L’argent suit l’intelligence, et l’intelligence suit l’argent... Fransa’dan güzel bir deyim: “Para aklı, akıl da parayı takip eder”
Yaşadığımız süreç ve sorunlar ne olursa olsun, evrensel değer taşıyan bu sözler, ne mutlu ki bu yıl ara transfere de yansıdı. Özellikle Dört Büyükler, acı ve dramatik sonuçlarla karşılaşmamak için tedbirli bir tüccar gibi davrandılar. İşi kitabına uydurma niyetlerini de unutmadan söyleyelim, parayı harcarken, sözleşmelere imza atarken akıl yolundan sapmadılar. Şunu da söylemeli: Transfer rüzgârlarının en sert estiği alan, sosyal medya alanıdır. O alanda herkes kafasına göre taraftarı olduğu kulübün ihtiyaçlarını, harcamalarını izlerken, asıl dikkatle rakip kulüplerin ne yaptığına bakar. Pandemi nedeniyle boş tribünlerde taraftar tepkilerini görmek mümkün değildir. Bu tepkiler şimdi olanca duygusallığı, coşkusu, sevinci, neşesi ve öfkesiyle sosyal medyada yansımaktadır. Oradan bakarsanız, adeta bir “idrar yarışı”na dönüşen transferde en büyük
Dünkü maç Abdülkadir (Dk.3) ve Rıdvan’ın (Dk.14) beklenmedik sakatlıklarla oyundan çıkmalarına neden olan erken talihsizliklerle başladı. Sonrasında oyuna giren N’Sakala’nın adrese teslim ortasında (artık buna asist demek gerekiyor) Aboubakar’ın sert kafa vuruşuyla Beşiktaş’ın golünü izledik. Bu vuruşta ters ayakta yakalanan Trabzonspor kalecisi Uğurcan da topa parmak uçlarıyla dokundu ama, golü önleyemedi. Bunun adı şanssızlık.. Rıdvan’a üzülen Beşiktaş’ın oyuna sonradan giren N’Sakala katkısıyla golü bulması da şans!
Peki, Nwakaeme’nin şutunda topun önce Vida’ya sonra da Montero’nun göğsüne çarparak yerde yatan Ersin’in çaresizliğinde Beşiktaş kalesine beraberlik golü olarak girmesine ne demeli? İkisi bir arada…Trabzonspor şanslı, Beşiktaş şanssız!
Büyük maçta tempo vardı. Koşu vardı. Yaratıcı paslar ve pozisyonlar vardı. Oyunun kontrolünde en iyi ilkenin hücumda kalmak olduğunu gösterdi iki takım da. Top rakipte iken geri kazanmanın çabasını sergilediler. Ev
Fenerbahçe’de Mesut Özil’i oynatıp ondan azami faydayı sağlayacak ilk yetkili ve sorumlu Erol Bulut’tur. Erol Bulut, antrenörlük kariyerine Başakşehir’de başladı. 2014’den 2017’ye kadar 3,5 yıl Abdullah Avcı’nın yardımcısı olarak çalıştı.Abdullah Avcı hocamız, Erol Bulut’un antrenman uygulamaları, fizik, teknik ve taktik bilgisi, dirayeti ve iradesiyle iyi bir yol aldığını söyledi. Malatyaspor ve Alanyaspor’da başarısıyla kendini kabul ettirdiğini anlattı. Erol Hoca’nın Fenerbahçe’ye gelişi peri masalı değil. Kendi adıma savunmayı öne alan disiplin futbolunu oynattığını düşünüyorum. İzlediğim Erol Bulut’un iletişim konusunda eksikleri var. Kısacık, ayrıntıdan ve felsefeden uzak yanıtlar veriyor. Tartışmalar ve eleştiriler konusunda saygılı. Tezini ortaya koyamayan, kendi anlayışını ve hedeflerini kamuoyuna aktaramayan sınırlı konuşmalar yapan bir futbol adamı. Yine de genç meslektaşlarımla olabildiğince açık konuştuğunu, onlara sohbet olanağı verdiğini de söylemeliyim.Erol Bulut, kariyerinin önemli bir
Üç gün önce pas rekoru (646) kıran ve dişli rakibi Karagümrük’ü dört golle dağıtan Beşiktaş, Dolmabahçe’de ağırladığı Göztepe karşısında rotasyon kazasına uğradı. Ancak Sergen Yalçın’ın seri hamleleriyle kazayı hasarsız atlatıp ilk kez geri düştüğü maçı U dönüşü yaparak kazanmayı bildi.
Karagümrük maçının uyumlu ve verimli üç oyuncusu N’Koudou, Rıdvan ve Montero yerine N’Sakala, Ghezzal ve Welinton’u tercih etti Sergen Yalçın. Büyük baskıyla, yine rakip yarı alanda, rakip ceza alanı içinde, sağ ve sol kanatlarda etkin oynayan taraftı Beşiktaş. Özellikle sağ kanatta Rosier - Ghezzal - Atiba ile üçgenler oluşturup rakibi bunalttıktan sonra Aboubakar ve Larin’i sıkça gol pozisyonlarına soktular. Göztepe bu baskıya kalabalık bir savunma anlayışıyla, oyunu boğarak karşı koymaya çalıştı. O kadar ki mevcutlara ek olarak sağ kanatta Halil, sol kanatta da Tripiç hücumcu kimliklerinden sıyrılıp bek görünümlü müdahalelerle direnişi
Karagümrük ve Beşiktaş, futbolseverlere bol bol gol vaat eden takımlar. Karagümrük’ün sadece bir maçı (Kayserispor) golsüz bitmiş. Beşiktaş’ın her maçında gol var. Futbolseverlerin yanı sıra bahisçilerin de ilgi gösterdiği, gol sayılarıyla şans aradığı takımlar...
