CEHENNEM BURASI DEĞiLSE NERESi?

21 Ekim 2014

Geçen hafta kendi deyişiyle ‘yaşam defterini kapatan’ Mehmet Pişkin, bu hayata son notunu bırakırken yol açacağı kargaşayı tahmin ediyor muydu, bilemiyorum. Kuşkusuz; görülmesini, konuşulmasını istemese sadece arkadaşlarına yollardı veda videosunu. Belli ki 36 yıllık ömrünün son 14 dakikasıyla tanımadığı insanların da hayatına dokunmak istedi bir yerinden.
Ama hiç de azımsanmayacak kadar çok sayıda kişinin, bir insanın kendi hayatı üzerine verdiği son kararına hem de hakaretler ederek müdahale etme hakkını kendilerinde göreceklerini hesap etmemiştir herhalde.
***
Sosyal medya çok kalp kırıcı bir yer haline geldi. İsteyenin istediği nefreti, kini, salyayı saçabildiği bir yer...
Bu dünyadan kendi isteğiyle çekip gitmeden önce geride kalanlara son derece zarif cümlelerle veda eden, ağzından kimse için kötü tek bir sözcük çıkmayan, videosuyla sadece iyi dilekler bırakan bir adama “Cehennemde yanıyor” diyebilecek insanların cirit attığı bir yer...
Nasıl bu kadar kötü olabiliyorlar? Ben mi anlayamıyorum bir türlü?
Size ne kardeşim? Kimin inanıp kimin inanmadığından, kimin yaşamı anlamlı bulup, kimin bulmadığından?

Yazının Devamı

Az konuşup çok iş yapıyor

19 Ekim 2014

Timuçin Esen’i tanımlayacak kelime bulmaya çalışarak başlıyorumişe. “Karizmatik?” Evet... “Yetenekli?” Kuşkusuz... Tercih etse de etmese de çok ünlü, ama “rahat” hiç değil... “Endişeli” biraz, birazda “tutuk” belki... Sonra 2011’de albümünü Mehmet Tez’e anlatırken kurduğu cümleleri okuyorum. Albümün adı “Mayhoş”tu, şöyle anlatıyordu nedenini: “Mayhoş nasıl bir tattır anlatamazsın ya... Tarif edemezsin, ne tatlı ne ekşi. Ortada. Hayat da öyle.” Timuçin Esen de biraz öyle... Onunla röportaj yapan bir gazeteciysen, işin çok zor. Her soru havada asılıp kalır sanki, alnındaki çizgiler belirginleşir, soru hoşuna mı gitti, kızdı mı anlamazsın...
Tek cümlelik cevaplar verir...

Sustukça daha çok merak edilen biri

Sevmiyor kendisinden söz etmeyi, yapacak bir şey yok... Ama sustukça merak edilen biri... Hep yeni şeyler öğrenen, yeni hayaller kuran, yeni kapılar açan, az konuşup çok iş yapan birinin anlatılmaya değer hikayesi bu...

Devlet Su İşleri’nde çalışan avukat Nihal ve Üstün Esen’in tek çocuğu Timuçin, 14 Ağustos 1973’te Adana’da dünyaya geldi, yedi yaşına kadar Elazığ’da yaşadı. Ailesi Niğdeli ve kendisini illa bir yerli kabul etmesi gerekirse, orası Niğde. Ebru Çapa’ya

Yazının Devamı

GOETHE, SANSÜR, iSTiFA...

