Kartal'ın pençeleri

27 Eylül 2017

Kadıköy’den travma ile dönen Beşiktaş, yaralarını Şampiyonlar Ligi’nde sardı. Tam da beklendiği gibi, istendiği gibi... Gerektiği gibi.

Alman futbolunun geçen yılki ikincisi bu yıl hayal kırıklığı yaratan sonuçlar alıyordu. O nedenle Monaco beraberliği ile çıktığı Şampiyonlar Ligi yolculuğunda daha iddialıydılar. Çift santrforlu (Werner-Agustin) oyun düzeniyle topu iki kanattan hızla taşıyarak etkili ataklar yapmaya çalışıyor, ancak Beşiktaş fırsat vermiyordu.

Caner ve Medel’in hem markajları, hem de kademe anlayışları çok iyiydi. Öte yandan oyun disiplinine de uydu Beşiktaşlı futbolcular. İşlerini yaparken, rahat ve keyifliydiler. Cumartesinin üç kırmızı kartlı oyuncusu Quaresma, Atiba ve Oğuzhan belleklerini sıfırlamış, her şeyi unutmuşlardı. Şenol Güneş’in de ligdeki cezalı oyuncularını dün sahaya sürmesi doğru bir tercihti.

Beşiktaş gol için sıkıntılı bekleme sürecini hiç yaşamadı. Baskı ile oluşturdukları başlangıç, ayakta alkışlanacak bir gayretle golü getirdi. O gayretin sahibi Cenk Tosun’du. Soldan aldığı topla dibe indi. Ilsanker’in yandan göğüs ve omuzla yaptığı şarja teslim olmadı. Düşmedi, durmadı, topu da bırakmadı ve tam da zamanında ayağından çıkardı. Orada bekleyen

Yazının Devamı

Artık kaleci de yetişmiyor!

27 Eylül 2017

Heyecanlı, duyarlı, sportmen yaradılışına sahip Fatih Uraz’ı beğenir ve takdir ederim. İki kitabı aynı anda yayınlandı: Kalecinin Seyir Defteri ve İz Bırakan Kaleciler. Bu kitapların yayımlanmasına destek olan TÜFAD Başkanı İsmail Dilber de ayrıca teşekkürü hak ediyor.
Fatih Uraz, herhangi bir polemiğe yol açmamak için kitaplarında günümüzün yerli-yabancı kalecilerine yer vermemiş. Bence bu bir boşluk. Çünkü ne zaman bir kaleci tartışması çıksa, Fatih Uraz “referans yorumcu”dur. Bu işi bilir ve hiç bir hesabı yoktur.
Uraz’ın kitabında boş bıraktığı bölümü burada değerlendirmek istedim.
Uraz’a beklenmedik biçimde artan yabancı kaleci sayısını anımsattım. İşte söyledikleri:
“Geçen sezon Süper Lig’de 7-8 yabancı kaleci yer alırken, bu sezon 15 takımda yabancı kaleci var. Hepsi oynamasa da gerçek böyle. Geçen haftanın maçlarında 12 yabancı kaleci oynadı. Elbette üst düzey olmasa da iyi kaleciler var aralarında. Günümüzde yasak koyarak Türk kalecilerin yolunu açmak mümkün değil. Yapılacak şey basit: Türk kalecilerini daha vasıflı hale getirmek. Kaleci antrenörlerinin yetersizliği, kalecilerimizin duygusallığı, strateji ve fundamental eksikleri, hatalarından ders almamaları, ceza

Yazının Devamı

Sakın aynaya bakma!

24 Eylül 2017

Kadıköy’deki derbi, beklenenin aksine tek taraflı bir gösteriye dönüştü...

Fenerbahçe bileğinin hakkıyla oynadı ve kazandı. Beşiktaş, en başta Şenol Güneş’le asabi, telaşlı, dağınık ve etkisizdi. Gömleğine ve kravatına özen gösteren Şenol Güneş’in ilk yarı boyunca tıkanan, topu ileri taşıyamayan Beşiktaşlı oyunculara en küçük uyarısını göremedik. Quaresma gergin ve dağınık, Babel ve Caner topu rakibe kaptırma ve Fenerbahçe kontralarına start verme konusunda oldukça (!) verimli idiler. Oğuzhan Özyakup da Atiba da bu oyunu yaşamayan oyunculardı.

Beşiktaş ne savunma yapabildi dün ne oyun kurdu, ne de yeterince gol pozisyonuna girebildi. Fenerbahçe önce savunma ve kontrol futbolu oynadı, kestikleri topları çok çabuk kontralara çevirdiler. Isla, Neto, Hasan Ali, Souza ve Ozan çok iyi kapandılar. Giuliano ve Mehmet Ekici de takıma ayak uydurdular.

