Yiğidin hakkı yiğide! Sergen Yalçın’ın teknik direktörlüğünü, sezon sonunda varacağı yer neresi olursa olsun, çok başarılı buluyorum.Yazı şöyle de başlayabilirdi, Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın’ı…O zaman, profesyonel futbol kariyerinden soyutlanmış olurdu Sergen Yalçın… Futbolumuzda sadece “hocalıkları” ile bilinen başarılı teknik direktörler var. Futbol kariyerlerinin oyunculuk geçmişinde adları çok da öne çıkmamış olanlar. Sergen Yalçın, hem futbolculuğunda hem de, şimdi olduğu gibi, teknik direktörlüğünde; birbirine bağlı, birbiriyle paralel, ya da birbirinin üstüne tamamlanan emeklerle ortaya çıkmakta olan sanat eseri gibi… Yakın geçmişin futbol yıldızlarında aynı başarıyı göremezsiniz.Bir adam, kendi kendini bu kadar mı geliştirir!.. Sergen’i oyunculuk dönemlerinden tanıyan benim gibi gazeteciler için, itiraf edelim bu durum çok da beklediğimiz bir şey değildi. Biz onu sol ayağı, olağanüstü frikikleri.. Londra’daki Chelsea maçında
Voleybolda beraberlik yok. Basketbolda da yıllar önce kaldırıldı. Ama futbolda beraberlik var. Dünkü beraberlik, ne işe yaradı, derseniz… Bakışınıza göre değişir. Beşiktaş için beraberliğin olumlu yanı, rakibiyle aradaki mesafeyi koruması, puan farkında statüsünü devam ettirmesiydi. Ama bu sonuç aynı zamanda takipçisi Galatasaray’a da “iki puanlık yaklaşma” şansı doğurdu. Fenerbahçe açısından, öncelikle kendine dönme, takım kimliğini yeniden kazanma ve iddiasını sürdürme anlamında önemli bir skor… Bitime 10 hafta kala ümitleri yeşertecek bir sonuç. Kadıköy’de kimsenin yakınmaya zamanı yok. Fenerbahçe kalecisi Altay’ı da ayrıca kutlamak gerekiyor. Voleybolda beraberlik yok. Basketbolda da yıllar önce kaldırıldı. Ama futbolda beraberlik var. Dünkü beraberlik, ne işe yaradı, derseniz… Bakışınıza göre değişir. Beşiktaş için beraberliğin olumlu yanı, rakibiyle aradaki mesafeyi koruması, puan farkında statüsünü devam ettirmesiydi. Ama bu sonuç aynı
Beşiktaş Fenerbahçe maçı öncesinde istatistikler, puan cetvelindeki sayılar, elbette bazı değerleri yansıtıyor. Ama bu değerler, Pazar maçının sonucu üzerinde kesin hesaplar yapmamıza yaramıyor. Her maç kendi içinde öncekilerden ve sonrakilerden başka veriler oluşturuyor. Kim bilir, genelde sporun, özelde de futbolun en büyük dinamiği budur. Ölçülemez, hesaplanamaz değişkenlik.
Beşiktaş, Teknik Direktör Sergen Yalçın’ın cezası nedeniyle tribünde, locadan izlemekte olduğu, yardımcısı Murat Şahin’in kenardan yönettiği maçta Başakşehir gibi zor rakibini yenerek zirvedeki pozisyonunu sürdürdü. Fenerbahçe de bu sezon yaşadığı iç saha kayıplarına devam ederek sonuncu sıradaki Gençlerbirliği’ne yenildi.
Performans tablolarının ışığı altında bir derbi oynanacak. Bu maçın favorisi Beşiktaş. At yarışı deyimiyle “sürpriz” yazılacak takım da Fenerbahçe.
Peki Beşiktaş’ı öne çıkaran, Fenerbahçe’yi ikincil duruma iten durum nedir?
Bilimsel iddiam yok. O nedenle
Kör dövüşü değil, gol dövüşü… İlk yarıda sıkıntılı bir oyun izledik. Beşiktaş bilindiği ve alışık olduğu üzere rakip yarı alanda baskıyla oynadı… Başakşehir de en azından Aykut Hoca’nın “kontrol” futboluyla rakibinin oyununu kendi alanında kabul edip direndi…
İlk yarıyı önde kapadı Beşiktaş. İkinci yarıda kıyamet koptu. Beşiktaş pas alışverişleriyle rakibine hiç top aldırmadan sabırla oynamaya devam ediyordu. Bu sabır ve ısrar gösterisinde doğru bildiklerini uygularken Başakşehir’e kaptırdıkları toplarla yakalandıklarını da gördük. Aleksic’in şutunun üst direkten; Crivelli’nin tek başına ceza alanına girerken şutladığı topun da cesaretle çıkan Ersin’in ayaklarından dönmesi konuk takımın şansıydı. Direkten dönen topla başlayan telaş Başakşehir kalesinde de yaşandı. Aboubakar’ınki de sol direkten dışarı gitti.
