HAYATINI DEĞİŞTİR, HİKAYENİ DEĞİL

7 Nisan 2017

Stavros, kendisine okutulanı öğrenen, öğrendiğini eğip bükmeye kalkışmadan olduğu gibi hatmeden, gitgelleri olmayan bir çocukken, büluğ çağının ilk kıpırtılarıyla birlikte ona bir haller oluyor.

Artık bütün hikayelerin bir de Stavros versiyonu var. Hele hele Yunan mitolojisi, sürekli sorgu suale tabi tutuluyor, hikayelerin sonları yeniden yazılıyor. “Truva Savaşı’nı biz kazanmadık, Odisseus da asla evine ve karısına dönmedi” diye ağlattığı okul arkadaşlarının anneleri dayanıyor kapılarına, “Oğlunuz çocuğumun dengesini bozuyor” diye. Denge çünkü, değişmeyende, sabit olanda, sorgulanmayanda. Annesinin “Mitolojiyi de çok güzel bilirdi, ne oldu anlamıyorum” diye götürdüğü doktorun teşhisi, Mitopati virüsünün büyüme çağındaki çocuğu etkisi altına aldığı oluyor. “Lodos kafasını karıştırıyor” da denebilir.

Ve o kafa karışıklığından müthiş zenginlikler, hayatı binbir renge boyayan hayaller, gerçeklerden her zaman daha ilginç hikayeler çıkıyor. Tam da bir ömür vitrine koyduğu Ari Onasis fotoğrafına hikayeler yazıp ona ait olduğunu iddia ettiği bavulu “Normalde 400 Drahmi ama size bir şeyler yaparım” diyerek sayısız kişiye satan babasına yaraşır şekilde sıkı bir hikayeci oluyor Stavros da.

Haya

Yazının Devamı

Sanatçı kimdir, kim değildir?

6 Nisan 2017

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cengiz Onural’ı koymuş hedef tahtasına. Ne kadar doğru bir seçim değil mi, referanduma iki hafta kala neyle meşgul olsaydı?

Üstelik fena halde öfkeli.

Bir zamanlar Yeni Türkü’nin bir üyesi olan, daha sonra İnce Saz’ı kuran, birbirinden güzel besteleri olan, son derece kıymetli bir müzisyen, Cengiz Onural. Ne gibi bir alıp veremediği olabilir ana muhalefet partisi başkanının onunla?

Şu olabiliyormuş; referandum sürecinde Onural’ın “Baba bir masal anlat bana” şarkısını kullanmak istemişler, o da izin vermemiş. Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemiyle aktarırsak, “Korktular, vermediler. O nedenle, şarkıyı besteleyeni de sahibini de kınadım. Asla onlara da sanatçı demiyorum. Kimse kusura bakmasın.”

Valla ben baktım ne yalan söyleyeyim. Şarkılar bestelenir, söylenir, ondan sonra kendi yolculukları başlar. Biraz da onları dinleyenlere ait olurlar. Anlamlarından kopartılıp bir reklama, bir siyasi partiye verildiklerinde değerlerinden eksilir aslında. Sen onu bir daha hiç ilk günkü gibi dinleyemezsin.

O yüzden de aslında bunu reddeden insan sanatçının ta kendisidir. Bu onu korkak falan yapmaz, şarkısına sahip çıkan insan yapar.

Ayrıca nedir bu sanatın ve

Yazının Devamı

Bir ihtimal daha var

5 Nisan 2017

Her Shakespeare oyunu sahneleyen tiyatro insanından duyarız; Shakespeare’in ölümsüzlüğü ve evrenselliği, üzerinde uzlaşılmış bir gerçektir. Yazarın sahiden yaşayıp yaşamadığından şüphelenilir, bundan şüphelenilmez. İnsan ruhunu nasıl çözmüşse; 1500’lerde yazdığı metinler düne, bugüne, yarına ışık tutmaya devam eder. Işık tutuyor dediysem, korkularıyla, hırslarıyla, iktidar kavgaları ve tüm zavallılıklarıyla o ruhun en karanlık köşelerinin kabak gibi ortaya çıkmasından söz ediyorum.

Eğer tek bir Shakespeare oyunu izleyip hangi evrensellik ve ölümsüzlükten söz edildiğini bir hamlede görmek istiyorsanız, bir ‘kolaj’dan çok daha ötesi, Shakespeare metinlerinin yapıbozum tekniğiyle yeniden kurgulanıp bambaşka bir kılıkla sunulması olan ‘Şizo Şeyks’i kaçırmayın derim.

