Üs kullandırma kararnamesi niye gizli?

1 Temmuz 2003

Buna göre artık "açıklanmasında kamu yararı olan bilgi" gizli tutulmayacak. Tasarı henüz yasalaşmadı ama ben bu hakkımı kullanıyor ve hükümete soruyorum:"Türkiye'deki üs ve limanları işgalcilere açan Bakanlar Kurulu kararı niye gizli tutuluyor?"***Malum, ABD'nin üslerden yararlanma talebi 1 Mart'ta Meclis'te reddedilmişti.Savaş bitti, ama Amerika bu talepten vazgeçmedi.Hükümet reddedilen bir teklifi Meclis'e yeniden getiremezdi. Sonunda bir yol bulundu ve Meclis, Anayasa'nın 92. maddesiyle devre dışı bırakıldı:"Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde (..) milletlerarası andlaşmaların veya nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, yabancı ülkelere asker gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi TBMM'nindir" diyen madde zorlandı ve "milletlerarası hukukun meşru saymadığı" bir savaşta, "nezaket kuralları" hiçe sayılarak ve Meclis atlanarak komşunun işgaline ortak olundu.***Bu formül, Meclis'in ve kamuoyunun gözünden kaçırılarak, 23 Haziran günü kabinede karar haline getirildi.Baskıya boyun eğmiş görünmemek için "Irak'ın yeniden yapılandırılmasında rol almayı biz zaten istiyorduk" denildi.Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, işi

Yazının Devamı

"Bi daha mı gelicez dünyaya!.."

29 Haziran 2003

13 yaşında, Mardinde 28 kişinin tecavüzüne uğramıştı.Hürriyet, önce mektubu, sonra NÇnin mahkemedeki ifadesini yayımlayarak sahip çıktı küçük kıza...NÇnin anlattıklarından olayın dehşeti daha da iyi anlaşıldı:"Kızım yaşındasın ama kusura bakma artık" diye masuma uçkur çözen erkekler, o erkeklere 5 milyondan sübyan pazarlayan kadınlar ve ilk tecavüzcüsünü "Takma bacağı vardı, oyuncak bebeklerin bacakları gibi" diye tarif eden oyun çağında bir küçük kız...Bunları yapanlar her gün çevremizde gördüğümüz insanlar:Müstahdemler, zabitler, muhtarlar, veznedarlar...Nasıl bu kadar canavarlaşabiliyorlar?* * *NÇyi mahkemede, yaşadıklarını ayrıntılarıyla anlatırken düşündüm. Galiz bir oyun havası çınladı kulağımda... Kıllı elleriyle ak dansöz kasığına para sokuştururken "Bas bas paraları Leylaya" diye höyküren zontaların "Salla gitsin" boşvermişliğiyle tamamladıkları o tekerleme:"Bi daha mı gelicez dünyaya!.."Acaba bu iffet depremi, o itikadın çökmesiyle mi başladı?Ahiret inancının göçüğü altında mı kaldı kavmimiz?* * *Ahiret, yegane korkusuydu Ademoğlunun...Gün olacak, güneşle ay kucaklaşacak, gözler kamaşacak ve her ümmet diz çökmüş olarak defterin başına çağrılacaktı."Adalet mizanları"nın

Yazının Devamı

"Emperyalist katırlar" El Sahafı niye bıraktı?

28 Haziran 2003

Saçları ağarmış, avurtları çökmüştü.Malum, Amerikalılar neredeyse gözle görünür mesafeye geldiklerinde dahi El Sahaf, o eşsiz basın toplantılarını sokakta sürdürüyor, "Alçaklar, şerefsizler, kıçıkırıklar, emperyalist katırlar, yerin dibine batasıcalar" dediği düşmanlarını yerden yere çalıyor, Irak halkının nihayette onları püskürteceğini söylüyordu.Buna Irak halkı itibar ediyor muydu bilinmez, ama belagatiyle Arap dünyasında haklı bir üne kavuşmuştu El Sahaf...Başkan Bush "Adamım" diye söz ederek onu aşağılayadursun, Iraklı bakanın mağrur sesi, mazlum Doğu halklarına cesaret veriyordu.Belki de o yüzden savaş bittiğinde Saddam Hüseyinden sonra kaderi en çok merak edilen isim o oldu.El Arabiye televizyonundan öğrendik ki, El Sahaf Amerikan askerlerine teslim olmuş. Sorgulanıp hemen bırakılmış.Başkan Bushun "adamı" olduğu (yani hiç ciddiye alınmadığı) için mi?Bir ihtimal öyle...Ama tarih bize başka bir ihtimali de hatırlatıyor:Savaşta dik duranın düşmanının gözünde bile itibar kazandığını...***Uçsuz bucaksız Asya steplerinde at koşturan Türk boyları daha çok barbarlığıyla yansımıştır tarih kitaplarına... Ancak bu cengaverlerin "askerlik sırları" incelendiğinde ilginç hasletlere