Başakşehir’in sezon başından beri süren sıkıntısını biliyoruz… Beşiktaş’ın sıkıntısı da Aboubakar’ı buluşturduğu toplarla golü atamamasıydı. Ponck ve Epereanu savunmada Kamerunlu’ya
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, önemli bir enerji anlaşmasına imza attı. Her anlaşmanın tanıtım toplantısında, imza töreninde olduğu gibi dünkü toplantıda da sorular “gündeme” saptı. Başkan, bozuk zeminle ilgili eleştirileri yanıtlarken, kar yağışından sonra uyarılar ve talepler konusunda teknik heyetin de hata yaptığını (!) söyledi. Hayır bir suçlama havasıyla değil. Kulüp içi özeleştiri anlamında.Hemen sonrasında dile getirdiği gerçekler daha da önemliydi: “Bozuk zeminde oynayamadık ve Sivasspor’u yenemedik ama, Ankara’da da pırıl pırıl bir sahada yenildik!”
Ankaragücü (2-1) yenilgisinden sonra Teknik Direktör Fatih Terim, Kaptan Arda Turan ve Galatasaray İkinci Başkanı Abdurrahim Albayrak’ın yüksek sesle dile getirdikleri öfkeli açıklamaları ve hakem eleştirilerini anımsarsınız. O gün de bugün de ortada bir boşluk var.Süper Lig tarihimizin en başarılı teknik direktörü Fatih Terim, son iki maçı yorumlarken gösterilmeyen kartlardan, verilmeyen kararlardan, atılmayan oyunculardan, kısa kesilen
Sade kahve gibi… Kokusu ve kıvamı güzel. Ama tatlı istiyorsanız, yok… Heyecanlı ve iki taraflı bir oyun izledik… Beşiktaş, Aboubakar’ın iki güzel golüyle kazandı. Fark yapması beklenirken, yediği penaltı golünden sonra korku ve telaşla maçı bitirdi. Önümüzdeki hafta Başakşehir maçında Sergen Hoca cezalı, kulübede olmayacak. Yine de isyan yok. Kavga yok… Feryat yok. Eh, bu da iyi bir şey.
Beşiktaş bilinen kalitesi ve gücüyle başladı... Gaziantep FK da aynı biçimde karşılık verme gayretindeydi. Temiz oyunda pozisyon tartışması, sert ve acımasız faul, itiş kakış ve öfke yoktu. Son haftaların çok tartışma yaratan dirsek dirseğe, kol-kola, hatta kol kafaya cinlikleri de yoktu. Dahası, penaltı vardı ama VAR bile yoktu…
Beşiktaş maçlarında alışık olmadığımız biçimde “karşılıklı”, “iki taraflı” bir oyun izledik. Ev sahibinin, sadece kendi sahasında değil, içeride dışarıda her yerde takım karakteri olan “set oyunuyla rakip yarı alana yerleşme” alışkanlığı bu maçta çok işlemedi. Gaziantep de top
Mart ayı dert ayı… Eskinin iklim ve vergi tekerlemesi, futbolda kendini daha çok hissettiriyor. Rekabet hızlanıp saflar sıklaşırken, takımlar hem fizik, hem de psikolojik yapılarıyla sağlam kalmak zorunda. Kaybetmek korkusundan da uzakta durmalılar.
Y.Malatyaspor yönetimi zemini, şikayetleri unutturacak kadar düzeltmiş. Saha ve hava koşulları oynamak isteyene engel olmuyor. Ama yine de iki takımın birbirlerine karşı tavırları “oynatmamak” üzerine yoğunlaşıyor. 7 haftadan beri kazanmayı unutmuş ev sahibi takım, sahanın her yerinde ortalığı karıştırıp Beşiktaş’ın pas iletişimini de bozarken, özlediği puanları arıyor. Pas arası yapıyorlar, alanları kapatıyorlar. Kaptıkları toplarla çok çabuk atağa kalkıp oyunun boyunu da uzatıyorlar.. Mustafa, Tetteh ve Adem Büyük’ün tehdit eden hamleleri var.
Beşiktaş’ta “sarsak” bir oyun hali gördük ilk yarıda.. Önceki maçların havasından uzaklar… Çok top kaybediyorlar… Savunmadan çıkarken Vida-Welinton ve Necip, oyun kurmakta zorlanıyorlar. Savunmanın önündeki merkez oyuncu Necip…
Bu bir maç… Ama aynı zamanda ders… Sergen Hoca, UEFA’nın artık standart hale getirdiği pro lisans seminerlerinde “oyun stoperlerle kurulur” ilkesini öylesine içselleştirmiş ki, Beşiktaş’ın iki stoperi Vida ile Wellinton, artık kendi ceza alanları içinde, kalecinin hemen önünde çakılı beklemiyorlar…
Hırvat ve Brezilyalı stoperler, oyunun merkezini orta yuvarlağın içine taşıyorlar. Bu anlayış ve uygulama, takımın öteki oyuncularını da birden fazla rolle oynatıyor. Alın işte Rosier ve N’Sakala… Onlar sadece klasik bek değil, aynı zamanda kanat oyuncuları. Şu farkla ki birçok takımda görülebilen “atağa çıkan bek”, Beşiktaş bekleri gibi kanat oyuncusu kimliğine bürünmüş değil. Beşiktaş’a böyle bakınca, karşı cepheye baskın yapan, orada çoğalarak oyunun tümünü rakip yarı alanda kendi kontrolüne, alan bir takım izliyorsunuz.
Beşiktaş’ın ilk yarıda attığı üç golde de bu temel oyun anlayışının yansıması var.
Şunu da unutmayalım: Rakip ataklara karşı, top Beşiktaş yarı alanına