Bu maçın kahramanı Ali Palabıyık...

Şubat ayındaki Kupa maçında Van Persie’nin provokasyonlarına seyirci kalan Ali Palabıyık, MHK’nın iyi niyetli kararıyla takdiren (!) bu maça verildi. Ne yazık ki bir hakemden beklenen otoriteyi ve olgunluğu gösteremedi. Verdiği kararlar, sonuç üzerinde etkili olsun ya da olmasın, önemli değil. Yanlışlar ve

Yazının Devamı

Derbi Fener'in gibi!

20 Eylül 2017

Süper Lig’in 6. haftası, sezon başındaki “erken randevu” gibi eleştirilere karşın, cumartesi günü “tam da zamanında” bize büyük bir heyecan sunuyor.

Fenerbahçe, ilk haftadan itibaren beklediği “sıçrama” fırsatını Alanya dönüşü Beşiktaş karşısında gerçekleştirebilir.

Kağıt üzerinde Beşiktaş daha hazır, daha güçlü, daha özgüvenli bir takım. Yıllar önce terk ettiği Kadıköy’deki galibiyetler zincirine bir halka ekleyerek seriyi yeniden başlatabilir mi? Olmayacak iş değil.

Ama hakçası şunu da söylemek gerekiyor. Fenerbahçe için bu derbi bir hayat-memat meselesi. Hem oyun, hem de kadro olarak hep eksikli-noksanlı, sorunlu ve sıkıntılı bir bir süreçten geçiyorlar. Transferi tamamlamadan lige başladılar. Kervanı yolda düzerken kayıplara uğradılar. Hesaplanamayan şeyler de oldu. Volkan ve Kameni ile kalede büyük sıkıntı yaşandı. Fenerbahçe’nin gol yemeden tamamladığı maç yok. Kaleci sorunu da sonlanmış değil. Dahası, Volkan Demirel’in yedek soyunduğu son Alanyaspor maçında Kameni ile ısınmayı reddetmesi ne tecrübesine, ne kaptanlık sorumluluğuna ne de profesyonelliğine yakışıyor. Onca sorun varken bir yenisini eklemek büyük yanlış.

Öte yandan Kocaman’ın daha göreve başlamadan önce Robin Van

Yazının Devamı

Çifte kutlama

19 Eylül 2017

İlk yarıda topa sahip olma oranı 63’e 37 Beşiktaş ağırlıklı. Beşiktaş, hem topun, hem de maçın efendisi. Hele ki Cenk’in 10. dakikada harika Caner ortasına (buna asist demek gerekiyor) yaptığı kafa vuruşu tribünleri coşturmaya yetiyor. Vodafone Park’taki futbol maçı festivale dönüşüyor.

Porto’yu deplasmanda indiren Beşiktaş’ın bu maçı da ciddiye alarak kazasız-arızasız bitirmesi gerekiyor.

İlk yarıda ezici bir baskı kuruyor Beşiktaş. Ne var ki Quaresma’nın, Babel’in, Caner’in ve de Talisca’nın taşıdığı, aşırdığı toplara Cenk’in son darbeyi indirmesi adeta perdeleniyor. O perdeyi çeken adam kim? Ali Turan... Yiğidi öldür, hakkını ver. Cenk’i gölge gibi izleyerek temiz bir oyunla golden uzak tutuyor. Laf aramızda Cenk de bunun değerini bilmeli. Cumartesi günü Kadıköy’de böyle bir baskıyla karşılaşırsa hazırlıklı olmalı.

Kutlama, alkışlama, festival havasında eğlenme tamam da.. İkinci yarıya Beşiktaş alışılmamış bir tablo ile başlıyor. Topu rakibine bırakıyor.. (Yüzde 57’ye 43) Çok riskli bir “uyuma” evresi. Konyaspor Fofana (2) ve Manyama (1) ile Fabri’nin hatırını (!) soruyor. Arada kazandığı topları öne oynamadan Fabri’ye pas yapma garipliklerine de tanık oluyoruz.

Konyaspor’un topa

Yazının Devamı

Beşiktaş'tan özel ders

14 Eylül 2017

İşte özlenen Beşiktaş... Ligin ilk dört haftasında kazandığı maçlara rağmen sorunlu, sıkıntılı ve kuşkulu oyunlar sundu taraftarlarına... Kadroya katılan yeni oyuncuları da bir türlü devreye sokamıyordu. Yenilerin takıma uyumu henüz gerçekleşmemişti.

