Seçim ve Kararlarının Gerçek Nedeni Ne?

26 Nisan 2023

Kendin için uymakta zorlanacağın ya da seni her türlü zorlayacak bir karar verdin mi hiç? Bu karar irade sahibi olmanı gerektirecek, bazen yoldan şaşacaksın ama vazgeçmeyecek o kararı kendine hatırlatarak devam edeceksin. Ant içmiş bir asker gibi belki de adeta…

Eskiden ısrarlı kararda olanları garipserdim, bilhassa ilişkiler konusunda illa zengin eşe sahip olmayı bekleyen ve bunu beklerken de aşık oldukları kişileri kırıp döken, kalplerini dizginlemek için adeta kendilerine zulmeden dostlar insanlar gördüğümde “Neden!” diye bağırmak gelirdi içimden. “Eskiden” demem artık büsbütün öyle düşünmediğim ve tam tersine ikna olduğum anlamına gelmez, belki biraz şekil değiştirdi diyebilirim sadece. Gerçekten bir seçim yapmak ve bu seçime inanmak her zerresini bilmek ve ona sahip çıkmak çok zor. Bu başkalarına yanlış da gelse kişinin seçimi olması nedeniyle saygı duyulası bir durum. Ancak buradaki tek sınırım bu kararı neye göre verdiği, altta yatan açıklamadır. Kişi bunu açıklayabiliyor mu ve bu

Yazının Devamı

İnsan neden 'ne istediğini' bilemez?

12 Nisan 2023

“İnsan neyi arzulayacağını bilmeyen yaratıktır” der Rene Girard.

Biz ne istediğimizi ne istemediğimizi bildiğimizi yahut bunu düşünürsek bilebileceğimizi sanırız, neredeyse emin bir biçimde hatta. Ancak aslında bu insanın en belirsiz konusudur: Ne istediğini bilmek!

-Arzuların en derin benliğimizden derinlerimizden gelmesini isteriz ama öyle olunca da o arzu olmuyor, arzu her zaman eksikliğini hissettiğimiz bir şeye yönelik ve biz de bunun için başkalarına yöneliriz der 20. Yüzyılın en mühim akıllarından biri olan Girard.

Mesela eksikliğini duyduğun bir şeyle ilgili arzun yükselir ve aynı zamanda da etrafında ona sahip olan ve olmayanları algıda seçicilik olarak çok görmeye başlarsın, beynin gördüklerinden olasılıklar ve çareler belirlemeye ya da yoksunluğuyla seni depresyona sürüklenmeye programlanır. Yani eksiklik ne kadar derin hissedilirse dış dünyadaki görüş o kadar artar. Bu bir arzu olur ama arzu gerçekten bu mudur ve doğru mudur?

İnsan beyni birçok şeyi bir arada yürütür, eksiği ihtiyacı ya da olayları alıp titreşirken

Yazının Devamı

Toksik insanlar ve olaylar

2 Şubat 2023

Şimdi bir kere “toksik birey” kavramı bir benzetmedir, kriterize edilmiş bir şey değildir gerçekte. Ayrıca bunu yaparken bir “toksik insan” türü belirleyip onu “kan emici” olarak tarif etmek ve her ne yapıyorsa bilinçli olduğunu düşünmek, iddia etmek yanlıştır.

Toksik davrandığını düşündüğünüz kişi ya önemli hasarlı duygu durum bozukluğu olan kişi olabilir ya da mevcut olayda bu olaya göre toksik olmuş olabilir. Her türlü ilişki için buna böyle bakmak şart. Kişi kaçıngan, kaygılı bağlanan olabilir, histriyonik ya da paranoyik olabilir ve bu onun duygu durum dalgalanmasına göre onu kişi ve olay fark etmeksizin toksik etki yaratmaya güdülüyor olabilir. Bunun dışında da gerçekten bazen en doğru insan bile bir ikili ilişkide diğerine göre toksik davranan kişi haline gelebilir, hatta bu bir tarafın önemli ölçüde sakin ya da umarsız olması durumunda bile kıyasla söz konusu olabilir, o derece.

Bu durumda gerçeği konuşuyorsak öncelikle;

1-“Toksik insan” dediğimiz kişinin duygu

Yazının Devamı

‘Sevgi’ tanımı herkeste değişir mi?

26 Ocak 2023

Yıllar önce kendimce bu tanımın herkes için farklı olduğunu düşünmüştüm sadece. Ardından yaptığım çalışmalar üzerine bunun ne kadar gerçekçi bir detay olduğunu ispatladım sanırım kendime ve herkese.

Omurganızın üst kemikleri, omuzlarla kulunçlar arasındaki omurga kemikleri (kalbin arka yüzü) “sevgi” kelimesinin sizdeki tanımını anlatıyor. Bu kemikler beden yazılımlarında sevgiye dair sevmeye ve sevilmeye dair tüm kayıtların tutulduğu yer diyebilirim. Burada çocukluğunuzda ailenizde, çevrenizde gördüğünüz ve göremedikleriniz üzerine sizin yazdığınız tanımlar ve açıklamalardan tutun da anne ve babanızın tüm genetik soyunda kadın nedir, erkek nedir, sevmek nedir gibi tanımların nasıl geçtiği yer alıyor.

O zaman da şunu söyleyebiliyoruz, hem genetik olarak aldığın algılar ve tanımlar hem gördüğün yaşadığın ve tarife konu ettiğin detaylar sonucunda bir final algın var: senin için sevgi ne demek o da bu işte!

