Başkan Aziz Yıldırım' ın müthiş ses getiren projesini duymayan yoktur herhalde. Kulübe 1 milyon üye yapmak. Proje ile 400- 500 milyon TL arası bir gelir elde edilmesi hedefleniyor. 5-6 sene içinde de yıllık olarak ortalama 100 milyon TL gelir elde edilmesi planlanıyor. Ekim ayı içinde projeye yönelik bir kampanya başlatılacağı, buna yönelik bir reklam filminin startının verildiği, 15 gün boyunca da ulusal kanallarda yer alacağı söyleniyor. Kampanyanın sloganı "takımına sahip çık" olacakmış.
Fenerbahçe camiasına hayırlı olsun diyelim.
Buraya kadar iyi güzel de, aklıma şu soru takılıyor. Acaba genel olarak tüm büyük takımlar, özel olarak da Fenerbahçe taraftarını müşteri olarak mı görüyor?
Bu elbette endüstriyel futbol gerçeği ile uyumsuz bir bakış değil. Tüm dünyayı etkisi altına alan endüstriyel futbolun karşısında, bizler gibi futbol romantikleri nasıl karşı durabilir ki? En fazla söylenir dururuz "futbolun ruhu gitti" diye.
Öte yandan, eğer taraftar = müşteri ise, bu denklemin her iki tarafında eşit ve adil bir ilişki olması lazım. Yani ben müşteri isem, kulübün ticari ürünlerini, kombinelerini, dergilerini alacağım. Denklemin bir tarafında kulübüme para kazandıracağım. Öte yandan, taraftar olarak da takımımı her koşulda destekleyecek, maçlara gidecek, futboldan keyif alacağım.
Bence Fenerbahçe' de bu ilişkinin "taraftar" kısmı sıkıntılı. Çünkü Fenerbahçe taraftarı tahminin 1988- 1989 sezonu ile 2007-2008 sezonunun dışında futboldan aman aman keyif alamadı. Evet, hep destek verdi, tam destek verdi ama karşılığında futbol anlamında ne aldı? Bir bakalım. Ancak haksızlık olmaması adına futbolun tam olarak endüstriyelleştiği 2000 yılından sonrasını baz alalım.
2000-2001 sezonundan, 2013-2014 sezonuna kadar Fenerbahçe 14 sezonda 6 kere şampiyon olmuş. Bunların 4 tanesi son haftaya kadar devam eden yarışlar. 4 kere de ümitler son maça kadar taşınmış ancak kazanılamamış. 14 sezonda heyecan dolu 8 final demek bu. Acılarla, sevinçlerle, gözyaşlarıyla, umutla, kederle, coşku ile dolu 8 final! Bazıları da (2009-2010 sezonu) oldukça dramatik sonuçlanmış bunların.
Peki burada şöyle bir soru sormak lazım değil mi? Taraftar eğer müşteri ise, Türkiye' nin kulübüne en çok para harcayan taraftarı ise, her koşul ve durumda yönetiminin arkasında durmuş ise, bu büyük bütçelerin mimarı ise, neden 14 sezonun 8 tanesinde, son maçta hop oturup hop kalkmak zorunda kalıyor? Neden geçtiğimiz sezonda olduğu gibi her sezon rahat ve keyifli maç seyretme hakkında sahip olamıyor? Dikkat ederseniz neden her sezon şampiyon olamıyor demiyorum, neden iş bu denli son haftaya kalıyor ve neden her sezon istikrarlı olarak iyi futbol izlenemiyor diye soruyorum?
Burada iki tahminim var.
Ya taraftarını endüstriyel futbolun bir gerçeği olarak müşteri gibi gören yönetimler, modern futboldan, iyi futbolcudan, hocadan anlamıyor, ya da taraftar kendisini müşteri olarak görmediğinden bunların hesabını sorma ya da sorgulama yoluna gitmiyor.
Burada enteresan olan ilişki şu. Eğer taraftar, müşteri olarak görülüyor ise taraftara kaliteli hizmet veya ürün sunulması gerekiyor. Bu da gerçekte "müşteri" olan taraftar tarafından talep edilmesi gereken bir konu. Ancak bu hiç mesele edilmiyor. Taraftar kaliteli ürün ve hizmet alması gereken bir müşteri olduğunun neden farkına varmıyor? Bu tür bir ilişkinin uzun süre sürdürülebilirliği konusuna hiç girmeden şunu sormak istiyorum:
Gerçekten kaç kişi son 15 senede oynanan futboldan çok memnun? Futbola yapılan yatırım ve harcama ile elde edilen şampiyonluk sayısı konusuna hiç girmiyorum. Sadece şunu merak ediyorum, "taraftar" olarak hep destek tam destek inancını bir tarafa bırakıp, olaya sadece "futbolsever" olarak baktığınızda, kaç kişi 15 senedir oynanan futbolu beğeniyor? Kaç kişi verdiği paranın hakkını tam olarak aldığını düşünüyor? Örneğin kaç kişi, 15 senede altyapıdan ilk 11' e bir tane bile yıldız futbolcu yerleşmediğini sorguluyor? Kaç kişi Sow, Emenike, Josico, Maldonado, Guiza, Dia, Mehmet Topuz, vb. transferleri sorguluyor? Bunu eleştiri anlamında sormuyorum, gerçekten merak ediyorum.
Şimdi sayın Fenerbahçe yönetimine soruyorum. Projeden elde edilecek 400- 500 milyon TL ile ne yapacaksınız?
Tahminim tesisler, çarşılar, okullar, bankalar, vb. projeler hayata geçirilecek. Haklısınız, endüstriyel futbol bunu gerektiriyor. Haklısınız güçlü olmanın yolu (Başkana göre haklı olmanın yolu da bu) güçlü finanstan geçiyor. Haklısınız, rekabet koşulları ağır. Haklısınız kuşatma var. Haklısınız finansal fair play belinizi bükmek üzere. Haklısınız tesisler, sportif başarıdan daha kalıcı.Haklısınız. Ne diyeyim hepsinde haklısınız..
Ancak burada ben ve benim gibi düşünenlerin de haklı olduğu bir konu var. Fenerbahçe özünde, temelinde, çıkış noktası olarak, ne derseniz deyin, bir ticari işletme değil, bir spor kulübü. Spor kulüpleri spor için vardır.
Lütfen 1 milyon üye projenizin hasılatının bir kısmı ile müşterileri değil, taraftarları düşünün. Futbol branşı özelinde bakarsak, habire top çeviren, savunma yapan, 1-0' a razı, rakibinden korkan, hücumda üç pas yapamayan, kötü futbol oynayan takımlar izletmeyin bize. İyi futbol, iyi hoca ve kaliteli futbolcular ile olur. Lütfen Katar' dan bile üç kuruş teklif alamayan futbolcuları bize yıldız diye sunmayın. Bu kadar kalite bu lig için yeter demeyin. Futbola önem verin. Sadece kazanmayı değil, keyif vererek kazanmayı hedefleyen takımlar oluşturun. Doğru transferler yapın. Kaliteli ve seyretmekten keyif alınacak futbolcular transfer edin. Sürekliliği ve istikrarı lütfen sağlayın. Hocalara karışmayın. Başarılı hocaları yollamayın. Yollayacaksanız da böyle yollamayın! Tek isteğimiz bu.
Burada konuya Fenerbahçe özelinde baksak da aslında söylemek istediklerimiz tüm büyük takımlarımız için geçerli. Lütfen denklemin diğer tarafını unutmayın.