesidir, doğurmuş, okutmuş, büyütmüş şimdi de evlendirecektir. Zira toplum, elinde madalya ile ondan bunu beklemektedir. O son viraja başarıyla girmiş anne, şimdi

Yazının Devamı

YAZIK BU ÇOCUKLARA YA!

5 Ekim 2022

YAZIK BU ÇOCUKLARA YA!

Türkiye günlerdir bu olayı konuşuyor!

Bir zamanların ünlü haber sunucusu Reha Muhtar, ikizlerinin annesi oyuncu Deniz Uğur ile 2010 yılında anlaşmalı olarak. Aralarında yapılan protokol gereği, çiftin ikiz çocuklar Mina Deniz ve Poyraz Deniz'in velayeti baba Reha Muhtar’a bırakılmıştı.

Aradan 12 yıl sonra anne Deniz Uğur'un, eski eşi Reha Muhtar'a çocuklarına şiddet uyguladığı gerekçesiyle dava açması magazin gündemine bomba gibi düştü. Yapılan yargılama neticesinde  mahkeme 13 yaşındaki Mina'nın geçici velayetini anneye verirken Reha Muhtar'a ise 2 ay süre ile kızı Mina'ya yaklaşmama cezası verildi. Tüm bunlar içinde Reha Muhtar'ın kızı Mina'ya şiddet uyguladığına dair ses kayıtları kan dondurdu. Kızına korkunç bir sesle bağıran babanın, 13 yaşındaki bir çocuğa; ‘Allah’ın belası kadın’ diye haykırması, bu nasıl bir kadın düşmanlığı dedirtti.

Ya insanlar anlaşamayabilir, ayrılabilir, boşanabilirler ama çocuklarına travma yaşatamazlar!

Öncelikle yeterli maddi imkanı olmayan ve de  önceki

Yazının Devamı

OLDUĞU KADAR, OLMADIĞI KADER !

29 Eylül 2022

Onunla ilgili yazı yazmak, ne bileyim biraz ürkütüyor beni. Haddimi aşmak mı korkum ya da kifayetsiz kalacak kelimelerim mi beni durduran, bilmiyorum. Oysa hayatın her alanında, sabahtan akşama, aşktan acıya, yaşamdan ölüme öyle çok şey var ki onun dokunduğu! Aynı duyguları yaşarmışçasına, beni en derinden anlarmışçasına okuyorum onu hep. Ama bu kez başka; Tamda doğumgünü haftasında karşınızda büyük usta Mevlana!

Farklı bir yanı var Mevlana’nın, diğer düşünürlerden farklı bir yanı.  ‘O- bu- şu’ diye ayırmadığı için mi insanları, dinlerin özünün aynı olduğuna, sevginin evrenselliğine inandığı için mi acaba? Ya da dansı, müziği, şiiri dinsel ritüellere kattığından mı bilmem ama çok sevilmiştir hep, sayılmıştır. Kendi ruhunu kattığı bir farklılık yaratmış Mevlana; Dansla müzikle şiirle İslam Rönesans’ını gerçekleştirmiş aslında. Bana göre ise dengeyi, sessizliği, kaosu, kuantumu ve birbirine bağlı olan her şeyi zamanında çözmüş, çelişkilerin hayatın özü olduğunu kabul

Yazının Devamı

ROYAL AŞK ÜÇGENİ

21 Eylül 2022

Ve dünyanın en ünlü kişisine, dünyanın en büyük cenaze töreni yapıldı. Milyarlarca kişinin televizyonları başında taç giyme törenini izlediği Kraliçe Elizabeth, yine televizyonda milyarca kişinin canlı olarak izlediği cenaze töreniyle ebediyete uğurlandı.

Kulağa çok hoş geliyor kraliçe olmak değil mi? Müthiş kıyafetler, pahalı mücevherler, etrafında pervane hizmetliler, saraylar, tekneler, köşkler! Bir de işin öbür yanı; Bitmek bilmez mecburiyetler, protokol kaideleri, zoraki gülümsemeler!

Henüz 26 yaşındaydı tahta çıktığında! Gezmek, eğlenmek, aşık olmak, dans edip flörtleşmek istiyordu belki akranları gibi. Oysa taktığı taç ile tüm bunlardan vazgeçti. Bu hayatı, kurallar, baskılar, kararlar ve savaşlarla takas etti. Keşke’leri, iyiki’leri, pişmanlıkları ve de sırlarıyla, 70 yıllık saltanatla göçtü, gitti kraliçe Elizabeth, Sultan Süleyman’a bile kalmayan bu dünya, ona da veda etti!

Ardından ülke tarihinde en uzun süre taht sırası bekleyen varis, 73 yaşındaki oğlu Charles tahta

Yazının Devamı

AMAN EFENDİM HOŞGELDİNİZ !

14 Eylül 2022

“Bir sahilde durmuş, denize açılan bir gemiye veda ederek el sallayan bir grup insan vardı. Gemi yalnızca yelken direği görünene kadar uzaklaşmıştı. Sonra direk de gözden kaybolunca seyredenler gitti…" diye mırıldanmışlardı. Ama tam o sırada, uzaklarda bir yerde, bir başka grup insan, ufku tarıyor, direğin yükseldiğini görüyor ve "İşte geldi!" diyordu...”

