Hep söyleriz ya Türkiye bir futbol ülkesi diye, gerçekten de öyle miyiz?
Bir futbol ülkesinde, futbol bir yaşam tarzıdır. Futbol, sadece keyif için izlenen ve oynanan bir spor dalı değildir. Bir yaşam biçimi, bir tutku, bir ekonomik paradigma, bir sosyal payda, bir kültür, bir dışavurumdur.
Bu tür ülkelerde futbol rekabet olduğu kadar keyif, yarışma olduğu kadar dostluk, yetenek olduğu kadar çalışma, oyun olduğu kadar iştir.
Futbol ülkelerinde futbol, sokak aralarında, caddelerde oynanmaz. Parklar, yeşil alanlar, sahalar, en kötü kumsallarda oynanır. Futbol oynamaya teşvik edecek alanlar vardır. Çocuklar ailelerinin teşviki ile küçük yaşlarda futbola buralarda başlar.
Futbol ülkelerinde altyapılar vardır. Gerçek altyapılar. Torpilin, paranın, kişisel gücün geçmediği, sadece yetenekli olmanın yetmediği, çok çalışma ve azmin şart olduğu, futbolcu adaylarının çok küçük yaşlardan itibaren sistem kavramı ile tanıştığı, oynayacağı mevkinin bile genç yaşlarda belirlendiği, küçük yaşlardan itibaren spor kültürü, etik ve ahlakın aşılandığı altyapılar.
Futbol ülkelerinde, futbol bir spor, bir eğlence olduğu kadar iştir, show business' tır, ekonomidir, devlet buna o
Türkiye' nin kurak futbol ikliminden çıkmış iki yetenekli futbolcu onlar. Biri Türkiye' nin en iyi sağ beki, diğeri de en iyi ön liberosu.
Her ikisi de uzun yıllardır sarı lacivertli formayı giyiyorlar.
Şimdi Aziz Yıldırım' ın Olağan Mali Genel Kurul' da yaptığı konuşma sonrası ikisi de küskün, ikisi de kırgın.
Başkan diyor ki, bizim verebileceğimizden fazlasını istiyorlar. Onlar diyor ki, biz makul ücretler istiyoruz, anlaşmaya da hazırdık, Başkan neden bize yüklendi, sportif başarısızlığın faturasını neden bize kesti.
Bir tarafta da Ahmet Bulut olayı var. Başkan' ın üstünü çizdiği futbolcu menajeri Ahmet Bulut. Başkan hiç bir şekilde futbolcuların menajerleri ile pazarlık masasına oturmasını kabul etmiyor. Siz kendiniz gelin diyor. Futbolcular da bunu kabul etmiyor.
Herşey kilitlenmiş durumda.
Gökhan ve Mehmet, Fenerbahçe' den ayrılacakları yönünde sinyaller veriyorlar. Euro 2016 sonrası büyük ihtimalle ayrılıklar yaşanacak.
Peki kim haklı?
Değerli dostlar.
Son dönemde Fenerbahçe ağırlıklı çok yazdık, çizdik.
Bu sene Fenerbahçe adına futbol tarafında yaşanan başarısızlığın camiada büyük bir hüzün yaşattığı bilinen bir gerçek. Herkes bir sorumlu arıyor. Ben sorumlu olarak gördüğüm kişiyi önceki yazılarımda yazmıştım, tekrar edeyim, baş sorumlu bana göre Vitor Pereira.
Nedenlerini çok yazdım, o sebeple tekrar edip değerli vaktinizi almak istemiyorum.
Evet, Başkan Aziz Yıldırım' ı bu sene başarısızlıktan ötürü sorumlu tutmuyorum. Neden derseniz, bu sene başında sportif direktörlük sistemine geçti, sene içinde takıma karışmadı, işin dışında kalmaya çalıştı, bence Josef De Souza hariç iyi transferler yaptı (Josef' de sorumluluğu olduğunu sanmıyorum, bir Terraneo- Pereira kazığı gibi duruyor).
Belki tek kusuru devre arası bir iki takviye yapmamış olması olabilir. O kadar.