Yiğit Sertdemir, İstanbul Tiyatro Festivali için hazırladığı, şimdi de Kumbaracı 50’de devam eden Altıdan Sonra Tiyatro yapımı ‘Şizo Şeyks’i “Düne bugüne, aşka, iktidara, hırsa, ihanete, kadere, zamana ve çökeyazan şu koca dünyaya koca bir nazire denemesi” diye tanımlıyor; “Muktedirlerin, soytarıların, âşıkların, harislerin tek bünyedeki savaşı. Kahkahanın acıttığı bir seyirlik... Bir saydırma ve sayıklama hali.”

Farklı

Yazının Devamı

Biz ettik siz etmeyin

3 Nisan 2017

Norveç’in kıyamet hazırlıkları sürüyor. Daha önce Svalbard takımadalarında dünyadaki bütün bitki tohumlarını muhafaza etmeyi amaçlayan bir ‘Kıyamet Ambarı’ kurmuşlardı. Bir tür Nuh’un bitki gemisi, günün birinde her şey yok olursa bitki türleri kalsın diye.

Şimdi de aynı bölgede bir ‘Kıyamet Kütüphanesi’ açmışlar, adı Arctic World Archive. Hem gelecek nesillere hem de kıyamet sonrasına kalmasında fayda görülen kitaplar seçilip bu arşive konuluyor ve bunlar daha güvenli olduğu için dijital filmlerle korunuyor. Yetkililer, herhangi bir askeri saldırıya maruz kalmayacağından emin oldukları bu bölgenin dünyanın en güvenli yeri olduğunu, isteyen ülkenin, kurumun ya da kişinin geleceğe kalmasını istediği belgelerini buraya emanet edebileceğini söylüyorlar. Bina nükleer saldırıya dayanıklı, teknolojileri arşivi en az 1000 yıl koruyacak nitelikteymiş.

Bu dünyanın ilk kıyamet kütüphanesi değil. Daha önce de Kuzey Carolina’da aynı amaçla açılan Survivor Library’de insanlığa ‘medeniyeti’ yeniden inşa etmekte rehber olacak 7000 adet kitap PDF formatında yer almıştı.

Yani insanoğlu çok değerli bilgi ve tecrübeleri olduğundan, bunların gelecek nesillere aktarılmasının faydasından hatta günün

Yazının Devamı

Medeni sistemin çöktüğü an

31 Mart 2017

“Yaşasın ne güzel, taksiye korkarak binmeyeceğiz artık, kabalıkla karşılaşmayacağız, iki adım yol gideceğiz diye sinir sahibi olmayacağız” diye sevinçle karşıladığımız BiTaksi uygulamasının içinde de orman kanunlarının hüküm sürmesini sağladık tez zamanda. Bir güvencemiz vardı, sistem sana yolculuk sonunda fikrini soruyordu, yorum yazabiliyor, şoföre puan verebiliyordun. Onun da güvence değil, hayati tehlike olduğunu son olay sayesinde öğrenmiş olduk.

Şoförün, kaza yapmış insanların üzerine arabayı sürüp “Sizi ezerim, hemen çekin arabanızı” diye tehdit ettiğini BiTaksi’ye bildiren bir çift, şikayetlerine sonuç almak yerine dayak yediler. Meğer şikayet yorumlarını şoförlerin kendileri de görüyormuş, bu adam da söz konusu çifte diş bileyip bir hafta takip etmiş, bir daha çağırdıklarında da koşarak gidip insanları ‘kaçırmış’ Birlik Taksi durağına, kendilerini bekleyen diğer taksicilerin yanına. Ve hep beraber çiftin üstüne çullanıp tekme tokat dövmüşler.

Medeni Bitaksi sistemimizin çöktüğü yer. Ne olacaktı tabii, neticede oradaki şoförler de centilmenlik eğitiminden geçip gelmiyorlar. BiTaksi’nin daha seçici olması, şikayeti ilk anda ciddiye alması ve tabii ki şoförle paylaşmaması

Yazının Devamı

Bu işler parayla

30 Mart 2017

Bu hafta hepimiz öğrendik ki kulaklı orman baykuşu diye bir hayvan var, nadir bulunan bir tür, koruma altında ve bulduğunuz zaman evinize değil Orman Bakanlığı’na götürmeniz gerekiyor. Yasalar bunu gerektiriyor. “Zaten neden eve götüreyim yabani kuşu?” demeyin, yine bu hafta öğrendik ki, karaborsada satabiliyorsunuz kendisini. Hatta Yağmur Aşık’ın telaffuz ettiği rakama göre tahminen 5000 liraya.

