Dick Advocaat ile Fenerbahçe' nin ciddi bir değişim ve dönüşüm geçirdiği ortada.
Gerçek anlamda antrenman yapmaya başlayan Fenerbahçe fiziksel seviyesini artırıyor. Arttırdıkça da kondisyon, hareketlilik, hız, dayanıklılık ve güç parametreleri iyileşiyor. İyileştikçe, takım önde baskı yapıyor, ikili üçlü presler ile rakipleri hataya zorluyor, rakip takımların pas bağlantılarını kesiyor, geriden ivmelenerek rakipten önce topa müdahale edebiliyor, ikili mücadele kazanıyor, hava toplarında başarı sağlıyor.
Emenike ve Lens önde rakipleri sürat ve güçleri ile çok zorluyor. Mehmet ve Ozan inanılmaz mücade ediyor. Skrtel ve Kjaer uyum yakaladı. Hasan Ali son 2 maç itibariyle, Fenerbahçe' deki en iyi maçlarını oynamaya başladı. Volkan konsantrasyonu artırmış. Josef bile daha hareketli. Sow bile daha gayretli. Yedekler bıraksan hırstan sahaya fırlayacak. Hepsi de son derece hazır.
Fenerbahçe Ersun Yanal döneminden bu yana ilk defa önde basan, rakibe baskı kuran, rakibi ileride karşılamaktan çekinmeyen bir takım haline geliyor. Keyif derken, işin futbol tarafında inanılmaz işler yok. Hala pas hataları, anlamsız pas tercihleri, isabetsiz ortalar, yetersiz organizasyonlar var.
Derbinin skoru adil bir skor. İlk yarıda Galatasaray, ikinci yarıda Beşiktaş' ın hakim olduğu derbide, 2-2' lik skor, oyunun adaletini yansıtan bir skor oldu. İki takım da son derece karakterli, kimlikli bir futbol sergilediler. Her iki takımın hocası da takımlarından en azından 45' er dakika beklediğini aldı.
Beşiktaş, geçen sezondan hatırladığımız agresif, istekli, önde basan, iyi yardımlaşan, alan daraltan, hızlı çıkmaya çalışan takımdı. Takım karakterinde hiç bir sorun yok. Ancak Gökhan, Gomez, İsmail ve Sosa' nın yokluğundan sonra takımın yetenek seviyesi ve saha içi hücum aksiyonlarında bir farklılık göze çarpıyor. Kısa sürede orta alanı geçen, topu en hızlı şekilde rakip ceza sahasında Gomez ile buluşturan bir Beşiktaş' tan, daha kontrollü, daha yana oynayan, topu ceza sahasına aktarmada yavaş kalan bir Beşiktaş izledik. Bu belki de ilerleyen günlerde Güneş tarafından düzeltilebilecek bir durum. Ancak Sosa ve Gomez' in takımın hücum planındaki etkisi ve İsmail ve Gökhan' ın etkili kanat bindirmelerini Beşiktaş arayacak gibi.
İlk yarıda, Galatasaray' ın attığı ilk gol, çalışılmış bir gol. Ancak Galatasaray' ın ikinci golü, tamamen Beşiktaş savunmasının ağır kalması
Bana göre Fenerbahçe yönetimi son 5 senede 3 büyük yanlış yaptı.
Birincisi, Aykut Kocaman ve Ersun Yanal gibi teknik direktörlerden sonra yapılan teknik adam seçimleri. Bu kararlar, Fenerbahçe' nin bir sistem, teknik direktör takımı olmasını engelledi. Başarılı olan tüm teknik adamlar bir şekilde yollandı veya gitmeleri için ortam oluşturuldu. Ayrıca yapılan teknik direktör seçimleri, Fenerbahçe için yeterli değildi. Bile bile lades denildi. Bu seneye Pereira ile başlamak, bu hatalar zincirinin en büyük halkası oldu. Zirvesi oldu.
