Yıllar evvel yolculuğuma çıkarken duyulara takmıştım kafayı, hem de henüz bu dünyayı çok bilmiyorken. Kendimce onlardan aldığım verileri geliştirebileceğime inanmıştım, beyni incelemeye başlamış ve duyu yetileri geliştirme yolları düşünmüştüm.
Geldiğim noktada zaman ve mekan tanımadan duyularımla algılama yeteneğimin muazzam keyfini yaşıyorum. Araştırıp da çıkmadığım, tamamen hislerimle girdiğim bu yolun geldiğim yerinde “Yeni duyu eklenebilir mi?” konusunu anlatan David Eagleman, beni yine benden aldı. Hayatımda ve yolculuğumda kitaplarıyla yeri çok önemliydi; altyapısız biçimde yıllar içinde gerçekleştirdiğim deneyimlere dair duyuları değiştirme/ekleme olasılığını anlattığı videosu karşıma çıktı. (Daha doğrusu söylemiş, ben yeni dinledim)
İlginç olan, o bunun için bir yelek yapmıştı laboratuvarında test etmek üzre, bense sadece saatlerce gözlerim kapalı oturuyordum. Beyni bu konuda bir cihazla çalıştırabilmek mümkün ve kolay, cihazsız oturup odaklanmak da olası. Beyin her durumda çözmesi ve işlemesi gereken konuyu çözüyor ve işliyor. Hangi organ ve duyu buna hizmet ederse onunla yapıyor evet.
Peki neden duyuları geliştirmek, değiştirmek ve eklemek mucizevi ve güzel geliyor?
Çünkü duyularımız yaşama dair her şeyi algılama seviyemizi yükseltebiliyor. Zaman ve mekan tanımadan gerçeklikleri algılamak, yüksek bir bilinçle çılgın bir beden içinde yaşamak mümkün hale geliyor.
Beden ve beyin bütün hikayeyi titreşim dalgalarıyla alıyor, duyular bu titreşimleri alıp beyne aktarıyor. İlk başta duyularla başladığım bu deneyime bir zaman sonra da bedenin tamamını eklemeyi başardım ben. Bedenin beyinle birlikte çalıştığını, algılama ve kaydetme yerleri yarattığını tespit ettiğimde bu bölgeleri de bu işe kattım. Kalçaları kararlar için, alt sırtı para ya da dizleri cesaret için kullanmaya ve alıcı/verici görevlerini beslemeye çalıştım.
Eagleman’ın yaptığı yeleğin sırt bölgesinde sinyal alıcı ve vericiler vardı, yani tam da dediğim gibi bedenin başka noktaları da duyular için görev görebiliyorlar. Alnımızla, avuçlarımızla, kalbin altındaki alt kalp hücre bölgesiyle de görebiliyoruz; boyun, bacak ve dirsek üstü ile de duyabiliyoruz mesela. Üstelik bunu kendimizde geliştirip kullanabileceğimiz gibi karşımızdaki insanların da beden bölgelerinden duygu ve düşüncelerini anlayabilirsiniz.
Peki her duyu ve her beden bölgesinin titreşim seviyesini artırabilir miyiz ve artırırsak nereye varırız?
Artırabiliriz. Bunu yaparsak zamanı önceden algılayabilir, arkamız dönükken görebilir ya da hiç olmadığımız yerde olup bitenleri kısmen de olsa titreşimlerle okuyabiliriz. Buna şimdilerde “durugörü” diyoruz ama bu aslında beyin ve bedenin yetilerini geliştirmekle mümkün olan bir devrim.
Yeter ki beyni ve bedeni öğren ve sınırlarını zorla!
Buna erişmek yelek giymeden de mümkün. Sadece baş koymak gerek ve en önemli kural bu. Ve ardından:
Otur. Gözlerini kapat ve otur, saatler boyu ve her gün. Duymayı, görmeyi, koklamayı, tatmayı, hissetmeyi her yerinle yapmayı zorla, dene ve yaşa. Bu kadar.
Betül Yergök
İnstagram: @betulyergok
Youtube: @mentalizasyon