BiR YUVA NASIL YIKILIR?

14 Kasım 2014

Bazı büyüklerimden her ayrılık haberinde duyduğum cümleydi: “Madem boşanacaklardı, neden evlendiler?”
Çok gülerdim “Herhalde bu niyetle evlenmemişlerdir” derdim ama aklımda da yer etmiş.
Şu an sanırım bütün Türkiye, Ata Demirer ve Özge Borak ile ilgili aynı duygular içinde.
Hem iki güzel, yetenekli, neşeli insan olarak birbirlerine çok yakıştırıldıkları, hem de “Boşandılar, boşanacaklar” haberleri ortalıkta dolanmadığı için haberi okuyan şaşkına döndü. “Aaa, çok da mutlu görünüyorlardı” cümlesine pek inanmayan biri olarak ben bile üzüldüm.
Meğer onlar aşka dair son umutlarımızı taşıyanlardanmış...
Neyse, onların aile hayatını bilmemiz mümkün olmadığından bize düşen ikisine de mutluluklar dilemek olmalı tabii...
Ama twitter’ımızı, instagram’ımızı Allah başımızdan eksik etmesin, şu an dilediğimiz gibi haklarında atıp tutabiliyoruz.

Yazının Devamı

YALNIZ KADININ GEÇMiŞ MUHASEBESi

11 Kasım 2014

“Yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? Mutlu olabilir miydi, peki?” Ayşe Kulin’in yeni romanı ‘Handan’ın baş karakterinin meselesi bu.
Bir kadın, hayatını tekrar tekrar sil baştan kurabilir, okulunu bırakıp evlendiği kocası onu terk ettikten sonra yeni bir eğitim ve iş hayatı inşa edebilir, atıldığı bu yeni alanda çok iyi yerlere gelebilir ama bu onu güçlü ve ‘başarılı’ kılar mı bakalım?
Kadın olmanın iki baş koşulunu yerine getirmemiştirki bir kere.
Evliliğini yürütememiştir bir, anne olamamıştır iki.
‘Yalnız kadın’dır yani, adı üstünde. Eksiktir...

KADINLARA ÖZGÜ

Yazının Devamı

“Evimizin cici kızı anne oluyor

9 Kasım 2014

Özgü Namal anne olacağı haberleriyle gündeme bomba gibi düştü bu hafta. Evlenmeyeceği de söyleniyor. Ona en çok mahallenin cici kızı rolünü yakıştıran seyircisi için Namal’ın kararlı ve inatçı bir genç kadın olarak portresi...

ayatımıza girdiği andan beri türlü kılıklarda gördük Özgü Namal’ı... Evimizin şirin, cici, biraz da muzır kızı... “Kurtlar Vadisi”nin saygıdeğer yengesi... Töre mağduru genç kız... Bir ömür âşık kalınan çocuk kadın... Oğlan çocuğu bile oldu da anne olarak görmedik onu. 35 yaşında hâlâ 18’lik kız oynayabilecek bir fiziğe ve çocuksu bir yüze sahip olduğundan belki...

Ama bu haftanın magazin “bombası”, Özgü Namal’ın anne olacağı haberiydi. “Yetenek Sizsiniz” programındaki jüri koltuğundan uzak kalma sebebi hamile oluşuydu... Haberlerden aynen aktarırsak “Uzun süredir gözlerden uzak bir ilişki yaşadığı işadamı sevgilisi Serdar Oral ile” bir bebekleri olacaktı. Hatta adını da Nefes koyacaktı Namal.

Ardından ikinci “şok iddia” geldi: Özgü Namal evlenmeyecekti! Bunca yıldır sinemada Türkan Şoray kanunları falan uygulanmamasına rağmen “cinselliği olmayan güzel” kategorisine oturttuğumuz küçük kızımız hepimize fena halde ihanet etmiş gibi bir duyguya

Yazının Devamı

‘TÜM SEYiRCiLER’ BUNDAN iBARET DEĞiL

7 Kasım 2014

Kanal D’ye dizi dayanmıyor... Hiçbir televizyon kanalında durum çok farklı değil ya, belki benim izlemeye yeltendiğim diziler Kanal D’de olduğu için bu sezon hayretler içerisindeyim.
Büyük tanıtımlarla, şahane kadrolarla başlayan diziler; tez zamanda yok olup gidiyor.
Daha önce yazmıştım, bunların en acıklısı daha üçüncü bölümde harcanan ‘Bana Artık Hicran De’ idi.
İnsaf, bu kadar çabuk karar verilir mi bir iş hakkında?
Yine sezonun iddialı işlerinden ‘Benim Adım Gültepe’ de tarihe karıştı. Şimdi sıra ‘Yalan Dünya’da anlaşılan.
Tamam, zaten üçüncü sezonu ama yeni oyuncularla, yeni hikayelerle sezonu açmış bir dizinin birkaç haftalık ömrü olduğunu öğrenmesi normal mi?
Pek de güzel başladı üstelik; Haki Biçici ile Necip Memili gibi izlemesi çok keyifli bir ikiliyi dahil etmiş kadroya. O kapıcı dairesinden ne hikayeler çıkacaktı kim bilir...

Yazının Devamı

iÇiNiZDE KAÇ KiŞi KONUŞUYOR?

