“O ESKi HALiNDEN ESER YOK ŞİMDİ”

23 Eylül 2014

Ne kadar çok seviyoruz, “Bir zamanlar kartaldı” haberlerini... “Genç kızların rüyalarını süslerdi”... “Bir yürürdü, herkes dönüp bakardı”... “Yürekleri hoplatırdı”...
Ve vazgeçilmez başlığı bu tip yazıların: “Ne oldu sana bilmem kim?”
Ne olmuş olabilir? Ya o da zamanı durduramamıştır hepimiz gibi yaş almıştır... Ya sürekli fit dolanma hastalığından kurtulmuş, kilo almıştır... Ya genç yaştan itibaren göz önünde olup didiklenmekten yorulmuş, bu hayatı anlamsız bulur olmuş, bunalıma girmiştir...
Bir insanın hayattaki varoluş sebebi sürekli yürek hoplatıp bakışları üzerine toplamak olamaz çünkü, öyle değil mi?
Ondan sonra inzivaya çekilsen kurtulamazsın “O eski halinden eser yok şimdi” nakaratından...
Brigitte Bardot 80 oldu, kurtulamadı...

Yazının Devamı

BEBELERE MODA!

19 Eylül 2014

Bu aralar sosyal medyada popüler konumuz, Koton’un insanı görür görmez giyimden kuşamdan soğutan, mümkünse ailece çuval giymek suretiyle tarz sahibi olmaya iten çocuklu reklamı. Tabii bir reklamdan kapitalizme karşı olmasını, düzenin esiri olmamasını filan bekleyemeyiz, fıtratı gereği... Büyük bir sosyal duyarlılık, “Alan var, alamayan var, bebeklikten itibaren tarz sahibi olun, habire yeni kılık kıyafet isteyin mesajı vermesek mi biz çocuklara?” gibi bir ince düşünce de herhalde beklenti çıtasını yükseltmek olur.

KOKUŞMUŞ KLİŞELER (!)
Fakat köşesinde düpedüz pedofili üzerine kurulu berbat bir fıkrayı ‘tebessüm’ amaçlı kullanan Hıncal Uluç bizi kokuşmuş klişelere saplanmakla itham etmesin diye Pedagoji Derneği’nin yaptığı açıklamaya da mı göz atmayacağız?
Çünkü reklamı eleştirenleri böyle nitelendiriyor kendisi...
Pedagoji Derneği’nin “Çocukların, bir ürünün satışı amacıyla kullanılmasını, çocukların öne çıkarılarak bir ürünün tanıtılmasını doğru bulmuyoruz.”, “Çocukların gündeminde moda yoktur” gibi...
“Çocuklara, ‘Ayrıcalıklı olun, tarzınız, modanız olsun’ mesajının verilmesi doğru değildir. Çocukları, kıyafetleriyle ayrıcalıklı, farklı olmaya sevk etmek

Yazının Devamı

KÖFTELER KALEMiNi NASIL ETKiLEYECEK?

16 Eylül 2014

Mevlana kitabıyla kredi kartı reklamını aynı bünyeye sığdırabilen yazarımız Elif Şafak’ın yapacağı hiçbir şey beni artık şaşırtmaz diyordum ki, Habertürk’ü gördüm pazar sabahı...
Kendisi 14 ila 16 senedir et yemezmiş, otobur- muş da artık etobur olmuş, onu müjdeliyor bizlere. Bu yıl konusundaki karışıklığa az sonra döneceğim...
“Ne yerse yesin, bizi neden ilgilendiriyor?” diye sormayın, gazete pazar ekinde iki koca sayfa açmakla yetinmeyip hem ekin, hem de gazetenin ana sayfasından gözümüze sokmuş bu mühim haberi. Ve o korkunç fotoğrafları...
Favori fotoğrafımızda Elif Şafak, iki avucuna bir hayvan beyni almış, objektiflere gülümsemekte.
Pazar kahvaltısında maruz kaldığımız görüntü bu; gözümüze sokulan kanlı bir hayvan beyni.
Orijinal bir poz mu?
Elbette değil.

