Yazının birinci bölümünde, Fenerbahçe için bazı öneriler yapmıştım.
Şimdi bu önerileri biraz daha detaylı olarak ele alalım.
1- Pereira' nın "tactical periodization" antrenman sistemi ve uyguladığı defansif taktik anlayışı, ülkemizde Süper Liginde iş yapmaz. Fenerbahçe' de bu sisteme uygun bir kadro profili yok. Daha önce Carvalhal' in Beşiktaş' ta denediği bu felsefe Türkiye' ye uygun değil. Dolayısı ile yola Vitor Pereira ile devam etmek anlamlı olmaz.
2- Fenerbahçe' nin hem profesyonel futbol takımı, hem altyapı, hem de spor pazarlaması/ gelir yönetimi tarafında ciddi bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı var. Bu uzun soluklu bir yapılanma olmalı. Benzer bir yapılanmayı futbolda Aziz Yıldırım 2003-2004 yıllarında Ümit Milli Takım oyuncularını transfer edip, bunları iyi yabancılar ile harmanlayarak ve Daum' a teslim ederek başarmıştı. İşin spor pazarlaması/ gelir yönetimi tarafında ise, gidilecek çok mesafe var. Fenerbahçe çok iyi ve güçlü bir marka. 1 Milyon Üye, Yandex, Gebze 3 Temmuz Spor Akademisi, Üniversite projelerine ek olarak, yeni projelere ihtiyaç var.
Fenerbahçe, bu gece öyle bir futbol sergiledi ki, adeta tüm sezonun özeti oldu.
Bu maç ve bu sezon artık geride kaldı. Maçı yorumlamaya dahi gerek görmüyorum, zira şu iyiydi, bu kötüydü, şundan yenildi, bundan kötü oynadı diyerek sizlerin değerli zamanını almayacağım.
Ama sezonu özetlemek adına birkaç cümle edelim. Sorunun ne olduğunu 20 haftadır yazdık, yine yazalım.
Doğrudur; takım yeterince motive değildi. Taktik disiplin yoktu. Hız ve çabukluk yoktu. Pas becerisi yoktu. Kolektif ve kompakt oyun yoktu. Gol pozisyonu azdı. Gol pozisyonlarını değerlendirebilen yoktu. Teknik yoktu. Fizik güç ve kondisyon yoktu. Fenerbahçe takımında sezon başından beri bunlar zaten yoktu.
Devre arasından üç hafta evvel yazmaya başlamıştık, bu iş Pereira ile olmaz diye.
Bazen takipçilerimiz yaptığımız yorumlara çok kızıyor, ancak biz futbolla yatıyor ve kalkıyoruz. Araştırma yapan, istatistiksel analiz yapan, futbolun bilimsel gerçeklerine kafa yoran insanlarız.
Pereira ile neden olmayacağını futbolseverlere anlaşılır bir dille anlatmaya çalıştık.
Geri planda, Pereira' nın ne olduğunu ve olmadığını, ne yapıp ne yapamayacağını bilerek yaptık bunu. Pereira' nın ne yapmaya çalıştığ
Maç öncesi çoğu kimse Galatasaray' dan böyle bir mücadele beklemiyordu. Ben bekliyordum, zira Galatasaray için 5. lik bir hedefti. Hedefi olan takım mücadele eder.
Bugün sahada hem yetenekli, hem taktik disipline sahip hem de motivasyonu üst düzey bir Beşiktaş vardı. Rakibi Galatasaray ise sadece motivasyonlu idi. Motivasyon ve hırs açısından Galatasaray sahaya güzel görüntüler verdiyse de, en az kendisi kadar maçı isteyen Beşiktaş' ın taktik disiplini ve birebir oyuncu kalitesi ile maçı kopardığını gördük. 3-4 pas ile rakip ceza sahasına hızla yönelebilen Beşiktaş adına golün her an gelebileceği, dikkatli futbolseverler tarafından görülebiliyordu.
Galatasaray 90 dakika gerçekten büyük bir mücadele verdi. Ancak karşısında öyle bir takım vardı ki, hem taktik, hem fizik, hem de teknik açıdan en üst seviyede idi. Elinden geleni yapmasına rağmen Galatasaray' ın Beşiktaş' a direnmeye gücü yetmedi.
Belki maçın başında Yasin yüzde yüzlük golü atmış olsa, sonuç başka olabilirdi. Ancak ben maçın başından itibaren, Beşiktaş' ın mağlup olabileceğine hiç ihtimal vermedim. Yasin golü atmış olsa bile Galatasaray' ın en iyi alabileceği sonuç bir beraberlik olabilirdi.
Beşiktaş' a,
Lig tarihinde görmediğimiz müthiş bir kördüğüm ve heyecan ile karşı karşıyayız. Bu kördüğümün aktörleri, son 3 hafta birbirleri ile oynuyorlar ve 1., 2., 4. ve 5. ' nin kim olacağı ve Mersin İdman Yurdu dışında düşecek olan takımlar da son 3 haftada belli olacak. Yani ligin altı ve üstü son 3 haftada şekillenecek.
Yani tüm düğümler son 3 haftada çözülecek. Heyecan son haftaya kadar devam edecek.
Bu düğümler arasında futbol kamuoyunu merakta bırakan iki düğüm var. Bir, şampiyon kim olacak. İki, Galatasaray Avrupa' ya gitme hakkı kazanıp, cezasını bu sene tamamlayacak mı?
Osmanlıspor- Bursaspor karşılaşması her ikisini de ilgilendiren bir karşılaşma idi. Osmanlıspor' un 3-0 geriden 3-3' e getirdiği karşılaşmada, 2 puan kaybetmesi (veya 1 puan kazanmış olması), ligde düğümleri etkileyebilecek bir gelişme oldu.
