Miller’in Cadı Kazanı ve düşündürdükleri

17 Nisan 2009

İNGİLİZ kolonilerinin yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaleti yakınlarında bulunan Salem kasabasının önde gelen tüccarlarından Samuel Parris, bir dönem Barbados’la ticaret yapmış, oradan gelirken de yanında eşine ev işlerinde yardımcı olabileceklerini düşündüğü bir çift köle getirmişti. Jhon ve Tituba... Tituba, Parrislerin 9 yaşındaki kızı Betty’nin ve 11 yaşındaki yeğenleri Abegail’in bakıcılığını yapıyordu.
Özellikle kışın soğuk havalarda kızlar evin dışına çıkamıyorlar ve vakitlerinin çoğunu Tituba’nın yanında geçiriyorlardı. O da onlara can sıkıntılarını atmaları için bir sürü Voodoo büyücüleri ve büyüleri içeren Barbados hikayeleri anlatıyordu. Onları şok edebilecek kadar ilginç ve kötü öğeler içeren bu hikayelerden etkilenmeye başlayan kızlar, çok geçmeden Tituba’dan aldıkları bilgilerle kasabadaki yaşıtları olan diğer kızlarla birlikte karanlık işlerle uğraşmaya başladılar. İlk zamanlar bir bardak içindeki suya yumurta akı koymak suretiyle

Yazının Devamı

Veremeyecek hesabım yok

11 Nisan 2009

15 yıl Buca’yı yöneten, Büyükşehir’e talipken bir anda kendini cezaevinde bulan Cemil Şeboy, artık sade vatandaş... Veremeyecek hesabı olmadığını söyleyen Şeboy, “Yıllarca omuzlarımda yükle dolaşmışım. Artık hürriyetimin tadını çıkarıyorum” diyor

İzmir’de “Arı Kovanı” adlı operasyon kapsamında tutuklanan, üst mahkemeye itirazı sonucu, 20 gün kaldığı cezaevinden tahliye edilen eski Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy, “Bir Zamanlar Başkandı” röportajlarının son konuğu... 15 yıl Buca’yı yöneten Şeboy’un durumu, diğer başkanlardan farklıydı. İsmi, büyükşehir belediye başkan adayları arasında geçerken, bin anda kendini cezaevinde bulan Cemil Şeboy, “Şimdi rahatım. Hürriyetimin tadını çıkarıyorum” diyor.
Seçime kısa süre kala bu olay başınıza geldi. Buca Belediye Başkanı olarak devam edecekken belki de... 
Ben zaten günler öncesinden Buca’da aday olmayacağımı söylemiştim. “Belediye meclis üyeliğine yazabilirler” dedim. Ama aday olmak istemiyordum. Partiden bana aday

Yazının Devamı

Estetik, porno ve heykel

10 Nisan 2009

HER devirde kaderidir... Hele karanlık ya da bir yanı karanlığa dönük toplumlarda. Sanatın kaderidir bu... Ya içine tükürülür, ya ucubeye benzetilir ya da küfürle karşılık bulur. Hatta bu durumlar çoğaltılabilir. Çoğu bilmez. Anlamını bilmez. Bilmediği için estetikten haberi yoktur. Estetiği sadece güzelleşme ya da güzelleştirme çabası sanır sadece. Oysa estetiğin konusunu kısaca anlamaya bile tahammül etmemiş, araştırıp bakmamıştır kimse. Ben de üniversite birinci sınıftaydım şaşkınlıka karışık “Estetik” dersiyle tanıştığımda. Öyle derindi ki...
Her yerde rastlanabilecek metinler estetiğin konusunu kısaca şöyle tanımlar: “Eski Yunanca bir sözcük olan estetik duyumlamak, algılamak anlamındadır. Estetik güzellik felsefesidir. Güzel üzerine düşünme ve ne olduğunu araştırma etkinliğidir. Estetik, 18. Yüzyılda Baumgarten (1714-1762) tarafından kurulmuştur. Her ne kadar estetik bağımsız bir felsefe disiplini olarak iki yüz yıllık bir geçmişi gösteriyorsa da, aslında estetik problemler ile uğraşma daha