Olay, Cihangir’deki Papsi Veteriner Kliniği’nde cereyan ediyor. Yıllardır eş dost bütün hayvanlarımızı güvenle emanet ettiğimiz, 7/24 şefkatli bir hekim bulabileceğiniz bir kliniktir. Sokak hayvanlarını da götürürüz, aynı ilgiyi görürüz, sahiplendirene kadar günlerce konuk ederler, öncelikleri asla para değildir.

Geçen hafta eski milli futbolcu Emre Aşık’ın eşi Yağmur Hanım yardımcısıyla bir baykuş yollamış Papsi’ye, kanadı kırık diye. Şansa bakın ki klinikteki hekimlerden Dilara Tezel özel olarak yaban hayvanları konusunda uzman ve Yaban Hayvanları Koruma Derneği üyesi. Bakıyor ki sorun kanatta değil, baykuş uzun süre yetersiz beslenmeden dolayı hasta, vücut ısısı düşük, hemen yoğun bakıma alıyor.

Ve yasal olarak yapması gerekeni yapıp Orman ve Su İşleri Bakanlığı veterinerine haber

Yazının Devamı

Demir parmaklıklar neyi hapsedebilir?

29 Mart 2017

Son derece yalın ve daha salona adım attığı anda insanı her şeyden önce soğukluğuyla çarpan bir sahne. Arkada demir parmaklıklı bir hücre, önce bir görüş masası, iki sandalye. Hücreyle masanın olduğu salona gene demirden rampalarla iniliyor. Bu atmosferde herhangi bir sıcak duygunun yeşermesi hayal edilemez, değil ki birbirini 15 yıl görmemiş bir anne kızın kaynaşması, kayıp zamanı yakalayıp ortak anılara yeniden tutunur hale gelmesi.

Nitekim 11 yaşından babası mezara, annesi hapishaneye girdiği için öksüz - yetim olarak 25 yaşına gelmiş Josie’nin ziyareti de pek hayırlı sonuçlara varacak gibi görünmüyor. Ama bir derdi var Josie’nin, 11 yaşından öncesini hatırlamıyor ve annesinin babasını neden öldürdüğünü bilmiyor. Bunları çözmek için de tabii önce annesini tanıması şart.

Annesi Fay, hapishanede geçen 15 yılın demir gibi sertleştirdiği bir kadın. Görünürde. Tanıdıkça görüyoruz ki küçücük alanda yetiştirdiği bitkiler gibi çiçek açmaya hazır bir genç kız kalbi taşımakta. Aradan geçen yıllar, öldürdüğü kocasına olan aşkı dahil, içini pırpır ettiren hiçbir duyguyu öldürmemiş.

Sadece gerçeğin peşinde

İstiyor ki kendini kariyerine adamış, flört ve eğlence ihtimallerine kapılarını kapatıp

Yazının Devamı

Ebedi gençlik hayali güzel de...

27 Mart 2017

İnsanlık tarihi kadar eski bir hayal herhalde, yaşlanmayı durdurmak, yaşam süresini uzatmak. Kaç masalda, kaç efsanede okudunuz, kaç filmde gördünüz bir düşünün. Vampirlere özendiğinizi itiraf edin. “Her şeye çare bulan bilim bunu ne zaman çözecek, benim yaşam sürem içinde halletse bari” diye düşünmediğini söyleyene inanmam.

İşte deniyoruz, estetikler, vitaminler, botokslar, kremler ama gerçek bir çözüm yok hâlâ.

Gelgelelim umut veren denemeler var: Haftasonu BBC Türkçe’de yayınlanan bir haber, Hollanda’daki Erasmus Üniversitesi’nden doktorların, farelerin yaşlanma sürecini geri çeviren bir ilaç geliştirdiklerini ve bunu insanların üzerinde kullanacaklarını müjdeliyordu. Durdurmakla kalmıyor, geri çeviriyor, rüya gibi.

Kullandıkları peptid molekülü yaşlı hücrelerin kimyasını bozarak onları öldürüyormuş, ilacın kullanıldığı 90 fare yaşındaki hayvanların tüyleri çıkmış, güçleri kuvvetleri yerine gelmiş, karaciğer ve böbrek fonksiyonları düzelmiş.

Şimdi ilk olarak agresif beyin tümörü olan hastalarda denenecekmiş, başarılı olursa ileride birçok hücre yaşlanmasına bağlı hastalığa umut olabilir ve giderek ebedi gençlik hayal olmaktan çıkabilir.

Şimdi sıra geldi savaşları, terörü, insanın

Yazının Devamı