Aynı konu hakkında yazmak adetim değildir. Ama bir baktım basında ve sosyal medyada bir kısım avane işi azıtmış. İşler kötü gidiyor ya, bir noktadan talimat ile herkes kötü giden herşeyin sebebinin Alves olduğunda uzlaşmış. Öyle ya kötü gidişte başka sorumlu yok. Şu an ciddi bir algı operasyonuna girişilmiş olduğunu görüyorum. Amaç yine durumdan memnun olmayan taraftarı uyutmak. Bir yorum yazmak ihtiyacı duydum.
Alves bir günah keçisidir. Günahı büyüktür, ancak onun bu ayıbı, daha büyük günahların üstünü örtmek üzere kullanılmaktadır.
En büyük günah; başarılı olmuş, sistemini oturtmuş, kendisini kabullendirmiş, kariyerli bir hocayı yollamak ya da istifa etmesini sağlayacak eylemleri planlayıp uygulamaktır. Esas günah budur.
Bu günahın vebalini, taraftar çekmektedir.
Hangi taraftar?
Yönetim ve Başkan Aziz Yıldırım' ın doğru olmayan strateji ve eylemlerini sorgulayan, bunlardan memnun olmayan büyük bir kitle. Bu memnuniyetsizlik zaten açıkça olmasa da üstü kapalı olarak dillendirilmeye başlandı bile.
Şimdi, ortada büyük bir sorun var. Boşluğu bir türlü doldurulamayan bir teknik direktörlük koltuğu var. Bu koltuk doldurulmaz ise, bu sene yarıştan erken kopan bir
Her iki takım da bu sezon son 15 senenin belki de en kötü futbolunu ortaya koyuyor. Yurt dışından bilinçli, futboldan iyi anlayan bir futbolsever bu maçı izlese, maçın bir alt lige ait bir maç olduğunu düşünebilirdi.
Her iki takımın da bu futbolunun 1. sorumlusu Yönetimleri. İkinci sorumlusu Teknik Direktörleri.
Fenerbahçe haftalardır geriye gidiyor. Oyun olarak, moral olarak, puan olarak, vizyon olarak, inanç olarak!
Galatasaray ise idare ediyor. Tek yıldızının omuz vermesi ile ite kalka ilerliyor.
Prandelli, Galatasaray' da vakit dolduruyor. Bu sezonun sonunu görebileceğini düşünmüyorum. Hiç bir saha içi organizasyon, hiç bir organize hücum yok. Goller hep Sneijder' in bireysel becerisinden. Zaten sahada tek yıldız isim de Sneijder. Pozisyonu yakaladı ve attı. Eskiden Fenerbahçe' nin de yıldızları vardı. Yıldızın varsa seni kurtarabiliyor.
İsmail Kartal' a gelince, İsmail Kartal hala son 5 senedir olduğu gibi bu sezon da Fenerbahçe' nin antrenörü. Misyonu bu. Çünkü Fenerbahçe' nin herkesin bildiği başka bir Teknik Direktörü var.
Meireles en formda olduğu dönemde kesildi, haftalarca Diego oynatıldı. Neden?
Emenike ve Sow gibi iki formsuz isme haftalardır forma
Fenerbahçe' de Başkan Aziz Yıldırım ve ekibi Türk Spor Tarihinin en büyük ve vizyonlu projesini uygulamaya geçirdi. Hedef 1 milyon üye.
Bu projenin hayata geçmesi aşamasında pek çok araştırma yapıldı. Örnek olarak Barcelona ve Benfica' nın üyelik sistemleri incelendi. Ancak ortaya koyulan model, bu modellerden çok farklı ve özgün. Fenerbahçe' yi tam olarak gerçek sahibine, yani halka açan bir proje olacak. Bu proje ile Fenerbahçe 81 ilde Şubeleşmeye gidecek. Merkez ile koordinasyonu bu Şubeler sağlayacak.
Bu proje, eğer başarıyla sonuçlandırılabilirse, Fenerbahçe' nin kaderini değiştirecektir. Fenerbahçe' nin hak ettiği büyüklüğü sağlayacaktır. Bu büyük bir vizyondur. Fenerbahçe' yi profesyonel ve amatör branşların tamamında bir dünya kulübü haline getirecektir. Esasen bu sadece Fenerbahçe değil, Türk sporu için de büyük bir adımdır.