Atatürk Olimpiyat Stadı’nda dün de aynı tabloyu izledik. Beşiktaş hem topun (75/25), hem de oyunun sahibiydi. Maçın ve gollerin de efendisi oldu. Rakibiyle kıyaslamadan söyleyelim: Sayısız gol pozisyonuna girdi. Set oyunuyla nefes aldırmadı… Yine gol olup yağdı.
Sergen Yalçın’ın teknik direktör olarak hemen her futbolcusuna forma adaletiyle yaklaştığını biliyoruz. Şans veriyor, istim üzerinde tutuyor ve kimseyi dışlamıyor. Yanı sıra tercihlerinin de yavaş yavaş belirginleştiğini görüyoruz. Rıdvan örneğin. Galatasaray maçından sonra dün de ikinci asistini yaptı. O artık takımın sol beki. Öyle gelişiyor ki Milli Takım’a kadar yolu var!
Josef de Souza, Atiba Hutchinson, Cyle Larin, Vincent Aboubakar, Bernard Mensah… Dünkü maçın parlayan
İkisi de Schalke alt yapısından yetişiyor. Aralarında 6 yaş var. Hamit Altıntop, Mesut Özil’in ağabeyi oluyor. Özil genç takımlarda oynarken, Altıntop A takımının parlayan yıldızı. 12 Ağustos 2006’da yolları kesişiyor. Schalke 04 Eintracht Frankfurt maçı 1-1 devam ederken, 80. dakikada Hamit çıkıyor, yerine 18 yaşındaki Mesut oyuna giriyor.İkisi de Schalke alt yapısından yetişiyor. Aralarında 6 yaş var. Hamit Altıntop, Mesut Özil’in ağabeyi oluyor. Özil genç takımlarda oynarken, Altıntop A takımının parlayan yıldızı. 12 Ağustos 2006’da yolları kesişiyor. Schalke 04 Eintracht Frankfurt maçı 1-1 devam ederken, 80. dakikada Hamit çıkıyor, yerine 18 yaşındaki Mesut oyuna giriyor.Hamit, Mesut’la el çakışırken “Haydi, Allah kolaylık versin. Hayırlı olsun kardeşim” diyor.O maç ve Hamit Altıntop’un dilekleri, Mesut Özil’in profesyonel kariyerindeki başarılı ve parlak günlerin başlangıcı oluyor.Hamit Altıntop, Mesut Özil’i sadece “Alman milli takımını tercih ettiği için” eleştirmiş. Değerini ve futbola
Beşiktaş-Galatasaray maçı akıcı, rüzgar gibi ya da havadaki kar yağışı gibi bir düzenle oynanmadı. İki takım da birbirini panik faulleri ile durdurup, oyunun akışını bozduğunda bizim çaresiz televizyoncu arkadaşlar maça ‘tekrarların kalitesini’ taşıdılar. Larin’e nasıl faul yapılmış, Diagne nasıl kaçırmış, Cüneyt Çakır’ın sarı kart gösterdiği anlar ve ibretlik yüz ifadeleri.
İki takım da topa sahip olmak istiyor... Devre bittiği zaman Beşiktaş 60-40 topla oynayan takım. Normal bir maçta bunun üstünlük belirtisi olarak kabul edilmesi düşünülebilir. Ama hayır... Beşiktaş, rakibinden daha çok top kullandığı, daha çok korner attığı (4-3) ilk yarıda doğru dürüst şut atamadı. Sadece bir isabetlisi var. Galatasaray’da o da yok. Barometreyi asıl yükselten, Larin’in sarı-kırmızılı takımın gaflet anında topla tek başına Okan’ın üstüne sprint bir dripling ile gitmesi. Okan da Muslera’nın ruhunu mu kiraladı birader... Larin karşısında Muslera varmış gibi çekindi ve korktu. Attığı top da yukarılarda
Pazar günü Süper Lig’in düğüm derbisi var. Beşiktaş-Galatasaray oynayacaklar. Fenerbahçe de pazartesi günü Ankaragücü’nü ağırlayacak. Üçünün de gözü liderlikte. Lider Beşiktaş tam da böyle bir derbinin arifesinde kupa maçına çıkıyor. İki hafta önce 6 attığı Rizespor’la son 16 maçı. Kazanan çeyrek finalde olacak.
Böyle bir maçta Sergen Yalçın’ın oyun planı çok önemli. Takımı fazla yormadan, 90 dakika içinde maçı bitirmek... Kısa yoldan çözüme gidip golü bulmak zorunda. Kısa yol neden gerekli? Bir gün önce Galatasaray 120 dakika oynamak zorunda kalmış. Penaltılarla çeyrek finale uzanmış, yorgun ama fazladan 1 gün dinlenme olanağı var..
Sergen Hoca, böyle bir maçta Vida’yı, Josef’i dinlendiriyor. Rosier yok.. Larin yok. Wellinton’la Montero savunma göbeğinde buluşmuşlar. Montero henüz 21 yaşında, gün geçtikçe ısınıyor takıma. Unutmayalım sol ayaklı stoper çok önemli.