Haftalar ilerledikçe iki şeyden emin oluyorum. Birincisi, İsmail Kartal' ın en azından bir kaç hafta daha iyi futbol oynatmak gibi bir derdi yok. Önceliği kaybetmemek. Sonra şartlar müsait olur ise kazanmak! İkincisi, hocanın kafasında net bir oyun şablonu yok. Bir futbol felsefesi yok. Biraz ondan, biraz bundan ortaya karışık bir görüntü veriyor Kartal' ın Fenerbahçesi. Futbolcuların stresi, gerginliği de bu amaçsızlıktan, bu belirsizlikten. Geçen sene ne yaptığını bilen, sahaya sağlam basan, kendine güvenli bir Fenerbahçe vardı. Bu seneki Fenerbahçe şimdilik bu karakterde bir oyun ortaya koyamıyor.
Bekir' in tartışmalı kırmızı kartına kadar ortada ne mücadele, ne organizasyon ne de yetenek vardı. Kırmızı karttan sonra, biraz hırs ve mücadele geldi. Üç puanı zor da olsa getiren de bu oldu. Ayrıca Mehmet Topal ve Gökhan Gönül 'ün insanüstü mücadelesini ve Alper Potuk' un gayretini de eklemeliyiz. Bu mücadelenin temelinde onurlu bir isyan vardı. İsyanın sadece hakeme olduğunu sanmıyorum. Bu cümleyi lütfen bir tarafa yazın. Gökhan Gönül 'ün geçtiğimiz hafta yayıncı kuruluşa verdiği demeç ile birlikte düşünün.
Hakemin Caner' in pozisyonunda verdiği karar bence doğru. Caner yaptığı iki duran top asistine rağmen, geçen sezonki formunda değil. Hız ve çabukluk kaybetmiş. Pas tercihleri de iyi değil. Müdahalesinde de hamle zamanlaması kötüydü. Ayrıca son birkaç maçtır ortaları da pek isabetli değil. Dikkatle izleyenler fark etmişlerdir. Aslında Caner, geçtiğimiz sezon Türkiye Ligi üstü bir performans göstermişti. Bu sezon geçen sezonki performansın sarhoşluğu içinde konsantrasyon ve istikrar konusunda sıkıntı yaşıyor. Bu yıllardır gözlemlediğimiz klasik bir Türk futbolcusu psikolojisi. İsmail Kartal' ın bu konuya da el atması lazım. Caner Türk futbolu için çok önemli bir isim.
Bekir' in kartı konusunda emin değilim. Pozisyonu birkaç kez tekrar izledim. Sarı olabilirdi. Kırmızı diyen de bence haksız sayılmaz. Elbette, burada karttan daha çok Bekir' in dengesiz hareketini tartışmalıyız. Sen bu seviyelerde futbol oynuyorsan, böyle saçma sapan bir hareketi yapmayacaksın. Bunlar işin temelini alamamış olmaktan kaynaklanıyor. Alt yapı bu yüzden önemli. Öyle bir topa, böyle bir giriş tamamen altyapı eksikliğidir. Konu Bekir olmakla birlikte, bu aslında Türk futbolunun bir sorunu.
Torku Konyaspor kişilikli bir futbol takımı. Açık oynadılar. Oturmuş bir sistemleri var. Çok da pozisyon buldular. Bir tanesi gol olsa, belki skor farklı olabilirdi. Torku Konyaspor' un saha dağılımı, presi, alan daraltması, hızlı geri dönüşleri ve pas tercihleri son derece başarılı idi. Tecrübeli Hleb' in saha içi koordinatörlüğü ve Torje' nin akıllı futbolu ile çok tehlikeli ataklar yaptılar. Üstelik 2 önemli eksiğe ve maçın içinde yaşadıkları talihsiz sakatlığa rağmen. Hep söylüyorum, bu sene bazı takımları yenmek için üç büyüklerin ekstra efor sar etmesi gerekecek. Konyaspor bunlardan bir tanesi.