Bence bu proje, aynı zamanda endüstriyel futbolun kalbine atılmış bir oktur. Endüstriyel futbolun bileğini bükecek bilektir. Endüstriyel futbola, "eski dünya futbolunun" attığı gerçek bir goldür. Bizler gibi futbol romantiklerine verilmiş büyük bir umuttur. Bir isyandır. Bir direniştir.
Artık uluslararası arenada başarı için gereken maddi
İzlanda ve Çek Cumhuriyeti maçlarını bir tarafa bırakalım. A Milli Takımımız 2009 senesinden bu yana ciddi bir düşüş yaşıyor. 2009 yılında Terim' in görevi bırakmasından bu yana tam 4 defa teknik direktör değişikliği olmuş. En son yine Terim göreve geldi.
Milli takım ile ilgili en büyük sorunun iyi bir futbolcu jenerasyonu yakalayamamak olduğunu düşünüyorum. Futbolcu jenerasyonu; belirli bir dönemde, birlikte yetişmiş, uzun süreler kulüp takımlarında birbirleri ile oynamaya alışmış, yetenekli, takım oyununu bilen, saha içinde olduğu gibi saha dışında da sıkı arkadaş olan, takımlarını kendilerinden önde tutan, ligde ve Avrupa' da üst düzey karşılaşmalarda tecrübe kazanmış futbolcular topluluğu demek. En son 1996-2002 arası Galatasaray' da bu tür bir jenerasyon yakalandı. Türk spor tarihinin en büyük başarıları da zaten o dönemde yaşandı. Yani 2002 yılında Dünya Kupasında Şenol Güneş ile yakalanmış olan başarının arkasında büyük ölçüde bu jenerasyon avantajı vardı.
Bu konuda 2012 senesinde bir yazı yazmıştım. Durumu oldukça iyi açıklayan bir yazıdır. Merak edenler bakabilir.
https://www.milliyet.com.tr/bertan-kaya-hollanda-turkiye-maci-ve-milli-takima-iliskin-bir-degerlend
Haftalar ilerledikçe iki şeyden emin oluyorum. Birincisi, İsmail Kartal' ın en azından bir kaç hafta daha iyi futbol oynatmak gibi bir derdi yok. Önceliği kaybetmemek. Sonra şartlar müsait olur ise kazanmak! İkincisi, hocanın kafasında net bir oyun şablonu yok. Bir futbol felsefesi yok. Biraz ondan, biraz bundan ortaya karışık bir görüntü veriyor Kartal' ın Fenerbahçesi. Futbolcuların stresi, gerginliği de bu amaçsızlıktan, bu belirsizlikten. Geçen sene ne yaptığını bilen, sahaya sağlam basan, kendine güvenli bir Fenerbahçe vardı. Bu seneki Fenerbahçe şimdilik bu karakterde bir oyun ortaya koyamıyor.
Bekir' in tartışmalı kırmızı kartına kadar ortada ne mücadele, ne organizasyon ne de yetenek vardı. Kırmızı karttan sonra, biraz hırs ve mücadele geldi. Üç puanı zor da olsa getiren de bu oldu. Ayrıca Mehmet Topal ve Gökhan Gönül 'ün insanüstü mücadelesini ve Alper Potuk' un gayretini de eklemeliyiz. Bu mücadelenin temelinde onurlu bir isyan vardı. İsyanın sadece hakeme olduğunu sanmıyorum. Bu cümleyi lütfen bir tarafa yazın. Gökhan Gönül 'ün geçtiğimiz hafta yayıncı kuruluşa verdiği demeç ile birlikte düşünün.
Hakemin Caner' in pozisyonunda verdiği karar bence doğru. Caner
Fenerbahçe haftalardır kötü. Geçen sezonki sistemli, amaçlı, arzulu futboldan eser yok. Mehmet Topal, Kuyt, Gökhan haricinde kimsenin mücadele etmeye isteği yok. İsteği olsa enerjisi yok. Bloklar arası mesafeler çok açık, defansta adam paylaşımı kötü, boş alanlara hareketlenme yok, pas isteme yok, pres yok, top kaybı çok. İşin en acı tarafı haftalardır gol pozisyonu bile yok.
