“İnsan neyi arzulayacağını bilmeyen yaratıktır” der Rene Girard.
Biz ne istediğimizi ne istemediğimizi bildiğimizi yahut bunu düşünürsek bilebileceğimizi sanırız, neredeyse emin bir biçimde hatta. Ancak aslında bu insanın en belirsiz konusudur: Ne istediğini bilmek!
-Arzuların en derin benliğimizden derinlerimizden gelmesini isteriz ama öyle olunca da o arzu olmuyor, arzu her zaman eksikliğini hissettiğimiz bir şeye yönelik ve biz de bunun için başkalarına yöneliriz der 20. Yüzyılın en mühim akıllarından biri olan Girard.
Mesela eksikliğini duyduğun bir şeyle ilgili arzun yükselir ve aynı zamanda da etrafında ona sahip olan ve olmayanları algıda seçicilik olarak çok görmeye başlarsın, beynin gördüklerinden olasılıklar ve çareler belirlemeye ya da yoksunluğuyla seni depresyona sürüklenmeye programlanır. Yani eksiklik ne kadar derin hissedilirse dış dünyadaki görüş o kadar artar. Bu bir arzu olur ama arzu gerçekten bu mudur ve doğru mudur?
İnsan beyni birçok şeyi bir arada yürütür, eksiği ihtiyacı ya da olayları alıp titreşirken milyonlarca hareket. Serotonin düşer mi dopamin neye motive olur, ne mükafattır ne kayıp ne kazanç, amigdala neyden kaygılanır, hipotalamus beni yaşatmak için neye yolcu eder, sol beynim hangi mantığı sağ beynim hangi niyet sorgulamasını dayatır. Ve acaba beyin bir arzuya karar veriyor mudur? Yoksa kalbin üstündeki timüs bezi mi ve kalp mi komuta merkezi?
Dışarıdan nasıl bir ebatta beden olursa olsun içeride devasa bir devlet gibi bir beden. Çık çıkabilirsen işin içinden! Sanırsın ki şahane yönetiyorsun, her şey elinin altında veya zihninde.
Örneğin bir flörtte karşındaki insanın iletişim tarzı hoşuna gitmez, bunun üzerine konuşur ya da flörtü/ilişkiyi bitirirsin. Buraya kadar aslında neyi istediğini istemediğini görebilmişsindir, adımlar haklı ve yerinde belki. Ama sonrasında çoğu insan karşısındaki insanın yapmadıklarına takılır, “neden ısrar etmedi, neden vazgeçti, sevmiyormuş demek ki” diye eksiklere takılır ve hatta bunların olmasını arzuya geçeriz. Gerçekten nedir istek, olmayanı görmüş ve karar vermiş halinden sonra neden bunda kalamadın ve yeni arzun öncekiyle sence neden tezat oldu? İşte her zaman arzu yenilenir ve bu arzular da insandan bağımsız sosyal akışlarla da devinim yaşar. Sonucunda da eğer bilinçli hareket etmez isen yeni yakalandığın arzu senin aslında istemediğin bir şey de olabilir. Örneğin o kişiyi zaten istememiştin neden şimdi onun gelmesini arzu ediyorsun?
Ben bunu beyin ve bedenin bir sistem arızasını lehime çevirerek çözüyorum. Beynin negatif nöron tepkimesi pozitiften daha yüksek ve kararlı, insan ne istediğini unutabilir ama ne istemediğini daha sık hatırlar. O halde ne istemediğimi belirleye belirleye devamına da ondan yola çıkarak ne istediğimi cümleye ekleye ekleye oluşturuyorum. Böylece zaman gelip kazara olmayan arzulara kapılırsam ve ne istediğimi göremesem de ne istemediğim kesin bana kendini hatırlatır ve o yüzüme suyu çarpınca da ben kendime gelirim, gerçekte ne istediğimi o ayılma anında bulurum.
Örneğin kariyer planı ve hayallerimiz konusunda kaybolur gideriz, hayalimiz nedir ne istiyoruz ne ne ne! Böyle durumlarda önce nelere müsait olmadığını cebinde tut mesela, sonra isteklerini sırayla ele al, bu isteklerini gerçekleştirmek için müsait olmadıkların bunu ne kadar etkiler bak ve gerçekten bütünüyle doğru sonuca var. Dünyayı dolaşmak istiyor olabilirsin ama uzun süreler seyahat etmekten hiç hoşlanmıyorsan buna rağmen bu hayali nasıl gerçekleştirebileceğine bakar ve ortaya koyduğun şartlara göre yol haritası çizersin. Sevmediğin zayıf olduğun hevessiz olduğun tüm materyallerin ile arzuların karşında olmalı, böylece belki o hayal için beklemeye gerek olmayıp koşmaya karar verir ya da “aslında istemiyormuşum” da diyebilirsin. Gerek var mı boş yere olumsuz görüşle onu zihninde tutmana, hatta bazen hayallerin olmuyor sanmana ve kendini cesaretsiz saymana; yani belki de istemediğin, eskiden istediğin yahut hemen şimdi yola koyulabileceğin hayallerin duruyor ruhunda.
İnsan neyi arzulayacağını bilmez ama bu konuda bilgili olmak isterse önce bilinmez bu alanla ilgilenmeye başlaması gerekir. Sürekli isteklerini ve istemediklerini görmesi gerekir, tezatlıklarını yakalamalı veya asıl isteği kendine hatırlatmalıdır ama dikte ederek değil. Bunu iyi yaparsan, “Unutma sen şöyle bir şey istediğin için bu kararı vermiştin, şuan sadece şunun hırsından olayların böyle devam etmesini istedin” diyebilirsin sistem hatanı görerek.
Bozuk ve sorunlu değiliz, eksik ya da fazla da değiliz, sadece bu konuda insan beyni ve bedeni olarak hepimiz doğru çalışan bir sisteme sahip değiliz. 80 yaşında gerçek arzularını geçmişe bakıp da bulmak istemiyorsan ya da pişmanlık duymak istemiyorsan her yaşında kendi arzularının dümeninde oturmanın tadını çıkarman gerekiyor sadece.