Başta taraftarlar olmak üzere camianın geneli 3 Temmuz sürecinin hatırına buna sesini çıkarmadı. Büyük haksızlığa uğramış olan camianın önceliği sportif başarı değildi. Fenerbahçe taraftarı açısından, Yönetimin aldığı hatalı sportif kararlar önemli gözükmedi. Cılız eleştiriler, gür destek ile susturuldu. Sorgulayanlar düşman ilan edildi.
İkincisi, Fenerbahçe doğru bir kadro mühendisliği yapamadı. Aykut Kocaman' ın 2011' deki takımı da çok üstün bir takım değildi. Ersun Yanal' ın takımı da. Her iki hoca da ellerindeki kadrodan en iyisini almayı başardılar. Çünkü ikisi de sistem hocası idi. İkisi de beğenirsiniz beğenmezsiniz bir oyun
Yazılarımı takip edenler bilirler. Son 4 senede, Bilic dönemleri de dahil, sportif yönetim anlamında en doğru işleri Beşiktaş yaptı. Feda ile başlayan ve "sefa" ile sonuçlanan bu süreçlerde, Fenerbahçe ve Galatasaray, yönetimleri, futbol ve idare tarafında bence üst düzey bir yönetim sergileyemediler. Sonuç zaten Finansal Fair Play olarak döndü.
Geçen sezonun transfer şampiyonu Fenerbahçe, Pereira denen teknik adamın ellerinde büyük bir yatırımı heba etti.
Galatasaray yönetimi ise, teknik direktör tarafında ciddi sıkıntılar yaşadı. Değişimler takıma olumsuz yansıdı.
Beşiktaş ise, Bilic gibi iyi bir hoca sonrası, Şenol Güneş tercihi ile ikinci doğruyu yaptı. Kendi camia karakterine en uygun hoca Güneş' ti. Bana göre Türkiye' nin en iyi yerli hocası olan Güneş, geçen sene oturmuş ve kaliteli bir takımı, çok iyi bir takım haline getirdi.
Bu sezon, üç takım da kendi stratejileri doğrultusunda transfer yaptılar. Geçen senenin transfer şampiyonu Fenerbahçe, bu sene finansal fair play den dolayı çok dikkatli hareket etmek zorunda kaldı. Beşiktaş ve Galatasaray ise geçen seneye kıyasla kadrolarını bazı mevkilerde ciddi olarak güçlendirdiler.
Transfer dönemi sonrası şöyle
Geçen sene tarihin en pahalı kadrosunu futbol cehaleti ile adeta katleden bir teknik adamı birkaç milyon Euro tazminatı için görevde tutan, sezona onunla başlayan,
Bu yetersiz hocayı göndermek için Şampiyonlar Ligi' nden elenmeyi bekleyen,
Hücuma dönük olarak ihtiyaç duyulan hiç bir mevkiye kaliteli transfer yapmamış olan,
Forvet hattını Fernandao ve Emenike gibi Fenerbahçe' nin kalibresinde olmayan forvetlere teslim eden,
Sportif başarıyı öncelik olarak görmeyen,
Fenerbahçe yönetimi, özelde de sayın Başkan Aziz Yıldırım, bu sezona bu başlangıcın mimarıdır.
Son 3 sezonki hatalı kararlar, bu tabloyu kaçınılmaz kılmıştır.
Büyük bir mucize olmaz ise, bu profilde bir kadrodan şampiyonluk çıkmaz. En iyi sonuç 2. lik olur. Avrupa' da gruplardan çıkmak çok büyük başarı olur.
Grasshoppers karşısında futbolseverler bambaşka bir takım izledi. Bu bambaşka tablonun sırrı neydi? Göreve başlayalı sadece 2 gün olan Advocaat' in sihirli dokunuşu mu, yoksa başka şeyler mi?
Koşan, istekli, rakibi kovalayan, son 3 sezondur olmadığı kadar hareketli ve fiziksel açıdan dirençli gözüken, çok pozisyona giren ve saha içi organizasyonları başarılı olan Fenerbahçe, Pereira' nın geride bıraktığı takım olabilir miydi?