17 Ekim 2014

Zaten türlü türlü dertle mücadele eden Devlet Tiyatroları’nda enteresan bir de ‘sansür’ krizi yaşanmakta...
Ortada iki gün önce prömiyer yapan ‘Güneş Batarken Bile Büyük’ oyunuyla ilgili bir sansür iddiası, bu nedenle istifa ettiğini söyleyen bir genel sanat yönetmeni ve kendisine sansürle ilgili herhangi bir tebliğ gelmediğini belirten bir yazar-yönetmen var. Yani tamamı iddialar ve söylentiler üzerine kurulu bir kriz...
Hatta bir diğer söylenti de Mustafa Kurt’un hakkında soruşturma açılacağı haberleri üzerine istifa ettiği ve ‘sansüre karşı duran genel sanat yönetmeni’ sıfatını beğendiği için bu iddiayı ortaya attığı yönünde. Zaten oyunun yazarı ve yönetmeni Kazım Akşar da “Mustafa Kurt’un kendince bir kahramanlık yaptığına inanıyorum” diyordu, dün Milliyet’ten Gülden Öktem’e yaptığı açıklamada...

SANSÜR HAYATIMIZIN PARÇASI
İşin içinden çıkmak mümkün değil ama kesin ve acı olan şu ki; sansür epeydir hayatımızın doğal bir parçası.
Ne şaşırıyoruz duyduğumuzda, ne de sarsılıyoruz. Olsa olsa benim yaptığım gibi, “Aman bu söylentiler çıktıysa oyunun başına bir şey gelebilir, tez zamanda göreyim” deyip tiyatro salonuna koşmak bir yol olabilir.

Yazının Devamı

BiRKAÇ SAAT AVUNMAK iÇiN

14 Ekim 2014

Geçen yıl Tolga Örnek’in ‘Senin Hikayen’ filmini izlediğimde en çok Selma Ergeç ile Timuçin Esen arasındaki kimyaya bayılmış, aslında bugüne kadar pek de bu tür rollerde oynamamış iki oyuncudan şahane bir romantik komedi ikilisi çıkardığı için yönetmeni tebrik etmiştim. Ve bu ikiliyi romantik komedi türünde bir dizide izlemek gibi bir hayalim olduğunu da söylemiştim.
Sonuçta dediğim oldu; Selma Ergeç ve Timuçin Esen ‘Gönül İşleri’nde bir aradalar. Ama çift olarak değil, enişte baldız olarak.
Timuçin Esen’in karısı rolünde şahane bir oyuncu olan Bennu Yıldırımlar’ı, Selma Ergeç’i nikah masasında bırakan hırsız nişanlı olarak da Fırat Çelik’i izliyoruz ki, sanırım ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ itibariyle kendisini güvenilir adam rolünde izlemek mümkün olmayacak!
İnsanın gerçek hayattaki sıkışma ve bunalma derecesi arttıkça gülümsetecek şeyler izlemek istiyor, bu kesin. İnandırıcı olsun olmasın, pembe dünyalar bir süreliğine de olsa (ki bu bir Türk dizisiyse bu süre reklamıyla özetiyle 3 saat demek) avutuyor insanı.
Kaçışsa kaçış, evet.

TATLI BİR HİKAYESİ VAR...

Yazının Devamı

“Sansürün kökünü kazı”

10 Ekim 2014

Yeni ekibi açıklandığından beri heyecanla beklediğim Altın Portakal bugün başlıyor da, ne yazık ki kekremsi bir tad var ağzımızda...
“Ülkenin geri kalanı gül bahçesi mi ki, sineması, festivali coşsun” diyebilirsiniz ve yerden göğe haklı olursunuz tabii...
Reyan Tuvi’nin ‘Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’ adlı belgeselinin yarışma dışı bırakılmasıyla başlayan süreç, önceki gün belgesel yarışma bölümünün iptal edilmesine kadar vardı. Çünkü sansürü protesto eden, filmi tepkiler sonunda yine bir müdahaleyle yarışmaya geri alan festival yönetiminden özür bekleyen yönetmen ve yapımcılar filmlerini çektiler yarışmadan.
Ortada da kocaman bir kaos kaldı.
Birdenbire festival, bugüne kadar kapısından geçmemiş herkesin meselesi oldu.
“Film geri alınmış ya, daha ne istiyorlar?” diye soranlar mı istersiniz, Akif Beki gibi bu kargaşanın sorumlusu olarak ön jürinin lanetlenip bir daha festival ortamlarına sokulmamasını isteyenler mi...
***

Yazının Devamı

ŞAŞIRTAN ‘RENKLi GÖRÜNTÜLER’...

