Süper Lig’de “daraltılmış” bir zirve rekabeti var. Şampiyonluğun favorileri de adayları da iki takım: Galatasaray’la Fenerbahçe… Sıradakilere kapalı bir yarış bu…
İki şampiyonluk favorisini izleyen takım sayısı da iki: Trabzonspor ile Beşiktaş’ın arasına başka takımların gireceğini düşünmüyorum. Böylece üçüncülük-dördüncülük de (Avrupa tahtası) kapalı. Bu statik görüntülü “daraltılmış” rekabet ortamında üçüncülüğü kovalayan Beşiktaş’la son sıradaki İstanbulspor’dan iyi bir maç sunmalarını bekleyebilir miyiz? Hayır bekleyemeyiz. Peki, o zaman seyrettiğimiz neydi? Çok güzel bir maçtı. Özellikle zayıf olarak kabul edilen sonuncu sıra takımının bulunduğu yere isyan edercesine maça kattığı heyecan ve dinamizm alkışa değerdi.
İstanbulspor ne yaptı dün? 3-4-3’le rakibine göre daha kalabalık bir orta alanla topu kazanıp yüklendi.. Sambissa, Loshaj, Jackson ve Ali Yaşar, çabuk ve akıllı ataklarla Al Musrati-Gedson ikilisinden
Beşiktaş JK, önceki gün yayınladığı bir açıklamada 21 yaşındaki profesyonel futbolcusu Emirhan Delibaş’la imzalanmış 31 Mayıs 2025 tarihinde sona erecek sözleşmenin, karşılıklı anlaşmayla feshedildiğini duyurdu.
Anladım ki Beşiktaş gelecekte çok değerli hizmetlerde bulunabilecek bir futbolcusunu “sosyal medya ilahlarına” kurban olarak sunmuş.Anladım ki Beşiktaş gelecekte çok değerli hizmetlerde bulunabilecek bir futbolcusunu “sosyal medya ilahlarına” kurban olarak sunmuş.Hayalleri, ümitleri, enerjisi ve geleceği olan bir genç adama karşı yapılanın haksızlık olduğunu, uygulamanın son derece yanlış olduğunu düşünüyorum.
Emirhan ve ailesi, kulüpten yapılan karşılıklı anlaşmanın gerçeği yansıtmadığını söylemiş… Bu da ayrı bir tartışma konusu ama, koca kulüp bu kadar önemli bir olayı yönetebilmeliydi. Yapamadılar.
Araştırdım, öğrendim… Emirhan’ın takip ettiği/katıldığı flört uygulamasında gençler profillerini, yaklaşımlarını açıklayıp “uygun partner” arıyorlar. Haydi, sıcak ilişkiler diyelim. Emirhan oradaki
Hepsinin başından olmadık maceralar geçti… Bazıları travmalara uğradı. Kimileri de Süper Lig tarihine geçecek çılgın maçları yönetti.En önemli özelliklerini de yazalım: Hepsi de temiz adamdı, tertemiz düdüklerdi.Türk futbol hakemliğinin emektar ustalarından oluşan listeye bakalım: Sabri Çelik, Muhittin Boşat, Murat Ilgaz, Mustafa Çulcu, İbrahim Aksoy, Halis Özkahya, İsmet Arzuman, Cem Papila, Yunus Yıldırım ve Erol Ersoy.Sözün kısası “koç gibi” adamlardı onlar… TFF, işte bu koç gibi adamlara “hakem koçluğu” görevleri verdi. 5 Kasım Pazartesi akşamı Beykoz’da bir otelde buluştular, akşam yenmeği yediler, sıcak sohbetlere daldılar. 6 Kasım sabahı erkenden derslere başladılar. Bir günlük semineri Hugh Dallas yönetti, en ağır konuları Yunan Kyros Vasaras anlattı. Tüm gün boyunca koçluğun önemli özellikleri, çalışma ilkeleri, kuralların yorumlanması, hatalı kararların değerlendirilmesi gibi konularda yepyeni yaklaşımları konuştular, tartıştılar. Günün sonunda her biri
Kayseri’de “kırık dökük” bir maç izledik… Ev sahibi takımın teknik patronu Burak Yılmaz, biliyorsunuz, kalp kırıklığıyla ayrılmıştı Beşiktaş’tan. Günün öteki olayı da Fernando Santos’un yarattığı “hayal kırıklığı” oldu. Portekizli Hoca’dan beklediğimiz dokunuşu yine göremedik. Maça iki yeni, Worrall ve Ernest Muçi ile başlayan, sonradan Al Musrati’yi de oyuna alan Santos, yenileri de eldekileri de taktik bütünlük içinde yeni bir heyecanla oynatamadı. Bu arada kanatlardaki Muleka ve Cenk Tosun, genç santrfor Semih Kılıçsoy da bekleneni veremediler. Bireysel olarak zaman zaman Muçi ve Worrall kalitelerini ortaya koyan ustalıklar sergilediler. Doğal olarak yenilerin ilk maçlarında daha fazlasını vermesi de beklenemezdi. Sonradan Cenk’in yerini alan Libyalı Al Musrati, hücumda siyah-beyazlı takımın yeni gol ümidi oldu (!) ama o da boş attı.Hakkını yemeyelim. Beşiktaş kalecisi Mert Günok, maçın en iyisiydi. Kayserispor’un yüzde yüz gollük pozisyonlarında inanılmaz
Türkiye Kupası son 16 turunda en az 5 maç izledim. Sonuncusu Antalyaspor-Beşiktaş arasında oynananıydı. Antalyaspor oynarken, Beşiktaş bu gösteriden uzun süre uzak durdu. Türkiye Kupası, organizasyon olarak Avrupa kupalarına en kısa yoldan katılım hakkı veriyor. Dahası büyük hedeften kopanlar için de gerçek anlamda bir teselli kaynağı. Bu gerçekleri futbolseverler biliyor. Medya biliyor. Ne yazık ki önemsemesi, benimsemesi gereken bazı futbolcular ve bazı takımlar durumun farkında değiller.