Yazının Devamı

Kocaoğlu ile aynı fikirdeyim

3 Nisan 2009

SEÇİM sonuçlarının ertesinde, zafer sarhoşluğuna kapılmadığı gözlenen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Milliyet EGE yazarlarıyla iki saatten fazla sohbet ettik. Başkanın ikinci döneminde yaptığı bu ilk röportajda, ön plana çıkan; yapacaklarının dışındaki bir ayrıntı fazlasıyla dikkatimi çekti. Röportajda kısa bir bölüm olarak yer aldı ama geride kalan birkaç küçük detayı yazmadan edemezdim. Aslında son birkaç yazımın İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle mutlaka buluştuğunu fark edip vazgeçer gibi de oldum ama... Kimse yanlış anlamasın. İlgi alanıma giren konularda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çok fazla icraatı olduğu için ortaya çıkıyor bu durum. 

“İçerikle ilgili zaafiyetim var”
“Anadolu Medeniyetleri Müzesi binasından daha çok ben içeriğiyle ilgiliyim. Teşhir edeceğimiz, insanlığa sunacağımız çok eserimiz var bizim. Ünlü bir mimarın yaptığı binadan çok kendi zenginliklerimizi öne çıkarmayı daha doğru buluyorum.

Yazının Devamı

Bir miniğin gözünden seçim

27 Mart 2009

GEÇEN sene tam bu zamanlar, başka bir seçim heyecanının peşinde dolanıp duruyorduk hepimiz. Yıllarca süren emekler, çabalar 31 Mart’ta Paris’te yapılacak EXPO 2015 oylamasıyla sonuçlanacaktı. Adaylar Milano ve İzmir için B.İ.E. üyelerinin yapacağı oylamaya kilitlenmişti bütün kent... İzmir için seçim ve heyecan günüydü ancak  2015’e kadar kentin kaderini belirleyecek oylamayı kaybettik.
İki gün sonra da 29 Mart... Yine bir seçim günü. Türkiye için ne kadar önemliyse İzmir için belki de bir o kadar daha önemli. 2014’e kadar, yaşadığımız bu güzel şehrin kaderiyle ilgili gideceğiz sandık başına. Elimizi belki yüreğimize koyup, yüreğimizin sesini dinleyeceğiz.
* * *
Bizim gözümüzden ne kadar ciddiyse seçim, çocukların gözünden daha da ciddi olduğunu anladım geçen gün. Gazetedeki arkadaşlarımızdan birinin 5-6 yaşlarındaki küçük oğlu geldi ziyaretimize. Masaların arasında dolanırken yanıma yaklaştı: “Ne yapıyorsunuz” dedi

Yazının Devamı

Şiir, “Kral çıplak!” demektir...

20 Mart 2009

Aslında bu yazının tamamı bu yıl 5’incisi düzenlenen Uluslararası İzmir Şiir Buluşması’na ayrılacaktı. Taa ki önceki akşam gidilen İzmir Senfoni Orkestrası’nın 18 Mart Şehitler Günü Anma ve Çanakkale Zaferi Özel Konseri’ne kadar... Adnan Saygun Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki konserde orkestrayı Erol Erdinç yönetti. Muammer Sun’un “Üç Destan” eserinin yorumlandığı gecede Rüştü Asyalı ve Hülya Savaş anlatıcı görevini üstlendi. Güzeldi, ama ortak yorum: “Biraz ruhsuzdu” Ancak bundan da önemlisi merkezle ilgili Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na hatırlatmak istediklerim var benim! Türkiye’nin en önemli konser ve sanat mekanlarından biri olduğu söylenen merkezde su bile bulmak imkansız. Merkezde kafeterya var da biz mi göremedik? Bir de salon çıkışlarındaki “EXIT” yazısı tepki çekiyor. Hatırlatayım istedim...
* * *
Konak Belediyesi’nin Pen Yazarlar Derneği ile birlikte düzenlediği 5. Uluslararası İzmir Şiir Buluşması’na gelince. Bugün başlayan şiir günleri, 22 Mart akşamına kadar sürecek. Etkinliğin bu yılki ağırlığını Balkan ülkelerinden gelen şairler oluşturuyor. Bu yıl şiir buluşmasının onur konuğu Şair Ahmet Oktay seçilirken, 2009 PEN Şiir Büyük Ödülü’nü kazanan Kemal