7 Ekim 2014

Utanıyorum sahiden... Ülkemde bir gazete, bir belediye başkanının danışmanını renkli görüntüleri nedeniyle diline dolamaya kalktığında. Renkli görüntü tabii ki benim ifadem değil, kendilerinin başlığı...
“Şaşırtan renkli görüntüler!”
Nedir bunlar?
Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün danışmanı Boysan Yakar’ın LGBT Onur Yürüyüşleri’nde ya da eşcinsel hakları için katıldığı başka etkinliklerde çekilmiş fotoğrafları...
‘Renkli’nin hakaret niyetine kullanıldığı başka kültür var mı bilmiyorum ama haberde alaycı bir dil kullanmayı deneyen Sabah gazetesi habire sözcüğü tırnak içine almış: “Şişli Belediye Başkanı İnönü’nün ‘Renkli baş danışmanı’ Yakar” şeklinde.

DESTEKSİZ İDDİALAR...

Yazının Devamı

SiGARA iÇENLERi TECRiT EDELiM

30 Eylül 2014

Kapalı alanlarda sigara yasağını sonuna kadar destekleyenlerden biriyim. Hatta şu an bakıyorum, nasıl oluyormuş da o herkesin baca gibi tüttüğü mekanlarda eğlenebiliyormuşuz, aklım almıyor.
Eve döndüğümüzde üstümüzün başımızın nasıl koktuğunu, bazı yerlerden gözümden yaşlar geldiği için çıkmak zorunda kaldığımı hatırladıkça “Ne kadar doğru kararmış” diyorum. İnsanların temiz hava soluma özgürlüğüne nasıl kastediyormuşuz...

“CIS” MI DİYELİM?
Nitekim bu yeni düzenlemeye de çabuk alıştı insanlar. Restoranların, barların kapı önleri sigara içenler için yeni bir sosyalleşme alanı oldu. Ve evet, ikide bir kalkıp kapı önüne çıkma zorunluluğu sigara tüketimini azalttı. Yetmez mi?
İlla “Cıs” deyip insanların eline mi vurmak lazım? Siz devlet olarak insanların temiz hava alma özgürlüğünü sağlasanız, gerisini artık onlar hür iradeleriyle kendileri belirleseler olmuyor mu?
Anlaşılan olmuyor ki, ekim ayı itibariyle açık alanlara da ciddi bir sınırlama geliyor. Nereleri etkiliyor yasak? Hastane-okul bahçelerini, park, restoran, kafe açık alanlarını...
Okul bahçesini anladık diyelim, insanların zaten dertli olup iki satır efkar dağıtmak için bir sigara tellendirdiği hastane

Yazının Devamı

BÖYLE SEVMEK MÜMKÜN MÜ?

26 Eylül 2014

Çok bildiğim hayat hikayelerinden biri değildi Bergen’inki... İşte meşhur kezzap hikayesini biliyordum herkes kadar, bir de genç yaşta öldürüldüğünü... Gözümün önünde hayli geçkin bir kadın portresi onu düşününce... Sarı kabarık saçları tek gözünü kapatıyor. Bir de acı gülümseme, yüzünün geri kalanında...
Güzel denemez ama baktıkça bakası geliyor insanın, öyle bir ifadesi var. Aslında bir değil, birçok ifade var o yüzde. Çok sevmiş, çok sevildiğine inanmış bir kadının gururunu da okuyabiliyorsunuz yeterince dikkatli bakarsanız, feleğin bütün sillelerini sırayla patlattığı birinin yılgınlığını da...
Böyle bir şarkı söyler mi insan?
“İçimde bir his var öleceğim diye / Tanrıya yalvardım daha yaşatsın diye...”
Ve kaç yaşında... Meğer o yüzüne baktığım ‘geçkin’ kadın bu dünyadan göçtüğünde 29 yaşındaymış!

BELGESEL ROMANI ELİMİZDE

Yazının Devamı