Bu hafta hepimiz öğrendik ki kulaklı orman baykuşu diye bir hayvan var, nadir bulunan bir tür, koruma altında ve bulduğunuz zaman evinize değil Orman Bakanlığı’na götürmeniz gerekiyor. Yasalar bunu gerektiriyor. “Zaten neden eve götüreyim yabani kuşu?” demeyin, yine bu hafta öğrendik ki, karaborsada satabiliyorsunuz kendisini. Hatta Yağmur Aşık’ın telaffuz ettiği rakama göre tahminen 5000 liraya.
Olay, Cihangir’deki Papsi Veteriner Kliniği’nde cereyan ediyor. Yıllardır eş dost bütün hayvanlarımızı güvenle emanet ettiğimiz, 7/24 şefkatli bir hekim bulabileceğiniz bir kliniktir. Sokak hayvanlarını da götürürüz, aynı ilgiyi görürüz, sahiplendirene kadar günlerce konuk ederler, öncelikleri asla para değildir.
Geçen hafta eski milli futbolcu Emre Aşık’ın eşi Yağmur Hanım yardımcısıyla bir baykuş yollamış Papsi’ye, kanadı kırık diye. Şansa bakın ki klinikteki hekimlerden Dilara Tezel özel olarak yaban hayvanları konusunda uzman ve Yaban Hayvanları Koruma Derneği üyesi. Bakıyor ki sorun kanatta değil, baykuş uzun süre yetersiz beslenmeden dolayı hasta, vücut ısısı düşük, hemen yoğun bakıma alıyor.
Ve yasal olarak yapması gerekeni yapıp Orman ve Su İşleri Bakanlığı veterinerine haber veriyor. Ne güzel değil mi, hayvan güvenli ellerde, iyileşince de bakanlığa teslim edilecek ki doğal hayatında, türdaşlarının yanına dönsün. Üstelik para da talep edilmiyor getiren kişiden tedavi için.
Hayır, hiç güzel değil, basbayağı kıyamet kopuyor. Yağmur Aşık önce telefonda, sonra bizzat gelerek ortalığı hakaret ve tehdit yağmuruna tutuyor, Dilara Tezel’i saçından tutup tekme tokat dövüyor, biz de güvenlik kamerası görüntülerinden hayretle izliyoruz günlerdir.
“Kuşu buraya ben getirdim, nasıl geri vermezsiniz?”, konu bu. E hayvan iyi durumda değil, onu ne yapacağız? “Size ne, hayvanı getiren benim, para harcadım ben”.
O sırada her zamanki sakin ve nazik tavrıyla “Bakın, bu yasal değil” diyen veteriner hekim Berkay Güven için “Şunun ağzını burnunu kır” diyor yanındaki adamlara, “Karaborsada satacak o. ç.”
Zaten haklı olduğuna inanmak için tek bir ölçütü var; para. “Ben” diyor, “Hayvanlara para harcıyorum, siz hayvanların üstünden para kazanıyorsunuz. Bakın deftere, kaç para kazanmış benden, nankör.”
Hayır, orası aynı zamanda bir ticari işletme tabii ve hasta tedavi ettirdiğin zaman doğal olarak karşılığında para ödüyorsun. Nasıl hayatta aldığın her mal ve hizmetin karşılığını ödüyorsan, öyle. Bağış yapmıyorsun ki karşındaki nankör olsun.
“Size yemin ederim burayı kapattıracağım” diyor, “Pazartesi olsun, ben buraya getirmiyor muyum bakanlıktan adamları” diyor. Sonra bakıyor tam da yasal yoldan çözülecek bir mesele değil, bir telefonla oraya 100 bin kişi getirtmekle tehdit ediyor, “Polis mi koruyacak sizi? Kaç kere gelecek polis buraya?” diye devam ediyor ve asıl vurucu yere geliyor: “Bu işler parayla, bende de para var işte.”
Bu da yurdumuzdan bir kesit işte. Ne öğrendik?
1- Yasalara uymakta ısrarcı olma, dayak yersin.
2- Her işin başı para.
3- Kulaklı orman baykuşu pahalı bir hayvan.