Peki bu karşılaşma neden önemliydi?
Osmanlıspor' un hemen arkasından gelen 6. sıradaki 45 puanlı Galatasaray yarın lider Beşiktaş karşısında yarın zorlu bir karşılaşmaya çıkacak. Pazartesi günü de ikinci sıradaki Fenerbahçe, deplasmanda lig dördüncüsü konumundaki İstanbul Başakşehir ile karşılaşıyor.
Bugün Osmanlıspor' un Bursaspor karşısında 3-0' dan
Fenerbahçe' nin son 4 maçı ve skorlar:
Fenerbahçe 4- Mersin İdman Yurdu 1
Konyaspor 0- Fenerbahçe 3
Trabzonspor 0- Fenerbahçe 4
Fenerbahçe 3- Gaziantepspor 0
Toplam 4 maç ve 14 gol. Rakiplere az pozisyon veren, hücumda üretken, pozisyon gol yüzdesi yükselmiş bir Fenerbahçe.
Bu dönüşümün arkasında ne olduğunu tüm futbolseverler merak ediyor.
Bu dönüşümün 3 temel sebebi var.
Kulüplerimizin borçları herkesin malumu. Türk futbolunun toplam borç yükü ile ilgili net bir kaynak bulmak zor olsa da, bazı kaynaklarda beş şampiyon takım olan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ve Bursaspor' un toplam borçları (dernek + şirket yapıları göz önünde bulundurulduğunda) yaklaşık 5 milyar TL' yi buluyor. Buna diğer kulüpleri de eklediğimizde, ortada ciddi bir borç yükü olduğu görülüyor.
Finansal Fair Play baskıları kulüplerimizi zor durumda bırakmaya başladı. Bununla ilgili en son gelişme Galatasaray' ın bir yıl süre ile Avrupa müsabakalarından men edilmesi oldu. Geçmişte de bazı kulüplerimiz men edilmiş, bazı kulüplerimiz para cezaları almış, bazıları da transfer yasağına takılmıştı.
Bu durum ülkemize özgü de değil. Avrupa' da da bir çok kulüp benzer cezaları alıyor.
UEFA'nın 2010'da kabul ettiği ve 2012'den itibaren uygulamaya konulan FFP kuralları, kulüplerin gelir gider tablosunu denkleştirmek, bu sayede de adil ve sorumlu rekabeti sağlamak ve takımların ilerleyen yıllarda karşılaşacağı iflas riskinin önüne geçmeyi amaçlıyor. Bir anlamda kulüpleri sürdürülebilir, akılcı ve mantıklı yönetilmeye itiyor. Zira işi yöneticilere bırakınca,
Galatasaray Odeabank' ın ULEB Euro Cup zaferi ile gurur duyduk. Fenerbahçe de inşallah Berlin' de oynanacak olan Final Four' da büyük bir başarı gösterecek ve Turkish Airlines Euroleague' in şampiyonu olacak. Avrupa basketboluna şimdiden damgamızı vurduk.
Basketbolda işler iyi gidiyor. Doğru planlama, doğru hedefler, doğru coach seçimleri, doğru kadrolar, doğru liderlik derken başarı gelmeye başladı, büyük ölçüde gelmeye de devam edecek. Avrupa' nın en iyi coach' ları, en klas basketbolcuları bizde. Avrupa' nın en kaliteli liglerinden biri de bizde. Bunlar başarıyı getiriyor.
Öte yandan futbolda ülke olarak durumumuz pek iç açıcı değil.
Milli Takımımız Euro 2016 biletini çok zorlanarak alabildi. Hop oturup hop kalktık.
Üç büyüklerimiz, senelerdir Avrupa' da başarı sağlayamıyorlar. Gruplardan çıkmayı başarı sayar hale geldik. 2000 UEFA Şampiyonluğu ve 2002 Dünya Kupası 3.lüğümüzden bu yana Fenerbahçe' nin ve Galatasaray' ın Şampiyonlar Ligi çeyrek finalleri hariç, hiç bir somut başarımız yok.
Nedenlere gelirsek, çok neden bulabiliriz. Futbolumuzun yapısal sorunlarından girer, sportif yönetim hatalarından çıkar, Avrupa futbolunda endüstriyel futbol hamleleri sonucu
Bu yazıyı, şampiyonun henüz belli olmadığı bir haftada yazıyorum.
Bu sezon sonunda, Fenerbahçe şampiyon olsa da olmasa da Yönetim Kurulu' nun karşısına çıkacak önemli bir mesele var.
Pereira ile devam edilecek mi?
Ben burada farklı bir görüş öne süreceğim. Bence karar Pereira ile tamam veya devam kararı olmamalı.
Karar, iki önceki yazımda da belirttiğim üzere, futbol sistemi ve felsefesi üzerine verilmeli. Fenerbahçe hoca değil, sistem üzerinde karar vermeli.
"Futbolda taktik sistemlerin seçimi ve önemi" başlıklı yazımda dünyadaki futbol sistemleri ve taktiklerin tarihsel gelişiminden bahsetmiş, taktik seçiminde; ülke, ülkenin sportif kültür seviyesi, ülkenin amatör ve profesyonel futbol seviyesi, spor kulübü kültürü, camia yapısı, taraftar beklentileri ve dünya genelinde hakim futbol sistemleri gibi faktörlerin göz önünde bulundurulmasının doğru olacağını önermiştim.
Bir kulüpte hoca seçiminin, sportif direktör, medya veya menajerlere bağlı olarak değil, Yönetim Kurulları ve sportif direktörlerce (veya futboldan sorumlu yöneticilerce), bizzat yukarıdaki faktörler belirli bir modele oturtularak bilimsel ve uzun vadeli olarak birlikte yapılması gerektiğini ifade