Örneğin bir danışmanlıkla bir danışanımızın anne ve babası birbirini çok seviyordu

Yazının Devamı

Languishing: Tatsızlık Hissi

12 Ocak 2023

“Depresyonda gibiyim ama depresyonda değilim” “enerjim var ama bir şey yapasım yok” cümlelerinin sonucu gibi duran bir duygu-durum hali. Bilimsel olarak tükenmişlik sendromu ya da depresyondan ayrı değerlendirilen bu durum aslında ilk olarak pandemiden sonra 2021 yılında konuşulmaya başlandı.

Konsantrasyon eksikliği, heves ve istek eksikliği gibi sonuçlar veren bu tatsızlık duygu durumu aslında tam olarak bir boşlukta süzülüyor hissi uyandırıyor. Önce neden pandemiden sonra yoğunlaştığını söylersek durumu da açıklamış oluruz. Pandemi bizlerin en kök hipotalamus komutlarını yani “savaş-kaç” tetikleyicilerini aktive etti. Bunlar o kadar yoğundu ki bu komutlara göre kendimizi korumak, korkmak, savaşmak ya da karşı karşıya olduğumuz durumlarla baş etme yöntemleri geliştirmek gibi sonuçlar veriyordu. Hasta olmadığımıza sevinmek, iyileştiğimize sevinmek ve pandeminin geçmeye başladığına sevinmek gibi sonuç motivasyonlar da ekstrası. 2021 itibariyle hipotalamusun en kök komutlarının hala işlemeye devam etmesine gerek kalmadı, pandemi bitti

Yazının Devamı

2023 için uyarılar ve dilek ritüeli

30 Aralık 2022

2023 aklın ve mental sağlığın önemli olduğu, olumlu her türlü şey sevinç olsa da olumsuz olan her enerjiden de ancak akıl ve mental sağlıkla kolaylıkla geçilebilecek bir yıl.

“Bana değmeyecek”: Her ne kadar “bana değmeyecek yılan bin yıl yaşasın” demiyorsak da dünyanın her türlü kaotik değişkeninden savrulmamak, ruhsal ve psikolojik olarak etkilenmemek adına bütün bu değişkenlerin değmediği bir ruhta ya da pozitif değişimlere dönüştürrbilir güçte kendini görebileceğinden emin olduğun bir inançta olabilirsin.

“Hangi konumdasın”: Kendini hangi koltuğa oturttuğuna göre değişebilir yıl hikayesi. Koridora veya dünyanın antresine oturma, rüzgarı yeme ve yelle savrulup gitme! Kapını pencereni kapatıp kaçma, ürküp saklanma ve kaygılar tetikleyicilerine aldanıp zihnen kendini yorma. Hangi konumda olduğun çok önemli. Ruhunu nereye oturtursan o derecede kendi hayatının en güzel filmini seyredeceksin.

“İstek-İnanç-Hareket”: Çok basit değil mi istemeyene akmayacağı inanmayanın bulamayacağı veya

Yazının Devamı

Özür dilemek erdem mi?

21 Aralık 2022

Son zamanlarda izlediğim tüm TV yapımlarından içinde bulunduğum gerçek dünyaya kadar her alanda özür dileme konusunun çok başka algılandığı dikkatimi çekti. “Özür dilemek bir erdemdir” derken bile aslında sanki bir hatayı kabul etmenin erdemli insan işi olduğu altta yazılı gibi duruyor. 

“Özür dilemek” sebep olunan şey ya da duygu için karşı tarafa aktarılan bir anlayıştır esasen. Bu sebep olunan şeyin hata olup olmadığı en fazla özür dilemenin şeklini belirlemez mi?

Kimi insan özür dilenecek bir durum olduğunda özür dilemenin ego düşürücü bir kabul olduğunu hisseder ve yine de bir şekilde kendinde haklılık yaratacak savunmalar geliştirir. Öyle anlaşılmıştır ya da öyle anlaşılmasına karşı taraf sebep olmuştur ona göre.

Özür dilemenin bir hata kabulü olduğuna inananlar hata kabul etmekte zorlanırlar ve hatanın kendine ait olmadığını ispata düşer ya da olayda saklanırlar. Konuşmaktan kaçınır, karşı tarafı anlamaktan sakınır ve üstüne üstelik bir de haklılık yaratır kendine.

Oysaki

Yazının Devamı

İlişkiler Konusunda Münih Sendromu

14 Aralık 2022

Munih Sendromu uluslararası ilişkilerde geçmişin etkisinden sıyrılamamış karar alıcının geçmişle benzeşimler yaparak karar alması ve davranması olarak geçer ve geçmişteki tecrübeler nedeniyle korkularla tavizler vermeyi anlatır. Daha önce başa gelenler bir daha gelmesin diye toplumların ve yönetimlerin kaygı duyması ve bununla hareket etmesi yani.

İlişkilerde de aynı kimliklere sahip olduğumuzu bildiğimden ilk duyduğumda “işte tam olarak ilişkilere dair sorunu olan herkesin sendromu” dedim. Çünkü sorun olarak addediyorsak ruh halimizi bunun nedeni geçmişte olan olumsuz durumların benzerini yaşamamak adına fazla gardımızı almamızdır. Bunu en basitimden şehirler üzerinden bile yapıyoruz, burçlardan bile “Bir daha Trabzonlu olmaz” ya da “aslan burcu mu asla” diyoruz (bu kısımlara ben de katılabilirim). Ancak büyük perdede daha önce başımıza gelen ya da içine düştüğümüz durum ve duygulara karşı bir koruma geliştiriyoruz.

Örneğin eskiden aldatılmış kişi aldatılma radarı işletir ve güvenmek onun için zordur, hep bu

Yazının Devamı