Yazının Devamı

BiR ÜST LiGE ÇIKMADAN...

12 Eylül 2014

Gidebilenler için deniz, güneş, tekne, hepsi güzel ama şehirde kalanların da artık oyunların ve konserlerin başlaması gibi bir beklentisi var. Ve nihayet tek tek yeni sezon programları açıklanmaya başladı.
Geçen gün Salon İKSV’de toplandık, Tektekçi’nin kokteylleri ve Belle and Sebastian’dan Richard Colburn’un DJ seti eşliğinde.
Daha çok yeni keşiflerin mekanı olarak bilinen mekanın ekim-kasım-aralık programında yine yükselmekte olan birçok grup olduğunu müjdeleyen Bengi Ünsal’ın konuşmasının ardından; programa dair bir minik video izledik ve her çıkan grupta salona bir heyecan dalgası yayıldı.
Alkışların şiddetinden anlayabildik ki, merakla beklenen bir dolu grup var listede, başta 10 Ekim’deki açılış grubu Future Islands olmak üzere.
Bengi Ünsal’ın dediğine göre gelecek grupların bazılarını İKSV Genel Müdürü Görgün Taner de tanımıyormuş, ki kendisi müzik ilgisi-bilgisiyle bilinir ama belli ki çok yakında “Vay be, İstanbul’a, Salon’a gelmişlerdi” diyeceğiz arkalarından.
Ünsal’ın şahane ifadesiyle söylersek; “Biz geleceğin büyük isimlerini henüz bir üst lige geçmeden yakalayıp Salon’un samimi atmosferinde müzikseverlerle buluşturmak için çabalıyoruz...”

Yazının Devamı

BOZKIRDAN YEŞEREN SiNEMACI

9 Eylül 2014

İlk filmi ‘Sivas’ ile Venedik’e giden Kaan Müjdeci, jüri özel ödülünü, küçük oyuncusu Doğan İzci de uluslararası sinema yazarlarının en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. Şahane haber...
Yozgat’tan sinemaya tutkun bir çocuk çıkmış, hayallerinin peşine düşmüş ve kazanmış...
Sinemamızın 100. yılını kutlarken sahiden Türkiye sineması diye bir şeyden söz edeceksek artık, belli ki bozkırdan yeşerecek o... Film bir de ‘bozkırın tezenesi’ Neşet Ertaş’a armağan, ne güzel...
Ama bence Kaan Müjdeci cephesinden gelen asıl müjde; ilk filmi böyle önemli bir festivale seçilirken ne olduğunu şaşırmayan, festival direktörü Alberto Barbera kendisini yere göğe koyamazken utanan, sevincini söylemeye bile çekinen, “Utanıyorum yetenekli olduğum söylenince” diyen; sahici, açık, net bir yönetmen kazanma- mız. Bu arada Barbera’ya ‘En İyi Direktör’ ödülü olarak bir tahta aslan hediye etmesi de ayrıca ne sevimli bir harekettir...
Radikal’den Erkan Aktuğ festivale gitmeden önce sormuş, “Gelecek için ne hayaller kuruyorsunuz?” diye, “Eski sevgilimi düşünüyorum, yeni sevgilim kim olacak acaba, onu merak ediyorum” gibi bir cevap almış.
Bir de işte yeni senaryosu varmış, onu çekecekmiş

Yazının Devamı

Asıl atılımı özel hayatında yaptı

7 Eylül 2014

Geçtiğimiz hafta Neslişah Alkoçlar ile evlenen Engin Altan Düzyatan, tüm zamanların en çok tepki gören damadı oldu. Eskiden genç kızların sevgilisi olan Düzyatan artık onların öfke kustuğu biri. Karşıyakalı delikanlının küçük bir tiyatroda başlayıp büyük bütçeli filmlere uzanan serüveni...