İlginç bir bilgi paylaşayım, Fenerbahçe maç boyunca kaleye 12 isabetli şut çekti. Geçen sezon 60 resmi maçın sadece 1 tanesinde bu sayıya ulaşılmıştı.
Maç sonrası etrafımda herkesin yorumu bunun Advocaat' in sihirli dokunuşu olduğu yönünde idi. Adam iki günde takımı toparladı yorumu yapılıyordu. Hatta Van der Wiel bile, "2 günde ondan çok şey öğrendik" diyordu. Gerçekten de Advocaat bir futbol sihirbazı mı?
Dün izlediğimiz başarılı futbolda elbette Advocaat' in payı var. Ancak bu pay, sihirli bir dokunuş değil.
Fenerbahçe dün farklıydı, çünkü:
1- Doğru bir sistem ile sahaya çıkılmıştı. Aykut Kocaman döneminden bu yana, futbol karakteristiği 4-3-3 veya 4-2-3-1' e alışmış olan takım, bu takımdan önce kendi takımlarında da benzer sistemler ile
Dick Advocaat Fenerbahçe' nin aradığı hoca mı tartışılır ancak dünya klasmanında tanınan, saygı duyulan bir hoca olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Tek sorun, artık emekli olmuş olması.
Advocaat Zenit takımı ile UEFA Kupası ve Süper Kupa' yı kazanmış bir teknik adam. Uluslararası ölçekte tek başarı apoleti de bu.
Advocaat' in kariyerinde çalıştırdığı en önemli takım Hollanda Milli Takımı. Kulüp seviyesinde hiç bir üst düzey takımı çalıştırmamış. Çalıştırdığı en üst seviye takım Zenit. Glascow Rangers, PSV, Sunderland ve Mönchengladbach gibi son 20 senede dünya futbolunda orta seviyelerde yer alan takımları çalıştırmış. Bazılarını da şampiyon yapmayı başarmış.
Neden Dick Advoocat sorusuna çeşitli cevaplar verilebilir. En kesin cevabı ilerleyen haftalarda sayın Aziz Yıldırım veya Yönetim Kurulu Üyeleri verecektir.
Ancak sayın Başkan' ın bu seçimine dair olası bazı varsayımları sizler ile paylaşmak isterim:
Fenerbahçe kadrosunun, ancak böyle itibarı yüksek, tecrübeli ve saygın bir teknik adam tarafından disipline edilebileceğine inanmış olabilir,
Advocaat' in inandığı oyun sisteminin Fenerbahçe için uygun olacağını düşünmüş olabilir,
Camianın içinden, uluslararası f
Geçen sezon yazılarımı takip edenler bilirler, hazırlık döneminde ve sezonun ilk 6-7 haftasında Pereira' ya ciddi destek verdim. Pereira' nın ligimizi, takımını, ülke kültürünü ve camia beklentilerini anlaması için böyle bir destek verilmesi de gerekiyordu.
Onun iletişim becerisi, rahatlığı, forma adaleti gibi konularda iyi bir görüntü çizdiğini düşünüyordum.
Öte yandan, daha ligin ilk haftasından itibaren bir sistem arayışı içinde olan ve 17. haftaya kadar da net bir sistem oluşturamayan Pereira için, 8. haftadan itibaren eleştirilerimi yapmaya başladım.
18 Ekim 2015 tarihli "Görünen köy" başlıklı yazımdan bir bölümü sizlerle paylaşacağım. Bu Pereira hakkında net bir kanaate vardığım hafta oldu:
"Fenerbahçe takımı iyi çalıştırılmıyor gibi gözüküyor. Antrenman konusunda sıkıntı olduğu yönünde sinyaller alıyoruz. Ben Aragones döneminden beri böyle güçsüz, böyle zayıf bir takım görmedim. Hoca ve ekibi antrenman konusunda ya yanlış antrenman yaptırıyorlar, ya da gerçekten takımı çalıştırmıyorlar.
Pereira' nın iyi bir iletişimci, pozitif bir insan olmasından dolayı kendisinden umutlu idim. Artık hiç bir umut taşımıyorum. 150 Milyon Euro' luk bir kadro, böyle