Bir tarafta 132 milyon Euro' luk bir takım, diğer tarafta 25 milyon Euro' luk rakibi. Futbol olarak bakıyorsun, düşük değerdeki takım, kendisinden neredeyse 6 kat üstün olandan daha istekli, azimli, bilinçli, becerikli futbol oynuyor.
Neden?
Çünkü hocası Fenerbahçe' ye yetmiyor.
Ersun Yanal rüştünü ispatlamış bir hoca idi. Öyle ya da böyle bir ağırlığı vardı. Bir sistemi, felsefesi, antrenman programı vardı. Futbolcular sevmese de saygı duyuyordu.
Arap İsmail iyi insan. İyi bir yardımcı antrenör. İyi Fenerbahçe' li. Tüm takım seviyor. Ama..
Sistem, felsefe, antrenman tekniği, disiplin açılarından kafalarda soru işaretlerine neden oluyor. Haksızlık etmek istemem ama son haftalarda izlediğimiz futbol bu fikri güçlendiriyor. Aksi olsa, Fenerbahçe haftalardır böyle oynamaz. Aksi olsa,
Başkan Aziz Yıldırım' ın müthiş ses getiren projesini duymayan yoktur herhalde. Kulübe 1 milyon üye yapmak. Proje ile 400- 500 milyon TL arası bir gelir elde edilmesi hedefleniyor. 5-6 sene içinde de yıllık olarak ortalama 100 milyon TL gelir elde edilmesi planlanıyor. Ekim ayı içinde projeye yönelik bir kampanya başlatılacağı, buna yönelik bir reklam filminin startının verildiği, 15 gün boyunca da ulusal kanallarda yer alacağı söyleniyor. Kampanyanın sloganı "takımına sahip çık" olacakmış.
Fenerbahçe camiasına hayırlı olsun diyelim.
Buraya kadar iyi güzel de, aklıma şu soru takılıyor. Acaba genel olarak tüm büyük takımlar, özel olarak da Fenerbahçe taraftarını müşteri olarak mı görüyor?
Bu elbette endüstriyel futbol gerçeği ile uyumsuz bir bakış değil. Tüm dünyayı etkisi altına alan endüstriyel futbolun karşısında, bizler gibi futbol romantikleri nasıl karşı durabilir ki? En fazla söylenir dururuz "futbolun ruhu gitti" diye.
Öte yandan, eğer taraftar = müşteri ise, bu denklemin her iki tarafında eşit ve adil bir ilişki olması lazım. Yani ben müşteri isem, kulübün ticari ürünlerini, kombinelerini, dergilerini alacağım. Denklemin bir tarafında kulübüme para
İsmail Kartal Fenerbahçe' ye nasıl bir futbol oynatacağına henüz karar veremedi. Bazı maçlarda Löw, bazı maçlarda Kocaman, bazılarında da Yanal futbolu oynatabiliyor. Bu maç tipik Kocaman futbolu oynattı takımına. Bol pas, top çevirme, açık arama ve kontrollü bir futbol. Pozisyon adına koskoca 90 dakikada bir tek Mehmet Topal' ın direkten dönen şutu vardı. Rakip Trabzonspor uyum ve taktik sorunu yaşamıyor olsa, üçüncü bölgede bu kadar rahat oynayamazdı Fenerbahçe. İsmail Kartal beraber çalıştığı hocaların etkisinden ne kadar çabuk çıkarsa, o kadar başarılı olabilir. Artık net bir oyun felsefesi ortaya koymalı. Bugün kaybedilen 2 puan açıkça İsmail Kartal' ın oyun felsefesi ve son derece hatalı oyuncu tercihlerinden kaynaklandı.
Trabzonspor oyunu kendi yarı alanında kabul edip, maç boyu hızlı kontra ataklar ile pozisyon bulmaya çalıştı. Bu taktiği de disiplinle uyguladılar. Açık alan bırakmadılar. Ancak iyi futbol oynadıklarını söylemek mümkün değil. Birbirleri ile uyumsuzlukları, sahada iyi bir pas trafiği kurmalarına engel oldu. Vahid hocanın ve takımın zamana ihtiyacı olduğu gözüktü.
İlk yarıdaki al gülüm ver gülüm futbolu istatistiklere de yansıdı. Tüm takım müthiş