Yıl 2007’ydi, DOT da daha bir-iki yıllık, bir oyun oynandı Mısır Apartmanı’ndaki salonda: “Kürklü Merkür”. Abarttığımı düşünmeyin, tiyatro seyircisinin aklında bu kadar
yer eden çok az oyun gördüm. Hakikaten özel bir oyundu, genç ve parlak oyuncu kadrosuyla da... Uzun beyaz kürkü içinde dikkat çekici bir genç adam vardı içlerinde: Engin Altan Düzyatan. O güne kadar pek çok televizyon dizisinde irili ufaklı roller oynamıştı ama birçok kişi için akıllardaki ilk Engin Altan karesi budur...
İki yıl sonra gelecek “Bir Bulut Olsam” dizisi ve şöhret ona yeni bir yol seçtirene kadar, sahnelerin kazandığı yeni yıldızdı o. Konservatuvara bir sokak sanatçısı olup şehir şehir gezme hayaliyle giren Karşıyakalı delikanlı... Yugoslav göçmeni Düzyatan ailesinin üçüncü ve işletmeci ablası, avukat abisinin aksine okumaya çok meraklı olmayan çocuğu...

Derdi tiyatro yapmaktı

Yazının Devamı

DOT ŞiMDi DE KANYON’DA

5 Eylül 2014

Kurulduklarından beri kaçıncı kez salon inşa ediyorlar, ben unuttum sayısını... Mısır Apartmanı’nda başladılar, Maçka Gmall’a taşındılar, orada katlar arasında gezindiler, bu arada Bilsar’a ve Koleksiyon’a konuk oldular... Şimdi de Kanyon’a gidiyorlar.
DOT bu kış itibariyle Kanyon’da olacak. Sinemaların üst katında, Mars Group’a ait iki butik sinema salonu ve Maya ile Gram’ın yaratıcısı Didem Şenol’a emanet bir kafe ile birlikte...
Yani anlaşılan bu kış akşamlar Kanyon’un üst katında geçirilecek.
Peki neler izleyeceğiz DOT sahnesinde? Öncelikle, inşaat daha yeni başladığı için birkaç ay Gmall’da ‘Dövüş Gecesi’ni izlemeye devam edeceğiz.
Bu sırada Edinburgh’dan ayağının tozuyla gelen ekip yeni maceralara atılmış olacak. Adları tamamen tesadüf eseri ‘Midsummer’ ve ‘Midwinter’ olan iki yeni oyun hazırlıyor olacaklar. İlki, daha önce oynadıkları Sarı Ay’ın da yazarı David Greig’e ait şarkılı bir oyun. İngiltere’de sahnelendiğinde hakkında yazılanlar, tatlı bir romantik komedi olduğunu gösteriyor.
Sahnede Tuğrul Tülek ile Gizem Erdem’i izleyecek olmak ise şimdiden oyunun başarılı olacağını...
‘Midwinter’ ise İngiliz tiyatrosunun parlak yazarı Zinnie Harris’e ait. Savaş

Yazının Devamı

“ÇOK GÜZEL GÜNLER BEKLiYOR BiZi EVLAT”

2 Eylül 2014

Ne yazık ki yakından tanıma fırsatı bulamadığım, ama yazılarından ve hakkında dinlediklerimden basınımızın görüp göreceği en özel ve renkli karakterlerden biri olduğunu bildiğim Arda Uskan’ın gidişi çok üzdü beni.
Hele ömrünün son bir haftasında yazdıkları... Yaklaşmakta olan sonun farkında olan ve bunu bile matrak bir dille anlatmayı başaran yazılar. Birer hayat dersi her biri...
Şu an koltuğunuzdan kalkıp suyunuzu bardağa koyup içebiliyorsanız, sevdiğiniz bir yemeği yiyebiliyorsanız, deniz kenarında yürüyebiliyorsanız bütün bunların nasıl birer nimet olduğunu düşündüren...

KIYMETİNİ BİLİN
Hayat dediğimiz de üstelik bunlardan ibaret aslında. Haddim değil ama bir tavsiyede bulunmak istiyorum kendime de, sizlere de: O gündelik iç sıkıntılarınızın, sebepli sebepsiz depresyonlarınızın, sinir patlamalarınızın bile kıymetini bilin. İnsanın değil bağırıp çağırmaya, parmağını kıpırdatmaya bile mecali olmadığında hükmü kalmıyor hiçbirinin...

Yazının Devamı