Spor medyasının önemli isimlerinden Ercan Güven ile yaptığı röportajda kendince başarısızlıktan dolayı hakemleri, dolaylı olarak hocayı, hatta bazı futbolcuları gördüğünü ifade etti.
Başkanı yakından tanıyan herkes bilir ki, Başkan' ın özeleştirisi halka açık değildir. Yani ne düşündüğünü açıklarken kendisini kamuoyuna hatasız gibi
Türkiye' de belki de takımına, başkanına, teknik direktörüne körü körüne en bağlı camia Fenerbahçe' dir.
Fenerbahçe taraftarı birini sevdi mi, dünyanın en kötü performansını da gösterse ona toz kondurmaz. Sevsin yeter.
Sevmez veya kendi sevdiği biri onları sevmez ise kendisine en büyük başarıları yaşatmış olan hocaları, futbolcuları bile bir çırpıda gözden çıkarır.
Fenerbahçe taraftarı en çok Başkan' ı sever. O çok sevdiği futbolcu ve hocaları gözden çıkartsa bile, ona sesini çıkartmaz. En büyük hataları yapsa da ses etmez. Başarısız sezonlardan sonra bile en fazla birkaç hafta sessiz kalır, yeni transferler sonrası tekrar Başkanına tam desteğe devam eder.
Taraftarın çoğu sayın Başkanı o kadar çok seviyor ve destekliyor ki, sportif tarafta yaptığı büyük hatalara rağmen, camianın Başkan' dan vazgeçmeye niyeti yok. Fenerbahçe küme düşse bile, bu taraftar Başkan' ı bırakmaz!
Vitor Pereira' da böyle. Taraftarın çoğu onu sevdi. Bu yüzden hataları, eksikleri ve başarısızlık ihtimaline rağmen onu seneye de takımın başında görmek isteyen çok. Yapılan sosyal medya anketlerine bir bakın, Pereira kalsın diyenler çoğunlukta olduğunu göreceksiniz.
Taraftarın büyük çoğunluğu
Bu sezonu ve maçı bundan daha iyi özetleyen bir başlık bulunamazdı. Bu yüzden böyle bir başlık attım.
Vitor Pereira bugün futbol anlamında Fenerbahçe' ye ihanet etmiştir.
Sezon boyunca gaflet ve dalaletleri olmuştu. Hatalı transferler, sistem oturtamaması, yanlış kadro tercihleri, futbolcuları küstürmesi, takım içi dengeleri bozması, hak etmeyenlere forma vermesi, takımına hiç bir pozitif futbol karakteri kazandıramaması ile gaflet ve dalalet içindeydi.
Bu gece, eksik kalanı da tamamladı. İhanet... Futbol ihaneti.
90 dakika berbat olan Souza ve Nani' ye dayanması. RvP' yi oyundan alması. Çift ön liberodan vaz geçmemesi. Ozan' ı oyuna almaması. Yaptığı hatalı oyuncu değişiklikleri. Harcadığı koskoca bir ilk yarı.
Esasen harcadığı koskoca bir sezon..
Futbolda bir teknik direktörün, bu seviyede bir hocanın, böyle hatalar yapması asla kabul edilemez. Bu sizin orada tesadüfen bulunduğunuzu gösterir.
Pereira bu maçta futbola ihanet etmiştir. Futbolun doğrularına ihanet etmiştir. Bilerek veya bilmeden camiada kalan en son umut kırıntılarını katletmiştir. Kendisini en çok savunanların bile utanmasına, pişman olmasına, yazıklar olsun demesine neden olmuştur.
Son birkaç yazımda futbolun ekonomi boyutuna sık değindim. Hatta ağabey neden futbol yazmıyorsun, bunları yazıyorsun diyenler oldu. Bende onlara esas futbol bu yazdıklarım dedim. Futbol ekonomisi, endüstriyel futbol gerçekleri, kulüplerin finansal sorunları, yönetim sorunları, UEFA kriterleri. Futbol artık bunların etrafında dönüyor dedim.
