Yediğimiz yemekten zehirlendiğimiz gibi bazen ve çoğunlukla ruhumuz, zihnimiz de zehirleniyor. Bu zehirlenme kimi zaman kendi bilinç akışımızla olduğu gibi kimi zaman da dış faktörlerden, bilhassa başka insanlardan kaynaklanıyor. Hayatımız akıp giderken minik minik binlerce zehirlenme yaşıyor olabiliriz. Pozitif düşünce ve duygular hariç her türlü olay, kişi, an, düşünce bizi kirletiyor, zehirliyor.
Beyni hep anlatıyorum, çok zeki olmayabiliyor ve mekanik hatalara çok açık. Bu yüzden kendi olağan sisteminde bile hata veriyorken bizim ve dış dünyanın da katkısıyla neler olabileceğini siz düşünün. Buna bir de gelişen dünyanın hızlı erişim ve iletişimlerini, sosyal medyayı, telekomünikasyonu, insan cehaletini ya da davranışsal bozuklukları eklersek gözlerimiz korkuyla açılabilir: “Nasıl yani böyle çok zehirleniyorum o zaman ben!!!”
Değişim dönüşüm çabaları, yoga ve meditasyonlar bu yüzden sükse yaptı. Çünkü aldığımız ve yarattığımız olumsuzlukları benliğimizden atamıyoruz. Eski ve yeni yaşamımızdaki enerjimizi anlatmak için şehirler iyi bir örnek. Kalabalık şehirlerdeki oksijen azlığını düşünün, İstanbul’dan kaçıp dağa bayıra kendimizi vurmamız da bu yüzden. İşte kendi beynimizin ve bedenimizin de aynı bu şehirler gibi olduğunu düşünün, yaşadıkça doluyor ve kirleniyor. Statik elektrik, enerji, bunlarla yazılan duygular, düşünceler, davranış ve tepkiler…
En belirgin zehirlenme modellerimizi söyleyip çözüme geçelim:
-İnsanların yanlış davranışlarını görmek ve yargılar oluşturmak. Güvensizlik, yalan, sadakatsiz olma, kıskançlık gibi… Bunu çoğunlukla flört, sevgili, arkadaşlık ilişkilerinde yaparız. Bilhassa bu ağır yanlış davranışlara maruz kaldığımız için zehirleniriz. Kimi zaman çevremizdeki insanların birebir bize yönelmiş bir yanlış davranışı olmasa bile çok fazla yargıladığımızı, beğenmediğimizi ve yorulduğumuzu hissederiz. Örneğin bir arkadaşımızın egosunun tavan yaptığı ya da yerle bir olduğu zamanlardaki sohbetinde veya işyerinde insanların hırsından ölecekleri bir süreçte alıp başını gidesin gelebilir.
-İnsanların gündemimize yaklaşımından boğulmak. Genelde duygusal bir konuda arkadaşlarımızın hepsinin birer yorumu vardır. İş, seçimler ya da en basiti sosyal medyaya koyduğunuz bir fotoğrafa bile insanların fikir beyanı oluyor. Hatta bazen “ağzı olan konuşuyor” diyecek kadar yoruma maruz kalabiliyorsunuz. İşte tam bu fazla fazla maruz kalma hali zehirlenme oluyor.
-Bir de zaman zaman egosal dengesizlikler yaşayabilir, hayallerimizle boğulabilir ve enerjimizi yitirebiliriz. İşte bu enerji yitimi sonrasında beyin sürekli negatif duygu ve düşünce üretmeye başlıyor. Eskileri yanlış yorumlarla getiriyor, isyan ve imkansızlıklar aşılıyor. “Neden bu hayalim olmuyor!” diye kafamızı kuma gömmek istiyoruz. Üstelik bu aşktan ya da maddiyattan sebep olabileceği gibi hafta sonu sosyalleşmek için bile bu dürtüye kapılabiliriyoruz.
İnsanın kendine yapacağı en güzel şey “kendine iyi bakmak, dikkat etmek”.
1. İnsanları yargılamaya başladığınız, eleştirdiğiniz, yorulduğunuz, düşüncelerinizin ve duygularınızın kirlendiği zamanlarda biraz sosyal mesafe uygulayın.
2. İnsanların sizin özelinize yorumları kararlarınızı kirletmeye başlarsa o konuyu size özel olacak şekilde kapatın ve soğumaya bırakın.
3. Enerji yitimine uğrayıp kendinizi daha kötü hissetmek için beyninizin olayı abartmasıyla karşı karşıyaysanız bunu fark edin ve enerji yükseltecek şeyler yapın.
İnsan ruhu gezip dolaşarak ve eğlenerek enerji yükseltir, kendisiyle birebir kaldığında ve düşüncelerden biraz uzaklaştığında da enerjisini temizler.
Kendinize bakmayı ve zehri atmayı bir süre sonra unutursunuz. Bu yüzden kendinize bir hatırlatma koyabilirsiniz. Mesela öyle anlarda zehri atmak için bir kaşık yoğurt yiyin:)
Betül Yergök
İnstagram: @betulyergok
Youtube: @mentalizasyon