Yazının Devamı

Arabesk asansör değiştiriliyor

13 Mart 2009

BİLİYORDUM... Tahmin ediyordum... Hatta benim gibi düşünenlerin çok olduğundan neredeyse emindim. İki hafta önce yayımlanan, “Tarihi Asansör’den otel asansörüne...” başlıklı yazım ses getirdi. Gelen telefonlar ve elektronik postalardan anlaşılıyordu ki birçok İzmirliyle, meslektaşımla, hatta belediye çalışanıyla aynı düşünceyi paylaşıyorduk. Mithatpaşa Caddesi’ndeki Tarihi Asansör’ün “asansör”ü beğenilmemişti. Şöyle ki... Yazıyı da biraz anımsayacak olursak:
“Tarihi Asansör’e geçen hafta gitme şansım oldu. Yeni halini merak etmiyor da değildim. Yaklaştığımızda Mithatpaşa Caddesi’nde Asansör’ün eteklerinde kalan yıkık, tarihi binaların önüne çekilen renkli panolar dikkatimi çekti. Sokağa girişin havasını değiştirmiş. Ancak yukarıdaki restorana çıkmak için tarihi asansöre bindiğimde tam bir hayalkırıklığı yaşadım. Hani şu beş yıldızlı otellerin metal, ışıl ışıl, gazinovari asansörleri var ya... İşte tarihi asansörü öyle otelvari bir şekle bürümüşler. Dışarısı artık görünmüyor da üstelik. Kapalı bir metal kutunun içinde mor ışıklı, biraz da Ortadoğu-Arap otelinde odanıza çıkar gibi bir atmosferde yukarı çıkıyorsunuz. Camların güvenlik gerekçesiyle kaldırıldığını öğrendim sonra ama

Yazının Devamı

Onlar yapmıyor, biz bakıyoruz

6 Mart 2009

Manisa’dan dönüyoruz... İzmir, bir gelin gibi süzülüyor karşımızda. Körfez, gemiler ve tablo gibi duran günbatımı... Buradan bakınca ne kadar da güzel görünüyor! Ağaçlar çiçekleriyle baharı karşılıyor. İzmir, tüm bu manzaranın ardına saklanmış, bekliyor... Öyle sessiz duruyor, öyle başı dik. İzmir bekliyor, hak ettiklerini bekliyor. İnsanın gözlerini kapatıp, İzmir’i hayal edesi geliyor. Anlatılanlara, yapılacaklara bakınca içi açılıyor. Olmayacağı aklına gelince insanın içi kararıyor. Oy isteyenlere söylüyorum: “Biz de istiyoruz!” İzmir’in hak ettiklerini istiyoruz.
Bu köşenin manası sanat olunca her şeyin hallolduğunu düşünüp, bize de bu köşenin isteklerini anlatmak düşüyor.
Oysa kenti 2015’e götürecek başkanın bir değil, Ahmed Adnan Saygun gibi onlarca proje vaad etmesi gerekiyor. Peki var mı? Yok! Tarihi Havagazı Fabrikası gibi, hayaletmiş gibi duran onlarca binanın içinde insanın içini açacak, sergiler, dinletiler görmek istiyor. Eski sararmış fotoğraflardaki gibi sinemaya, operaya yetişmek için sokağa çıkmış insanlarla selamlaşmak istiyor. Oysa yapılacaklara baktığımda onca olur olmaz vaat içinde bir şehir tiyatrosu projesi göremiyorum. Başkan adaylarının hemen hemen

Yazının Devamı