Galatasaray gibi borç yükü yüksek, son bir kaç senede sportif başarı uğruna bütçesini iyi yönetememiş bir kulübün UEFA' dan aldığı men cezası ortadayken, Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi benzer şekilde hatalar yapan diğer kulüplerin bundan istisna olması düşünülemezdi.
UEFA Finansal Fair Play Kuralları çok şey söylüyor ama ben karışık bulanlar için özetleyeyim.
Net olarak şunu söylüyor: Futbol kulüplerini artık bilimsel, çağdaş, gerçekçi ve kurumsal olarak yönetin. Kendi şirketlerinizde gösterdiğiniz özeni, kulüp yönetiminde de gösterin. Futbolun finansal yönünü ciddiye alın. Kulüpler sizin deneme yanılma tahtanız değildir. Kulüpler sizin oyuncağınız değildir.
Fenerbahçe, bu kurallara uymakta zorluk çektiği için, Galatasaray kadar olmasa bile, ciddi bir uyarı aldı.
Fenerbahçe, UEFA ile bir mali yapılanma anlaşmasına gitti.
Medicana Sivasspor Fenerbahçe karşılaşmasını izleyenler hedefsiz bir takım ile ligde kalmak için canını dişine takan bir takımın tek taraflı maçını izlediler. Medicana Sivasspor kazanmak zorunda olduğu karşılaşmada, takım olarak iyi mücadele etti. Ancak diğer maçlardan gelen haberler morallerini bozdu. Fenerbahçe ise sezonu çoktan kapatmıştı. Bu saha içinde yerleşimlere, koşu mesafelerine, ikili mücadelelere, kafa toplarına, paslara yansıdı. Fenerbahçe özellikle ilk yarıda, futbol adına hiç bir doğruyu sahaya yansıtamadı. İkinci yarıda ne olduysa biraz kıpırdanma oldu ve maçı biraz daha ciddiye alınca yenilmekten kurtuldu.
Tehlikeli olan, bu karşılaşmadaki görüntünün, kupa finaline yansıma ihtimali. Form düzeyi düşük bir Fenerbahçe, kupa finalinde form düzeyi ve morali yükselen bir Galatasaray karşısında kupaya uzanacak bir görüntü vermiyor. En azından mücadele edecek bir fiziksel ve moral güce sahip gözükmüyor. Bu durum büyük ölçüde Türkiye ile bağlarını koparmış olan Vitor Pereira' dan kaynaklanıyor. Vitor' da futbolcuları gibi ligin bitmesini iple çekiyor.
Sivasspor karşısında maça yine çift ön libero ile çıkan, adeta son maçında bile bildiğini okumaya devam eden
Ligin bitimine 2 hafta kaldı.
Galatasaray ve Fenerbahçe futbol takımları Kupaya gözlerini diktiler. Bir anlamda, camialarına bir özür anlamına geliyor.
Fenerbahçe erkek basketbol takımı, basketbol tarihimizin en önemli başarısını yakalamak üzere. Final Four' da finale kaldı. Bu sene bir Euroleague şampiyonluğu gelir ise, sanıyorum profesyonel futbol takımının 2.liği kimseyi o kadar üzmeyecek. Hatta Fenerbahçe Spor Kulübü için tarihi bir sene olarak hafızalarda yer edecek.
Galatasaray, Ünal Aysal dönemi sonrası finasal fair play kavramı ile tanıştı. Hoca seçimi, kadro yapılanması ve gelecek planlarında, finansal fair play ve UEFA kısıtları ile karşı karşıyalar. Ligde 5.' lik veya kupa başarısı gelmez ise, 2 sene Avrupa' da yer almayacak olan Galatasaray' ın, bu zor dönemden nasıl çıkacağı merak konusu. Camiada henüz bir panik havası yaşanmıyor, Riva' yı satar herşeyi kapatır, hatta kasayı doldururuz inancından mıdır, yoksa durumun ciddiyetini hafife almaktan mıdır bilmiyoruz, camiada bu olumsuz gidiş pek önemsenmiyor.
Galatasaray Mayıs ayı ortasında olmasına karşı, yeni hocasını belirlemiş değil. Ünal Aysal ve Dursun Özbek yönetimlerinin zamansız ve manasız olduğunu