Irvin Yalom’un; “Annem ve Hayatın Anlamı” adlı kitabında beni çok etkileyen bir bölümdü bu. Klasik bir uğurlama sahnesinin tasviri gibi gözüken bu yazı, hayatın ta kendisiydi aslında. Her bitişin ardından gelen başlangıç, her vedadan sonra gelen kavuşma!

An itibariyle ben de tam bunu yaşıyorum aslında. Bir yaz molasının ardından dinlenmiş, resetlenmiş, uykusunu ve de kilosunu fazlasıyla almış yazarınız, karşınızda!

‘Yediğin içtiğin senin olsun, gezip gördüğünü anlat’ diyorsanız haklısınız çünkü aldığım kiloya bakınca anlatılacak pek de bir şey yok valla, her şey ortada. Beni kandıran ‘Can boğazdan gelir’ diyenler! Varsa yüzünüz,

Yazının Devamı

RUHUNUZ, BEDENİNİZE YETİŞİYOR MU?

8 Temmuz 2022

Geldi işte hasretle beklenen, haftalar aylar boyu özlenen! Karanlıkta uyandığımız, ayazında titrediğimiz, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen uzun kış günlerinin ardından nihayet geldi yaz, geldi bayram, geldi tatil!

Yaz! Sonbahara vurgun olsam da tüm yüreğimle, kıyamıyorum ben bu mevsime nedense. Koca kışın gri ve siyah rengini salkım saçak pembeleriyle bize unutturmaya çalışan erguvanlardan hemen sonra geldiği için mi acaba? Ya da tüm sene kurulan tatil hayallerinin gerçeğe dönüşme ihtimalinden midir yoksa?

Yaz! Yüzümü okşayarak geçip giden ılık meltemin burnuma getirdiği ıslak yosun kokusu!

Gün güneşe kavuştuğunda, gözlerinden dökülen mutluluk katreleriyle kırmızı, pembe gülleri budayan bahçıvanların makas sesleri! Kenarları dantelli masa örtülerinin üzerinde, kocaman bir vazoda duran renkli ortancaların doyum olmaz görüntüsü!

Çocukken yaz, üç ay tatil demekti. Sabahtan akşama kadar deniz kenarında oynamak, kumdan kaleler yapmak, ağaçtan kozalak toplayıp içinden bal çıkarmak, hava

Yazının Devamı

HAYATTAN ÇIKARILACAK İLK DERS

23 Haziran 2022

Hep derim; Bizim memlekette yazın resmi gelişi, üniversite sınavının bitişiyle başlar!

Ne zaman biter sınav, şehir boşalır, yazlık mekanlar bir bir açılır. Değil bir öğrencinin, sınava girecek olanın kaderi, bir mevsimin gelişi bile bu sınava bağlıdır.

Yıllar oldu bu sınava gireli! Onca yıldan sonra dün gibi hatırlıyorum hala her şeyi. ‘Yarın kaderim değişecek, geleceğim bir başka görünecek’ düşüncesi ve midemde kramplarla geçen sınavdan önceki son geceyi. Yıllar süren emeği, sınav denen en keyifli, en dinamik ve en eğlenceli geçmesi gereken yılların katilini. Oradan geçen onca yıla rağmen görünen o ki değişen bir şey olmamış gibi. Her mahallede açılan ve mantar gibi türeyen üniversiteler ve sayısı bir önceki seneye daha da artan öğrenciler dışında tabi!

Konuya öğrenci olarak içeriden değil de veli olarak dışarıdan bakınca sorulacak çok soru geliyor aklıma. Örneğin üç- beş tane öğretmenin hazırladığı sınav soruları bir kişinin kaderini nasıl belirleyebiliyor? Kişinin geleceği, birkaç saatte nasıl

Yazının Devamı

POSTMODERN GEBE

15 Haziran 2022

Gençlik zamanlarımı düşünüyorum, o balta girmemiş hayallerimi, suya sabuna dokunmuş pür-u pak umutlarımı, başarmaya, tanınmaya, ünlü olmaya dair düşlerimi. Ne zordu ünlü olmak, o zamanlarda aman yarabbim! Ya çok güzel olmalıydın ya çok yetenekli, becerikli! Önemli yerlerde hatırı sayılır tanıdıkların olmalıydı ya da maddi- manevi imkanların! Hem yetenekli olmak, hem de doğru zamanda, doğru yerde, doğru insanı bulmak gerekiyordu yani. Kaç kişi o kadar şanslı olabilir ki?

Oysa şimdi öyle mi! Devir değişti, şartlar değişti, sosyal medyayla birlikte dengeler değişti. Eskiden keşfedilmek neredeyse imkansızken artık cep telefonunuzla çektiğiniz bir fotoğraf, bir anda binlerce hatta milyonlarca insana ulaşabiliyor. Herkes herkesin ne yaptığını, nereye gidip ne yiyip içtiğini görebiliyor. Şovunu yapıp istediği ünlüye ulaşabiliyor. 1960’lı yıllarda bir röportajında Andy Warhol; “Bir gün herkes, 15 dakikalığına bile olsa meşhur olacak" demişti. Keşke yaşasaydı da bu günleri, ne kadar haklı olduğunu görebilseydi.

Sosyal medyanın son dönemdeki

Yazının Devamı