İlk 12 dakikada dört top kaybıyla endişe yarattılar: Tosic, Oğuzhan, Quaresma ve Talisca... Bu kayıplar uyandırdı Beşiktaş’ı... Hemen bir dakika sonra Quaresma’nın kale ağzına kestiği sert ortayı Talisca kafa ile Casillas’ın koruduğu kaleye attı. Ligde kalesini gole kapayan Porto için sarsıcı bir darbeydi bu... Sonrasında da oyunu bırakmadılar... Güneş’in Negredo’yu oyuna sokması onlar adına kazançtı.

Telles’in korneri ile Fabri’yi avlayan Tosic netameli, sakar bir oyuncu.. Çoğu zaman arıza yapıyor... Neyse ki, bu gol Beşiktaş’ı bozmadı. Porto’ya meydan okuyan mücadeleyi sürdürdüler...

Beşiktaş’ın seviyesini yükselten en önemli fark Talisca, Cenk Tosun, Quaresma ve Babel’in müthiş etkili ve yardımlaşmalı oyunuydu. Talisca ve Cenk daha geniş bir alanda oynayarak Oğuzhan- Atiba ikilisine yardım edip merkezi rahatlattılar... Böylece kazandıkları toplarla daha çabuk atağa kalktılar. Cenk Tosun’un 25 metreden attığı gole de şapka çıkarmalı...

K

Yazının Devamı

Kalbim potada kaldı

13 Eylül 2017

Basketbol Milli Takımımız, Avrupa Şampiyonası’nda gruptan dördüncü olarak çıktı, İspanya’ya yenilerek çeyrek final umutlarını boşa çıkardı. Bu durum elbette üzücü. Her şeyden önce kendi sahasında Avrupa (2001), Dünya (2010) finali oynayan bir ülkenin çocukları, 2017’de de bu başarıyı tekrarlayabilirdi, olmadı.
Ama şu da bir gerçek: Yenildiği-yendiği her maçtan alkışlanarak uğurlandı bu takım. Sporseverlerin, basketbolseverlerin, sporu göz ucuyla izleyenlerin... Gençlerin, anne - baba ve çocukların saygısını - sevgisini kazandı.
Sadece gayret için. Mücadelesi için. Asla pes etmediği için. Maçla birlikte bitip tükendiği ve tüm enerjisini sahada harcadığı için.
Aslında çok üzücü durumlara da tanık olduk. Rusya, Sırbistan, Letonya maçlarında dördüncü periyodun son dakikalarında finişi yapamadık. İspanya karşısında da zaman zaman ortaya koyduğumuz dirençli oyun-maalesef- dördüncü periyotta aradaki tecrübe farkından çözülmemizle, dağılmamızla bitti.
Peki daha iyisi olabilir miydi? Elbette olabilirdi.
Örneğin, Ersan İlyasova şu şampiyonada yer alabilirdi, olmadı. Bobby Dixon’un sakatlığı büyük olasılıktı. Alternatif arayışına girilmedi. Oysa Darüşşafaka’dan Fenerbahçe’ye geçen 28

Yazının Devamı

Oğuzhan'ın karizması

10 Eylül 2017

Şampiyonlar Ligi kapıyı çalmış, bekliyor. Üç gün sonra Beşiktaş, Porto önünde perdeyi açacak. Dün oynadığı futbolla umutlanabilir miyiz? Hayır! Futbolcuların Süper Lig ile UŞL motivasyonu aynı mıdır? Hayır. Peki Süper Lig ile UŞL aynı seviyede ligler midir? Yine hayır!

Karabükspor, Beşiktaş için her zaman tehlikeli bir rakip. Unutmayalım, geçen yıl orada kaybettikleri maçla sıkıntılı bir döneme girmişlerdi. Bu yıl sıkıntı daha büyük olacak. Birinci neden, Şenol Güneş, kadro derinliği ve bol alternatifli kadro istiyordu. Transferde bir ölçüde gerçekleşti bu istek. Ne var ki yenilerle eskileri harmanlayıp yeni bir bütünlük elde edemedi Hoca. İkinci neden, ligdeki alışılmış en büyük silahları yüksek tempodan da uzaktılar. Üçüncüsü, inanılmaz biçimde isabetsiz paslarla, top kayıplarıyla oynadılar. Rakibe anormal pozisyon verdiler.

Şenol Güneş’in Quaresma, Atiba ve Cenk’i kenarda tutarak Lens ve Negredo ile oyuna başlaması, zaman yokluğundan zorunlu bir denemeydi. Bu deneme başarılı olmadı. Lens ve Negredo henüz form kazanmamışlardı. Talisca, Babel ve Oğuzhan’ın içtenlikli gayretlerine saygı duyalım ama, onlar da yetersizdi.

Karabükspor maçın başından sonuna kadar hem savunmada

Yazının Devamı