Beşiktaş kupa heyecanını taşımayan takım olarak 71 dakika uyudu… Sonra uyanıp kazandı.
Sergen Yalçın’ın elinde farklı bir iddia ve anlamla heyecan tazeleyen Akdeniz’deki incimiz Antalyaspor baştan sona hamleler, takımca oynama istek ve gayretiyle “maçın efendisi”ydi. Bytyqi’nin golüyle de ödüllerini aldılar.
Beşiktaş’a bakarsak…
Baştan taa 71’de Muleka’nın golüne kadar oynadıklarına oyun demek o kadar kolay değildi. Koca takım, Antalyaspor’un oyununa yanıt verecek niyet ve enerjiyi taşımıyordu. Rakip oyuncular, üzerinde
Beşiktaş-Trabzonspor maçı da gösterdi ki futbolumuzda hakemlerin birer birer kurban sunağına götürüldükleri seri cezalandırma kararları devam edecek.
FİFA kokartlı başarılı hakemlerimizden Arda Kardeşler’in yönettiği geçen haftanın önemli maçı Beşiktaş-Trabzonspor karşılaşmasına yeniden bakalım.
Müsabaka karşılıklı ataklarla, ağırlıklı olarak Trabzonspor baskısıyla 0-0 sürerken, Beşiktaşlı Svensson ceza alanı içinde Trabzonsporlu rakibi Enis Bardhi’yi durdurmak için formasından çekiyor. Hareket, esneme nedeniyle Arda Kardeşler’de ciddi faul/penaltı etkisi yaratmıyor. Kardeşler’in bakış açısı ve bulunduğu yer, tek cepheden değerlendirildiğinde “devam” kararına haklılık kazandıracak nitelikte. Ancak her öykünün, her tablonun bir de görünmeyen yanı var. Svensson Bardhi’yi formadan çekerken sağ diziyle de rakibinin kalçasına baskı uyguluyor. Elle çekme, dizle itme hareketi doğal olarak düşürmeyi sağlıyor. Bunun sonucu da penaltıyı gerektiriyor.
Hayır, oyun devam ediyor… Gerçekten oyun
Sezonun en sıkıntılı takımlarından ikisi… Fenerbahçe ile Galatasaray Süper Lig tarihinde görülmemiş biçimde “yapışık ikizler” pozisyonuyla şampiyonluğu kovalarken, peşindekilerden iki takım Trabzonspor’la Beşiktaş… Normal sezonlarda şampiyonluk için çekişmelerine bizi alıştırmış olan dört takım zirvede sıralanmış.. Ne var ki bu sıralamada zirvedekilerle üçüncü-dördüncü sıradakiler arasındaki puan farkı garip, tuhaf ve acayip… Yine de hedef hedeftir. Türkiye Kupası.. Konferans Ligi ya da UEFA Avrupa Ligi. Artık kimin şansı, hangisine yeterse!
Peki başlangıç pozisyonlarına baktığımız iki takımın oyunu nasıldı? Hiç de beklendiği gibi değildi. İkisi de günün moda transfer deyimiyle “fırsat” beklediler. Gol için fırsat şansı… O fırsatı yakalayabilmek için Trabzonspor, koşan, bastıran ve isteyen takım oldu. Beşiktaş ise tam anlamıyla bir punduna getireceği golleri bekledi ve attı. Asıl gariplik, Trabzonspor’un ikişer kez üst üste kazandığı dört kornere karşılık Beşiktaş’ın bir
Riyad macerasını unutmadınız değil mi? Suudi Arabistan şirketi Süper Kupa maçı için 4,5 milyon euro ödeyecek, TFF %20 alacak, Galatasaray ve Fenerbahçe de kalanı (yüzde 80) paylaşacaktı. Paralar ödendi. Ancak bildiğiniz nedenlerle maç oynanmadı.
Suudiler, şimdi çok dikkatli bir nezaketle yazılmış mektup gönderip ödedikleri paranın iadesini istemişler. Elbette ödenir. TFF için sorun yok. Kulüplerimize gelince... Gelen paranın yüzde ellisine BBDK el koymuş, borçlara mahsuben payını almış. Yine de ödeyecekler parayı. Herkes bilir, di mi? Kimsenin parası kalmaz! Ancak parayı iade etmeleri biraz zaman alacak. Anlaşıldığına göre ‘nezaketle’ beklemeleri öneriliyor.
Nasıl atladık ama...
Geçen hafta TFF’de VAR ve Yarı Otomatik Ofsayt Sistemi ile ilgili bilgilendirme toplantısına katıldım. VAR Hakemi Mustafa İlker Coşkun’u dinledim, çok değerli bilgiler edindim.
Açıkçası tuhaf bir toplantı oldu bu... Birincisi, beni davet eden arkadaşım, TFF’nin resmi görevlisi değildi. Hatır için katılmışım gibi bir durum oluştu.