Fenerbahçe, Salzburg maçı öncesi ilk ciddi provasını PSV Eindhoven karşısında yaptı. PSV Hollanda ekolünün Ajax ile birlikte en önemli temsilcisi. Ortalama 10 yılda bir gençlerden oluşan iyi bir jenerasyon yakalıyorlar. Altyapıları son derece köklü ve oturmuş. Gördük ki, şu anki takımları çok koşan, iyi kapanan, hızlı çıkan futbolculardan oluşuyor. Ancak teknik yönleri üst düzey değil. Maç tecrübeleri yok. Açıklarını fazlaca koşarak kapatıyorlar. Ancak hiç kimse PSV' nin ciddi bir rakip olmadığını söyleyemez. Geçen seneki BATE veya Plzen kadar ciddiye alınması ve saygı duyulması gereken bir rakip.
Yeni Fenerbahçe' nin dün iyi yaptığı ve yapamadığı şeyler vardı sahada. Fenerbahçe PSV Eindhoven maçı bizlere önemli ipuçları verdi.
Fenerbahçe tıpkı geçen sezonki gibi takım savunması, kademe ve adam paylaşımında sıkıntı yaşadı. Fenerbahçe takım savunması iyi durumda değil. Elbette Ersun Hoca' nın ilk önceliği de takım savunması değil, zira geçen sezon en fazla takım hücumu ve hareketsiz futbol eleştiriliyordu. O da dikkatini hücum aksiyonlarına çevirmiş durumda. Önceliği buraya verdiği çok açık.
Geçen sezondan farklı olarak Fenerbahçe iki devre boyunca hep ileri gitmeye çalıştı. Oyun felsefesindeki değişikliği hissettik. Ancak ilk devre sorun bek ve kanat oyuncularının, gerçekten kanatları kötü kullanması idi. Bekir, Kadlec, Kuyt ve Caner sıklıkla içe kat ederek oyunun kitlenmesine neden oldular. İkinci yarıda, Mehmet Topuz, Stoch ve Hasan Ali gibi kanatları daha iyi kullanabilen isimler oyuna dahil olunca, hücum aksiyonları zenginleşti. Kanatları daha fazla kullanan ve PSV' nin çoklu kademesini aşabilen bir Fenerbahçe izledik.
Önceki yazılarımda da yazmıştım. Fenerbahçe, Egemen dönüp formayı Yobo' dan alana dek tandemde sıkıntı yaşar. Tandemdeki ikililerin uyumu çok önemlidir ve Alves-Egemen ikilisinin birbirlerine uyum sağlamaları için üst üste asgari 5 maç birlikte oynamaları gerekiyor. Ancak bu da Egemen' in sakatlıkları nedeni ile mümkün olamayacak gibi gözüküyor. Egemen geçen sezondan beri sıklıkla sakatlık yaşıyor. Yobo ise oldukça ağır ve artık işleri tecrübesi ile de idare edemez hale gelmiş durumda. Yere sağlam basamıyor. Bekir ise patlamaya hazır bir bomba. Yaptığı hatalar her an gol olarak geri dönebiliyor. Öyleyse, buradaki sıkıntıyı fark etmek lazım. İstikrarsız ve sık sakatlanan Egemen, pozisyon hataları yapan ve hızını kaybetmiş bir Yobo ve iyi niyetli olsa da çok kritik hatalar yapan Bekir var elinizde. Fenerbahçe' de motivasyonunu kaybetmiş olduğunu düşündüğüm Serdar' ı saymıyorum bile. Bu üçlünün Alves' e partner olması Alves' den alınacak verimi de olumsuz etkiler. Herkes elini vicdanına koyup düşünmeli, bu 3' lü ile 3 kulvarda ilerlemek ne kadar mantıklı?
Öte yandan sağ bek konusu Fenerbahçe için en kritik sorun olmaya devam ediyor. Gökhan' ın takıma dönüşü Eylül ortası desek, form tutması Ekim ortasını bulacak. Burada kaliteli ve gerçek bir sağ bek alternatifini acilen sağlamak gerekiyor. Aksi halde, Bekir ve Mehmet Topuz ile bu bölge, takım savunması adına çok baş ağrıtır.
Bu iki konunun Fenerbahçe yönetimi tarafından göz ardı edilmesi bana üç kulvar olayına kendilerinin de inanmadığı ve sadece lige odaklı, lige yetecek bir kadro kurduklarını düşündürüyor.