Fenerbahçe' de gözlemlediğim en büyük sorun, İsmail Kartal' ın Sow' dan ve Diego' dan vaz geçmemesi. Hadi Diego' nun kimin etkisi ile ilk 11' de olduğunu anlıyoruz. Ancak Sow' da ısrar zarar getiriyor (gol atmış olmasına rağmen) Bu durum tüm saha içi dengeleri bozuyor. Fenerbahçe bazı ayrıcalıklı yabancılara forma garantisi verecek bir takım değil, olmamalı. İsmail Kartal Sow' u kenara alıp, orta beşlisini Alper, Mehmet Topal, Emre (Diego), Meireles ve Kuyt' tan kursa, rakipler hem çıkmakta, hem de top yapmakta müthiş zorlanır. Sow konusunda Kartal' ı anlamıyorum.
İsmail Kartal' ın Fenerbahçe' si ile ilgili diğer tespit savunmada güven vermemesi. Bekir- Alves uyumsuzluğuna Bekir- Kadlec uyumsuzluğu da eklendi. Bekir, Egemen dönene dek patlamaya hazır bomba gibi. Bazen iyi, bazen de çok ama çok kötü. Bu istikrar sorunu Bekir' in üst düzey bir stoper olmasının önünde en büyük engel. Gökhan ve Caner' in kademeleri ile Mehmet Topal' ın savunma tarafındaki destekleri ile savunma bir nebze toparlanıyor. Ancak sorunlar büyük. Savunma kurgusunun oturmamasında, Sow ve Kuyt' ın geriye yardıma gelmekteki isteksizlikleri de etkili. Geçen seneye kıyasla bloklar arası mesafe çok açık. Bir sebep fiziksel düşüş ve yetersizlik olabilir.
Fenerbahçe' ye önde basan, Mehmet Topal ve Diego' nun pas almasına engel olan, kanatları iyi kapatan her takım 1 puanı garantiler. 3 puan için de iki stoperin arasına top atmak, hızlı kontra ataklar ile adam kaçırmak ve defans hatalarını kovalamak gerekli. Fenerbahçe takım olarak ağır ve hareketsiz oynuyor. Bu da rakip takımların işini kolaylaştırıyor. Yanal, geçtiğimiz sezon bu sorunları çözmüş ve Fenerbahçe' ye getirmiş olduğu sistem ile elindeki kadronun dezavantajlarını bertaraf etmişti. Elbette bu sistem iyi bir fizik güç, mücadele ve tempo gerektirdiğinden, futbolcuları da epey zorlamıştı. Tahminim o ki bu zorlanma bir çoğunun işine gelmedi. Bu sene takım kendisini sıkmadan, rölantide oynuyor. İsmail Kartal, geçen senenin hızlı, direkt paslar ile dikine ilerleyen ve hücumda baskılı futbol anlayışı yerine, topu tutmaya, top çevirmeye ve duran toplarla sonuç almaya odaklı "Aykut Kocaman" anlayışını oturtmaya çalışıyor. Taraftardaki memnuniyetsizlik ve stresin ana kaynağı da bu.
Fenerbahçe 3 puan ile moral buldu. Kötü oynadı, günü kurtardı. Ancak taraftar geçtiğimiz sezonki gibi rahat futbol izleyemiyor. 2012- 2013 sezonundaki gibi stres dolu maçlar kapıda gözüküyor.
Çıkış arayan Galatasaray' a karşı Fenerbahçe' nin işi hiç kolay olmayacak. Süper Kupa Finaline göre yorum yapan hata yapar. Galatasaray içinde bulunduğu yönetsel buhranı sportif bir başarı ile dengelemek için varını yoğunu sahaya yansıtacaktır. Derbi performansı ve alınacak sonuç, orta vadede (devre arasına dek) Kartal 'ın kaderini belirleyecektir.