Yazının Devamı

Hayaller hayatı hafifletir

26 Haziran 2003

"Biz bir hayal kurduk. 'Hayaller herkese iyi gelir, hayatı hafifletir' diye... Sonra gerçek gibi algılanan hayalimize şaştık. Bu hayal, bizden çok seyredenlerin oldu."***Aynen öyle oldu.O kadar ki, "Çocuklar Duymasın" dizisinde boşanmaktan vazgeçen Meltem'i canlandıran Pınar Altuğ gerçek hayatta boşanma kararı alınca hayallerimiz tuzla buz oldu.Aile denilen kutsal tapınak gerçek hayatta gümbürtüyle çökerken ve hepimiz her sabah çevrede yeni bir boşanma kararıyla uyanırken, ekranda o tapınağın kale gibi sapasağlam ayakta durabildiğini izlemek "iyi geliyor"du.Hayali bile güzeldi.O hayali gerçek sanmıştık. Çünkü dışarıda bizi hoyratça örseleyen hayata katlanmamızı kolaylaştırıyordu.***Belki de o yüzden aileden birinin boşanması kadar ağır geldi Pınar'ın ayrılması bize...Onun ailesinin dağılması, bir hayalin yıkılmasıydı; hayatın ağırlaşmasıydı.Biz nicedir hayatı dizilerde yaşıyorduk."Mahallenin Muhtarları"nı, "Perihan Abla"yı, "Çiçek Taksi"yi sevmiştik; çünkü mahalle çıkıp gitmişti hayatımızdan; muhtarlarını, "abla"larını, dostluklarını da sürükleyerek peşi sıra..."İkinci Bahar"ı da sevmiştik; çünkü öyle aşklar da kalmamıştı artık..."Asmalı Konak"a bayılmıştık; öyle erkekler, öyle

Yazının Devamı

3 kadın var

24 Haziran 2003

"Avrupalı Türkiye"nin tekzibi gibi duruyorlar.Vücutları kan içinde, esmer tenlerinde bıçaklar...İkisi şokta, biri mezarda...3 kadın var.Ruhlarında onulmaz yaralarla "Uyum yasalarınız yalan" diye bağırıyorlar.***Birinin adı Gülbahar...DEHAP İstanbul kadın kolları yöneticisi...10 gün önce Fatih'te polis olduğunu söyleyen kişilerce kaçırıldı güpegündüz... Gözleri bağlanıp sorguya çekildi, tecavüze uğradı, üzerinde sigara söndürüldü ve kan revan içinde terk edildi.Polis, bırakın bir açıklama yapmayı, Gülbahar'ın başına gelenleri protesto eden DEHAP'lıları sille tokat döverek, üstlerine köpek sürerek, gaz püskürterek "Kaçırmaya ne hacet, göz önünde de yapıyoruz" mesajı verdi. Gülbahar, "insan haklarına saygılı polis" ütopyasının tekzibi gibiydi.***İkinci kadının ismi N. Ç... ("naçar" mı demeli?)Henüz 12'sinde, Mardin'de 28 erkeğin tecavüzüne uğradı.Hem de bu, bir gün değil, bir hafta değil, tam 7 ay boyunca sürdü...N. Ç.'nin itirafı üzerine açılan "Utanç davası"nda sanık sandalyesi şehrin protokol zirvesi gibiydi:Kaymakamlık görevlileri, ilköğretim müdürleri, askeri ve mülki erkan...Küçük kıza boşaltılan köylerde, eski hükümet konağında, hatta kaymakamlıkta tecavüz etmekle

Yazının Devamı

Türk erkeği yatakta nasıldır?