Dün PSV Eindhoven karşısında 4-2-3-1' e yakın bir sistem izledik sahada. Geçen sene de Aykut Hoca döneminde eleştirimiz şu idi; bu takım bu kadro ile 4-2-3-1 oynamaz. Tek forvet olarak sahaya çıkması beklenen Sow ve Webo tek forvet oynayabilecek özelliklerde değil. Her ikisi de çift forvette verimli olabiliyor. Öte yandan, tek forvetin arkasındaki üçlü Cristian, Kuyt ve Caner birbirleri ile müthiş uyumsuz, ağır ve savruklar. Kuyt dışında savunmaya ciddi katkı sağlamıyorlar. Hücumda da bal yapmayan arılar gibiler. Çok top kaybı yapıyorlar. Pas hataları inanılmaz yüzdelere ulaşıyor. Topu forvet ile buluşturamıyorlar. Maç içinde arkalarındaki bloklardan kopuyorlar. Aykut Hocanın da bir türlü anlamadığı ya da anlamak istemediği konu bu idi. Şimdi aynı hatayı Ersun Yanal devam ettirecek gibi gözüküyor. 1. hata bu kadro ile 4-2-3-1 oynamak ise, ikinci hata bu sistemde Kuyt, Caner, Cristian' ı beraber oynatmaktır.
Yazılarımı takip eden arkadaşlar bazen yanlış anlıyorlar. 4-2-3-1 sistemine karşı değilim. Bu sistem son 5 yıl dünya futbolunda iş yapmış bir sistemdir. Ancak bu sistem Fenerbahçe' nin mevcut kadro yapısına uymaz. Eski kadro yapılarına dahi daha fazla uyuyordu. Sadece örnek olarak olarak veriyorum; eski kadrolara baktığınızda, arkada Ogün-Lazetic, önde Revivo, Rapaiç, Yusuf ve onların önünde Andersson ile ya da arkada Appiah-Aurelio, önlerinde Serhat, Alex, Tuncay ve tek forvette Pierre Van Hoijdonk (Nobre) ile 4-2-3-1 oynarsınız. Tek forvetiniz ve arkasındaki üçlü hızlı, pas becerisi yüksek, ayağına hakim adamlardan oluşacak. Çok hareketli olacaklar. Topu iyi kullanan, birbirleri ile iyi anlaşan adamlardan oluşacak. Tek forvetiniz sırtı dönük top alacak, kanatlara top aktaracak, takımın ileri çıkması için top tutacak ve hava toplarında etkili olacak. Şimdi soruyorum, mevcut futbolcu kapasiteniz ile nasıl 4-2-3-1 oynarsınız? Zaten geçen senelerde, hücumdaki kısırlık ve takım savunmasındaki zafiyetler de genelde buradan kaynakladı.
Sistem sorununu bir tarafa bırakırsak, Ersun Yanal Salzburg maçına kadar tüm futbolcularını görmek ve değerlendirmek istiyor. Bu son derece anlaşılabilir bir durum. Üç hazırlık maçında da bu imkanı buldu. İlk 11 kafasında yavaş yavaş şekilleniyor, bunu da anlamak mümkün. Örneğin kalede Volkan, stoperde Alves, orta sahada Emre, sağda Kuyt ve Meireles' in yerleri garanti gibi gözüküyor.
Öte yandan hocanın kafasında Bekir- Mehmet Topuz, Alper- Cristian, Mehmet Topal- Cristian, Caner- Stoch, Hasan Ali- Kadlec, Sow-Webo gibi karşılaştırmalar var. Esas çözüm aradığı denklemler burada. Ancak burada hocanın aşırı hassas davrandığını da görmek mümkün. Henüz sezon başı ve hiç bir futbolcusu ile küsmeyi, onları kaybetmeyi istemiyor. İşi de zor, çünkü elindeki kadro bir hayli kaliteli. Öte yandan bu kadro içinden en kısa zamanda bir ideal 11 çıkartıp, bu 11' i birkaç maç sürekli birlikte oynatmak zorunda. Salzburg maçı PSV maçından çok daha zor geçecek ve birbirlerine alışması gereken bir futbolcu topluluğu var.
Hocanın adına denklemleri biz çözmeye çalışalım. Önce sağ beke bakalım. Sağ bekte Mehmet Topuz' un Bekir' e tercih edilmesi hücum zenginliğini artırır. Kuyt- Topuz ikilisi dinamo gibi ileri geri ve uyumlu çalışırlar. Öte yandan Bekir, ne defansif yönde ne de ofansif yönde katkı sağlayamaz. Çünkü ileri geri gidecek bir kondisyon seviyesine asla ulaşamaz. Hayatı boyunca ağırlıklı olarak stoper oynamış ve maç başı maksimum 8-9 kilometre koşmuş bir adamın, bir anda 10-11 km' lere çıkması bir hayaldir. Oysa modern futbolda bekler minimum 11 kim koşmak durumundadır. Hele de 4-2-3-1 veya 4-3-3' lü sistemlerde. Bu anlamda tercih Mehmet Topuz olmalıdır.