4 Kasım 2014

Siz de bazen hatta sık sık, kafanızda her biri ayrı tondan söyleyen bir koronun konuşup durduğunu hisseder misiniz?
“Akşam filancaları yemeğe çağırsam ama ya eti tam kıvamında pişiremezsem? Söyledikleri saatte gelmezlerse de soğursa, ya da erken gelirlerse de yetişmezse? Masaya sığamazsak? Rahat edemezlerse? Mutfakta mı otursak acaba yoksa salonda mı? En iyisi salon, daha geniş... O zaman da sürekli mutfağa gidip gelmem gerekecek. Masayı mutfağa mı taşısam? Müzik seti salonda kalır bu sefer... Tamam, hepsini birden mutfağa taşırım. Önce salonda birer içki alsak daha mı iyi olur peki?”
Bu böyle sonsuza kadar gider, her bertaraf ettiğiniz endişe(cik) bir diğerine kapı açmak suretiyle, kafanızı bir münazara alanına dönüştürür. Sonuçta büyük olasılıkla kimseyi çağırmaz, kendi güvenli alanınızda tek başınıza oturur, televizyona bakarak sandviçinizi yersiniz. Sen sağ, ben selamet...
Ama ikimiz de yalnız...

BAŞ DÖNDÜREN BİR KOMEDİ
Oyun Atölyesi’nin ilk provalarından birine konuk olduğum oyunu ‘Dolu Düşün Boş Konuş’ seyirciyle buluştu bu cuma.

Yazının Devamı

ÖLÜMDEN ŞAKA MALZEMESi ÇIKMAZ

31 Ekim 2014

Adının önünde ‘mizahçı’ sıfatını taşıyan Salih Memecan, ölümlerden şaka çıkartmaya, gazetesi onları yayınlamaya, vicdan sahibi insanlar da bakıp bakıp dövünmeye devam ediyorlar.
Ölüm oruçları, bulunmaz bir mizah malzemesi oldu onun için. Gezi olaylarında ölen gencecik çocuklar, keza...
Hadi bütün bunlar onun benimsediği ‘dünya görüşüyle’, artık nasıl bir görüşse o, açıklanabilir belki...
Ama maden faciasında bir komiklik arama halini neyle açıklayacağız?
Neyi eleştirdiğini, çizdiği şeyin nesini komik bulduğunu da pek anlamak mümkün değil. Zaten yüreğin karardıkça mizahtan da uzaklaşırsın bana göre.
Mizah içinde bir çocuk saflığı muhafaza edebilenlerin işidir. Diğerlerinin zaman geçtikçe nasıl kendini tekrarladığını, tatsızlaştığını ve giderek kötücülleştiğini görüyoruz.
Dünyaya, olaylara, yaşananlara bir çocuğun gözleriyle bakarsan neyin komik, neyin acıklı olduğunu ayırt edebilirsin. Ucu sana dokunsa da dokunmasa da, bir ölüme üzülürsün mesela, ister istemez. Senin gibi mi düşünüyor, ‘sizden’ mi, ‘onlardan’ mı diye bakamazsın.

Yazının Devamı

KORKANLARIN HiKAYESi OLMAZ!

28 Ekim 2014

Önce Hümeyra’nın adımlarıyla tanıyoruz kasabayı...
Onun uçarcasına giden, tüy gibi hafif adımlarıyla...
Yıllar yıllar önce, o duvarların gencecik bir kıza nasıl ağır geldiğini tahmin etmek mümkün değil. Bir eve dönüş neşesi var, yolları adımlayışında.
Ruhu hafif, yıllar karartmamış kalbini.
Sonra yine tiyatro, sinema ve müziğimizin bir diğer ‘diva’sı çıkıyor sahneye: Işıl Yücesoy. Olanca sertliği ve 40 yılın öfkesiyle. Sanki onca yıl hiç yaşamamış; öfkesini ve kinini beslemiş sadece.
Belli ki kötü şeyler yaşanmış aralarında zamanında ama ne bilmiyoruz... Adım adım keşfediyoruz.
Hatice ve Hanife... İki kız kardeş...

Yazının Devamı

TOMBUL hali GuZELDi OYSA

24 Ekim 2014

Renee Zellweger’i hep sevdim. Kapakları biraz düşük ama içleri gülen mavi gözleriyle, insanda makas alma isteği uyandıran yanaklarıyla ve de Bridget Jones zamanında biraz daha büyüttüğü, her an bir yerlere çarpıp, bir şeyleri devirebilecekmiş gibi görünen poposuyla...
Güzelliğin ilk şartının, zayıflık sayıldığı Hollywood’un nazar boncuğu gibiydi...
Aslında hepi topu bir iki kilo ‘fazlası’ vardı ama tombul kategorisine sokuluyordu. Bu haliyle de güzel, çok tatlıydı.
Geçen gün bir de baktık; tanıdığımız Renee gitmiş, bambaşka bir kadın gelmiş.
İncecik bir kadın; zarif bir kadın ama üzgünüm, tatsız bir kadın. Estetik operasyon geçirmiş diyorlar. İnsan kendini para verip, nasıl bu hale getirir belli değil. Kendisi de “Ne alakası var, operasyon filan geçirmedim, sadece daha sağlıklı, huzurlu, mutlu bir hayat sürüyorum” demiş ama yüzünde gördüğümüz ifade hiç buna benzemiyor.
Daha ziyade “Allahım 45 oldum, devrim geçiyor” diye paniğe kapılıp kendisine yeni bir yüz yaptırmış gibi.

Zaten ünlülerin plastik cerrahı Alessi Weighs, görüntüleri inceleyip neresine ne yaptırdığını sıralamış, doğru herhalde.

Yazının Devamı