22 Haziran 2003

Haberin üzerinde genelde Türk sahillerinde üstsüz güneşlenen kocaman göğüslü bir Alman kadını olur, kolunda çoğu zaman gariban bir delikanlı bulunurdu.Tek başına tatile gelen Helga'nın Ramazan'ı görünce nasıl çarpıldığı ballandırılarak anlatılırdı.Gurur okşayıcı bu asparagaslar, tatil yörelerinde kim bilir kaç Alman kadınının ırzına geçilmesine yol açmış, kim bilir kaç tecavüzcü "Türklere bayılan Helga"nın bu keyfe direnmesine şaşmıştır.* * *Bu kez söz konusu olan öyle bir asparagas değil.Bu kez Türk erkeklerine övgüler düzen, bir Alman hayat kadını...Berlin'de, Türklerin en yoğun yaşadığı semtlerden Wedding'de "Saliha" adlı genelevde çalışan Romy Kaska takma isimli bu kadın anılarını derlemiş.Kitabın adı:"Bana Erkeklerin Nerede Olduğunu Sormayın".48 yaşındaki Kaska, genelevde toplam 10 ay çalışmış ve bu süre içinde her milletten 3 bin erkekle yatmış.Günde ortalama 10 erkeği ağırlarken de fırsat buldukça anılarını yazmış.Sonuçta ortaya, "Kim nasıl sevişiyor" kılavuzuna benzer bir kitap çıkmış.* * *Kaska'nın farklı milletten müşterilerinin yatak performansına dair genellemeleri şöyle:Afrikalılar: "Tam bir seks makinesidirler. Çoğunlukla ritmik ve dans şeklinde hareket

Yazının Devamı

Erdelhun kompleksi

21 Haziran 2003

Adını, rahatsızlığın yaratıcısı komutandan alan bir hastalık bu...Neredeyse 50 yıllık bir tarihi var.Belirtileri, yüksek tansiyon, mütemadi gerginlik, uyum yetmezliği ve bunlara bağlı olarak müdahale gerektiren spazmlar... Pek sık nüksettiği halde fazla dillendirilmeyen bir hastalık bu...Adı, "Erdelhun Kompleksi"...***Hastalığın isim babası, Demokrat Parti döneminin Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun'du.Org. Erdelhun, emir komuta zincirine bağlı, disiplinli bir askerdi. Hükümetle uyum içindeydi. Siyasi otoriteye sadakati, görüş açısını o kadar daraltmıştı ki, kışlasında nükseden rahatsızlığı ve ihtilal hazırlığını sezememişti.27 Mayıs ihtilaline 6 gün kala Harbiye öğrencileri Kızılay'da hükümeti protesto yürüyüşü yaptığında Org. Erdelhun yanında 20 generalle Başbakan Menderes'e çıkıp bağlılık bildirmiş, "Siz onlara bakmayın, biz yanınızdayız" mesajı vermişti. Menderes buna inanıp ordunun kendi safında olduğunu sandı ve bu yanılgı ona pahalıya patladı.Bir hafta sonra "rahatsız genç subaylar"ca devrildi.Yassıada'da yargılanırken yanında Org. Erdelhun da vardı.***Erdelhun'un kaderi, peşinden gelen askeri kadrolar üzerinde öyle derin bir iz bıraktı ki, sonraki komutanlar hükümete

Yazının Devamı

İkiyüzlülük mü, iki başlılık mı?

19 Haziran 2003

Geçen ay Yeni Harman dergisinde Yalçın Küçük yakındı."Hoca", istisnasız herkesi yerden yere vurduğu söyleşisinde "Devleti parçalıyorlar, bitiriyorlar. Kaba Marksistler buna sevinebilir, ama o kadar da değil" dedi.Küçük'ü isyana sürükleyen kimdi biliyor musunuz?Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal...Şöyle diyordu Küçük:"Gül, Şam'a gidemiyor, çünkü Uğur Ziyal izin vermiyor. Yani orada gerçek bakan saymamız gereken kişi Uğur Ziyal... Başbakanla başbakan yardımcısı arasında bir yerde bulunuyor. Ben devletten geliyorum: Yabancı bir bakan geldiği zaman Dışişleri Bakanı ile görüştükten sonra ayrıca müsteşarla görüşmez. Powell (geldiğinde) Ziyal ile görüştü. (..) Öyle şey olmaz. Böyle yaparsanız bu devlet bitmiş demektir. Ülkenizi seviyorsanız böyle bakmak durumundasınız."***Dün Milliyet'le Hürriyet'in birinci sayfalarında işte o Uğur Ziyal vardı.Irak krizi boyunca ABD ile gizli müzakereleri yürüten ve savaş tezkeresinin çıkması için çırpınan Ziyal, şimdi Washington'da, çabalarının sonuçsuz kalmasının yarattığı rahatsızlığı gidermeye çalışıyor. Amerikalılara "Irak'ta başarınız, başarımızdır" diyor ve Türkiye'nin "hata"sını tekrarlamayacağını şu sözlerle garantiliyor:"İran konusunda

Yazının Devamı