Alper- Cristian ve Mehmet Topal- Cristian tercihi en kolay tercihtir. Zira Cristian Fenerbahçe tarihindeki en tek düze yabancılardan biridir ve Aykut Kocaman sahip çıkmasa transfer edildiği ilk yılın devre arası gönderilebilirdi. Aykut Kocaman kendi transfer ettiği bu arkadaşa, gerektiğinden fazla destek vermiş ve el üstünde tutmuştur. Hali hazırda yabancı sayısı düşünüldüğünde, Yobo ile birlikte ilk gönderilecek isim Cristian olmalıdır. Taraftarın bir kesimi Cristian' ı insan olarak çok sevmektedir. Ancak burada duygusal düşünmemek lazımdır. 10 tane orta saha oyuncunuz var iken, Cristian yerine Krasic veya Stoch' u yollamak ve orta sahada kaliteli yerlileriniz varken, tercihi Cristian' dan yana kullanmanız büyük saçmalıktır. Alper, Mehmet Topal, Emre, Meireles, Mehmet Topuz, Salih ve Holmen, Cristian' dan hem savunma hem de hücum anlamında çok daha faydalı işler yapabilecek isimlerdir. Dolayısı ile burada denklem Alper- Cristian veya Cristian- Mehmet Topal değil, Alper- Mehmet Topal denklemidir. Şimdilik bu denklemin çözümünü sonraya bırakalım.
Caner- Stoch karşılaştırmasında, tercih her anlamda Stoch olmalıdır. Stoch oyun zekası ve ayağa hakimiyeti ile Caner' den bir gömlek üstündür. Caner' in istikrarsızlığı aynen Stoch için de söz konusu olsa da, Yanal 'ın dikine giden, hücum odaklı takım kurgusunda, Caner' den daha fazla iş yapacağını düşünüyorum. En azından kanadı daha iyi kullanabiliyor.
Hasan Ali- Kadlec tercihinde yorum yapmak çok zor. Geçen seneki Hasan Ali, hazırlık döneminde izlediğim Kadlec' e forma yüzü göstermez. Ancak Kadlec' de kariyerli bir futbolcu. Geçen seneki sakatlığı atlatmış gözüküyor. Ancak halen oyun sertliği ve sahaya sağlam basma yönlerinde zafiyet yaşıyor. Uyum sorununu psikolojik olarak aşmış olsa da oyun olarak aşmış değil. Bu nedenle Kadlec, potansiyeline ulaşana kadar benim tercihim Hasan Ali olurdu. Bu sayede Bekir ve Serdar' dan iyi olan, ancak Egemen' den kötü Yobo' yu da bir süre (Egemen tam kapasite ile dönene kadar) oynatmak mümkün olacaktır.
Sow- Webo tercihinde, tek forvette her ikisi de verimsiz olacaktır. Bu noktada Cardozo eğer uygun maliyet ile alınabilir ise, her ikisinden de iyi bir tercih olur. Eğer Cardozo olmaz ise, Emenike' de Sow ve Webo' dan daha iyi bir tercih olacaktır. Öte yandan düşük bir ihtimal olsa bile bu mevkiye transfer yapılmaz ise, Webo' nun Sow' dan daha verimli olacağını düşünüyorum. Webo, Sow' a göre daha hızlı, daha hareketli ve son vuruşları daha iyi. Top alıp verme işini daha iyi yapıyor. Sow, 4-2-3-1 ya da 4-3-3' ün solunda daha verimli olur gibi gözüküyor. Bu noktada da Sow- Stoch tercihini konuşmamız gerekir ki, ben her zaman formda bir Stoch' u tercih ederim. Cardozo' nun gelmesi halinde ise yanında oynayacak pozisyon bilgisi ve zekası üst düzey bir Sow çok iş yapabilir. O noktada Sow' u ikinci forvet olarak Webo' ya tercih edebilirim.
Oyun sistemi olarak, Fenerbahçe için 4-4-2 ve türevlerinin daha uygun olacağı kanaatindeyim. Benim sistem tercihim iç saha maçlarda 4-4-2 ve dış saha maçlarda 4-1-4-1 olurdu. İç sahada kalede Volkan, defansta Gökhan-Egemen-Alves-Hasan Ali, ortada Kuyt, Emre, Alper, Stoch ve ileri ikilide, Cardozo (alınamaz ise Webo), Sow ideal 11' im olurdu. Dış saha maçlarında ise, kalede Volkan, defansta Gökhan, Egemen, Alves, Hasan Ali, önde tek ön libero Mehmet Topal (Meireles), orta dörtlüde Kuyt, Emre, Alper, Stoch ve ileride Cardozo (alınamaz ise Webo) ideal 11' im olurdu.
Ersun Hocanın 4-2-3-1 ya da 4-3-3' lü sistemlere yakın olduğunu bildiğimden, bu sene de 4-4-2 ve türevlerine olan hasretimiz devam edecek gibi gözüküyor. Elbette takım savunması ve hücumdaki üretkenlik sorunu da devam edecektir. Ancak ne olursa olsun, Ersun hocaya biraz sabır göstermek şart. Bir mental dönüşüm peşinde. Kendisi 6 hafta istedi, ancak ben 10 hafta kredi verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ersun Hocanın, ortaya koyacağı mental devrim bile önemli olacaktır. İzleyip göreceğiz.